Sağlıklı yaşam ve yeni ev arkadaşları

Ben giderim adım kalır

Dostlar beni hatırlasın

Gregor Samsa’ya selam olsun

Dostları onu da hatırlasın

Efendim bir süredir Amerikalı’lara uyup “ben de sağlıklı yaşayacağım, sportif olacağım!” halleri içerisindeyim. Okula bisikletle gitmeye çalışıp yanında yeşil çay içtiğimden bahsetmiştim. Her ne hikmetse bu defa “spor yapıcam” azmim eskiden olduğu gibi çabucak sönüvermedi, ve az da olsa işin ruhunu yakalayabildim, şimdilik… Kendimi çok zorlamadan önce alışkanlık edinmeye çalışyorum. Bu sırada, mayısta arkideş tayfası ile deniz kenarına birkaç günlüğüne gidecek olan Ahmet de “yav göbeği büyüttük, iki baklavamız olsa fena mı olurdu” diyerek benim gazlı halime katıldı, birbirimizi itekleyerek sportif vicutlu insanlar olmaya çalışıyoruz. Bu arada havalar çok güzel, yakında hava nemden nefes alınamaz hale gelinceye kadar bu azim devam ederse müthiş olacak.

İşte bu yüzdendir ki, geçtiğimiz cumartesi günü Ahmet laba gidip haftasonu deneylerini yaptıktan sonra bana geldi ve bisikletlere atlayıp Audubon Park’a gittik. Şöyle göstereyim: (Yeşil ok bizim ev, sağdaki de nefizzz park).

audubon.JPG

Üç tur azim ile bisiklete bindikten sonra çimlerde karın kası geliştirme hareketleri yaptık, sonra da Badminton oynadık :) Azim had safhada, bakalım ne kadar sürecek. Bugün gidip kendime “dambel” bile aldım, Japon animesi izlerken artık boş durmayeceğim.
dambel.jpg
Neyse, sonra Ahmet evine gitti, ama giderken “ooohhh bunun üzerine şöyle banyo küveti doldurulur, orda ne güzel kitap okunur, keyif yapılır beee” dedi. Ben de hemen heveslendim, evet ben de küvet dolduracaktım, yaşasındı. Ama malesef banyoya girdiğimde yeni ev arkaşlarımın çoktan sefa ve zevk içinde küveti işgal ettiklerini gördüm.

kokroc-ve-kersten-copy.jpg

Arkadaşım ne işiniz var orada? Kaçılın… Böyle abzürdlükler niye beni buluyor ayrıca? Kertenkeleyi tanıyorum. Bir süredir banyoda karşılaşıyorduk, kendisini yakalama girişimlerim oldu, ama kuyruğunu düşürmesin diye fazla zorlamadım. Fakat sayın hamamböceği, senin mutfakta filan olman gerekmiyor mu? İkiniz banyoyu doldurup romantik bir akşam mı geçirecektiniz? Ben mani olmayayım.

kokroc-abi-copy.jpg

Olmayayım da, kusura bakmasın, hamamböceğini öldürmek durumundaydım. Zira bir insan büyüklüğünde olması yetmiyormuş gibi, uçabiliyor da bu arkadaşlar. Evrim teknolojisinin böcekte geldiği son nokta. Ama böcekler için kullandığımız sprey o kadar korkunç ki, iki solumayla insanı bile ölümün eşiğine getiriyor. Şimdi ben bu halde sıkarsam kertenkele de zarar görücek. O yüzden önce onu yakalasam mı diye düşünürken zaten küvetin giderine kaçtı. (Demek ki oradan geliyorlar bunlar diye düşündüm). Fırsat bu fırsat deyip verdim hamamböceğinin üzerine fısss fısss diye zehiri. Bu arada kendimi kötü hissettiğimi itiraf etmeliyim. O kadar fotoğraf çektikten sonra aramızda bir yakınlık olmuştu aslında. Ama onun gitmesine izin veremezdim. O debelenirken gazete kağıdı almaya gittim. Geri döndüğümde korku filmlerini andırır biçimde ortadan kaybolmuştu. Dın dın dın dın dınınınınının. Ya nereye gider ki diye banyoda her yere bakındım, o haliyle küvetten dışarı atlayamazdı. O zaman o da gidere gitmiş olmalıydı… Bir bu eksikti, şimdi ben o küveti filan dolduramazdım. Derken salak kertenkele giderden tekrar çıktı. Aptal bir abimiz olduğu için az önce böceğe sıktığım böceksavarların olduğu bölgeye yürüyüp acıdan zıplamaya başladı. Bir bu eksikti, zaten böceği soğukkanlı bir şekilde öldüren katil ben, bir de bu masum kertenkelenin hayatıyla oynuyordum. Hemen duşu açtım, yıkadım onu. Biraz sersemlemişti, yakaladım ve daha önce banyo dolabında kendisi ile karşılaştığım yere bıraktım.

