Hayvanat Bahçeleri (1) – Tembel Hayvan
Düşünün ki siz bir tembel hayvansınız. İş arıyorsunuz, New Orleans’taki Audubon Hayvanat Bahçesi’ne başvurdunuz, “rezüme”nize baktılar (buralarda CV demezler), kualifikeyşınlarınızın iş tanımının gerektirdiklerine haydi haydi yettiğine ve son derece tembel bir hayvan olduğunuza karar verdiler, yaşınız da genç, bu da size artı puan kazandırdı, ve tatttaaa, işe alındınız. Artık Audubon Hayvanat Bahçesi’nde kendinizi gelene gidene gösterecek, kırıtarak yürüyecek, ilgi manyağı olacak, birisi size fıstık atarsa ona pis pis bakıp “piliz du nat fiid di enimıls” diyeceksiniz. (Konuşamazsanız levhayı gösterin).
Fakat nıhahaha, adı üstünde siz bir tembel hayvansınız, ve işverenlerinize beklediklerinden fazlasını verip kendinizi göstermeye niyetli olduğunuzdan, geceleri uyumanız için size sağlanan plastik kutudan (bir nevi lojman, çalışma şartları çok iyi, yemek bile veriyorlar) gündüzleri bile çıkmamaya, ve dahi sergilenmeniz gereken bölüme hiçbir şekilde adım atmamaya karar vererek işin bokunu çıkarıyorsunuz.
Fakat o kadar sevimlisiniz, o kadar atsan atılmaz, satsan satılmaz bir şeysiniz ki, iyi kalpli işverenleriniz sizi yine de şutlamıyorlar. İşte gerçek bir tembel hayvan! Hayal etmeyi bu noktada bırakıyoruz.
Bir ara buradaki hayvanat bahçesinde gönüllü çalışmaya başlayacağımdan bahsetmiştim, sinirsek bir insan olmama rağmen bu bloga hala uğrayan sadık ve sevgili okuyucu, sen hatırladın di mi? İşte, ders çalışmam gereken, makale okumam, kendimi bilime vermem gereken şu dakikalarda ben, senin için, güldürürken düşündürmeyi amaçlayan bu yazıyı yazıyor ve seni New Orleans’taki Audubon Hayvanat Bahçesi’nin kamera arkasına götürüyorum.
Her pazar sabahı, saat 9′da hayavanat bahçesine gidiyorum. Hayvanat bahçesinde gönüllü olmaya hak kazandığınızda, hangi bölümde çalışmayı isterseniz orada çalışıyorsunuz. Ben Louisiana Swamp adı verilen bölümü seçtim, zira burada pek çeşitli hayvanlar bulunuyordu, sadece maymunlar ya da kuşlar vs olsun istemedim. Beni Chris diye pek tatlı bir abimizin yanına verdiler. Bu Chris:
Burada bakıcıların çoğu üniversite mezunu bu arada. Chris de biyoloji okumuş, N’orlins’lı bir abimiz ve işini çok iyi yapıyor. İşini iyi yapan komplekssiz insanları çok seviyorum. Chris’le iki karıncayiyen, iki jaguar (oh yeah), iki Amerika Papağanı (Macaw, yani kocaman ve parlak renkli olanlardan), birkaç Aguti (kocaman sıçan gibi ama kuyruksuz bir tür kemirgen, sevimli tipler) ve iki de tembel hayvana bakıyoruz. Bu karıncayiyenlerden biri – Zach:
Yapılan iş de hayvanların geceyi geçirdikleri, arka tarafta bulunan kafesleri ile, gündüz ziyaretçilere göründükleri öndeki bölümleri temizlemek, yemek hazırlamak, önceki akşamdan kirlenmiş kapları yıkamak, suları tazelemek şeklinde bir iş. Chris’le ilk hafta her şeyi birlikte yaptık, sonraki haftalarda bana güvenmiş olacak ki, bazı hayvanlara artık yalnız başıma bakıyorum.
Bu arada Jaguar çişi koku alma hissimin yarısını kaybetmeme, ve beynimdeki nöronların yüzde 5′inin ölmesine sebep oldu ama olsun. İşin pis yanları insanın başlarda kendisini bir çeşit dayanınıklılık yarışmasında hissetmesine sebep oluyor, yine Jaguar’dan örnek verecek olursam, bu arkadaşların kakasını kürekle yüklenmek gerekiyor ve çiş gibi yakıcı olmasa da, maddenin tabiatı gereği, iğrenç bir koku yayılıyor ortalığa kütleyi kürekle oynatınca.
