Malazgirt ve İlkyar: gülümseten işler

Malazgirt, sıkıcı ve ezberci tarih derslerinden “binyetmişbir”de Anadolu’nun kapılarını kıraraktan girdiğimiz, günümüzde Muş iline bağlı şirin bir ilçemiz (daha fazla anahtar kelime yazmak istemiyorum, malum zihniyette arkadaşlar tuuuran taktiği ile Google’dan gelerek blogu sarmasınlar). Benim gidip görmüşlüğüm yok, esasen benim için özel bir anlamı da yoktu, taa ki Netameli’nin (yani Hatice Dündar) yaptıklarını öğrenene kadar.Daha önce bahsetmiştim aslında. Hatice, pek de hesapta yokken öğretmen olmuş, tayini Malazgirt’e çıkmış. Sonra bulunduğu okulun eksiklerini gidermek için kampanyadan kampanyaya koşmaya başlamış. Önce okul kütüphanesi için kitaplar topladı, sonra çocukları aldı İstanbul’a götürdü. (Daha birsürü şey var). Şimdi de İstanbul’da çocuklarla buluşup vakit geçiren Ekşi Sözlük yazarları iade-i ziyarete gideceklermiş. Onlara katılmak için sözlük yazarı olmak gerektiğini sanmıyorum (yani bu keyifli vesile ile Malazgirt’i görüp çocuklarla vakit geçirmek pek harika olmaz mı?). Bir de eli boş gitmek istemiyorlar. Yardım etmek isterseniz şuraya bir göz atın.

Beni bu işte en çok etkileyen (ve zaman zaman burada yer vermeme sebep olan) şey şu: bir sürü insanın tayini, öğretmen olunca Türkiye’nin “öbür ucu”na çıkıyor. Çoğunluk, bunu dünyanın sonu filan sanıyor (oysa ki Dünya yuvarlak, sonu yok, bunları nasıl öğretmen yapıyorlar anlamıyorum). Bu hatun kişi ise durumu hem kendisi hem oradaki çocuklar için böyle harika bir deneyim haline dönüştürüyor. Şimdi bu çocuklar adam olmasın mı? Olsun.

Ben üniversitedeyken de Güldenciğim Atkın (kendisi nefis bir şahsiyettir, yeri gelmişken belirteyim) İlkyar (İlköğretim Okullarına Yardım Vakfı) için koştururdu. İlkyar süper bir organizasyondur. ODTÜ Makina Mühendisliği öğretim üyelerinden Hüseyin Vural tarafından kurulan bir dernek. Bildiğim kadarıyla Köy Okulları ve Yatılı İlköğretim Bölge Okulları’nda (YİBO) okuyan öğrencileri üniversiteli abileri ve ablaları ile buluşturarak onları kendilerine örnek almalarını sağlamak, motive etmek, bu arada ziyaret edilen bu okullara Anı Kütüphaneleri kurmak, çocuklarla mektuplaşmak, ders anlatmak gibi amaçları/etkinlikleri var derneğin. Gülden zamanında bu dernekte edindiği deneyimleri yazdığı bir yazısı ile beni gözyaşlarına boğmayı da başarmıştı. Aşağıda da İlkyar’a gelen mektuplardan biri var:

Ben de bazen hayvanat bahçelerini kurtarmaya uğraşmak yerine bu işlere mi bulaşsaymışım keşke diyorum. Yine içimdeki aktivist düygülarım kabardı. Yapacak çok iş var. (Biraz da makale mi okusam sanki.)

  • Share/Bookmark

26 Yorum »

  1. M2H2 said,

    Eylül 11, 2006 @ 07:47

    Düygüşüm bir de http://www.kardesinisec.com var. Ben bir ara Adana il temsilciliğini de yapmıştım ve yaklaşık 2 senedir Diyarbakır’lı kardeşim Şehriban’la ve ailesiyle çok güzel bir ilişki içindeyiz. Burayı okuyanlardan kardeş seçmek isteyen olur belki.