kerstenkela.jpg

Sonra banyoyu manyaklar gibi ovdum. Hamamböceğinin gidere girmiş olduğunu suyun zor gitmesiyle açıklığa kavuşturdum.

İşte böyle onurlu bir şey yaşamak…

  • Share/Bookmark

27 Yorum »

  1. Fake Latte said,

    Nisan 2, 2007 @ 06:59

    Siz de oldurmemissiniz zaten kerstenkelecik hayvanini, iyi de etmissiniz, bu vesileyle blok okurlarina da hatirlatayim, aman ha… Sakin oldurmeyin evinizde gordugunuz kucuk kertenmertenkeleleri. Mesela buralarda da “gecko” denen bir cinsi var onlarin ve kendileri, dunyadaki en zehirli orumcekler siralamasinda her daim ilk 5′e oynamaktan zerrece imtina etmeyen “redback”leri oyle bir citir citir yiyorlar ki, akliniz sasar. Insan sasiriyor tabii, isirdiginda koskoca bir ademoglunu bile “emercinciii emercinsiii” diye inim inim inleten bu redbackleri kahvalti niyetine yediginde nasil oluyor da birsey olmuyor bu kelen idman yurdu mensubu hayvanciklara. Siz, biyoloksunuz daha iyi bilirsiniz velhasil. (Iyi de kardesim biyolokum ben, zoolok degilim ya dediyseniz da saglik olsun).
    Hulasa, oldurmeyin kertleri kelenleri kelemeyenleri, faydali hayvanlardir kendileri, pest degillerdir.
    :)

  2. mr. kerstenkela said,

    Nisan 2, 2007 @ 11:53

    gülmekten öldüğümü ifade etmek isterim. kerstenkela’yı kurtarmışsınız ama beni kurtaramadınız. elbeda.

  3. Düygü said,

    Nisan 2, 2007 @ 18:03

    Tabi canım, ben kerstenkelayı kokroç yavrularını yesin diye tutuyorum :)

    Sizin oralarda zehirli örümcekleri yiyen arkadaşların evrimleri pek farklı şekillerde vuku bulmuş olabilir. Fakat olası bir senaryo, bu kertenkelelerin bir kısmının rastgele bir mutasyon sonucu örümceğin zehirine daha az duyarlı olmaları ve örümceği yedikleri halde hayatta kalmaları durumu ortaya çıkmıştır. Ortamda yiyecek daha uygun bir şey olmadığından, ya da bu örümcek bol bulunduğundan onunla beslenebilen bu zehire bağışıklığı olan kertenkeleler daha çok üreyebilmiş, onların yavruları da örümcekleri yiyebilmiş, bağışıklık özelliği hayatta kalıp üreme ile doğrudan bağlantılı olduğu için zamanla en bağışık arkadaşlar ortama hakim olmuştur.

    Tabi evrim biyologu arkadaşlar eminim bunu benden daha iyi açıklayacak senaryolar üretirler ama olayların doğal tarihine, bu iki türün ortaya ne zaman çıktıklarına, fosillere filan da bakmak lazım :)

  4. kokroç said,

    Nisan 2, 2007 @ 21:15

    ayıp ayıp. gören de insan yiyoruz filan sancik.