Şimdi biliyorum bir kısmınız “git labında deneyini yapsana ne işin var orda” diyebilir. Hatta daha mantıklı bir kısmınız da “pazar sabahı dinlenip daha az stresli bir insan olmayı denesene” diyebilir. Doğudur. Ama tahmin edersiniz ki beni pazar sabahı oraya, çişe kakaya rağmen, götüren birkaç şey de olmalı. Onlardan biri işte bu tembel hayvan:
Bu hatunun ismi Noelle, ve başta hayalini kurduğumuz şahsiyetin ta kendisi, o bir efsane. Zira bu ablamız gerçekten bulunduğu bu kutudan neredeyse hiç çıkmıyor. Noelle’in bir de kocası var, o en azından ziyaretçilerin izleyebildikleri ön bölmeye geçiyor ama orada bir ağacın tepesine çıkıp kendini kamufle ettiğinden, kimse onu kolay kolay göremiyor, mesela ben hala kendisiyle tanışmış değilim. Buradan çıkaracağımız ders: eğer yarın birgün heyvanat bahçeciliği sektörüne girecek olursak, tembel hayvan doğru bir hayvanımız değil. Bunlara iki adım attırmak imkansız (bu tüyoları da kimse vermez size ha).
Fakat Noelle o kadar tatlı ki, sırf onu sevip okşayacağım diye jaguar çişine katlanıyorum. Tehlikesiz olduğu için kafesinin içine girip karnını kaşıyarak uyandırıyorum. Uyanınca ağır çekimle kolunu kaldırıp elimi pençesiyle kavrıyor ve burnuna götürüp uzuuun uzuuun kokluyor. Sonra bazen ağzına götürüp emiyor. Çok acayip bir hayvan :) Hastasıyım.
El öpenlerin çok olsun evladım.
Bugünlük burada bırakıyorum, fakat anlatacaklarım henüz bitmedi. Bir sonraki bölümde “hayvanat bahçeleri olmalı mı olmamalı mı?” “Düygü’nün gizli hayvanat bahçesi geçmişi ve hazin bir şekilde sonuçlanan İdeal Hayvanat Bahçesi procesi” Ateşli tartışmalara sahne olacağını umduğumuz ikinci bölümü RSS okuyucularınızdan ısrarla sorunuz.
baratrion said,
Eylül 24, 2007 @ 04:25
eh siz misiniz zırt pırt “kafaca yaslandim” diyen, hayvanceğiz elinizi oper tabii : )
o zaman Noelle için Hüseyin Turan’dan geliyor: http://www.youtube.com/watch?v=CmIwyd2qqas
gene neşelendim yazınızı okurken, neşeniz eksik olmasın efendim. pek sevgili meren beye de selam ederim.
Düygü said,
Eylül 24, 2007 @ 05:03
Bence hayvan benim sitresli bir insan olduğumu anladı, içgüdüleriyle, hemen davrandı elime “aman bu teyzeye karşı dikkatli olmak, saygıda kusur etmemek lazım” diye.
Videoyu bulunduğum yer itibariyle şimdi izleyemiyorum, fakat izleyeceğim.
Sizleri neşelendirip “good karma” hanemize puanlar eklemişsek ne mutlu bizlere efendim.
motoponk said,
Eylül 24, 2007 @ 05:19
Bence o hayvanın mekanını değiştirmeli, kesin kez yatıra denk geldi onun o kutusunun yerini değiştirmekte fayda görüyorum. Gözlerinden belli yaw hayvancağızın kesin önceden o kutunun altında yatır varmış evet hem de American yatırı… Yedi Uyuyanlar’dan mısın be mübarek… !
Düygü said,
Eylül 24, 2007 @ 05:22
Olabilir efenim, gelecek pazar hemen söyleyeyim bahçe personeline. Bir Kızılderili yatırı olabilir mi acaba diye şüphelendim ben şimdi.
