Neden Firefox?

Aslında “Firefox’u yazacağım” diye atıp tutarken, aklımda hep kendimce açık kaynak kodlu yazılımın güzelliğinden, Firefox’un sekmelerinden (yani “tab”lerinden), eklentilerinden, RSS’ten, güvenli oluşundan, kısacası birazını kendim bildiğim, bir kısmını da sizler için araştırmış olacağım daha teknik detaylardan bahsedeceğim bir yazı vardı. Internet’ten araştırıp çeviriler yapacaktım. İstatistiksel bilgilerle karşınıza dikilip, bilimsel verilerle yumruğumu baaam diye masaya vuracaktım.

Ama bugün “youtube”de iki video izledim… Ve içimden geleni yazmaya karar verdim. (Meren’e de bir şey sormadım. Bi heta varsa şimdiden affola :)

Önce siz de izleyin o videoları, sonra ben “Neden Firefox” sorusuna kendi cevabımı vereceğim:

Neden Firefox? Çünkü Explorer, ilk videoda “Explorer kullanıyorum” diyen insanlarda gözünüze çarpan ortak noktadır*, yani mesela bilgisizlik, meraksızlık, mesela yeniliklere açık olmama, kendini daha iyiye layık görmemedir. Mesela hayal gücü kıtlığıdır. Ayrıca Explorer, açılan yüzlerce penceredir, eziyettir. Ama en çok da, “ya bu yüzlerce pencereye bir çare bulsak” dememenin ardında gizli olan “kullanıcıyı umursamamak”tır. Explorer şahsınıza yapılmış korkunç bir hakaret ve aşağılama (ve sizin bunları sessizce kabullenişiniz), Firefox ise şimdiye kadar size söylenmiş en güzel sözdür. :)

Neden Firefox? Çünkü hiçbir Explorer kullanıcısı çıkıp da kullandığı tarayıcı için yukarıdaki gibi videolar çekmez, animasyonlar yapmaz. Neden? Explorer’ı kullanması çoğunlukla bir tercih sebebi bile değildir, önüne konulandan farklısını aramak/ya da kullanmak aklına gelmemiştir. Ve alışkanlık sebebiyle kullandığı bu program, kendisini kullanan biri tarafından sahiplenilmeyi hakedecek hiçbir özelliğe sahip olmadığından, hakkında sevimli videolar çekilmemesi de doğaldır.

Neden Firefox? Çünkü Firefox, sadece, Internet’ten ücretsiz olarak indirebileceğiniz 1500′ün üzerinde eklentisiyle bile akıllı bir insana hakettiği araçları, detayları sunandır. Firefox, biraz çaba harcayıp kullanmayı öğrenerek kendinizden mükemmele yakın olanı esirgemediğinizin bir kanıtı, kendinizi ne kadar sevdiğinizdir.

Neden Firefox? Çünkü Explorer sizi gülümseten şeyleri, büyük şirketlerin değil de sizin hayatınızı kolaylaştıran ayrıntıları önemsemeyen kravatlı, ciddi, asık suratlı, samimiyetsiz adamlarındır, ama Firefox hepimizindir.

Firefox, Meksika dalgasıdır, “jam session”dır, “happening”dir, elflerin cücelerin dev ağaçların hobitlerin insanların acayip yaratıkların bir araya gelip pis orkları ve Mordor’u dağıtışlarıdır. Robin Hood’un zenginden alıp fakire verişi, “V” parlamento binasını 5 Kasım’da havaya uçururken binlerce insanın onun maskesi ile sokağa dökülmeleridir.

Firefox benim şu satıra gelip, “yemin ederim bir gram da abartmış hissetmiyorum kendimi” diyebilmemdir. :) (Ayrıca bunca yoğunluğun ve uykusuzluğun arasında iki video izleyip gaza gelip, makale okumak yerine oturup bu yazıyı yazmamdır.)

Bunların hiçbiri size bir şey ifade etmiyorsa, en azından şu kadar da şirin bir şeydir Firefox:

*Burada saydığım şeylerden alınacak olanlar, varsın alınsınlar. Onları kırmak değil elbette amacım, fakat “mesela” eşliğinde sayılan özelliklerden en az birini taşımadıklarını kendilerine itiraf edemiyorlarsa, varsın okumasınlar bu blogu, beni de sevmesinler :)< (blockquote>

  • Share/Bookmark

57 Yorum »

  1. fruko said,

    Temmuz 13, 2006 @ 09:46

    ya ya ya! şa şa şa! fayırfoks fayırfoks cok yasa!!!!ailecek hastayız, pardusa da el atcaz allahın izniyle…

    firefox gazcıları derneği istanbul şubesi genel başkan yardımcısı

  2. A. Murat Eren said,

    Temmuz 13, 2006 @ 14:26

    Pek güzel yazmışsınız.

    Örneğin ben de bu mevzu ile ilgili o kadar radikalim ki, IE kullanıcılarının yazdıklarımı okumayacak olmaları dahi zerre kadar umrumda olmuyor. Şu anda bu mesajı Internet Explorer tarayıcıları ile okuyan muhterem kullanıcılar şuraya bir tıklarlarsa, çıkan uyarı mesajında şu meale gelen bir şey yazdığını görebilirler: “Firefox’un ne olduğunu bilmeyecek kadar ilgisiz olabilir, kendi dünyanızda yaşayıp gidiyor olabilirsiniz. Eğer bir Syd Barrett filan değilseniz, benim sizin gibi kendi dünyasında yaşayan birisinden alacağım ne olabilir; siz burada olmasanız da olur. Ya da belki Firefox’un ne olduğunu biliyorsunuzdur, fakat Firefox’a rağmen Internet Explorer kullanacak kadar ruhsuzsunuzdur, o zaman sizin buradan alacağınız ne olabilir ki? Ben sizin yerinizde olsam şimdi bu pencereyi kapatırım. Öte yandan sizin hakkınızda düşündüğüm bu korkunç şeylere rağmen ‘tamam’a tıklayıp yazılarımı okumak istiyorsanız, okuyun madem, ne yapayım.”

  3. ardamardar said,

    Temmuz 13, 2006 @ 17:53

    firefox ruhunuzu ele gecirmis, beyninizi kemirmis, ben de onu kullaniyorum ama diger seylerin hicbirinden farki yok bence. calinti/bedava oldugu surece herseyi futursuzca kullaniyorum. yanliz isletim sistemim falan calinti oldugu icin turkce yazamiyorum mesela.yani hayatimdaki birkac noktayi birkac yuz dolara satmis durumdayim. noktalarimi geri satin alacagim gun de cok uzakta gorunuyor. icinde calistigim endustrinin zarara ugrayip batabilmesi icin tek yol korsan. yasasin korsan.
    neden yapiyorum? cunku kotu birisiyim.

  4. ChromA said,

    Temmuz 14, 2006 @ 00:55

    Peki ama ya IE’den başka şansım yoksa, ya işyerimdeki IT sorumlum lisanslı yazılım da lisanslı yazılım diyor ve elimi kolumu bağlıyorsa -tabi bunu keyfinden demediğini, onun da elinin kolunun bağlı olduğunu belirtmek isterim-, evde coşa coşa firefox kullanmama rağmen burda IE’ye mecbursam? Naapcaz o vakit? Aslında cevap basit: Eren ailesinin sayfalarını evde inceliycez :)
    Bu arada hazır konu açılmışken, opera ile ilgili düşüncelerinizi de öğrenebilir miyim? Mesela ben orta düzey bir kullanıcı olarak firefox’u pek sevdim ama opera’ya alışamadım. Ama çok sıkı intermet kullanıcısı olan (hatta işi bu olan) bir kısım arkadaş operadan başkasını tanımam demekte. Bkz. şu adres:
    http://www.bildirgec.org/yazi/hangi-tarayici-internet-explorer-firefox
    Sevgi&#38;Saygı

  5. Anonymous said,

    Temmuz 14, 2006 @ 05:54

    Sevgili Chroma, firefox da lisanslı bir yazılımdır, intranet uygulamalarınızı .net/asp falan ile yazdığı için sizi ie’ye mahkum eden kifayetsiz IT (bu isimle de kendilerini pek havalı sanıyorlardır…) takımına “Mozilla Public License” gösterilip, “ben bilgisayarımda bu tarayıcının da kurulu olmasını istiyorum” denilebilmeli…

    Hayır, yarın öbürgün aynı mantıksızlıkta bir nedenle “hep birlikte DOS kullanıyoruz” deseler, kuzu kuzu zaman makinasına mı bineceksiniz mesela?

    IT’niz denyoysa, siz olmayın, baskı kurun, amme idarenize (ya da onların havalı isimleriyle insan kaynakları bölümünüze) “çalıştığım ortamda verimli ve özgür kaynaklardan yararlanmak istiyorum, ya aksi bir neden söylensin, ya da IT isteklerimizi yerine getirsin, performansımı arttırsın… önümü tıkamasın” diyip baskı kurun…

    Eh tabii o şirket dünyasına osmanlının torunları olarak bizler kul olarak girmeye alışmışız… aybaşlarında verilen maaşları lütuf, verdiğimiz emeği de helal görmeye öyle alışmışız ki, ağzımızı açmaya tırsıyor, ne veriyorlarsa iyisi odur diye düşünüyoruz, sonu böyle oluyor… aman en büyük derdiniz ie kullanmak zorunda olmak kalsın inşallah, daha kimbilir bu zihniyetin hangi yansımalarına maruz kalıyorsunuzdur… firefox/ie onların yanında devede kulak kalır, tahmin ederim.

    Umarım tercihlerinizi kendi yetenekleriyle sınırlayan yöneticilerin olmadığı ortamlarda çalışma şansına da kavuşursunuz bir gün… Ben daha az kazanmak uğruna hep o yanda yaptım tercihimi, şanslıyım ki aksine mecbur kalacak kadar da paraya ihtiyacım olmadı…

    l’o'ker

  6. Düygü said,

    Temmuz 14, 2006 @ 06:48

    Merhaba Chroma,
    Ben teknik bir insan olmamakla birlikte sizin işyerinizdeki IT insanının söz konusu tavrını okuyunca ilk tepkim “İyi de Firefox da zaten lisanssız değil ki.” demek oldu. Açık kaynak kodlu veya özgür yazılımlar mutlaka ya kendi özel lisanlarıyla ya da GPL ile lisanslanmış oluyorlar benim gördüğüm anladığım kadarıyla. Firefox, ortalıkta dolanan “lisanssız” bir takım başıboş serseri program değil ki. Firefox’un bir işyerlerinde kullanılması önünde nasıl yasal engeller olabilir? Ortada ciddi bir cehalet söz konusu (bence). Bu cahil:

    1) Ben olabilirim :) Lisans konusunu yeterince bilmiyorum belki. Ama rahatlıkla, burada ABD’de millet lisanslı yazılım kullanma konusunda çok ciddi davranırken bile, her labda, her istenilen yerde Firefox elbette isteyen insanlar tarafından kullanılmaktadır.

    2) Eğer durum tam olarak aktardığınız gibi ise, sizin IT sorumlunuz cahil – ki keşke ben cahil olsam dedirtecek kadar acıklı bir durum. Yani işi “bu” olan bir insanın işini bu kadar az bilmesi yuh oha bence. Ya saçma bir önyargısından ya da sırf iki dakikasını ayırıp Firefox’un lisansı olup olmadığını, lisansında ne yazdığını okumaya üşendiğinden vs bir işyerini Explorer kullanmak zorunda bırakan IT sorumlusunu ben döve döve işten çıkarırım be :)

    Kendisine selamlarımı iletip şu adresi verebilirsiniz efenim:
    http://www.mozilla.org/foundation/licensing.html

    İsterseniz benden hiç bahsetmeyip, bu lisans sayfasını kendiniz arayıp bulmuş gibi yaparak IT sorumlunuza gidip direk hesap sorun bence: “Bu ne ulan” filan derdim ben olsam kızgın bir şekilde.