  5. yok ki said,

    Nisan 2, 2007 @ 21:47

    Bu ucan hamam bocegi ABD’ye geldigimde beni en cok sasirtan (eh korkutan da demeliyim) seylerden biriydi. Kabus gibi, hem bu kadar buyuk hem de ucabiliyor :(
    Ilk yalniz ABD gecemde bana da boyle bir kaci eslik etmisti. Yatagimin kenarlarini ilaclamistim, en azindan ben uyurken uzerimde yurumesinler diye (uyuyamamistim o ayri).
    Bu guney sehirlerinde sokakta yururken ayaginin altindan bir kac tanesi kosturarak kacabiliyor. Evine giriyorlar, en cok banyo/lavabo giderlerinden ve duvarlardaki catlaklardan geliyorlar. Tavsiyem giderleri kullanmadigin zamanlar kapali tutman, ne kadar duvar ve fayans catlagi varsa kapaman. Tabletler cesetlerini yok etmese de oldukca ise yariyor.

  6. Düygü said,

    Nisan 2, 2007 @ 21:55

    Ya evet, meğer giderlerden çıkıyormuş bunlar ortaya, ben hiç düşünememiştim. Şimdi kapalı tutmaya çalışıyorum. Fakat bizim evi bir görsen delikleri kapamak neredeyse imkansız. Çok eski bir ev, yine de elimden geleni yapıyorum.

    Eskiden Türkiye’min minik hamamböceklerinden ürken ve uyuyamayan ben, şimdi bu devcileyin şeylerle aynı evde kaldığıma inanamıyorum. İmkansız diye birşey yoktur :P

  7. nunu said,

    Nisan 2, 2007 @ 22:22

    yavluucuum..sana bi öneri..rengini beğenmediğin, yada karışa karışa çamura dönmüş(Ece bütün oyun hamurlarına bu muameleyi yapıyo da) büyükçe bi fimo hamurunu elinde top yap,sonra deliğe bastır.yani deliğin kalıbını al soora fimoya gereken işlemi yap..kurutma pişirme vs..sonra banyo yapma zamanlarının dişinda deliğe tıkayıver onu olsun bitsin..son yazında rahmetli babannenin kerstenkelaasını, bi öncekinde dedeciinin velosipetini yazarak ruhlarını şad etmişsin(ne demekse:))nur içinde yatsınlar…

  8. nunu said,

    Nisan 2, 2007 @ 22:25

    ahh bu arada gregor samsa olayını yazmayı sana bırakıyorum..istersen burada yorum olarak gir,unutulmaz bir anıdır o…

  9. yok ki said,

    Nisan 3, 2007 @ 02:19

    catlaklari walmarttan rahatca bulabilecegin slikon, alci vb materyal ile doldurabilirsin, yine ayni yerde giderleri kapatmak icin kapak vs de bulabilirsin. arkadaslarim pek cok yeri genis bantla kapatmislardi, ‘duck tape’i gecemezler herhalde. buradaki evlerin duvarlari tas olmadigindan duvar aralarinda yasiyorlarmis, buyuzden duvar dibi, musluk arkasi vb yerlerdeki catlaklar onlarin gecis yeriymis. tabii kapi pencere acik unutmamak lazim, aksi halde benim basima geldigi gibi hayatinda gormedigin buyuklukte olanlariyla tanisman olasi. kolay gelsin!

  10. Atilla Aktuna said,

    Nisan 3, 2007 @ 11:21

    “Ben televizyon izlemiyorum, dattebayo!” yazınızın akabinde o güne kadar sadece Miyazaki’yi, Uçan Kaz’ı, Voltran’ı, Candy’i ve maalesef Pikacu’yu tanıyan ben; “Hmmm, Düygü Hanımlar ilgileniyorsa iyi olmalı” diyerek Naruto ile başlayıp, Blood+, Death Note, Bleach ve Ghost in the Shell, biraz da Samurai X izledim ve izlemeye devam ediyorum.