Bu arada, hayvanın gözlerinde bi bozukluk yok aslında. Bunların ne kadar komik ve yavaş hayvanlar olduklarına dair bir fikir edinmek için Youtube’de “sloth” araması yapınız, yapmayanları uyarınız.
motoponk said,
Eylül 24, 2007 @ 05:59
Youtube’dan bu ecayip heywanı izledikçe, her seferinde böyle tövbe estafirullah bir şey olmuş bu hayvanın yüzüne gözüne dedim demesine de sanki o Kızılderili ustaya haksızlık mı ettik demeden de kendimi alamadım. Bu heywan sanki yatırın kendisi midir nedir… Aslında benim uyku sersemi halimi de andırmıyor değil :P , kanım kaynadı zibidiye :D … !
caglar10ur said,
Eylül 24, 2007 @ 08:10
Bu arkadaş için Pazar günü yataktan da kalkılır, kepçeyle dışkı da taşınır, Şu el öpen hali ile nedir bu dedirtti/takdirimi/sevgimi kazandı, hastası oldum…
meren said,
Eylül 24, 2007 @ 21:58
Ben de tembel hayvanim. Hem gerektiginde hizli da hareket edebiliyorum. Bir de ehliyetim var.
nunu said,
Eylül 24, 2007 @ 22:33
“BABA ,NUUNU SENİ HAYVANAT BAHCECİNE GÖTÜYSÜN MÜ?”
Sana bir müjdem vardı,aslında daha önce yazmalıydım ama senin bu yazına cevap olarak yazmak varmış kısmette..Bundan 2 hafta önce ben,Feriş,Ece ve Cenkiskaan Antalyaya gittik..Yolda saat 15 e kadar nerede vakit geçirelim derken,Ferişin aklına heyvaanat bahçesi geldi..Ben kardeşime yolda Antalya H.B. de pek bi hayvan olmadığını,senin H.B projelerin sırasında gittiğimizi söyledim..Ama belki bi kaç geyik görürüz dedik ve girdik..Aman Allahım, o ne değişiklik öyle,gözlerimize inanamadık..Senin proje gerçekten hayata geçmiş Duygucum..mutlaka görmelisin.Çok çeşitli hayvanlar vardı ve üstelik doğal yaşam alanlarına çok uygun geniş ve açık-kapalı ortamlar hazırlanmış ve hazırlanmaya da devam ediyordu..Yani attığın taş kuyudan akıllı deliler tarafından çıkarılmıştı..Duygu görse çok sevinirdi diyerek oradan ayrıldık..Çocukları ilk kez değişik hayvanlarla ve Akdenizle tanıştırdığımız hoş bir gün oldu..Burdura döndüğümüzde ise Ece çok memnun kalmıştı ki babasına başlıktaki soruyu sordu…
Düygü said,
Eylül 25, 2007 @ 00:01
Meren’in tembel bir hayvan olduğu doğrudur. Evet.
Annecim ya, çok sevindim ama ben bu habere :) Benim sayemde mi olmuştur bilemem -ve sanmıyorum- ama olmuş olması harika. :) Yavruları ben bir gelişimde bizzat götürmek istiyorum ama, ne de olsa Ece’nin dünyasına hayvanat bahçesi kavramını sokan ilk kişi ben olsam gerek ;)
nunu said,
Eylül 25, 2007 @ 21:59
valla en azından gözlerini açmış olabilirsin teknik olarak..
fonti said,
Eylül 29, 2007 @ 03:34
vay tembel hayvan vay.. Duygu, şunun yavrusundan olunca bir tanesini bana versene ireheheheh…
Düygü said,
Eylül 29, 2007 @ 19:30
Yavrucum, bunların çiftleşmeye de üşendikleri kanaatindeyim :)
meren said,
Eylül 30, 2007 @ 19:12
efenim profilinizin oralara bir yerlere “Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa, orda güneş batıyor demektir.” yazmışsınız. Orada güneş doğuyor da olabilir. Çinlilere muhalefet gibi algılanmasın ama şöyle olsa daha bir anlamlı olurmuş: “bir yerde küçük insanların gölgeleri filan ile ilgilenenler varsa orada birilerinin canı boşuna sıkılacak demektir”. Bunu da “meren demiş” diye kullanabilirsiniz. Ehem.