  2. Düygü said,

    Eylül 11, 2006 @ 13:24

    Ah çok doğru, Melike Ablacım hatırlattığın için teşekkür ederim :)

    Azıcık bahsetsene sen yine de vakin olursa. Ne yapar Şehriban? Mektuplaşıyor musunuz? Ailecek görüşüyor musunuz? :)

    Gerçi eminim vardır bir sürü bilgi “kardeşini seç“in web sitesinde ama, vaktin olursa ilk elden kısacık öğreniverelim :)

  3. M2H2 said,

    Eylül 13, 2006 @ 04:24

    Ne demek zevkle yazarım, beni çok mutlu ediyor bu kardeşlik hadisesi. Bir kişi bile burayı okuyup kardeş seçse ne güzel olur.
    Efendim bu site bir fotoğraf sanatçısı olan Cengiz Tünay tarafından kurulmuş. Kendisi fotoğraf çekmek için Diyarbakır’a gittiğinde oradaki yoksulluğun boyutlarını görüp dehşete düşmüş ve ne yapılabilir diye düşünerek bu fikri bulmuş, pek de iyi etmiş.
    Ben Şehriban’la mektuplaşıyorum, telefonla görüşüyoruz. Bu yaz yanıma da gelecekti bir hafta tatil için ama getirecek kimse bulamadık, hatta babası ile konuştum otobüse bindirseniz ben buradan alırım dedim. O da -Vallah kimseye güvenmemişem, bu gız güççüktür yolda izde belkim birşey olur, sen çok sağolasın, bizim akrabalardan adana’ya gelen oldumu gönderirim, yoksam siz de gelirseniz alırsınız dedi:) Aslında çok da hoşuma gitti 8 kardeşli Kürt kökenli bir ailenin çocuklarına bu şekilde sahip çıkmaları. Çünkü çocuğa bakış genel olarak daha farklı, Adana’da bile ben bunu görüyorum. Çocuğa maalesef pek değer verilmiyor. Biraz “Saldım çayıra Mevlam kayıra” durumu..

    SİSTEM NASIL İŞLİYOR?
    İllerde gönüllü il temsilcileri var, bu temsilciler kendi illerindeki okulları, muhtarlıkları vs. dolaşıp çocukların bilgilerini siteye giriyorlar. Siteye girecek çocuklarda aranan 2 şart var. 1)Okula devam ediyor olması 2)Ailesinin maddi durumunun fakirlik seviyesinde olması.
    AMAÇ NEDİR?
    Kardeş seçmede amaç; maddi yetersizlikler yüzünden kalemsiz, deftersiz, ayakkabısız okumaya çalışan binlerce çocuğun öğretim hayatına devam etmesini sağlamak, suç işleyen değil, tahsilli ve iş sahibi nesil yetiştirmek.
    Genelde çok kardeş – az sevgi ortamında bulunan çocuklara mektupla da olsa abla/abi sevgisi vermek, çocuğun özgüvenini geliştirmek, olumlu bir insan olmasına yardım etmek.
    KARDEŞ SEÇEN KİŞİ NE YAPMALI?
    -Kesinlikle kardeş seçtiği kişiye hevesle bir iki ay mektup vb. gönderip sonra işim yoğun, vaktim yok, tüh ya gene unuttum YAPMAMALI. Maalesef en büyük sorun bu. Kardeşiyle okulu bitene kadar (isterse ömür boyu) irtibat halinde olmayı, okul ihtiyaçlarını mümkün mertebe karşılamayı kabul edecek ve devam ettirecek. Yoksa kardeşin yaşayacağı hayal kırıklığını bir düşünün.
    -Yardımı abartmamalı, para göndermek kesinlikle yasak.
    -Benim düzenim şu şekilde işliyor : her ayın ilk haftası Şehriban’a aldıklarımı sevgi dolu bir mektup yazarak gönderiyorum. O da bana cevap yazıyor. Ayrıca her ay bir kez telefonlaşıyoruz.
    Gönderdiğim paket okul açılacağı zamanlarda okul ihtiyaçlarını içeriyor. Kalem, defter, çanta, önlük vs. Sonraki aylar temel ihtiyaçlara göre birşeyler alıyorum. Kıyafet, ayakkabı, süt, kitap, şampuan vs. ara ara oyuncak alıyorum. Sevineceği yiyecekler koyuyorum çikolata, şeker gibi.
    KARDEŞ SEÇEN İÇİN MADDİ YÜK NE OLUR?
    Yukarıdaki anlatımımdan çok büyük miktar ayırdığım fikrine kapılmayın. Her ay 20 ytl yeter. ben mesela ev için markete gittiğimde Şehriban için de bir şey alıyorum. Ay sonuna kadar birikiyor zaten. Mesela büyük marketlerde ayakkabılar 5 ytl, montlar 10-15 ytl oluyor. Bir de liste tutuyorum her ay gönderdiklerimi yazıyorum ki diğer ay farklı şeyler gönderebileyim diye. İlla paket yapmak gerekmez. Mesela bir mektup, iki kalem iki defter gönderseniz de olur ama ayda 20 ytl ile pek çok ihtiyaç karşılanıyor.
    Tekrar hatırlatmak istiyorum benim il gönüllülüğünden istifa etmemin en büyük nedeni insanların kardeş seçtikten bir kaç ay sonra heveslerinin geçmesi ve kardeşlerini unutmaları. Kardeş seçecekler önce bunu düşünsün lütfen. Sevgilerimle
    Melike ÜNVER