    Opera’yı hiç bilmiyorum, yani hiç kullanmadım. Fakat gönderdiğiniz yazıdaki arkadaşın argümanlarını işleyip ortaya koyuşuna hasta oldum :)

    Kendisi özünde “tabbed browsing” vs gibi bir takım Firefox özelliklerinin Opera’da çok önceden varolduğunu belirttiği paragrafın hemen ardından “bu durumda Opera en iyisidir” demiş. Neyse sonra Opera’nın özelliklerini sıralamış, sanırım en sonda sıraladığı (ki bir kısmı bence Firefox’ta da olan) özellikler sebebi ile Opera’yı “en iyi” ilan etmiş :)

    Her neyse onun yazı yazma ve anlatım yeteneklerini bir kenara bırakırsak, Opera -biraz önce Internet’ten araştırıp gördüğüm kadarıyla- “açık kaynak kodlu” değil. Bu, benim Opera yerine Firefox tercih etmem için yeterli bir sebep. Yine de burada Fanatiklik yapmıyor olduğumu da önemle belirtmek isterim. Bir insan sırf teknik sebeplerle, ne bileyim mesleği ile ilgili olarak filan Opera tercih ediyordur eyvallah. Amaç sidik yarıştırmak değil. İyi, açık, özgür olan kazansın :)

    (Sabah sabah makale okumak için kalkıp yine bloglarda fink atan bense, böyle gidersem işimi gücümü kaybedeceğim, hayırlısı.)

    Bizden de selam sevgi efenim. (IT sorumunuzu döverseniz daha çok sevicez sizi)

  7. armağan said,

    Temmuz 14, 2006 @ 06:53

    duygu’cum

    burası ne kadar entellektüel bir platform oldu yahu( genel olarak) Ya da o kadar iyi veyahut rutin gidiyoki hayat, firefox mu ie mi diye dert ediniyosun kendine.( gerçi der edinmiosun vermişsin kararını firefoxtan yana)
    l’o'kerin dediği gibi en büyük derdiniz bu olsun arkadaşlar:)

    Eyalet çocukları yalancı ışıklardır
    Çünkü dünkü çocuklardır onlar

    armağan

  8. Düygü said,

    Temmuz 14, 2006 @ 06:59

    İngilizce’si yeterli olanlar için, Opera ve Firefox’u adam gibi karşılaştıran bir yazı şurada mevcut. Windows, Mac ve Suse Linux’a kurup karşılaştırmış yazıyı yazan kişi her iki tarayıcıyı da.

    En sonunda “Ben yine de asıl tarayıcım olarak Firefox kullanmaya devam edeceğim. Her iki tarayıcı da eşit güzellikte olsalar da, kaynak kodu açık olan bir uygulama kullanmayı tercih ediyorum, ve ayrıca Opera’da, Firefox’ta bulunan bazı eklentileri kullanamıyorum (özellikle Adblock, GooglePreview, Linky, ve Web Developer toolbar). Bununla birlikte, işyerinde tarayıcıyı en çok RSS haber feed’leri ve diğer araştırma işleri için kullandığımdan Opera’yı tercih edeceğim…” vs vs demiş…

  9. Düygü said,

    Temmuz 14, 2006 @ 07:10

    Armağancım,
    Tam olarak ne demek istedin anlayamadım :)

    Bir “burjuva olmuşunuz siz, insanlar sokakta aç, sizin derdinize bak” serzenişi miydi, neydi o öyle?

    Eğer öyle ise, sana laflar hazırladım. :)

    Hayatın rutin gitmediği bir gerçek, iyi olduğunu söyleyebilirim, ama iyi olması, başkalarından daha az dert sahibi olduğum anlamına gelmiyor kesinlikle, belki bu entellektüel ortam, okuyanları yanılgıya düşürüyordur. Ve fekat ben insanlara, dertlerimden bahsetmek yerine öğrenilmeye ve paylaşılmaya değer bulduğum entellektüel bir takım şeylerden bahsetmeyi daha anlamlı buluyorum.

    Öperim

  10. ChromA said,

    Temmuz 14, 2006 @ 08:14

    Evet, gaza gelip aradım IT’yi! Ama kendisi yokmuş :( Yanında çalışan diğer arkadaş “XXX an Ankara’da, onunla konuşmak lazım” dedi. Ben bilmiyorum dedi bu programı, bişey diyemem belki bizim sisteme uymuyordur, ondan kurulmuyordur dedi. Sonuç: Önümüzdeki haftayı bekliycez, muhtemelen o güne kadar da gazım uçmuş olacak :)) ama ben gene bi sorayım.

  11. Düygü said,

    Temmuz 14, 2006 @ 08:26

    Eheh, bir yanlışlık olmuş, biz sizi “gaza getirmeye” değil, önemli bir felsefeyi – kavramı anlatmaya çalışıyoruz. Bizden alacağınız gazlarla değil, inandığınız şeylerin size vereceği gazlarla hareket ediniz efendim. Zira o gazlar hiç sönmüyor.

  12. Anonymous said,

    Temmuz 14, 2006 @ 09:03

    merhabalar efendim.

    kesinlikle burada “yorum yazmak” için bırakılan alanı flaming bir tartışmaya dönüştürmeye niyetli değilim, fakat bazı şeyler dikkatimi çekti, şöyle ki:

    bir insanın web ile haşır neşir olmasını sağlayan tarayıcıları seçerken seçtiği kıstaslar ne olmalı? bence tarayıcı karşılaştırması buna göre yapılmalı. eğer “hız”, “güvenlik”, “kullanım rahatlığı”, bilgisayarı (hafıza olarak) yormaması, “web standartlarına uygunluk”, “değişik işletim sistemlerinde çalışabilme” gibi kavramlardan söz ediyorsa, canımız ciğerimiz wikipedia’da şöyle bir karşılaştırma sayfası mevcut:

    http://en.wikipedia.org/wiki/Comparison_of_web_browsers

    açık kaynak kodlu olmasa da opera oldukça önde görünüyor :)

  13. a. meren urat said,

    Temmuz 14, 2006 @ 13:55

    Merhabalar,

    &gt; açık kaynak kodlu olmasa da
    &gt; opera oldukça önde görünüyor
    &gt; :)

    Birincisi “açık kaynaklı olmasa da ibaresi öyle bir dahil anlamındaki de etkisi ile geçiştirilip göz ardı edilebilecek bir şey değil (1). İkincisi neye göre önde görünüyor ayol(2)?

    1. Açık kaynak kod akımının ve özgür yazılım akımının temelinde yatan felsefeyi bilmiyor olabilirsiniz. O zaman ben derim ki, Wikipedia’daki bu karşılaştırma tablolarını bulabilecek bir insanın bu mevzu nedir diye araştırmamış olması onun bu dünyada olup bitenlere olan ilgisizliğini -ya da daha kötüsü yüzeysel ilgisini- gösterir. Eğer öyle ise ben vakit harcamam, sizinle konuşması için Bruce Willis gerizekalısını gönderirim. O da karşınıza geçer, bacak bacak üstüne atar, cebindeki aspirin kutusunu masaya koyar, sonra sigara pakedini cebinden çıkartmadan içinden bir tane çekip ağzına götürür, sigarasını yakıp ondan bir nefes çektikten sonra, güneş gözlüklerinin üstünden sizi süzer ve o boru gibi sesi ile şöyle der: “Anony, patronun selamı var, senin için ‘Opera kullansa ne olur, IE kullansa ne olur’ dedi” (bu, kısmen Armağan kardeşim için de geçerli, mesela bu kültürden o kadar habersiz ki, bir insanın Firefox mu IE’mi diye dert etmesi için hayatının çok rutin ya da keyifli gitmesi gerektiğini sanacak kadar mevzuya uzak; halbuki bu hayattaki gerçek sorunların hiç de azımsanmayacak bir kısmını besleyen bir ayrımdan söz etmiş oluyorsunuz Firefox ve IE ayrımından söz ederken).

    2. Açık kaynak kod akımının ve özgür yazılım akımının temelinde yatan felsefeyi biliyor, fakat yine de kapalı kaynak kodlu bir tarayıcıyı açık olanına NNTP, IRC gibi bir tarayıcı vasıtasıyla faydalanmanıza gerek olmayan protokolleri, Web Forms 2.0 gibi, VoiceXML/X+V gibi henüz ciddi ve elle tutulur web uyarlaması olmayan ya da WML/WAP gibi zaten ölü doğmuş ve artık yaşamayan teknolojileri birisi destekliyor diğeri desteklemiyor diye kapalı kaynak kodlu olanı tercih ediyor olabilirsiniz. Bu durumda da, ya tablonun altında YES gördüğünüz her alanı diğerine olan tercih sebebi olabilecek bir üstünlük olarak görecek kadar bu mevzulardan habersizsinizdir, ya da gerçekten polemik yapmak istiyorsunuzdur (çünkü sonuçta Firefox’u milyonlarca insan kullanıyor ve ‘bu neden yok ayol’ diye kimse kıyamet koparmıyor).. Bruce Willis ile böyle koşullar altında neden bir insanın Opera’nın Firefox’tan daha iyi olduğunu iddia ettiğini anlamakta güçlük çekeceğini konuştum (her yeri kan içindeydi, muhtemelen yine bir çatışmadan filan çıkmıştı, silahını ve rozetini masaya koyduktan sonra) bu konu ile ilgili şöyle bir yorum yaptı “Patron, ben bu tip insanları ancak muhalefet edecek kadar gözünü açabilmiş, fakat biraz daha zamana ihtiyacı olan alacakaranlık savaşçıları olarak nitelendiriyorum” dedi. Çok kanaması vardı, devam edemedik. Fakat daha sonra hastane’den şöyle bir mektup göndermiş:

    Merhaba patron, o gün yarım kaldı sohbet kusura bakma, şunu eklemek istiyorum: Patron, senin de bildiğin gibi kullanıcının ihtiyacı olmasa da özellikleri yazılımın içine doldurup ‘bizde bu var, bu da var aha bu da var’ demek, kullanıcının gerçekten ihtiyacı olan fakat yazılımda olmayan özelliklerin de adını hiç anmamak kapalı kaynak kodlu yazılımların pazarlama departmanlarının pek güzel yaptığı bir iştir.

    Şu anda Firefox’ta olmayan teknolojiler tam olarak hayata geçtiğinde onlar tarayıcıda yer alacaklar elbette; gidecek yolu yokken yokken Ferrari alan Trabzon’lu işadamı modu oluyor bu sebeplerle Opera daha iyi sanmak. Ayrıca bana 3 haftaya kadar taburcu olabilirsin dediler, fakat 3 hafta sonra her şey için çok geç olabilir, ben bu gece firar edip Rus mafyasından bir kaç kişi daha öldürmeyi ve kan ter içinde kalmayı planlıyorum. Yenge’ye selamlar. Yours, Bruce.

    Burada benim ve Bruce tarafından söylenen şeylerin bir kısmını neden söylendiğini daha iyi anlamak isteyebilecekler için Meren’in yazdığı ve şu adresten ulaşabileceğiniz bir makale var. Ayrıca Bruce ile Rus mafyası arasındaki sorunun ne olduğunu anlamak isteyenler de buraya bakabilirler.

    Selamlar.

  14. ahmeT Zehir said,

    Temmuz 14, 2006 @ 19:37

    tartismayi bolmek istemem ama bi ara not dusmek istedim. duygucum o resmini koydugun ufak sirin hayvan (ki hayvan diyince garip hissettim bi an) gercekmidir? yoksa birilerinin fanatiklik olsun diye tuylerini boyadigi kendi halinde olan bir eleman midir? resmi buldugun yerde aciklama varmiydi? (yok bunca yillik biyologum cok sasirdim valla)gercekse alicam bi tane evime:)

  15. arda çetin said,

    Temmuz 16, 2006 @ 15:48

    Bu güne kadar bir çok kez “neden Firefox” sorusuna cevap verdim ama bu pek şahane bir cevap olmuş..

    Neden Firefox? Çünkü hiçbir Explorer kullanıcısı çıkıp da kullandığı tarayıcı için yukarıdaki gibi videolar çekmez, animasyonlar yapmaz. Neden? Explorer’ı kullanması çoğunlukla bir tercih sebebi bile değildir, önüne konulandan farklısını aramak/ya da kullanmak aklına gelmemiştir. Ve alışkanlık sebebiyle kullandığı bu program, kendisini kullanan biri tarafından sahiplenilmeyi hakedecek hiçbir özelliğe sahip olmadığından, hakkında sevimli videolar çekilmemesi de doğaldır.

