Matoz’la Miyoz*

Ya biz bu kızı oralara gönderdik, üstüne kasırga geliyor, kocası vize alamıyor, bu yine de gidicem, illa ki doktora diyor, manyak mıdır, derdi nedir, ayrıca ne yapar bu kız oralarda, hani yaptığı somut bir işi gördük mü, anca sunum yapsın, ona da geç kalsın, şikayet etsin, başımıza ırkçı sosyolog kesildi zaten… gibi hisler içinde kıvranıyor idiyseniz, bugün artık o hislerden kurtuluyorsunuz. (Oha, amma abarttım).

Bütün bu safsata şunun için: Ben bu hafta bir deney yaptım. Sonra da mikroskopta ona baktım. Ve çok mutlu oldum. Bir anda, neden orada, o bulunduğum odada, labda, binada, şehirde olduğumu anladım. Özlediğim herkesimi, heryerleri, her şeyimi özlemeye ve daha bir çok şeye neden katlandığımı anladım. (Hala abartıyor olabilirim, duygusal bir şahsiyetim vesselam.)

Sonra birden, küçükken hep bir mikroskobum olsun istediğimi, fen derslerinde olur da deney yapılacak olunursa ne kadar mutlu olduğumu, bu işlerin hep ilgimi nasıl da çekmiş olduğunu hatırladım. Hayatta nerden nereye ulan dedim sonra, terliksi hayvan görecez diye itişip kakıştığımız, mikroskopta kimin saçının teline bakıcaz diye karar vermekte zorlandığımız, ODTÜ’de bile skindirik bir mikroskobu 4-5 kişi paylaştığımız o günler nerede uleyynnn, dedim. Hani o fakir ama inek kız vardı ya, o kızın elinin altında, bütün gün gönlünce kurcalayabileceği 30bin dolarlık bir mikroskop var artık. Hazırladığı örneklere o mikroskopla bakıp şöyle bir resim bile çekti bugün, ve de sanki kansere çare bulmuş gibi buraya artis artis de yazıyor yaaa:

Bu resim, bir kurbağa embriyosunun gelişmekte olan böbreğindeki tüpçüklerden bir kesit. (Hö?)
Şimdi orada solda küçük parlak yeşil bir bölge var ya, işte o hücre bölünüyor. İçinizde biyoloji dersine yakın tarihte maruz kalmış olanlar “mitoz bölünme” sırasında orataya çıkan “iğ iplikçikleri”ni hatırlar belki :) Hani DNA’lar onların üzerinde dizilirler de sonra kutuplara çekilirler. İşte o yeşiller iğ iplikçikleri. :) Sağdaki daha büyük parlak yeşil alan ise, daha önce bahsettiğim “siller” (cilia). (O bölgedeki hücrelerden çıkan bazı uzantılar). Mavi renk hücre çekirdeği.

Bu resmin aslında hiçbir özelliği yok bu arada. Normal (bana verilen imkanların verildiği) her doktora öğrencisinin yapabileceği bir şey, ve bu konuda gerçekten mütevazilik falan etmiyorum. (Zaman zaman çok ciddi bir insanımdır da.) Labda bu işleri kendi kendine yeni yeni yapmaya başlamış olduğumdan dolayı, mitoz bölünmekte olan o hücreciği görünce böyle bir heyecan oldum, annem falan görünce sevinir gibi geldi bi de :)

Ben böyle şeyler yapıyorum yani. Bir ara üşenmezsem Moleschino‘ya biyolojik bilimlerde kullanılan dijital görüntüleme teknikleriyle ilgili bir şeyler yazıcam, Meren’den istek gelmişti zamanında.

(Not: Resmi bu son haline getiren ardamardar‘a çok teşekkür ederim. Hala grafik şeyetme programlarından anlamıyorum, bir photoshop, bir gimp olsun.)

*Ilgikimi öperim buradan. Neler yaptım göödün mü:)

  • Share/Bookmark

14 Yorum »

  1. Mert Ulas said,

    Nisan 15, 2006 @ 00:29

    Birseyi merak ediyorum, bu mavi ve acik yesil renkli goruntuyu elde etmek icin hucreye birsey injekte edilip o mesela yalnizca ig ipliklerine yapisiyor ve onlari mi renklendiriyor yoksa gercekten de bu renktemiler?

  2. Düygü said,

    Nisan 15, 2006 @ 01:18

    Hayır malesef bu renkte değiller :) Hatta hücreler neredeyse tamamen saydam oldukları için az sonra anlatacağım ve bu resimde görülen renklendirme teknikleri kullanılıyor.

    Şimdi hatırlarsın belki, daha önceden proteinler üzerine uzun uzun yorumlar dönmüştü buralarda. Hücrede yapısı bilinen belli bir proteine yönelik olarak “antibody” denilen bir şey hazırlanıyor. Antibody’ler gidip spesifik (özel) olarak sadece o proteinlere bağlanıyorlar. Bizim örneğimizde, iğ iplikçiklerini oluşturan ve o ipliklere (tabi aynı zamanda mesela sillere falan) özgü olan bir protein ve ortama eklendiğinde gidip o prteine yapışacak olan bir antibody var.

    İşte bu antibody’ler üretilirken kıçlarına bir de fosforlu madde takıyorlar üreten adamlar :) Böylece biz de bakmak istediğimiz yapıdaki belli bir protein için Antibody’i alıp hücreleri boyuyoruz.

    Buna zaten “immunostaining” deniyor. Yani immuno”boyama :) (Antibody Türkçe’deki Antikor ve onun proteine bağlanması aslında bir nevi “immune response” yani bağışıklık sisteminin normal bir cevabı)

    Umarım çok karışık olmamıştır.