  4. M2H2 said,

    Eylül 13, 2006 @ 04:38

    vaktin olursa ilk elden kısacık öğreniverelim :)

    Ehm kısacık dediğin kısmı farketmemişim :)

  5. ChromA said,

    Eylül 13, 2006 @ 05:10

    Kardeşini seç ile ben de bir kardeş sahibi oldum 2 sene evvel, Tunceli/Ovacık’tan. Adı “Somyurek”. Hatta sonra bir kardeşim daha oldu, zira Somuş’un da bir kız kardeşi vardı ve bunu öğrenince ikisine birden ablalık yapmaya başladım. Ayda 50 YTL lik alışveriş ile 2 çocuğun ne kadar mutlu olduğunu, telefonda benimle konuşurken ne kadar heyecanlandıklarını tarif etmem mümkün değil. Henüz gidip tanışamadım ama bu aralar ciddi niyetlendim, gidip yüzyüze tanışacağım Ekim’de.

  6. Düygü said,

    Eylül 13, 2006 @ 06:48

    :) Melike Ablacım, “kısacık” diye ben sana zahmet olmasın deyu demiştim. Pek güzel olmuş böyle anlattığın :) Teşekkür ederim.

    Ne kadar çok insanın, bir süre sonra üşengeçlikten (ya da başka “geçersiz” sebeplerden) irtibatı kesip kardeşlerini üzüyor olduklarını da tahmin edebiliyorum. Bunu gördükçe insanın ne kadar motivasyon kaybına uğrayabileceğini de :(

    Ama eminim sen ve Chroma gibi sözünde duranların da, kardeşlik işinin ne kadar büyük manevi bir doygunluk olduğunu anlatabilmeleri zor oluyordur :)

    Chroma sen de blogunda yazarsın belki gidip görünce kardeşlerini. (İstek yazı :)

  7. ChromA said,

    Eylül 14, 2006 @ 03:49

    Hele bi gideyim, yazacağım elbet 1 odalı evde 5 kişi nasıl yaşanıyor, işsiz bir baba kızları okusun diye nasıl çabalıyor, hiç okumamış bir anne çocuklarının okuması için uzaklardan gelen desteğe ağlayarak nasıl teşekkür ediyor… Hepsini yazacağım,fotograflarıyla beraber hem de. Ama önce gitmek lazım ve gerçek şu ki yeniden artan terör olayları, iki güne bir Tunceli’den gelen çatışma haberleri beni, ailemi ve sevgilimi korkutuyor. Zaten onlar çok tepki gösterdiği için bu kadar erteledim gitmeyi. Kesin olmamakla beraber Ekim’de gözümü karartıp gitmeyi planlıyorum.

  8. Anonymous said,

    Eylül 17, 2006 @ 17:37

    o marketlerde 5 liraya satılan ayakkabıları kendiniz giyiyor musunuz? yardım yaparken mantıklı ama. merakımdan soryorum çünki ben kendime yakştırmadıgım bir şeyi başkasınada vermiyorum.

  9. Düygü said,

    Eylül 17, 2006 @ 18:43

    Merhaba anonimus,

    Ben de size bir şey sormak istiyorum:

    Anonim olmanızın verdiği rahatlık ile bu sorumu belki açık sözlülükle cevaplarsınız.