    Gerçi artık soruya cevap vermek yerine sadece mozilla.org.tr/firefox adresini veriyorum. Yani “bir dene, ondan sonra sorunun cevabını kendin vericeksin”.
    Neyse ki, hiç biri olumsuz bir yanıt vermediler.

  16. Cigdem Sonmez said,

    Temmuz 17, 2006 @ 01:34

    Hayretler içerisinde kaldım valla.

    Tamam anladık firefox iyi bir şey de kullanmayanlara bu kadar fırça… (Onlar genç Çiğdem, kanları kaynar, sen oldun kazık kadar, olgunlukla karşıla) desem de içimde bir taraf… neyse neyse…

    Her ne kadar satır aralarında muhafazakar kullanıcılara giydirmelere “kırılmış, küsmüş, incinmiş ve hatta gücenmiş” olsam da ben yine okumalara devam.

    Bu arada gideyim de 75 yaşında internet kullanıcısı olan kayınvalideme ve 84 yaşında internet kullanmaya başlayan babama firefox ile IE arasındaki farkları anlatayım.

  17. Düygü said,

    Temmuz 17, 2006 @ 07:32

    Şakacı Çiğdem :)

  18. Cigdem Sonmez said,

    Temmuz 17, 2006 @ 07:57

    Alınma darılma kısmı şaka hakikaten.

    Yaş vs ile ilgili imalar da ( e o kadar olucak. Otobüste filan yer veresiniz diye hatırlatmaca :-&gt;)

    Şimdi arkadaşlar her şey iyi hoş da bu IE yıllardır hayatımızda. Bilgisayarımızla birlikte hazır geliyor. Gözümüzü açıyor bunu görüyoruz. Nasıl kullanacağımızı, hangi hata durumlarında aradan nasıl sıyrılacağımızı filan ezbere biliyoruz. Öyle ki el ya da beyin alışkanlığı tıklayıveriyoruz.

    Kolay mı öyle hop diye ctrl-T felan öğrenivermek? Sonra da nasıl kapatıyordum yaw ben bunu diye kafa patlatmak? Hı kolay mı? Alla alla yaaa!

    Bu arada Düygü Hanım ve Meren Bey, sevmiş bulunduk bi kere. Öyle kolay kolay hop diye gidip bitmiyo o sevgi. Açmasaydınız blog yazmasaydınız iyi… Bi daha alla allaaaaa

    Not: Duygu’ cum internet için kullandığımız programın dışında kullandığımız arama motorlarının da bir yığın antikalıkları var. Google’ da başıma gelenler diye yazsam kitap olur. :-)

  19. lithaen said,

    Temmuz 17, 2006 @ 16:15

    yahu bu kadar abartmamak lazım…
    Evet Firefox iyi de… open source da güzel bişi evet, sanki dünyadaki adaletsizliğin,kötülüğün,iğrenç davranışların bittiği nokta da değil ama…

    Ben sadece ve sadece IE’ye alternatif diye, IE kullanmıyo olmak için kullanıyorum, tabbed browsing’i sevdim diye, opera’yı da zamanında denedim ama kıl oldum diye… Bu tamamen bir arayüz başarısı benim için, open source da şöyle avurtlarıma kadar yani, evet beni de Bruce’la konuşturun hastasıyız ailecek. Ya neyse…

    Bunun başka bir örneği midir bilemem ama bir ara open office kullandım bir akademik kullanılabilirlik testinde.. Bunu yapan arkadaşım da Microsoft Office ile Open Office arasındaki kullanılabilirlik farklarını test ediyordu. (Biliyorum konunuz o değil…geliyorum 1 sn..) Sonuç olarak çaba olarak onu beğensem de, yazılım olarak da bazı artıları olsa da (sanırım kendi shortcutlarını falan tanıtabiliyordun, modellemede falan da en çok hayatımı kurtaran şey o.. saol Alias…iyi ki varsın :D ) lisanssız bulduğum bir Microsoft Word’de yazdım tezimi ben, o aşamada gerekli desteği veremedim yani,hani ya bişi olur da herşey giderse. Evet ben gerizekalıyım hiçbişi olmayacağını bilemedim belki de.

    Demek istediğim şu, IE kullandım, Netscape mağduru oldum, Opera gördüm ve kaçtım. Ben kararı Firefox’da kıldım, asıl sebebi arayüzünün, kullanımının ve extensionlarının iyi olmasıydı, çabası sadece ‘hoş’ idi. Şimdi bunları diyerek sanırım kendimi dünyadaki firefox kullanmayan gerizekalılarla aynı sınıfa soktum di mi?… İyi.. Sevindim… Biz onlara kullanıcı diyoruz, onlar neye rahat ulaşıyor, neyde rahat yada iyi hissederse onu kullanıyor :) bence buradan insanları Bruce’la muhatap etmek yerine tanıtalım yaygınlaştıralım.

    Üstüme atlamadan bi daha okuyun, karşı değilim, farklı bakmaya çalışıyorum… :)

  20. Anonymous said,

    Temmuz 17, 2006 @ 16:36

    pek sayın bruce willis’in açık kaynak kod dünyasına 1 kişinin daha girmesini engellediği açık. peki bu, pek sayın açık kaynak kod / firefox camiasının umurunda mı? sanmıyorum..

    açıkçası yukarıda “anonim” olarak giriş yapmış, opera’nın firefox’dan daha iyi olabileceğine dair fikir beyan eden arkadaşa, opera’nın zaten ölü doğmuş protokolleri desteklemesinin onu daha iyi yapmayacağı gibi -pek sayın Meren beyin belirttiği- önerme/fikirler başka türlü anlatılabilirdi. bruce willis’i araya koymak, o arkadaşa dolaylı yoldan “yalnızca muhalefet yapabilecek kadar gözünü açabilmiş bir alacakaranlık savaşçısı” demek pek hoş değil.

    misal ben, evimde ve işimde firefox ve opera’yı beraber kullanıyorum. iki tarayıcının da benim işime yarayan -ya da hoşuma giden- özellikleri var. aynı şekilde evimde ve işimde hem windoz, hem linux kullanıyorum. iki sistemin de bana getirileri var çünkü. bu durumda sanki beni “gnu felsefesini, ardında yatan güzelliği anlamamış, ilgisiz” biri olarak nitelemek mi gerekiyor? parmakla birilerini gösterip “öcü, gelme buraya, okuma burayı” demek herkesin hakkı tabi, fakat bunu biraz daha saygı çerçevesinde yapmak lazım diye düşünüyorum (bu pek sayın Meren beyin günlüğünün ana sayfasında, IE kullanıcılarına yönelik mesajına (evet üşenmedim IE ile açtım günlüğü) ithafen yapılmış bir yorumdur). Sonuç olarak IE kullanıcılarına da firefox’u tanıtmak -madem gnu felsefesinden, paylaşımdan bahsediyoruz- bir yerde açık kaynak kodla haşır neşir insanların da -zorunluluk değil-vicdani bir sorumluluğu sayılır

    herkese iyi çalışmalar,

    Engin İlkiz

  21. lithaen said,

    Temmuz 17, 2006 @ 17:07

    hm… 1 dakika şimdi, biraz daha kurcalayınca anlıyorum ki bu dediklerinizde siz haklı da olsanız bu yine de bir “mesleki deformasyon”, yani evet ben de şu

    “…bir insanın bu mevzu nedir diye araştırmamış olması onun bu dünyada olup bitenlere olan ilgisizliğini -ya da daha kötüsü yüzeysel ilgisini- gösterir. Eğer öyle ise ben vakit harcamam…”

    konumdaki vakit harcanmayacak insan oluyorum…güzel… :) ama bu yine de sanki bana “o kadar da” önemli gelmedi… ya neyse siz bana bakmayın,tasarımcı diip geçmek lazım, sadece bana tepkiler biraz aşırı gibi geldi de.. ;)

  22. Anonymous said,

    Temmuz 17, 2006 @ 21:50

    dşjzslfhsdlhfsdlkhgsdlşkghsşhadşshaşhfaşsfhşashfasşhfasşkhfşakhfşaskhfşashfaşsk

  23. A. Murat Eren said,

    Temmuz 17, 2006 @ 21:57

    Kıymetli Arkadaşlar,

    Bir kere Bruce benim kontrolümde olan bir şahsiyet değil, bunu biliyorsunuz, Bruce Willis’i herkes tanır (başına buyruk kahraman bir polistir). Ben sadece onun sözlerini size taşıyorum. Gören de -çok afedersiniz- eşşek kadar adamı benim konuşturduğumu iddia ettiğinizi sanacak.

    Bölük porçük yazacağım. Nasılsa ne kadar toparlanık yazsam da beceremiyorum anlatmayı istediğim şeyi bu blog alemlerinde, bölük pörçük yazayım, gene anlaşılmayayım, beynimi de patlatmamış olayım.

    Mesela bu işten çıkarı olmayan, eğitimini almış yağız ve yakışıklı bir makine mühendisi beyaz atı ile gelse ve bana dese ki “Renault Megane Rock Solid bir arabadır, başka araba tanımam!”, ben “hmm, peki” der becerebildiğim kadar araştırır, eğer koşullar el veriyorsa o arabayı alırım. Ya da almam. Fakat benim yapacağım hiç bir şey mekanik olarak o arabanın gerçekten en iyi araba olduğunu değiştirmez, benimki sadece özgür iradedir, fakat onunki professional opinion’dır. Burada tarafsız bir şekilde “Firefox daha iyidir, kullanılmalıdır, kurtuluş ve efendilik open source’dadır” demem de professional opinion’dır, sizin “open source dünyadaki adaletsizliğin, kötülüğün, iğrenç davranışların bittiği nokta değil” demenizdeki önsezinizin ötesindedir yani (Ithaen’ciğim kızma yarısı şaka bunların).

    Ayrıca Ithaen, “Mesleki Deformasyon” diyorsun, haklısın, bu sözüne “katılıyorum” diyorum ve ekliyorum “bunca yıl okuduk, çalıştık, e biraz deforme olalım yani değil mi” diyorum. Bruce olsaydı “ya arkadaşlar lütfen deforme olmayan utansın ulan, şu vücuduma bakın dünya haritası gibi” derdi.

    Bruce dedim de, Bruce Willis yüzünden açık kaynak kodlu yazılımlara ya da Firefox’a sırtını dönen varsa keyfi bilir. Bakın Bruce buna çok üzülürdü, fakat 40 tane sofistike neden yüzünden benim hiç umurumda olmaz açıkçası. Bu konuda yazmayı keseceğim, çünkü anlatması çok uzun sürecek şeyler geliyor aklıma.

    Ithaen kardeşim, yoldaşım, ciğerim, kimse kimseye gerizekalı demiyor, bir tek ben Bruce için gerizekalı dedim, fakat o da ikimizin arasında bir mevzudur. Burada sadece önüne koyulan ile beslenen Internet ve bilgisayar kullanıcılarımıza bir sitem var.

    &gt; Biz onlara kullanıcı diyoruz, onlar neye
    &gt; rahat ulaşıyor, neyde rahat yada iyi
    &gt; hissederse onu kullanıyor :)

    Ben onlara sadece “kullanıcı” demiyorum, bir sorumluluk yüklüyorum “rahat ulaştığınız kullanmak yerine kültürlenin, araştırın” diyorum. Bu da mesleki dezenformasyon, aslanlar gibi, o kadar bu işin içindesin ki her şeyi görüyorsun, beklentilerin artıyor. İktidara geldiğimde günde “AKK, ÖY ve Firefox/OpenOffice filan” I, II, III, IV diye ders koyacağım ilköğretime. Bütün sorunlarımız bitecek.

    &gt; bence buradan insanları Bruce’la
    &gt; muhatap etmek yerine tanıtalım
    &gt; yaygınlaştıralım.

    Bruce’u karıştırmasak? (ben arada kalıyorum sonra). Kimse “açık kaynak süper ama Bruce diye bi it var, .. neyse” diyerek bu işin peşini bırakmaz öğrendikten sonra bence. Bruce’u bir keresinde Ruslar bombaya bağlamışlardı, yine kurtulmuştu. Bu kahramanlıkları hemen unutuldu ama…

    &gt; dşjzslfhsdlhfsdlkhgsdlşkghsşhadşshaşh
    &gt; faşsfhşashfasşhfasşkhfşakhfşaskhfşashf
    &gt; aşsk

    Buna da pes yani, bu önceki anonymous mu?