    Çoook zaman alıyor ve de benim dambelle ilgim olmadığı ve becerebildiğim tek spor olan masa tenisi (pinpon ya da pingpong da denir) oynarken anime seyredemeyeceğime göre ve de anime izlerken mısır cipsi yemeye bayıldığımdan, ne yapmalıyım diye size sormak istememe karşın, sormayacağım. Allah muhafaza başka bir şeyler açarsınız başıma :)))

    Bu arada blog girdisinin konusu ile ilgili olarak da; Kokroç abi çok yakışıklıymış, babalara kıymayalım efendiler derim ben, ama tabii ki kerstenkela’ya da kıymayalım ve de siz bu iki yeni ev arkadaşınızın doğal seleksiyon sürecini anlatan bir makale ile bizleri şenlendirin, dahası neşelendirin.

    KISA KISA

    1. Bu arada başka enteresan anime var mıdır (Bkz. İflah olmam, olmak istemem adlı blog girdisi) diye sormama gerek kalmadı “Televizyon izlemiyorum” yazınızın yorumlarında bir hayli var.
    2. Hakan Uygun‘un da bir anime fanatiği ve bilgini olduğunu ekleyeyim…
    3. Naruto Shippuuden’in dolgulardan daha iyi olduğunu söyleyebilirim…

  11. Düygü said,

    Nisan 3, 2007 @ 16:43

    Vay vay Atilla, böyle zararlı etkileri olan bir blog haline gelmişiz demek ki :)
    Dün Full Metal Alchemist’i bitirdim. O da çok güzeldi. Ama yine diyorum ki en sevdiğim anime hala Samurai Champloo. Bleach’i de hala çok seviyorum. “Bankai” kavramının hastasıyım. Dambıl’ın ustası, değilim. Kokroçlara ölüm – üzgünüm :(

    Bu arada Candy’i zart diye yayından kaldırıp sonunu bize göstermemişlerdi ya, hala o bakımdan Türkiye Medya’sına ayrı bir kin içerisindeyim.

  12. tanla said,

    Nisan 3, 2007 @ 22:10

    o degilde kokrecle kertenkelenin ciktigi aksam yemegi umarim uzun bedenli ve kuyruklu daha buyuk kahrerengi kokroclara neden olmaz en kotusu kimyasal ilaclara dayanikli iyyyyyyyy..bizim eski evdede vardi bunlardan herhalde ilaci siktiktan ustune bilumum gazete parcasiyla vurduktan sonra gazeteyle beraber atiyordum..Herhalde insanin vahsi dogasi bu boceklerde daha bir su ustune cikiyor yoksa iyi huylu bir insanim ben banyo yikarken bogulan karincalari kurtarirdim:) tanri bizi mutasyonlardan korusun..:)

  13. Hallac Pamugu said,

    Nisan 4, 2007 @ 04:20

    Kersten çok şey değil de, kokroç antipatik. Direk ezseydin çot diye. Cesedini ibret olsun diye bıraksaydın.Neyse ki burada bunlar kadar büyük şeyler yok, ben tırsarım. Küçük yaratıkları da odadaki küçük örümcek temizliyor, yaşayıp gidiyoruz bi şekil.

  14. Düygü said,

    Nisan 4, 2007 @ 04:27

    Problem şu ki, ezemiyorum ben bunları. Bir kütürdüyor ayak altında, insan tüylerinden diken diken oluyor.

    Hatta sipreyle öldürdüğüm zaman bile gazeteyle almakta zorlanıyorum, günlerce duruyorlar öldükleri yerde. O bakımdan “sallandırıcan bi ikisini bak bi daha yapıyolar mı” etkisi yaratmasını beklerdim, ama işe yaramıyor olduğu aşikar, evin her yeri hamamböcüsü mumyalarıyla doldu. (Kocamı da salmıyolar ki, gelsin kurtarsın beni, ühühü).

