Bir önceki yazıya zorunsuz ek açıklama
(Bir başka blog girdisi olarak yazıyorum bu açıklamayı ki RSS’ten takip edenler de okuyabilsinler. Öyle de düşünceli bir insanım.)
Bu sabah kalktım, bir anda ürktüm “tanrım ben neler dedim, şimdi herkes bu yazılanlardan kendine üzülmek için bir pay çıkarabilir”. Yanlış anlaşılmaya ezelden beri fobi besleyen, ayrıca kendisinin nasıl olduğu hakkında son zamanlarda bilgi edinilebilen tek yerin bu blog olduğu bir insan olarak, aşağıda yazdıklarımın “bunalımda olduğum” ve “mevcut arkadaşlarımı değersiz bulduğum, onlardan memnun olmadığım” anlamına gelmediğini özellikle belirtmek istiyorum. “Canımlarım benim” :)
Fikşın (uydurma öykü) tadında okuyunuz, özellikle belli bir kişiye verilmiş gizli mesajlar olduğunu sanmayınız. Genel bir insanlık dramını anlatmaya, modern çağın binalar arasında sıkışıp kalmış insanının ruhsal meaceralarına parmak basmaya çalışıyorum. Yazdıklarımda didaktik temalara zaman zaman rastlanabilir. Aruz vezni kullanmam.
Hocanın karısına kafa atmak istediğim doğrudur yalnız.
selma said,
Eylül 4, 2007 @ 09:16
Duygu’cum,
Ne zamandir Hindistan notlarimi toparlamaya calisiyodum ama olmuyodu, bana ilham verecek bisiiler lazimdi, simdi geldi. Her ne kadar okuyunca gozlerimin ici gulse de yazilarini, hala tanisamamis ve ayni ulkede yasayamiyor olusumuz aklima dusunce o gulus bir huzunlenise donusuveriyor aynen…garip…ayrica bugunlerde beni ihmal ettigini de belirtmek isterim.
Gene de seni uzaktan ve yurekten seven dostun
s
Düygü said,
Eylül 5, 2007 @ 03:41
Kocaman bir eşek olup ihmalkarlığa düşmüş olmam, zat-ı alilerinizin de çok iyi bildiği üzere, “herhangi bir mektup” “öylesine satırlar” ile size seslenmeye kıyamamamdandır efem :)
Yeliz said,
Eylül 5, 2007 @ 16:33
Şu anda boynumda fimodan yarattığı rengarenk kolyeyi taşıdığım güzel insan, Canım Çekirgem… Ben de küçücük bir köye yerleşip asıl olanın doğayla başbaşa vermek olduğunu düşünüyorum, hayaller kuruyorum… İnsanlara baktıkça neden bu anlamsız telaşlar, hırslar diye sorguluyorum. 20′li yaşlarda başlayan bu kaçma duygusuyla nasıl bir hayat beni bekliyor diye de endişeleniyorum galiba. Hayat garip, hem çok uzun hem çok kısa… Kafam yine karışık galiba :) Velhasıl huzurlu yaşlanmak istiyorum…
Löker said,
Eylül 6, 2007 @ 08:38
canım düygü’cüğüm… rss öyle güzel bir nimet ki, sen öbür yazıyı edit edersen, o yazı tekrar zuhur ediyor makinamızın fani ekranına… sen rahat ol, biz filtre kullandık… :-p
Düygü said,
Eylül 6, 2007 @ 14:26
Müthişmiş yav. Ama yine de, şu bakımdan gerekliydi bir başka girdi olarak şeyedilmesi: bir kişi yazıyı bir kere okuduysa, ikinci bir kere dönüp okumayabilir. Çok sinirlernmiştir, bu “Düygü beni sevmiyor, artis, bak kendine başka arkadaşlar arıyor, hatta beni mahkemeye verecek bir de tazminat alacakmış” demiştir. Hatta neredeyse beni RSS’le takip ettikleri listesinden çıkarmak üzeredir ki “pıt” yeni bir blog girdisi? Aaaa neymiş? “Aaaa tamam sevmiyor değilmiş beni, canım Düygü.” O bakımdan yani :))))
meren said,
Eylül 7, 2007 @ 18:56
Çok düşünceli bir davranış gibi görünse de bence yaptığın şey çok yanlış (iyi niyet, cehennem, taşlar).
Eğer ben senin arkadaşın olsa idim asıl şimdi sana sinirlenirdim (ama neyse ki evliyiz :p). İnsanlar sevdikleri ve saydıkları bir kişiye olan sevgi ve saygılarını, sevdikleri ve saydıkları kişiden aldıkları sevgi ve saygı karşılığına endeksliyorlarsa o kişiler ziyadesiyle (buraya uygun düştüğüne inandığınız herhangi bir sıfatı koyunuz, ben nazik görünmeye çalışıp ‘çiğ’i tercih edeceğim) çiğdir. Senin böyle bir entry girmiş olman, arkadaşların arasında bir veya birden fazla çiğ olduğunu düşündüğünü gösterir. Tekzip mesajında çiğ olduğunu düşündüğün arkadaşlarının hangileri olduğunu da söylemediğin için tüm arkadaşlarını zan altında bırakıyorsun ve bu entry ile aslında ikisi de hiç bir işine yaramayan iki şey yapmış oluyor, çiğ olmayanlara ayıp ederken, çiğ olanlardan ebediyen ve sessizce kurtulma şansını tepiyorsun :p
Düygü said,
Eylül 7, 2007 @ 21:15
Söyledikleriniz sizin dünyaya bakış açınızdan çok doğru olmakla birlikte,
Birincisi kimleri arkadaşım olarak gördüğüm tanımına hiç girmemişim farkındaysanız. (Mesela: “Düygü beni sevmiyor, artis, bak kendine başka arkadaşlar arıyor, hatta beni mahkemeye verecek bir de tazminat alacakmış” diyen birinden bana ne zaten, sadece komik bu.)
Bu yüzden (ikinci şıkka geçiyorum) “iyi niyet”le değil “bencilce” yapılmış bir hareket bu aslında :) Bunu gözden kaçırmanıza şaşırdım, demek ki beni henüz o kadar da iyi tanımıyorsunuz :P Bencilce, gelecek ya da gelmediği halde kafalarda nüksedecek saçmalıklarla uğraşmak istemeyen korkak, henüz düşüncelerini savunacak kadar cesur olmayan birinin kaçamak açıklaması o. İyi niyet bunun hiçbir yerinde…
Düygü said,
Eylül 7, 2007 @ 21:56
Sizin yüzünüzden bu çirkin politik davranışım
buralarda açık ettim,
gülü seven tikenine
katlanır güzel yarim
diyerek bilimsel çalışmalarıma geri dönüyorum ciddi bir surat ifadesiyle.
Baris said,
Eylül 10, 2007 @ 02:32
Pismeyene soyle ne denirdi?
nunu said,
Eylül 10, 2007 @ 10:22
şşşşşşş..olm..bu ne sizili bizili konuşmalar?amanın merenimle duyguma noolmuş dedirtmeyin adama Allaaa allaaaah…şşşşş.
Düygü said,
Eylül 10, 2007 @ 15:33
Yok yahu, bizim normal halimiz o. Komiklik şakalar.