    “Açık kaynak koda Bruce Willis yüzünden küsen Ano Nymous, tepki olarak kedisini klavye üzerinde dolaşıp blog’lara rastgele yorum göndermek için eğitti!”.

    Selamlar,
    Sevgiler.

  24. Cigdem Sonmez said,

    Temmuz 18, 2006 @ 02:01

    Slm yine ben :-)

    Gördüğünüz ya da dikkat etmediğiniz gibi (hadi ben gözünüze sokayım) slm mlm gibi jargonları da öğreniyor bu moruk.

    Tamam kestim tıraşı…

    Şimdi canlarım, zekasına, bilgisine saygı duyduklarım, zehir gibi oluşlarına, dünya görüşlerine bayıldıklarım ve de itiraf etmek gerekirse bu yaşta bunlara sahip oluşlarına pek imrendiklerim…

    Kimi şeyleri gözden kaçırıyor olabilir misiniz acaba?

    Kullanıcı kimdir, özellikleri nedir? Ortalama olarak yani…

    Kimseyi aşağıladığım ya da discrimination (neydi be bunun türkçesi? Hah ayırımcılık) yaptığım sanılmasın lütfen diye baştan belirteyim.

    Kullanıcı varoştan gelen, kargo şirketine sekreter giren biraz akıllı sümüklü kızdır.

    Kullanıcı inşaatta amelelik yapan, internet kafede oyun oynayan, becerebilirse porno site bakan tıfıl oğlandır.

    Kullanıcı Van’ dan gelip şansı yaver gitmiş, ofis boy’ luktan masa başı işe tarfi ettirilmiş ilkokul mezunu Şahbender’ dir.

    Kullanıcı mail box’ ına düşen her türlü garabeti herkese defalarca forward eden, bu mantra dünyayı x kere dolaştı yollamazsan başına kötü şeyler gelire inanan, interneti sadece bu amaçla kullanan yarı ev hanımı çalışandır.

    Kullanıcı “vatan elden gidiyor” osmiyum, neptunium palavrasına inanan, takım elbise giyip, akşam 6′ dan sonra toplantı yapıp, çok meşgul görünüp aslında hiç bir halta yaramayan erkek çalışandır.

    Kullanıcı torunlarımın fotoğraflarını alırım, gazetelerimi okurum, banka işlemlerimi hallederim diyen kayınvalidemdir.

    Kullanıcı 85 yaşında hala kitap yazmaya çalışan, word’ ün üzerine excel tablosunu kopyalarken tüm metni uçuran, ama google’ ı şaşkınlık verecek kadar iyi kullanan babamdır.

    Bunların herhangi birine açık kod, kapalı kod dediğiniz anda ya saatler süren ve onlara çince gibi gelecek açıklamalar yapacaksınız, ya da onlar durumun tesettür gibi bir şey olduğunu düşünecekler.

    Kullanıcı bularla ilgilenmez. Kullanıcı kolay kullanıyor mu ona bakar. Kullanıcı hazıra meraklıdır. Aman da yeni bir sistem varmış du bakiym onu bulayım da yükleyeyim demez. Hatta onun için yüklerseniz rahatsız olur.

    Kullanıcı korkar bilgisayardan. Onun canlı bir organizma olduğunu düşünür. Kullanıcı yanlış tuşa basmaz. Bilgisayar her yanlışı kendi kendine yapar. Gıcıktır bu alet.

    Bu kadar laf niye? Bill Gates işte tam da bunu gören adamdır. Bunu anlatmak için. Sevdiğimden mi? Hayır. Ben de “belki tamamen farklı sebeplerden” illet oluyorum ona. Lakin aklının hakkını teslim ediyorum. Onun ya da ekibinin yazdığı programdan iyi program yazabiliyorsanız yapılacak tek şey var. Onu kendi taktikleri ile yıkabilirsiniz ancak.

    Onda var olan fazlası ile sizde olacak. Hazır olacak ve dahası ucuz ya da bedava olacak.

    Çok konuştum yine… Bu arada Lithaen… söylemek istediklerimi benden iyi anlatmışsın sağol.

  25. Düygü said,

    Temmuz 18, 2006 @ 06:43

    Çiğdem senin bu söylediğin, “insanların çoğu bu gerizekalı BBG, POP star gibi programları ve Kurtlar Vadisi gibi dizileri izliyor, biz de onlara bunu veriyoruz” diye televizyonların “Avni Avanaklar” için programlarla dolmasından ve insanların gitgide daha da aptallaştırılmalarından farklı değil.

    Benim buradan Firefox kullanmayan herkese “aptal” dediğimi sanıyorsanız dikkatli düşünün lütfen: bunu diyen de aslında ben değilim.

    “Bütün kullanıcılara hitap etsin, herkes kullanabilsin, böylece çok çok satsın” yöntemi izlenirken, “Siz ancak bu kadarını kullanabilirsiniz, daha karmaşığı, detaylısına gerek yok” diyen Bill Amca ile paylaşın kozlarınızı o konuda mümkünse.

    Ayrıca şöyle de bir şey var: bir zamanlar bir yerlerde okumuştum şöyle bir bilimsel araştırma yapılmış: Bir grup öğrenciye zeka testi yapıyorlar, bunlardan bir kısmını, testten o kadar da yüksek puanlar almadıkları halde, üstün zekalı olduklarını söyleyerek özel bir sınıfa alıyor ve onlara üstün zekalı gibi davranarak eğitim verip ders anlatıyorlar. Bilin bakalım ne oluyor? Gerçekte “normal” olan bu çocukların hepsi, okuldaki diğer “normal” arkadaşlarından açık farkla daha başarılı oluyorlar.

    Ama hadi bunlar bir kenara, IE’nin yeni çıkacak sürümünde de Firefox’taki “tabbed browsing – sekmeler” olacağını biliyor muydun? :)

    Ya Firefox’u IE’den daha zor karmaşık yapan, dedelere ninelere hitap etmiyor hale getiren bir şey yok ki, tab kullanmak istemiyorsan açarsın on tane pencere, bir problem yok. Firefox’u da IE basitliğinde kullanabilir insanlar. Kimseye zorla “eklenti indireceksin ulan” denmiyor ki.

    Ama bu detaylara ihtiyaç duyan, dikkat eden insanlara da o detayların sunulması da güzel bir şey değil mi? Belki sümüğüyle oynuyor sandığımız sekreter canavar gibi kullanacak, aksini garantileyen nedir?

    Üstüne benim anlamadığım teknik bir takım detaylardan dolayı, Internet’ten banka hesabınla uğraşmak, Firefox ile IE’de olduğundan çok daha güvenli.

  26. lithaen said,

    Temmuz 18, 2006 @ 07:48

    Mükemmele yakın bu tartışma için teşekkür ederek başlıyorum bu yorumuma…

    Hani aslına bakarsanız yazıp eğleniyoruz eyvallah ama bu post ve bununla ilgili kurcalamalarım sonunda “GNU felsefesi” “open-source’un neden güzel ve güvenli olduğu” “pardus nedir?,linux nereden çıka ki?,RSS yazıyodu hakkat o ne ki?” gibi bir takım bilgi ve soru işaretlerimi giderdim… Artık daha bilgili bir firefox kullanıcısı sayılabilirim sanırım.. (azıcık ama çok diil.. :D ) o yüzden herkese ilgimi dürtüklediği için teşekkürler.

    Bi de tabi yumuşayan hava ile ilgili de teşekkürler. Böyle daha bi tatlı gibi oluyo sanki, en azından bana öyle gibi geliyo.. :)

    Daha söyleyeceklerim var tabi..
    “fakat onunki professional opinion’dır. Burada tarafsız bir şekilde “Firefox daha iyidir, kullanılmalıdır, kurtuluş ve efendilik open source’dadır” demem de professional opinion’dır”
    zaten ben bunu anladığım anda diğer post’u yazmıştım, yani tanışmadığımız için tutup da yazdığım bişilerden sonra biraz girip kurcalayınca “haaaa ben baltayı taşla haşır neşir etmişim” dedim biraz.. Yani zaten hepimiz biliyoruz ki böyle şeyler professional opininon’luğunu kaybetmediği sürece harika. Yani Mühendis kişi sizin nazlı Toyota’yı görünce “bu ne lan neden Megane almadın IT!” (IT dept ile it arasındaki bağlantıya geçtiği her yerde de gülüyorum burada onu vurgulamak istedim,nefret ettiğim gittiğim şirketlerin IT’lerine bişiler öğretmekten) dediği anda onu kürekle kovun…

    “Ben onlara sadece “kullanıcı” demiyorum, bir sorumluluk yüklüyorum “rahat ulaştığınız kullanmak yerine kültürlenin, araştırın” diyorum.”
    bu noktaya da kesinlikle katılıyorum fakat bu malesef neye benziyo biliyor musunuz? Benim seneler boyunca “X partiye neden oy veriyo ki bu insanlar! aptal mı lan bunlar!” dememle paralel olarak bu insanların oy vermeye devam etmesi üzerine geliştirdiğim bıkkınlığın sonucu bundan yakınmayı bırakıp insanların gerçekten düşünebilmesini sağlayabileceği birtakım eğitimsel kaygılar taşımama yol açması gibi. Yani evet hakılsın kullanıcı sorumluluk almalı, bunun için de tek yol eğitim..bunun da tek dezavantajı biraz yavaş olması (Duygu bu yorum senin kurtlar vadisi örneğine de uyuyor aslen)Bilmem istediğim gibi anlatabildim mi…

    Yani benim için birkaç şey başarılı bu tartışmada, ben bişiler öğrendim… yapılması gereken de budur bence…

    P.S.:Bu arada ben de eleştiriyordum ama bu verilen tepkilerin de bir yandan senelerdir verilen bir kavganın artık bıktırdığı noktada verilen tepkiler olduğunu düşünüyordum, çok da haksız sayılmam herhalde….

    Neyse neyse kolay gelsin.. :)

  27. A. Murat Eren said,

    Temmuz 18, 2006 @ 11:43

    Gıymatlı lithaen, diğer dostlar, Romalılar,

    Kendi adıma son bir şey yazayım, hem bir itiraf olsun hem de daha önceki sözlerim biraz daha aydınlanmış olur belki de.

    &gt; bu post ve bununla ilgili kurcalamalarım
    &gt; sonunda “GNU felsefesi” “open-source’un
    &gt; neden güzel ve güvenli olduğu” “pardus
    &gt; nedir?,linux nereden çıka ki?,RSS
    &gt; yazıyodu hakkat o ne ki?” gibi bir takım
    &gt; bilgi ve soru işaretlerimi giderdim
    &gt; (…) o yüzden herkese ilgimi
    &gt; dürtüklediği için teşekkürler.

    Takım elbise giyip kravat takıp ortalıkta mıy mıy dolaşarak nazik nazik bir şeyler anlatıp insanları kazanmaya çalışmak, “insanları kazanmak” için bir yöntemdir elbette.

    Bunu yapmasını da pek iyi bilir çoğu özgür yazılımcı.

    Öte yandan üstüne bir t-shirt geçirip kafaya bir huni takıp sokaklarda bas bas bağırmak da bir yöntemdir, fakat bu “insanları kazanmak” ya da “insanlardan kazanmak” için yapılmaz. Bu, “insanların kazanmasını” sağlamak için yapılır daha çok. “Bakın bunu bilmiyorsunuz” demek için yapılır.

    Özgür yazılıma inanan insanlar yıllardır bilgisayar kullanıcılarına balık satmaya çalışmak yerine balık tutmanın inceliklerini ve önemini anlatmaya çalışıyorlar. Biz “bunlar balık tutmasını öğrenemezler” diyerek insanları aptal yerine koymamayı tercih ediyoruz. Mesela lithaen artık GNU, Open Source, Linux, Pardus, RSS, cart, curt gibi bir takım konularda iki gün öncesine göre daha fazla şey bilen bir insan (saygı duyduğumu söylemeyi, helal be demeyi bir borç bilirim), fakat,

    - Söyle Cevat benim bundan ne çıkarım var?
    - Hiç bir çıkarın var abi. Ehi.
    - Duygu’nun?
    - Duygu Yenge mi?
    - Evet, bir çıkarı var mı onun?
    - Yok heralde abi.
    - Pekii, mesela Firefox’un bir çıkarı var mı?
    - Eheh evet abi var abi. Yani dolaylı olarak var abi yani hiç olmasa..
    - Fakat o ürün lisansı itibarı ile tüm insanlığa ait değil mi?
    - Evet öyle abi?
    - O zaman o ürünün bir çıkarı varsa bu insanlığın çıkarı değil midir?
    - Oha. Bsaniye ..
    - O zaman biz gerçek hümansitler değil miyiz ulan?
    - Pes yani. Zeytinyağı gibi a.k. Bi konuşturmadın.