  15. Düygü said,

    Nisan 4, 2007 @ 04:33

    Bu arada, annemin bahsettiği Gregor Samsa hikayesini anlatıcam bi ara, süperdir yani :)

  16. baratrion said,

    Nisan 4, 2007 @ 21:32

    offff yarıldım.

    gider deliğine haftada bir çamaşır suyu dökünüz. gelmezler.

    bir de şu kokroç kelimesi Hotel Rwanda’dan sonra nasıl antipatik gelmeye başladı yav; ama ben hâlâ gülüyorum o ayrı.

  17. Düygü said,

    Nisan 4, 2007 @ 21:35

    Aha! Kesinlikle Hotel Ruanda’dan sonra ben de “vi vil simeş ol diiz kokroçıs” gibi cümleleri hatırlayıp duruyorum. Rahatsız oluyorum. O kelimeyi kullanmasam istiyorum.

    Çamaşır suyu dökersek hem hamamböcüsüne hem doğaya çok zararlı. Ben asgari miktarda kullanmaya çalışıyorum o tip sıvıları. Deniz yıldızlarını denize geri fırlatma hesabı.

  18. Baris said,

    Nisan 6, 2007 @ 20:59

    Ayh, icim kalkti!

    Ben kokroc mumyalarini 1 de lahit icinde muhafaza ediyordum :P

    Evi zirt pirt ilacliyorlardi zaten. Etrafta kosturan bocukleri gorunce ustune 1 Mardi Gras Cup kapatiyordum, onun icinde oluyorlardi 1 sure sonra halidaki ilactan. Ama kocam da yok ki gelsin mumyalari temizlesin sonra!… Boole gazetelerle vs itekleyip atiyordum kapinin onune, iyrench!

  19. Pınar said,

    Nisan 7, 2007 @ 03:37

    Yazını okuyunca aklıma bizim hamamböceği vakası geldi. Efem bizde bilimum hamamböceği, örümcek, akrep, fare (evet fare :D) öldürme olaylarını soğukkanlı bir şekilde hep ananem yapar. Bir gün kendisi acayip kızkardeşine gitmişti Bursa’ya. Biz de annemle evde tek olup, geceleyin mutfak/lavabo seanslarında ansızın birbirimizle kolidorda falan karşılaşınca korkudan çığlık atan insanlardık.

    Neyse gecenin bir yarısı uykumuz kaçtığı için mutfağa gidip karadeniz pidesi yapmaya karar verdik. O da ne! Tam dolabın köşesinde kocaman bi hamamböceği. Yani ortalama bi insanın işaret parmaa kadar vardı, evet. Ben de annemin çığlık atmasından ve korkmasından haz alan pisikopat evlat olarak, kendisini “öldür, öldür!” nidalarıyla gaza getirmekteydim. Herneyse annem bir şekilde cesaretini toplayıp eline bir peçete aldı ve böceğin üstüne bastırdı. O sırada hayvan hareket edip kaçmaya başlayınca annem de korkup uzaklaştı. Asıl korku filmi gibi olan ve iğrenç yeri de şuydu ki hayvanın gövdesinin yarısı bir yerde, kafasıyla beraber bir kısım iç organları da dışarda olmak üzere diğer yarısı ile aniden annemi kovalamaya başladı. Sanki intikam için geri dönen bir Freddy Krueger gibiydi.. Sonra korkudan annemin gözü dönünce ağlayarak ve çığlık atarak hayvanı terlikle ezmek zorunda kalmıştı.

    Kıssadan hisse: cesaretiniz yoksa öldürmeyi denemeyin, elinizde patlar :)

  20. umama said,

    Mayıs 3, 2007 @ 13:03

    düygü, bir sabah duşa gireceğim, ki ben duş dahil, ütü dahil sabah 28 dakikada evden çıkan biriyim. ha bu bir meziyet mi, hayır tabiki, tembelim ben. neyse girdim banyoya, küvette bu hamam böcüsü abi/ abla. öldürmek istemiyorum, öldürmenin doğru olmadığına inanıyorum, entellektüel takılıyorum anlayacağın, ama çaremde yok, dakikalarla yarışıyorum, onu sağ olarak kuvetten çıkarmak için vaktim yok. neyse suyu açtım ve deliğe doğru yönelttim onu. sonra işe doğru koyulurken aklim basima geldi ve yaptigima cok uzuldum, bir suru insan beni ikna etmeye calisiyor falan, onlar radyosyondan bile etkilenmiyor, suda bogulmazlar diyorlar. ama beni ikna edemediler. ne kadar uzduysem kendimi, ruya goruyorum o gece, benim delige yolladigim hamam bocugu, karisi, ve iki cocugu yani hamam bocugu cekirdek ailesi, baslarinda yilbasi eglencelerinde falan takilan kukuletalar- ki cok sevimlilerdi- bana el sallayarak banyonun deligine dogru kolkola yuruyorlar.