    “Merakımdan soruyorum, çünki ben kendime yakştırmadıgım bir şeyi başkasınada vermiyorum.” demişsiniz.

    Bunu söylerken, gerçekten, tamamen merakınızdan mı soruyorsunuz? Bir parça bile “laf sokma” amacınız yok mu hakikaten? Bu cümlenizin ardında bir parça olsun “kendin marka ayakkabıları giy, başkasına 5 liralık yardım yap” gibi bir anlam filan gizli değil mi yani?

    Merakımdan soruyorum.

  10. A. Murat Eren said,

    Eylül 17, 2006 @ 22:29

    > merakımdan soryorum çünki
    > ben kendime yakştırmadıgım
    > bir şeyi başkasınada
    > vermiyorum.

    Okur okumaz içimden “Bir insanın bunu söyleyebilmesi için hem ‘hiç yardıma muhtaç olmamış‘, hem de ‘başına gelmemiş bir şeyi hayal edemeyecek kadar mankafa‘ olması gerekir herhalde” dedim.

    Çünki anonymous, insanlara “yardım etmek”, “kendimize yakıştırdığımız şeylerden” onlara da vermek değildir.

    “Yardım etmek” insanların “kendilerine yakıştırdıkları” şeylere sahip olabilmeleri için onlara fırsat vermeye, tamamen rastlantı eseri yalnız kalmışlara, muhtaç olmuşlara, kendi kendilerini aydınlığa çıkarabilmeleri için borçlu hissetmeyecekleri kadar destek olmaya çalışmaktır.

    Bir züppe cahilliği ile “yardım etmek” adı altında 5 milyonluk pazar ayakkabısı yerine 90 milyonluk Adidas alıp insanları utandıracak kadar dünyadan bihaber olanlar mümkünse birilerine doğrudan yardım etmek yerine paralarını yardım kurumlarına filan bağışlasınlar.

    Çünkü yardım etmek özveri gerektiren bir şeydir. İnsanların onurunu rencide etmemek için kimi zaman kendisini kötü hissetmeyi göze almalıdır yardım etmeye niyetlenen bence. “Ay bunu ben giyemem, nasıl ona veririm, dur iyisini alayım” diyecek kadar bencil, saygısız ve düşüncesiz insanların, bu yaptıkları şeyin neticelerini hesap edemeyecek kadar rahat olmalarına da belki şaşırmamak gerekir.

    Yardım etmeyi bilen ve yardım edenlere binlerce teşekkürler..

    Sinir oldum.

  11. Anonymous said,

    Eylül 19, 2006 @ 09:10

    1) Google birinciliğini kaptırmışın yengeciim..
    2) şu anonimus girişlere son verip de rahat etseniz ya… (gerçi o zaman gidip blogger hesabımı bulmam falan gerekecek ama n’apalım, yengemiz için yaparız)
    3) seçelim…

  12. löker said,

    Eylül 19, 2006 @ 09:10

    as usual, az önceki bendim.. salağım salak… l’o'ker

  13. Rapunzel said,

    Eylül 19, 2006 @ 11:00

    Uzun zaman oldu…bazen aylar oluyor bakamıyorum ama sonra yine fırsat bulup okuyorum…bugün de öyle açtım ve ilk gördüğüm ilkyar ve adım oldu…çok şaşırdım ve çok sevindim…çok güzel bir sürpriz oldu…ama içim burkuldu okuyunca çünkü uzaklaştım ilkyardan uzun zamandır…ama hep içim burkuluyor düşününce çocukları…biliyorum tekrar döneceğim ve çok güzel şeyler yapacağım onlar için…seni de çok özledim ve çok seviyorum…sen o kadar çok insanın hayatına anlam katıyorsun benimkine kattığın gibi…

  14. Düygü said,

    Eylül 19, 2006 @ 11:25

    Lökerciğime:
    Aman! Hem de nasıl alt sıralara düşmüşüm, öyle ikinci üçüncü filan da değil :) Neyse, yeter o kadar yengelik bana.

    Anonimlere kapatmayacağım yorum yapma olanağını, bazen içimden tamamen yorumlara kapamak geçiyor yazıları. Eğer yaparsam öyle bir şey yaparım. Ya hep ya hiç yani :)

    Güldenciğim, öperim, özledim. :)

  15. afacan anne said,

    Eylül 19, 2006 @ 14:29

    sakın kapama..biz o yazılarla mutlu oluyoruz..yıldönümünüz kutlu olsun..bi kaç kart attım ama ulaştı mı kimbilir..