    Bu noktada sizlere Rocky IV filmini hatırlatmak istiyorum. Rocky’nin hocası nasıl zorlardı Rocky’i, karda kıyamette o korkunç müzik eşliğinde koştururdu hani, hiç adama acımazdı. “Olmazsa olmaz banane, benim emekli maaşım var bilmemnem var artık yaş kemale erdi Rocky düşünsün” modunda takılan yaşlı bir bunaktı kendisi hani, sonra Rocky nasıl dayanamayıp “Adriaaaaaannnnn” diye bağırmıştı dağın tepesinde? Ama sonra da o Rus p*z*vengi de eşek sudan gelene kadar da dövmemiş miydi? (Bruce bu filmi her izlediğinde göz yaşlarına engel olamayıp “No pain no gain hesabı abi ya, aynı ben yaa” diyerek ağlar, kızıyorsunuz ama böyle de duygulu bir adamdır). Yani. Bunları filan örnekler verip süslemek lazım, sıkılmıyoruz gençler az kaldı şunun şurasında nedir yani.

    Böyle konularda hitap edilen kitle anlatılan şeyleri bırakıp tarza odaklanır ve “allaan manyaa”, “saygısız”, “ukelââ” der döner arkasını (doğal seleksiyon), kalanların ise bir kısmı alışık olmadığı bu davranış biçimine kızdığından mı artık, yoksa yadırgadığından mı, yoksa obsesyonundan mı, yoksa araştırmacı ve bıçkın kimliğinden mi ya da iç güzelliğinden mi bilinmez, araştırır, öğrenir ve daha çok bilen bir insan haline gelir. Diğerlerini her zaman kazanırsın, doğru bir pazarlama taktiği ile basarsın parayı hepsi senin istediğini kullanır (darılmaca yok). Önemli olan bu akımın güçlenmesini sağlayacak o “diğerleri”ni uyandırmaktır bence.

    Biraz da bu yüzden bu noktada araştırıp öğrenen iki kişi, takım elbiseli adamın kazandıklarından çok daha makbüldür (maddi bir çarkı döndürmek zorunda olmayanlar için), çünkü bu iki kişi kalıcıdır, kendilerine gösterilen yolda körlemesine gitmiyor, kendi seçtikleri yolda gidiyorlardır bence.

    İnsanları onlardan bir çıkarı olanların alıştırdığı anlamda kazanmaya çalışmak, bana onları aptal yerine koymak gibi geliyor. Asıl bu “saygı çerçevesi”nin dışında kalan bir şey benim için. Ne o yöntemlerle bir şey anlatmaya çalışmaya ne de o yönteme ihtiyaç duyanlara ayıracak vaktim var. Pat pat diye neyi yanlış yaptıklarını, neyi bilmediklerini söylemenin nesi yanlış ya da saygısızca olsun?

    - Di mi Cevat?
    - Ya abi iyi de yani senle bi ağız tadı ile tartışılmıyor ki, şöyle ortak bir konsensus, bir tandans yakalasak sonra herkes gelse ortaya bir ateş yaksak Akdeniz Akşamları çalsa b..
    - Cevat! Evet mi hayır mı yahu?
    - ..
    - Cevat?
    - Evet abi, EVET a.k.

    Disclaimer: Burada yazan şeylerin hepsinin ya da bir kısmının aksi de doğru argümanlar ile yaklaşıldığında savunulabilir. Yarın bir gün takım elbise giyip Pardus’u onbinlere satabilirim de. Fakat bunlar benim samimi düşüncelerimdir. Katılmamak IE gibi bir tarayıcıyı kullanmaya devam etmek gibi, tamamen sizin tasarrufunuzdadır. Bu yazılanlar sizi ya da bir başkasını sevmediğimi göstermez, sadece asdlasdşslakjşklajf yazan Anonymous’un hastasıyım.

  28. Cigdem Sonmez said,

    Temmuz 19, 2006 @ 02:02

    - Çidem Apla?
    - Evet benim
    - Çidem Apla ben … dan Hüseyin
    - Buyur Hüseyin’ cim.
    - Ya Çidem Apla bu senin program gıcıkladı
    - Ne oldu?
    - Bak okuyom diyo ki… İnvelet.. var.. var
    - Zahmet etme Hüseyin anladım ben, doldurman gereken bir alanı boş bırakmışsın ondan veriyor bu hata mesajını.
    - Her bi yeri doldurdum apla yok öyle şey
    - Hüseyin’ cim sen ne yapıyordun bu hata mesajı çıktığında?
    - Sevkiyaaaaaaaat
    - İrsaliye numarasını okuttun mu?
    - Bi onu okutmadım
    - Canımın içi irsaliye olmadan sevkiyat olur mu?
    - Haaaaaaaaaaa!

    Sonunda bu dertten “şangır” sesiyle kurtulduk. Şimdi Çidem Apla bu şıngırdıyo diyorlar.

    Diğer yandan detaylarda itirazlarım olsa da genel görünümde sizinle tamamen aynı fikirdeyim.

    İzninizle biraz ukalalık…

    Alt düzeyde eşitlenmek yerine, herkesin bilgisi ile, görgüsü ile değerlendirilmesini, toplumun buna göre şekillendirilmesini, bilgiye ulaşmak için insanlara eşit haklar verilmesini, inatla bundan uzak duranların da bulundukları yerde terk edilmeleri gerektiğine inanırım. Bu açıdan bakarsanız da “demokrasi” değil “jakoben” görüşe daha yakın olduğum söylenebilir.

    Belki farklılık (insanlar iyi şeylere layıktır, filanca “reklamın orijinalinde Schweppes” onlara iyi şeyler sunar) yaklaşımını yolun bir yerinde “umutsuzluktan olsa gerek” terk edip, insanlar layık olduklarını kendileri bulurlar ve layık oldukları şekilde yaşarlar düşüncesine bırakmaktır. Unutmayın ki her millet de layık olduğu şekilde yönetiliyor bu çoğunluk diktatörlüğünde.

    Yazılım ile ne ilgisi mi var? Trafikten, sağlık hizmetlerine, yazılımdan genel yönetime her şeyle ilgisi var. Fil hafızama güvenerek Meren’ e metro yürüyen merdiveninde ortada durup kimseye yol vermeyen adamı hatırlatacağım.

    Bir de… acıdır ama gerçektir ve insanın yapısına son derece uyar… toplumun yapısı ve anlayışında ciddi değişikler yapabilmeyi beceren liderler neden biraz da diktatör gibidirler diye düşünmek lazım herhalde.

    Sürüden ayrılanı kurtlar yer diye bir sözün ders alınması gereken bir atasözü olduğunu savunan bir toplumda işimiz zor doğrusu.

    Hepimize kolay gelsin…

    Sevgiler…

  29. Anonymous said,

    Temmuz 19, 2006 @ 04:10

    Bu kendini kaybetmiş güzel teatiye müsadenizle şöyle bir giriş yapmak istiyorum… Yeni teknolojiler öğrenmek ne yaşla ne de görgüyle sınırlı değildir.

    İnsanların “explorer ‘zaten’ var” düşüncesi üzerinden bazı şeyleri mantığa büründürmeleri çok ama çok doğal, hatta o kadar anlaşılır bir durum ki, Althusser denen manyak oturup “ideoloji nasıl böyle (gavur tabiriynen always-already) bir izlenim yaratmayı başarır da, kendini insanlığın vardığı en doğal sonuç gibi gösterir?” diye kendini paralamış, ideolojik aygıtları tanımlamış ve bu ‘zaten’ olgusunun yaratanlar tarafından nasıl güzel yaratıldığını, nasıl da sahte olduğunu ve fakat ne kadar da güçlü ve içinde olduğunda başka hiçbir gerçeği göremez hale geldiğimizi göstermiş…

    Öte yanda misal Bodrum’da yaşayan 82 yaşında emekli bir öğretmen var. İsmi Hüseyin (gerçek ismi) yakında umuyorum bireysel başarı öyküleri bölümümüzde öyküsünü detaylarıyla okuyacağız. Kendisi bu yaşında memleketim teknoloji yapmış gazıyla Pardus kurmayı öğrendikten sonra, Linux felsefesi güzelmiş diye SuSe kurup, iki linux-bir windows (iki kule bir kadir gibi oldu) yüklü makinasında önyükleyici ayarlarından, yeni çekirdek bileşenlerinin yüklenmesine kadar bir çok konuda kendini bir yıl gibi bir süre içinde geliştirdi.

    Şimdi handiyse “alpha tester” olarak çalışıyor. (Kendi kendine yapıyor bunu, resmi testçi değil henüz) Hani geçtim yaşlı anne ve babalarımızın bu “yeni” teknolojilere alışmasındaki zorluğu… Onlar yarın öbürgün bize öğretmeye başlayabilir, hazırlıklı olalım.

    Bir başka örnek de 62 yaşındaki babamın arabistan’dan benimle haberleşmek için kullandığı Thunderbird çalışmayınca webmail’den “Thunderbird’i bozdum” diye e-posta atmasıdır mesela…

    Sözün özü, biz genciz yapıyoruz ama “herkes” yapamaz düşüncesi, birilerinin ekmeğine yağ sürüyor ve haklılık payı olmakla birlikte doğru bir düşünce de değil… En doğru yanı şu, bunun ne kadar zor bir hareket olduğu konusunu kafamızda hiç çıkartmamalı ve insanın başına geçince tam da düşündüğü gibi davranan bir tasarıma ulaşmalıyız örneğin… Firefox denen tarayıcı, yeni bir şey öğrenmeden, kötü tarayıcılar gibi çalışmalı mesela… Sonra bir iki yerdeki dikkat çekici simgeler (adres satırında çıkan rss gibi) bizi yönlendire yönlendire kendi avantajlarını anlatmalı… Yani çuvaldızı unutmayalım “kardeşim, oku öğren” diye bağırarak da yaygınlaştırılmaz, anlatılmaz bu teknolojiler… genelde öyle bir hataya düştüğümüz açık, açık kaynak dünyası olarak…

  30. hallac pamugu said,

    Temmuz 19, 2006 @ 07:18

    Ben firefox da IE de kullanıyorum. İşimi görecek site firefox’ u desteklemiyorsa IE kullanıyorum. (IE 6′ nın kötü bir browser olduğunu bilmeme rağmen, önemli olan işimi görmek, browsera sarılıp uyumak değil)

    En yakın hatırladığım deneyim şöyleydi, bir alışveriş gerçekleştiriyordum firefox üzerinden(ki bu işlemi yaptığım site açıkca firefox’ u destekleyen bir siteydi), gel gör ki firefox’ tan ödemeyi yapamadım. IE’ yi açtım ve yaptım.

    Böyle noktalarda(ki henüz bu noktalar istisna haline dönüşmüş değil), onun için önemli olan işi erteleyip, sadece sevdiği browserı kullanmak uğruna zaman harcayacak kadar “açık görüşlü” kullanıcıya dünya üstünde rastlamanın pek mümkün olduğunu sanmıyorum.

    Maxthon?

  31. A. Murat Eren said,

    Temmuz 19, 2006 @ 10:57

    This post has been removed by the author.

  32. A. Murat Eren said,

    Temmuz 19, 2006 @ 10:58

    “”"Yani çuvaldızı unutmayalım “kardeşim, oku öğren” diye bağırarak da yaygınlaştırılmaz, anlatılmaz bu teknolojiler… genelde öyle bir hataya düştüğümüz açık, açık kaynak dünyası olarak…“”"

    Bunu söyleyip resmin tamamını beyaza ya da siyaha boyamanın hiç bir gereği yok bence.

    Bu “düştüğümüz bir hata” olarak görülebilecek kadar basit bir şey de değil. Bu bir tercih, bir diğer yöntem. Kimi kazanmak istediğine göre değişecek bir yöntem.