  3. Rana said,

    Nisan 15, 2006 @ 16:24

    ah düygüüüm, nasıl duygulandım anlatamam, ODTÜdeki tıkışık-ki sonradan kocaman binaya taşındı hepsi- lablarda mikroskop başındaki günler geldi aklıma. ellerine sağlık pek bi güzel boyamışsın:)
    ben elin gavurunun yaptığı hazır slaytlara bile bakarken heyecanlanırdım, senin bu görüntüyle karşılaştığın adaki duygularını tahmin edebiliyorum.
    bir de mert bey lütfen alınmayın sadece bir anı paylaşmak istedim herkesle. düygüm hatırlar mısın o dersi bilmem ama Ayşegül hocanın sitoloji dersine, sınıftan birinin arkadaşı 3 mühendis katılmıştı. hoca tahtaya yansıttığı resimlerden hücre yapısı anlatırken bir espri yapıp ” e tabii ki bunlar bu renkte değil, hiç mavi mitokondri olur mu hahaha” demişti de o 3 mühendis şaşkınlıktan bakakalmışlardı. öyle derin bir hayal kırıklığı yaşıyorlardı ki, en sonunda hoca ” çocuklar siz hep öyle olduğunu mu sandınız, ya hiç olur mu öyle sey, kitaptakiyle aynı renk olan bir tek klorofildir.” diye açıklama yapma gereği hissetmişti. bana zamanında komik gelmişti onların şaşkınlığı, ama haklılar nerden bilebilirler ki:)
    öperim düygüm

  4. Düygü said,

    Nisan 16, 2006 @ 01:23

    Eheh Ranoşum ben o olayı hatırlamıyorum yahu, mühendiz arkideşleri. Fakat ben de mikroskobik alemi rengarek sanma döneminden geçmiş bir insan olarak, işin aslının bu olmadığını öğrenince acayip hayal kırıklığına uğramıştım :)))

    Ayşegül Hoca’nın elektron taşıma sistemi konusunu anlatırken elektronlarla ilgili kendinden geçercesine bir tiradını (hayatın anlamı elektronlar diyecekti neredeyse, ben de çok etkilenmiştim) bir de mikroorgranizmalarla ilgili bir şeyler anlatırken, “Spirogyra da işte böyle bir organizamdır, aynı zamanda da bir smooth jazz grubudur” diye aralara entelliğini sıkıştırmasını unutamıyorum :) Eheh ne tatlı kadındı ya.

  5. bacak said,

    Nisan 16, 2006 @ 12:54

    ya bi adenin timin vs varıdı.. okul kantininde plastik bardaklan canlandırdıydık.. onlar bu konuyla ilgili miydi?
    not: biyolojide her şey birbiriylen ilgilidir gibi artiz bi cevabı kabul etmem baştan söyliim.

  6. Rana said,

    Nisan 16, 2006 @ 15:11

    ilgili tabii ki, kantinde nasıl canlandırmış olduğunuzu hayal edemesem de:)
    bölünen kromozomların içindeki mini mini bazlar onlar, hatta guaninle sitozin de var aynı cinsten. bunlar karşılıklı yerleşiyorlar, DNA sarmalı oluyorlar. yanlarına bazı proteinleri de alıp en son o Düygümün enfes bi şekilde boyadığı sol üstteki hücrede kutuplara çekilmekte olan kromozomları oluşturuyorlar. ya yaaa..
    evet biyolojide herşey birbiriyle ilgili, ben de ukala dümbeleğiyim hihi

  7. halo said,

    Mayıs 29, 2006 @ 08:27

    arkidişler mühendislerle bu kadar dalga geçmeyin.
    biz olmasaydık başınızın üzerinde bir dam bile olmayacaktı. mazallah bir yerleriniz açıkta yatacaktınız. benden söylemesi. hem sizin mitokondrinizi, iğ ipliklerini nerden bileceğiz, sizin şapoları, içsel sürtünme açılarını vs. bilemediğiniz gibi.
    saygılarımla arkadaşlar.

  8. BuR4q said,

    Mart 12, 2008 @ 19:28

    gerçekte bu renkde değiller canım :)

  9. BuR4q said,

    Mart 12, 2008 @ 19:30

    Ayırca Güzel Olmuş Emeğe Saygı..

  10. koray said,

    Kasım 13, 2008 @ 21:04

    ben ce güzel olmuş caneler

  11. koray said,

    Kasım 13, 2008 @ 21:05

    ben ge cok güzel olmuş cane

  12. bora said,

    Kasım 14, 2008 @ 22:58

    Ben de bu yazıyı okuyunca mikroskopla ilgili bir anımı anımsadım, izninizle anlatayım:
    Asistanlığım sırasında çocuk hematoloğu doçent bir hanımla kan yaymasındaki hücreleri çift okülerli bir mikroskopta preparata bakarak sayıyorduk. O, makrosit, retikülosit, bazofil vs söylüyor, ben yazıyordum. Aniden “Aa Melahat nasılsın?” dedi.
    Çocuk hematologları genelde işin stresinden biraz terelelli olurlar, bu hanım da öyleydi. Ben “İşte şimdi sıyırdı, hücrelerle konuşmaya başladı” diye dehşetle gözümü mikroskoptan ayırdım, baktım, öbür taraftaki eliyle telefonla konuşmaya başlamış meğerse

  13. ben said,

    Kasım 15, 2008 @ 01:00

    hiç komik değlmiş neden anlattınızki şimdi bunu

  14. Düygü said,

    Kasım 15, 2008 @ 01:28

    Ehehe :) Gözümün önünde canladı, böyle mikroskopa bakan bir hatun kişi bir anda “Melahat nasılsın” derse gözlerimi pörtletip bi on saniye bakakalırdım heral :))

RSS feed for comments on this post · TrackBack URI

Yorum yapın