  16. Düygü said,

    Eylül 19, 2006 @ 14:33

    annecim çok tatlısın :)

  17. Anonymous said,

    Eylül 19, 2006 @ 15:18

    Türkiyede Yardım Kendin Kullanmadığını Başkasına Ver Mantığıyla İşler.

    Ayrıca Pahalı Yardımlar İnsanları Daha Mutlu Eder.

  18. hallac pamugu said,

    Eylül 22, 2006 @ 03:12

    This post has been removed by the author.

  19. hallac pamugu said,

    Eylül 22, 2006 @ 03:15

    Yani bu özlü sözden nasıl bir noktaya varmamız lazım, ben pek anlamadım. “Türkiye’ de yardım nasıl yapılır, yurtdışından farkları neler olmalıdır?” başlığı altında yazılmış bir anayasa hükmü veya el rehberi var da, biz mi bilmiyoruz? Bilgilenmek isterim.

    Ayrıca Türkiye’ de Türkçe konuşulur. Türkçe yazılırken cümlenin her kelimesinin baş harfi büyük yazılmaz. Özel kelimeler de yukarıdan tırnakla ayrılır.

    Bu anonymous arkadaş yukarıdakinden farklı herhalde ama, onun yazısı da ayrı bir felaket, o da 5 milyonluk ayakkabıyı beğenmiyor ama ilkokula gidip yazım kurallarını öğrenecek vakit bulamamış galiba. İnsanın kendine yakışanı giymesi böyle bir şey olsa gerek.

  20. löker said,

    Eylül 22, 2006 @ 04:37

    İnsanın kendine yakışanı giymesi böyle bir şey olsa gerek.

    Harika bir yorumdu… Bu Türkçe faciası bir de milliyetçilerden gelince çok gülüyorum. Canım dilimiz, Türkçe kullanın diyorlar ama dahi ekini bilmiyorlar falan… Al birini vur öbürüne işte… Bundan sonra cevabım budur…

  21. Anonymous said,

    Eylül 22, 2006 @ 18:14

    Nedense böyle küçük beyinlerden çıkan küçük yorumları okurken, düzgün Türkçe yazımı ve dilbilgisine rastlamak imkansız gibi. İstisna görebilmiş değilim ben şimdiye dek.

    Belli ki kelimelerin baş harflerini büyük yazmaya uğraşmaktan “düşünmeye” vakitleri yok.

    Aynen dediğiniz gibi, insanın kendisine yakışanı giymesi. :)

  22. herdem taze said,

    Eylül 30, 2006 @ 00:56

    bak şimdi ya.. tam da açarken ben buraya bakıyorum da düygü’nün bi ugradığı yok diyordum. ben de bunu hem de aynı resimle yazmıştım nisan’da, bak bak.
    bi bahane bulmanın rahatlığıyla bi sitem bi sitem..

    tartışma ne gereksiz olmuş. anonim sinirli arkadaşlar sinirlerini birşeyler yapmaya çalışanlara değil de ülkede önemli birşey olduğu zamanlarda bile “bugün tırnağım kırıldı, çok moralim bozuldu”dan fazlasını yazmayanlara gösterseler ya..

  23. mursican said,

    Mart 8, 2007 @ 00:44

    o bu değil de ben sadece bi şeyi merak ettim !

    acaba Melike ÜNVER adlı kişi benim düşündüğüm Melike ÜNVER mi?

    acaba a.t.a.l da okuyan melike ünver mi ?

    ???

  24. esranur said,

    Ekim 28, 2008 @ 16:17

    ya merak etim bu okulun adı ne ve nerde?

  25. esranur said,

    Ekim 28, 2008 @ 16:18

    http://www.google.com süper bir site herkesi beklerim :)

  26. gülbahar said,

    Şubat 12, 2010 @ 13:57

    ilkyarı çok seviyorum onlar adeta yibomuz için umut kaynağı oldular onla bir günde geçirmiş olsakta okulda geçirdim en güzel gündü

RSS feed for comments on this post · TrackBack URI

Yorum yapın