    Fil hafızama güvenerek Meren’ e metro yürüyen merdiveninde ortada durup kimseye yol vermeyen adamı hatırlatacağım.

    Belki artık solda kazık gibi durmuyordur.. İnsanlarının alışkanlıklarından vazgeçmeleri için kimi zaman birisinin çıkıp onlara “hıyarlık etmeyelim” demesi gerekiyor bence. O zaman insanlar “ya bunu diyecek kadar bu konuya takmış adamlar varsa nedir bunun aslı bir bakayım” diyebiliyor çünkü. Bu adama efendi gibi anlatmışlar, her yeri “sol tarafı yürüyenlere ayıralım” yazıları ile donatmışlar, ama olmamış işte. Olmaz çünkü.

    toplumun yapısı ve anlayışında ciddi değişikler yapabilmeyi beceren liderler neden biraz da diktatör gibidirler diye düşünmek lazım herhalde.

    Çünkü bir tek diktatörler kimse inanmasa da bir fikrin arkasından gidebilecek kadar o fikri özümsemiş ve geri kalan için de en doğrusunun ne olduğunu bildiğine inanan insanların rastlantı eseri güç sahibi olmayı başarmış olanlarıdır. Yani süper bir şeydir, büyüyünce olmak istediğim şeydir.

    Toplumun fikirlerinde değişiklik yapmayı istiyorsanız toplumu düşünmeye itmek zorundasınız. Karşısına geçip masal anlatır gibi “biiir biir” anlatırsanız ancak kendinize konuşursunuz.

    “Anlatmak” eyleminin içi benim için o kadar boşaldı ki Amerika’ya geldikten sonra. Dil dediğimiz iletişim aracının ne kadar yetersiz olduğunu anladım burada bir kez daha. Ben İngilizce -beceriksiz ve ümitsizce- bir şeyler anlatmaya çalışırken yüzüme mal mal bakan insanları, seminerlerimden hatırlıyorum (kötü bir anlatıcı değilimdir, bilen bilir).

    İronik fakat, birisinin gerçekten bir şeyi anlamasını istiyorsanız “anlatmak” çok verimsiz bir yöntem bence. Bilim buna bir çare bulacak. O zamana kadar ben insanların bir şeyi kendi kendilerine anlamaları için gereken itkiyi oluşturmanın onlara bir şeyi anlatmaya çalışmaktan çok daha verimli ve faydalı olduğuna inanmaya devam edeceğim.

    Ben şöyle diyorum bazen: “Ben kimse değilim. Dolayısıyla insanlara benim anladığım kadar anlattığım şeylerin de onlar tarafından gerektiği gibi anlaşılacağını beklemem doğru olmayabilir.”

    Duygu ile tanıştığım zaman açık kaynak kodlu yazılımı beleş yazılım sanıyordu (hatta ona ilk mesajımı atmama OpenOffice.org vesile olmuştur, gel de açık kaynak kodun hastası olma şimdi). Ona elbette bazı şeylerden bahsettim, fakat oturup “biiir bir” anlattım dersem yalan olur.

    Şimdi yazdığı şu yazıya bakın, ben “Neden Firefox” yazısına böyle yanıt vermezdim, önceliklerim farklı olurdu, fakat o Firefox’u ve onu oluşturan kültürü kendi anlaması gerektiği gibi anladı, bana sormadı bu yazıyı gönderirken “bi kontrol et” diye.

    “Ben kimim ki birisinin bir şeyi nasıl anlaması gerektiğini ona anlatabilecek kadar onu iyi anladığımı düşünüyorum?” derken mütevazilik etmiyormuşum demek ki.

    Topluma -ya da bir bireye- kendi anladığınız bir şeyi tam olarak anlatmak mı istiyorsunuz?

    Kendinizi, kendi yaratmadığınız bir şeyin nasıl anlaşılması gerektiğini bilecek kadar hakim mi hissediyorsunuz?

    Kimin ne kadar anlayabileceğini bildiğinizi mi sanıyorsunuz?

    Bir daha düşünün.

    Bölük pörçük yazdım, fakat anlaşılacağını ümit ediyorum. Çünkü çok yoruldum ve çalışmam gerekli. Toparlamak için okumadan gönderiyorum.. Bu yöntem rock solid’dir ve tek yöntemdir demiyorum.

    PS:
    &gt; IE 6′ nın kötü bir browser olduğunu
    &gt; bilmeme rağmen, önemli olan işimi
    &gt; görmek, browsera sarılıp uyumak değil

    hallac pamugu iyi ki değinmişsiniz bu konuya, biz de tam oraya geliyorduk. Artık gelmeyiz.

  33. begum akman tuncer said,

    Temmuz 19, 2006 @ 12:42

    çok yorum gelmiş,çok tartışılmış, çekinerekte olsa şu an bir arkadaşımın
    tesadüf gönderdiği link:
    http://mywebpages.comcast.net/SupportCD/FirefoxMyths.html
    ben de bir firefox kullanıcısı ve memnun kalıcısı olarak üzerime gelecek
    ‘fire’ları baştan reddediyor ve uzaklaşıyorum..

  34. Düygü said,

    Temmuz 19, 2006 @ 13:34

    Hallaç Pambığı,
    Elbette ben de kimi zaman IE kullanmak zorunda kalıyorum benzer sebeplerden (Gerçi son aylarda bir kere bile açmama gerek kalmadı IE’yi onu da burada belirtmek isterim.)

    Ama burada anlatılmaya çalışılanın özü “IE’nin tuşuna dokunmayacaksınız ulan, üzerini klikleyeni öldürürüm” değil ki.

    Bu arada, Firefox’tan haberi olmayan, duyup da denememiş, deneyip de “ay çok karmaşık” diye bırakmış insanlara “tepkim var” işte benim (Yılmaz Türkyılmaz’ın da vardır eminim. Hatta o kesin Firefox kullanıyordur.) O tepki baki kalacak, kişisel tercihimdir. Bunu “jazz müzik sıkıcı” diye kestirip atan insanları değerlendirme yöntemimle bir tutabilirsiniz. Use ME and this blog at your own risk :) Burada sırf “politically correct” veyahut kibar olmak adına gerçekten ne hissettiğimi saklamak istemiyorum.

    Öte yandan, benim rahatsız bir fanatik olduğumu düşünmemeniz bakımından (eğer öyle bir ihtimal kaldıysa tabi bütün bunlardan sonra:) şunu da söyleyeyim.

    Farkında mısınız bilmiyorum ama ben şimdiye kadar “hepiniz Pardus kullanmazsanız aptalsınız, iyrançsınız” diye bir yazı ile karşınıza çıkmadım. Çünkü:

    Windows’tan hala kompile Pardus’a geçişi yaşayamamış (bir nevi hallaç pambığının IE kullanmasını doğuran sebeplere benzer sebeplerden) hala her iki işletim sistemini de kullanan bir insanım (okulda Pardus’la Internet’e bağlanmada sorun yaşıyorum vs…)

    Bana Pardus, 1.1 sürümü ile pek çok insanın daha rahat kullanılabileği bir işletim sistemi olacak gibi geliyor. Ama şu anda evde bir Meren sahibi olduğum için çoğu zaman şanslı olduğumun farkındayım. Ha kassanız yukarıda bahsi geçen 80lik amca gibi öğrenilmez mi öğrenilir. Ama demek istediğim ben de aşinayım bu tip değişikliklerin ne kadar zor olduğuna. Ayrıca Meren’i sürekli eleştiriyorum, Pardus geliştiricilerinin yüzüne de hiç söyleme fırsatım olmadı ama, Windows kullanıcılarının Pardus’a geçişte neler yaşayabileceklerini anlamaktan çok uzaklar bu adamların çoğu bence. Falan filan…

    Buralara kadar gelip okuyan kimse tarafından, futbol fanatiği gibi Firefox seviyorum, geceleri de Firefox oyuncaamsız uyuyamıyorum sanılsın istemem. Zira çok objektif bir insanımdır, bilim insanı olma yolundayımdır. Her şeyi sorgularım.

    Ve fakat bizim oralarda göte göt derler. Bilmem anlatabiliyor muyum :)

  35. Hakan Kuruoglu said,

    Temmuz 20, 2006 @ 06:03

    selamlar bende bir firefox fanatigi olarak birseyler karalamak istedim.Tabi firefox eklentileriyle benim hayatima ve bilgisayar yasamima bir cok eklentide bulunmustur. Sikildin mi skinden istedigin zaman degistir. Bir pencerede icinde 10 larca pencere ne guzel.
    Bu arada duygu benim Liseden sinif arkadasimdir. Selamlar duygu seni internette oylesine yenge kelimesini ararken burada bulmak ayri bir guzel.

    Hakan Kuruoglu
    Liverpool Universitesi
    Jeomagnetizma Lab. (su anda buradayim)
    hkuruoglu@gmail.com

  36. Metaar said,

    Temmuz 21, 2006 @ 20:47

    ie tab adlı güzide extension’ı kullaniyorum, çamaşırlarım tertemiz.

  37. Anonymous said,

    Temmuz 22, 2006 @ 05:45

    türkiyenin yingesii,yeter gari yeni yazını giriveee bi…fayırfoks fayırfoks sıkıldım…

  38. Anonymous said,

    Temmuz 23, 2006 @ 09:34

    İlk videodaki hintli amcamız ne diyo da bacımız o kadar gülüyo?

  39. Anonymous said,

    Temmuz 25, 2006 @ 08:07

    heh. 39da kalırız işallah.( bu entellektüel açıdan yorum sayılmaz gerçi. o yüzden 38 diyelim:) Yeni yazınıza geçelim artıkın biyolokum. Sen kızcan ama şöyle kanlı canlı daa somutundan şeyler.
    Biliom hakkım diil bööle yorumlar, istemiosan okuma kardeşim diebilirsin ama yıllardır sıçtıın bokun rengini bildiimden dolayı merak ediom şu aralar ne renk:)

    armayan

  40. Düygü said,

    Temmuz 25, 2006 @ 08:24

    Annem olduğunu tahmin ettiğim anonim ve Armayan Bey’in istekleri üzerine, pek yakında günlük yaşamdan kupleler, ama çarşambadan önce olması zor.

    bir de ie tab nedir bilmiyorum ben :) firefox’ta bi “bunu ie’de aç” eklentisi vardı, onun gibi bişi midir?

    Hintli amca sanırım kız “Firefox mu IE mi kullanıyorsunuz” deyince “Ben ateşler içinde bir tilkiyim” gibi bir şey diyor gibi anladım ben. Kıza kur yapıyor adam ayak üstü adeta. Ama ben de çok emin değilim.

  41. Memduh Er said,

    Temmuz 25, 2006 @ 18:44

    Bu kadar torumun üzerine bir şeyler yazmak gerçekten çok zor. Ya boş iş ya da ukalalık riski taşıyor. Ama başka bir platformda da tartışma imkanı bulduğum ve sonu gelmemiş olsa da güzel bir tartışma olduğunu düşündüğümü kendisine de belirttiğim A.Murat Eren arkadaşın yazısı yine çok provakatif geldiği için yazmadan edemedim. (Yanlış anlasılmasın, bir açıdan bu provakasyondan hoşnutum, beni aktive ediyor :-)

    Her ne kadar “open source” mevzusuna büyük saygı duysam da ben bir IE kullanıcısıyım, yani A.Murat Eren’in deyimiyle kendi dünyamda yaşayıp giden biriyim. Buna rağmen A.Murat Eren de dahil olmak üzere bir çok kişinin benden alacağı çok şey olduğu konusunda hiç şüphem yok.

    Yapılan bir çok yorum zaten konu hakkında bir çok perspektifi anlatıyor. Benim söyleyeceklerim bunları tekrarlamanın ötesine geçmeyecektir. (NOT: Kendisini tanımamama rağmen Çiğdem Sönmez’in belki biraz aşırıya da kaçan sağduyulu bakışı çok hoş gözüktü, söylemeden geçemedim.) Ben bu kadar kızgın ve radikal düşüncelere, ki böyle olmalarına bir itirazım yok, ima değil tespit olarak yazdım, bir başka açıdan bakmak istiyorum: “öteki”ne saygı duymak.