  21. saadet said,

    Haziran 2, 2007 @ 08:28

    benim bir anım aklıma geldi ,evliliğimin ilk yıllarında bayaa bi problemliydi ben bir gün mutfakta havagazını açtım intihar edeceğim yere oturdum bekliyorum ,birden kapkara kocaman bir hamamböceği korktum ve benim ölümümü belkide engelledi..yaptığım salakça bir şeydi şimdi gülüyorum bu aklıma geldi yazınızı okuyunca..çok akıllı bir hayvan ve saklanmayı iyi biliyor..fakat iğrenç geliyor sonuçta mikrop taşıyor zararlı ..

  22. melinda said,

    Temmuz 28, 2007 @ 06:06

    Bu bir kabus olmalı…Benim yapacağım ilk şey şu olurdu muhtemelen. Çığlık çığlığa odaya gidip giyinir ve o evi başka biri gelene kadar terkederdim. Evet aynen böyle yapardım…

  23. “Kriptografi Gördüm”, Wunjo… » Torun sahibi olduk said,

    Ekim 15, 2007 @ 08:43

    [...] Bizim evde “temizlik” yılda 3 kere filan yapılıyor. Bu sayede, kokroç abilere ve kerstenkelalara ek olarak, evin muhtelif yerlerine bir takım örümcekler yerleşti. Komün bir yaşam sürüyoruz. “Multispecies” (çok türlü) bir ortam bizimkisi. [...]

  24. cicoz said,

    Ekim 16, 2007 @ 19:31

    bu uçan kokroç babalardan antalya’da da vardı, bumbum diyoduk adına… savaş uçağı gibiydiler valla, bazen gece karanlıkta balkonda otururken harbiden de bum bum diye ev ahalisinin kafasına gözüne çarparlardı!

  25. firdevs said,

    Ağustos 24, 2008 @ 20:02

    arkadaşlar ben çatı katında oturuyorum evimi kertenkeleler bastı bunun bir ilacı yokmu her seferinde terlikle öldürüyorum sürekli her gün karşıma çıkıyorlar ve küçük büyük bunlar aşiret gibi yavrularda var sülalecek bizim evi kullanıyorlar zehirli olabilirler korkuyorum bana yardımcı olurmusunuz bunları evimden nasıl uzaklaştırırım teşekkürler ACİL YARDIM.

  26. Düygü said,

    Ağustos 24, 2008 @ 20:39

    Sizi kertenkeleleri öldürdüğünüz için, kendimi de hamamböceklerini öldürdüğüm için kınıyorum.

  27. tuncay said,

    Mayıs 22, 2012 @ 17:55

    Ben hamamboceginden nefret ederim abd de oncampus ev kiralamistim aptal yurt idaresi soyguncu gerizekalilar bana en eski ve dandik evi vermis sonra apartment rviews i okudum orasi hamabocegi yarasa fare yuvasiymis allahtan iptal ettirip kurtuldum erkenden.

    Amerikalilardan nefret ediyorum bu kadar pis memleket gormedim sonra YENI TEMIZ BIR yurtta kaldim bocek yoktu ama elektrik supurgesi en az 50 yillik camasir makinesi 50 yillik bu ne ya bir de medeniyet var derler abd den nefret ettim turkiyede herkes agzi acik aman amerika CANIM AMERIKA diyor bir de en pis memleket tuvalette su yok adamlar cekiyor donu bokun ustune.

RSS feed for comments on this post · TrackBack URI

Yorum yapın