    Nasıl yapılması ve ne zaman yapılması gerektiğini bilmiyorum. Mesela, bana kalırsa bir insanın et yemesi yalnızca ahlaksızlık değil aynı zamanda bir aptallık. Ama bir homoseksüel de bir homofobik için aynı durumda, bir marxist bir milliyetçi için aynı durumda, örnekler çoğaltılabilir. Arada fark olduğuna dair argumanlar pek bir şey ifade etmeyecektir. Nihayetinde sebebini meraksızlığa, cahilliğe, alışkanlığa, sapıklığa, ahlaksızlığa veya benzer bir şeylere bağlayabileceğimiz bir farklılık için karşıdaki değersiz saymak, ya da yok saymak ne kadar doğru. Pek tabi ki Ariel Şaron’un şahsı ve yaptıklarını da bir farklılık ve zenginlik saymak gücüne sahip değilim. Ama dediğim gibi sınırın ne olduğunu bilmiyorum. Ama IE – Firefox gibi bir konuda bile sebebin illaki aptallık, aymazlık ya da benzer bir şey olmayabileceğini, doğru ya da yanlış bir seçim olmasından bağımsız olarak bir farklılık olduğunu kabul edemiyorsak biraz sınırları zorlamış olmuyor muyuz?

  42. Cigdem Sonmez said,

    Temmuz 26, 2006 @ 01:50

    Sağduyunun aşırısı ha :-)

    Haklı da olabilirsiniz aslında. Bloğuma konuk olanlar nedeni hakkında minik bir yazı bulacaklar :-)

  43. Anonymous said,

    Temmuz 26, 2006 @ 02:56

    meren’in anlatmak tercihtir siyah-beyazlaştırmayalım yorumunu, amerika’ya gittikten sonra dilin yetersizliği üzerine düşündüklerini düşündüm (artık böyle şeyleri birebir konuşamamanın üzüntüsüyle hayal ettim desem yeridir) ve epey hak verdim… Her açısıyla… yengeyle tanışmalarını hatırladım gözümde iki top yaş birikti falan…

    Fark ettim ki, hakkaten gerek yok anlatmaya, bırak isteyen istediğini kullansın. (Gerçi ben bu yaklaşımı Tekman’la tanıştığımız panelde “BJK’lilerin bir lafı vardır, onu izninizle burada kullanıyorum, bırakın herkes AKK/linux kullanmasın, o ayrıcalık bize kalsın” diyerek evvelden de göstermiş ve Tekman+Akgül’den sunturlu bir “estaağfurullah” yemiştim…)

    IE’yi bilerek tercih edenler, 2001′den beri web teknolojisinde yapılan hiçbir yeniliği kullanamadıklarını bile fark etmiyorlar.

    Kaynak açıkmış, kapalıymış geçtim, RSS ne güzel bir şeydir, css2 ne kadar harika sayfalar yaratıyor bilmeden yaşayan insanlar dolaşıyor internette… Hala da tercih diyebiliyorlar…

    Billi bizi yiyor! IE tercihtir diyen kadersiz arkadaşlar gibi kuzular oldukça da, Bill gibi kurtlar “ne var yeni teknoloji çıktıysa, bana mı çıktı?” diyip yeni bir IE çıkartmadan yaşayabiliyor…

    Bkz: Bu yüzden, M$ çalışanlarının hazırladığı videolarda onların bile FF kullandıklarına tanık olabiliyoruz…

    Yoksa dünyayı kurtaracağız diye size zorla FF kullandırır mıyız… Hatta windows kullananlar daha neler kaçırıyor, hiç sesimizi çıkarmıyoruz :-p

    l’o'Ker

  44. Düygü said,

    Temmuz 26, 2006 @ 06:48

    - uyarı: işbu entry agresif, sinirli hissedilerek yazılmamıştır. aman! -

    Bir yandan “anlatamıyorum” diye içim içimi yeme eğilimi gösteriyor, bir yandan da o kadar yoğunum ki, belki çıkıp dışarıda yağmur sonrası güzel kokuları içime çekerek iki dolaşıp gelivereceğim, bir iki sincap göreceğim şu dakikaları neden bloglarda laf anlatmaya çalışarak geçiriyorum diye sorgulamıyor değilim.

    Cevabını bulamadım. Dayanamadım yine yorum yazıyorum :)

    Neyse ki Löker uzun uzun yazmış, hislerimin bir kısmına tercüman olmuş, ama bana insanlar bu uzun uzun yazılanları göz yerine başka bir vicut bölgesi ile mi okuyorlar, yoksa hiç mi okumuyorlar düşüncesi de hasıl olmadı değil :)

    Memduh Bey, yorumunuza iki kelam cevap yazacağım, ama yazılan tüm yorumları okuyup bu yorumu da ona göre yaptınız varsayımı ile yapacağım bunu. Bu durumda bazı konuları neden hala es geçiyor olduğunuza anlam veremeyeceğim elbette. (Eğer yorumların hepsini okumadan bu yorumu yazdıysanız, sizi kınıyorum :) Dakikaları altın haline gelmiş bir doktora öğrencisinin ahını alabilirsiniz :)

    Ben “herkese saygı duyalım” düşüncesine katılmıyorum. Tam da sizin bahsini ettiğiniz “sınır”ın nerede nasıl çizileceğinin hiçbir zaman doğru dürüst bir kriteri olmaması da buna bir sebep.

    Daha önce de bu blogda karaladığım bir yazıda, Jazz müzik dinlemeyen insanları nasıl kategorilendirdiğimi anlatmıştım :) Jazz müziği “üff çok bayık, sıkıcı” diye dinlemeyen bir kişiye bu konuda saygı duymayacağım; benzer şekilde Firefox, açık kaynak kodlu yazılımlar vs hakkında bilgisi olup IE kullanmayı seçen bir insana da o konuda saygı duyamayacağım. Ama bu, benim bu kişilere başka konularda saygı duymayacağım anlamına gelmediği gibi, onları sevmeyeceğim, onların “değersiz” olduğunu düşüneceğim anlamına da gelmiyor. Ben kimseye “değersiz, aptal” demedim yazdıklarımda. İnsanlar kendileri o şekilde algıladılar.

    Lütfen kimse (Çiğdem de dahil :) işi “ama bunlar kişisel farklılıklar, sen kişisel farklılıklara saygı duymuyorsun”a getirerek, yaptığı seçimin yanlışlığını örtbas etmeye çalışmasın :)

    İnternet (ve elbette hayat) “saygı” kelimesinin içini boşaltıp ona buna “evet dediklerinize saygı duyuyorum AMA…” diye cümleler kuran insanlarla dolu.

    Ama dürüst hislerim budur: bu konuda size saygı duymuyorum ben. Çiğdem’in de tutarsız olduğunu düşünüyorum “bu konuda”. Bu kadar çok alınmasının altında kendisinin sorgulaması gereken bir takım durumlar olduğunu bile düşünmüyor değilim, hatta belki siz de bu konuda düşünmek isteyebilirsiniz :) (Şimşekleri daha da üzerime çekme ihtimalini göze alarak yine de bu satırları yazmaktan alıkoyamadım kendimi). Zira ben Firefox ve açık kaynak kodlu yazılımlar hakkında bilgisi olan bir insanın bilinçli olarak IE seçmesini anlayamıyorum. Ama çıkıp burada yiğitler gibi savunursunuz, tutarlı argümanlarla, o zaman ben size saygı da duyarım, efendi bir şekilde “haklısınız” da derim. Bu konuda hiç problemim yok, beni tanıyanlar gerekince özür dileyip hatamı kabul etmeyi ne kadar kolay başarabildiğimi bilirler :)

    Yeri gelmişken, bana “farklılıklara saygı duymadığım”ı ima eden ya da açık açık dile getiren sevgili okuyanlar, beni yeterince tanımadıkları için bunu yapmak ihtiyaç duyduklarını düşünüyorum. (Meren’e söylemişlerse o kendisi versin cevabını :) ben fırsattan istifade sözümü söyleyeyim bu konuda). Eh bu da kaçınılmaz galiba. Sırf biyolog bir insan olduğum için bile “çeşitliliğe” verdiğim önemi anlatmak hakkımı saklı tutayım ben de.

    Neye saygı duyup neye duymayacağımız sınırını nasıl çizeceğiz gerçekten? Siz belli ki daha “geniş” bir insansınız. Ben sınırlarımı daha dar çiziyorum, bunun farkında ve şu an itibariyle bundan memnunum. Çünkü bir zamanlar sınırları fena halde “geniş” çizen bir insan olarak bu, benim “bilinçli” bir tercihimdir. İleride bu düşüncelerimin değişmesi olasılığı da var elbette. Hepimiz her an değişiyoruz (ya da, hepimiz her an yeterince değişebiliyor muyuz???) Bazen insanların eleştirilmekten ölürcesine korktuklarını, için için kendilerinin rahatsız oldukları bir şeyin yüzlerine çarpılmasıyla birlikte “kişisel farklılık” kisvesine sığındıklarını düşünmeden edemiyorum.

    Mevlana’yı çok seviyorum ben. Ama çemberim onunki kadar geniş olmayacaksa ne anlamı var? :) Hangimiz “gene gel gene, ne olursan ol” sözünün altını gerçek anlamda doldurabileceğini iddia edebilir?

  45. Düygü said,

    Temmuz 26, 2006 @ 07:11

    (bu arada siz eleştirinizi daha çok Meren’e yöneltmişsiniz galiba, ama ben fütursuzca üstüme alındım:)

  46. Cigdem Sonmez said,

    Temmuz 26, 2006 @ 10:09

    Duygu’ cum,

    Kulaklarım çok çınladı… Hatta boyum uzadı :-)

    Şaşıracaksın belki ama firefox’ u kullanıyorum aslında ben. Hatta şu an şu dakika da buraya bu yazıyı firefox penceresinden yazmaktayım.

    İşin bir yanı şudur ki şeytana da avukat lazım. Yani firefox kullanmayanlar, kullanamayanların hislerine de tercüman olmak lazım.

    Haberi olmayanlar, kullanmaya korkanlar, tutucu olanlar ya da hadi abartayım salak olanların bile kendilerince gerekçeleri var.

    İşin diğer bir yanı da kimi sayfalarda Fatih’ in çok daha iyi anlatabileceği, bana da anlattığı ve fakat unuttuğum kimi nedenlerden ötürü firefox’ a kümese girmiş tilki muamelesi yapılması. Bu nasıl olur, neden olur demin de söylediğim gibi teknik olarak bilemiyorum ne var ki ille de bu sayfalarda çalışmak zorunda isem (isen-iseniz) o zaman da IE kullanmanın gerekliliği.

    Dilimi eşek arılarının sokmasını göze alarak şunu da söylemek isterim. (Seni-sizi) çok kızdarmak pahasına… Zaman taşların keskin köşelerini yuvarlayıveriyor taş farkında olmadan. Tepen atıyor, içinde kazanlar kaynıyor, kan beynine fırlıyor ama bunu kelimelere dökerken (istersen sahtekar de ama öyle değil) daha bir dikkatli daha bir ılımlı oluyorsun. Bu ne olursa olsun patmayacağın anlamına gelmiyor elbette :-)

    Dahası bir fikir alış verişinde herkesin valla haklısın, büyüksün demesi insanların bakış açılarına pek bir şey katmaz herhalde değil mi?

    Alınganlık konusunu izin verirsen yarın eşelemek istiyorum.

    Yuvaya yetişmem lazım (ya… öyle oluyor bir yandan da çocuk sahibi olunca :-))

  47. Düygü said,

    Temmuz 26, 2006 @ 11:00

    Çiğdemcim,
    Ya sen beni çok üzüyorsun ama :(

    Ben yukarıda Hallaç Pamuğu’na şöyle bir şey yazmıştım zaten:

    “Elbette ben de kimi zaman IE kullanmak zorunda kalıyorum benzer sebeplerden (Gerçi son aylarda bir kere bile açmama gerek kalmadı IE’yi onu da burada belirtmek isterim.)

    Ama burada anlatılmaya çalışılanın özü “IE’nin tuşuna dokunmayacaksınız ulan, üzerini klikleyeni öldürürüm” değil ki………

    Bi de ben sakinim :)

    Alel acele yazıyorum diye sert duyuluyorsa affola.

  48. Memduh Er said,

    Temmuz 26, 2006 @ 21:55

    Duygu Hanım,

    Göstermiş olduğunuz ilgi için teşekkür ederim.Her ne kadar “ulan kız zamanını daha güzel bir şeylerle geçirmek yerine bana LAF ANLATMAK’la harcamış, zaten iki lafının biri zamanım yok” mahcubiyetini hissettiren bir girişiniz olsa da yazınızın başındaki uyarı bölümünün rahatlatıcı etkisi ve uzun uzun yazdığınız açık seçik yazınız dolayısıyla memnuniyetim bakidir, bildirmek isterim, sağolun.

    Anlatamıyor sıkıntısına düşüşünüz sizin hatanızdan ziyade benim hatam gibi duruyor sizin satırlarınızda. Belki nezaketiniz “yuh, o kadar anlattık, nasıl anlamıyorsun” demeyip “anlatamadım galiba” demeyi tercih etmişsiniz. Ama inanın ben de benzer bir ruh hali içindeyim, yalnız buradaki yazdıklarım hakkında değil, yaşamımın bir çok noktasında.

    Bazı şeyleri açık seçik, belki madde madde yazmakta fayda var: Bütün yorumları okudum, hepsini anladığımı düşünüyorum kendi meşrebimce, bunlara karşı bir şey değildi yazdıklarım bütün yorumlara birlikte bakınca bu yorumların içeriklerinden bağımsız, bu içeriklerin üstünde olarak “political correctness” bağlamında, farklı olduğuna inandığım bir açıyı buraya eklemeyi uygun gördüm. Yani araya girmek değil, ekleme yapmaktı amacım, bunu da yorumun başına yazmıştım. Siz, benim bazı şeyleri es geçmemin sebeplerini araştıradurun, ben de derdimin içerik olmadığını anlatmaya çalışayım :-)

    Ayrıca sizin kimseye aptal dediğinizi veya belli bir konuda saygı duymadığınız birine başka bir konuda saygı duymadığınızı ima ettiğinizi falan söylemedim. Şahsi olarak bir tek, daha önceki tartışmamızın samimiyetine dayanarak, A.Murat Eren’e laf ettim.

    Bir de sürprizim var, saklamış gibi olmayayım, “üfff, Emre sıktın ama heeee, Jazz Bar ettin yine ortamı” şeklinde Jazz çalınan ortamlarda çıkıntılık yapmak gibi bir huyum da vardır. Böyle giderse sanırım o kadar saygı duymadığınız konu söz konusu olacak ki şahsımda, otomatikman benim şahsıma da saygı duyamayacak duruma geleceksiniz :-)

    Biyolog oluşunuz, sizi tanıyanların farklılıklara duyduğunuz saygıyı bildikleri konundaki uyarınız ise affınıza sığınarak söylüyorum bu mesafeden, hadi çirkin demeyelim ama pek şık değil görünüyor diyelim.

    IE tercihimi savunmamam ile benim “geniş” olma ihtimalim arasında bir ilişki var. Komiktir ben de sizin tam tersinize maalesef hiç bir zaman geniş bir insan olamadım. Sınırlarım hep dar oldu, bu yüzden yıktım geçtim, maalesef hala da bu durum devam ediyor. Ama başka bir durumu hak ettiğime inanıyorum ve uğraşıyorum. Mevlana ilkesinin altını tam anlamıyla doldurabilecek belki son insanım, ama ne kadar doldurabilirsem kardır diyorum. IE tercihimi savunmaya kalksam en başından beri ısrarla üzerinde durduğum, “içerikle ilgili bir şey söylemiyorum” iddiamı zayıflatmış olurum. Ben maalesef her hangi bir konudaki tercihimi her hangi birine karşı savunmaya kalktığımda karşımdakini ikna edebileceğime, ikna edemezsem de söyleyecek bir şey bırakmayacağıma dair mutlak bir inancım olacak kadar aklına, tartışma gücüm ve irademe güvenen bir insanım. Problem de bu zaten, bu boş bir güven olabilir ama haklı ve doğru bile olsa, ben başka bir meziyete sahip olmak istiyorum.

    Zamanınızı aldığım için şikayet etmezsiniz umarım :-) (UYARI: Dikkat! Bir önceki cümle espridir, kinaye olsun diye yazılmamıştır.) Bilirim ki parmaklarım çenem kadar maharetli değildir, bu yazı bir tekrarın ötesinde anlam ifade etmezse sorumluluğu bana aittir. Yine de umudum böyle bir kuyuya düşmemiş olmaktır. Hepinize iyi geceler…

  49. Cigdem Sonmez said,

    Temmuz 27, 2006 @ 01:58

    Ne gemiler yaktım… ne gemiler yaktım…

    O kadar yandı ki canım, sonunda karşıdan baktım…

    Ne göreyim? Kendime yıldızlardan daha uzaktım.

    demişti Sezen bir şarkısında… (Kırk yıllık arkadaş gibi herkes Sezen der ya… kırk yıllık arkadaş gibi duyguları paylaşmaktan olsa gerek)

    Bir diğer filozof ozan (Aşık Veysel) de demişti ki…

    Kim okurdu, kim yazardı? Bu düğümü kim çözerdi? Koyun kurt ile gezerdi fikir başka başka olmasa…

    Duygu’ cum bir kere üzülme lütfen. Herkes kendini ifade ediyor, sayende ben de onlardan biriyim. Sessiz okur olmaktan çıkıp yeniden parmakları klavyede dans eden biri olmam sayendedir :-)

    Ayrıca farklı düşünceler, farklı şekillerde savunuluyor diye alındırıp, darılacak kadar aklı başından uçan biri yok herhalde buralarda. Bu konu başlığında aklı başından uçmuş ben görünsem de şaka olduğunu daha önce söylemiştim ve bu bir şerefli ricat değildi.

    Yine de köşeli bir ekranın arkasında olmak zor iş. Ne yüzde beliren tebessümler görülebiliyor, ne çatılan kaşlar ne de terleyip hafifçe titremeye başlayan eller. Sadece harfler ve o harflerle anlatılmaya çalışılan düşünceler var o kadar.

    Sanırım burada ilk kez oluyor böyle bir tartışma. Tartışmada da çeşitli üsluplar var elbette. Benimki çoğunlukla böyle bir üslup.

    Çok sevdiğim emekli diplomat bir dostum var. O öyle bir anlatır ki demek istediğini inanamazsın. Bir gün bu üslup farklılığının nedenini sorduğumda şöyle cevap verdi.

    “Çiğdem, eğer kendini gerçekten ifade edebilmek istiyorsan, karşındakinin seni anlamasını istiyorsan, İngiliz ile İngilizce, Fransız ile Fransızca, terbiyesiz ile terbiyesizce konuşacaksın. Başka çaren yok”

    Haklı olabilir elbette… Yine de tarz meselesi.

    Tartışma ya da münazara ile ilgili bu kadar yazışım konunun kaybolması ile ilintili.

    Elbette rahat eden IE (beni de alıştırdınız ya bu Çincelere alacağınız olsun), dileyen FF, beğenen başka şeyler kullanacak.

    Kimileri “ya salak ya, hala bunda çalışmaya çalışıyor” diyecek, diğeri de neden onda çalışma tercihi olduğunu ve de aslında sensin salak olduğunu anlatmaya çalışacak.

    Sonuçta herkes bildiğini okuyacak :-)

    Kendi adıma bir konuşmayı paylaşarak noktalamak istiyorum bu konuyu.

    - Çiğdem Hanım bakın programın burası şaaane bişey oldu.

    - Bakiym Emre’ cim.

    - Şimdi bakın ctr-alt-tab ve b’ ye basıyorsunuz

    - eeeeeeeeee?

    - Popup eden pencerede sağ klik yapıp….

    - Emreeee… ittir git yeniden yaz şunu.

    - Niye be Çiğdem hanım harika oldu.

    - Lan olm, bu programı kim kullanacak? İlkokul mezunu depo işçisi. Basit olacak basiit. Cep telefonundan mesaj yazmak kadar basit. Senin için aptallara göre. Öyle bir yapacaksın ki arkada şaaane bir motor çalışacak ama ekran basit olacak anladın mı şimdi? Süslü püslü değil, kafası dolu bir kadın gibi olucak.

    - Ya Çiğdem Hanım nerden yazayım ben sizin gibi programı? :-)

    Hadi bakalım yorumla şimdi, bu bana kötü bir şey mi söyledi yoksa iltifat mı etti :-)

  50. lithaen said,

    Temmuz 27, 2006 @ 03:57

    *Sigh!*

    Pek muhterem katma değer katan blogseverler, bakiniz tartisma “ama ben boyle diyorum”, “ama ben de boyle diyorum” gibi bir noktada empatiden uzaklasmistir, yapilmasi gereken bunu kabullenip herkesin bu konu ile ilgili aliskanliklarini yada bu konuyu hem IE vs. FF, hem de dile getiris konusundaki tercihlerini kabullenmektir. Bence artik desmek bir yere goturmeyecektir, bundan sonra onumuzdeki bloglara bakilmalidir. Benim fikrim budur, usenmeyip bastan tekrar okursaniz gercekten boyle bir kapiya cikacaginiza inanmaktayim.
    Kolay gelsin efenim…

  51. Düygü said,

    Temmuz 27, 2006 @ 08:29

    Lithaen Beyciğim kesinlikle haklısınız. Çok sıkıldım ben de aslında. Ama resmen eşşekliğime ve zalaklığıma denk geldi, uzatıyorum sanırım :) Beynim pelte gibi zaten, uyarın için teşekkür ederim :)

    Yorum yazacağıma yeni bir şeyler yazsam şimdi Hawai’de tropikal meyve yiyor olurduk.

    Bundan sonra bu yazıya yorum yazılmasın reca edeceğim :)

  52. rene gallimard said,

    Temmuz 28, 2006 @ 07:58

    opera kullanıyorum ama firefox’da işime yarıyor..

    lakin tarayıcı denince aklıma opera’dan başkası gelmiyor.. özelliklerini de tam olarak bünyeye yedirince harikalar yaratıyor..

  53. Anonymous said,

    Ağustos 3, 2006 @ 12:11

    Video’yu izledim. Ancak sokaktaki adama sorulmuş. Hepsinin cevabı aynı: hızlı, güvenli. Ben bir explorer kullanıcısı olarak, daha doğrusu windows kullanıcısı ve developerı olarak ne firefox diyorum ne de internet explorer diyorum. Bence W3C mi yapacak kim yapacak bilmiyorum ama bu işin bir standardizasyonunun yapılması lazım. Çok büyük sorunlar yaşıyoruz. Olmazsa, ben ikisini de istemiyorum. Mozilla ve Microsoft beraber bir browser çıkarsınlar. İsmi de “Fireplorer” olsun :)

  54. mutlucihan said,

    Ağustos 17, 2006 @ 02:46

    firefoks beynin faydalı kullanımını hissettirir birşeydir kanımca. yani evet bir sürü şey yapıyorumun sörf-ü alemde’nin tecellisidir bir nevi..

    firefoks var iken eksplorer kullanmak da bir kaç teknik sorunlar açıklanabilir:
    *yani sadece bir uğramıştım eksplorer denk geldi
    *ya da bazı sayfalarda flash içerikte filan hatalı işler oluyor. firefoks iyi tamam da; hala olmadı sanki..

    ve blog mevzularına fazla takılmayan haz etmeyen bir adamı da yorumyapar ettiniz. eyvallah. iyi gidiyor. takip ederim heralde daha.
    kesmeşeker seven kişi gelsin takılsın bu foruma : official dir ama değil gibidir.
    http://www.kesmeseker.org/forum/

  55. utku yaman said,

    Ağustos 24, 2006 @ 04:38

    sanki düşüncelerimi yazıya dökmüşsün diyebilirim yani, çok güzel yazmışın kardeşim, hiç de abartmamışsın : )

    şu firefox 2.0 çıksın da bakalım o zaman insanlar internet explorer hakkında neler düşünecek : )

  56. BÜŞRA said,

    Mayıs 14, 2007 @ 10:35

    ben bir şansımı denemek istiyorum bakalım güzel bir şeymi
    kötümü

  57. Reergohig said,

    Mayıs 22, 2009 @ 23:08

    ehh. interesting :)

RSS feed for comments on this post · TrackBack URI

Yorum yapın