Düygü said,
Ekim 1, 2007 @ 00:16
Bir kez daha ne kadar haklı olduğunuzun canım benim evet. O zaman değiştireyim şu profili :)
tanla.. said,
Ekim 10, 2007 @ 14:40
Anneannem mutamadiyen her disimin cekildigi gun beni hayvanat bahcesine gotururdu. Aslinda disciye gitmekten keyif alan garip bir cocuktum buyuzden neden hayvanat bahcesine gitme oduluyle beni kandiriyormus gibi yapardi pek anlamazdim, ya hayvanat bahcesi eve yakin oldugu icin yada anneannemin hayvan goresi geldigini dusunuyorum simdi kimi zaman bir de oradaki Bahadir fili tum izmirde yasayan cocuklar bilirler, kremali biskuviyle beslerdim kendisini o zamanlarda ingilizcemiz yokki okuyalim “pliz du nat fiid di enimils”’i Daha sonrasinda Toronto ‘da dogal yasam alanlarinda yasayan safari hayvanat bahcelerini gordum ama hala disci+Bahadir+ve kremali biskuvi uclusunu unutmam ..Pak Bahadirlar olmesin deyip politik bir soylemle bitiriyorum pek guzel geldi bu yazi..
“Kriptografi Gördüm”, Wunjo… » Hayvanat Bahçeleri (2) - Jaguarın Doğum Günü said,
Ekim 29, 2007 @ 15:08
[...] Daha önce Chris’le birlikte çalıştığımdan ve sorumlu olduğumuz bölümde jaguarların da olduğundan bahsetmiştim. Geçen pazar erkek jaguar Yaqi’nin doğum günüydü. Chris Yaqi için kartonlardan katkat doğum günü pastası hazırlamış. Üzerine yapıştırmak için de kuş tüylerinden mum icat etmiş. Sabah temizlik, besleme işlerini bitirdik, öğleden sonra ziyaretçilerin de bol olduğu bir saatte başka bakıcılar da bize katıldı ve pastayı hazırlamaya koyulduk. (Ben fotoğraf çektim). [...]
sekares said,
Kasım 20, 2007 @ 10:55
hayvanat bahçesi ile ilgili yazılarınızı okudum. :)
http://www.izmir.bel.tr/zoo/
hayvanat bahçesinde zoolog biyolog olarak çalışıyorum.
web sayfamızdan görebileceğiniz gibi bahçemiz büyük bir doğal yaşam parkına taşınıyor.
burada yapacağımız eğitimler ve gönüllülerle ilgili çalışmalar konusuyla benimde içinde bulunduğum ekip ilgilenecek.
sizin bilgi ve deneyimlerinizin çok işimize yarayacağını düşünüyorum.
ben kimim:
http://www.fotokritik.com/sekares
http://blog.milliyet.com.tr/sekares
Düygü said,
Kasım 21, 2007 @ 00:29
Serkan Bey ilginize ve bağlantıya geçmenize çok sevindim. Gelecekte Türkiye’ye dönüp hayvanat bahçeleri konusunda bir şeyler yapmak geçiyor sürekli gönlümden.
Fotokritik profilinize yazmış olduğunuz e-posta adresinize bir e-posta göndereceğim ki benim adresim de sizde olsun. Elimden gelen her türlü yardımı yapmaktan keyif duyarım.
Ayrıca İzmir Hayvanat Bahçesi’nin böyle bir değişim içinde olduğunu duymak beni çok sevindirdi.
seker kıss said,
Şubat 26, 2008 @ 15:57
ya arkidaşlar hayvanat bahcesinde yasayan hayvanları biliorum ama benim bildiğim hayvanlardan baskalarıda vardır..bunla neleredir???***:):):)
Anonim said,
Nisan 20, 2008 @ 00:28
Tesadüf ele geçirdiğim bu bloğu merakla 4gündür okuyorum.ilk başta ilgimi çeken şey ;adının düygü olarak geçmesi sanırım.Çok saygıdeğer kocamda bana bücüü der:)aslı burcu tabı.youtube dan da evınızı izledim -o tesadüf değildi tabi-evde cektığınız her fotoğraf karesini orda görebildim.Ama bazı şeyleri merak etmedim değil ne mi?hiç sıradan şeyler yaşamadınız mı meren le kemal sunal filmı seyredelim, birlikte kahvaltı hazırlayıp,bi haftasonu hadi evi toparlayalım biraz falan dediğiniz anlar olmadı mı .Ama cok tatlı bi çift olmuşsunuz mutluluklar …..
burcu said,
Nisan 20, 2008 @ 00:30
Tesadüf ele geçirdiğim bu bloğu merakla 4gündür okuyorum.ilk başta ilgimi çeken şey ;adının düygü olarak geçmesi sanırım.Çok saygıdeğer kocamda bana bücüü der:)aslı burcu tabı.youtube dan da evınızı izledim -o tesadüf değildi tabi-evde cektığınız her fotoğraf karesini orda görebildim.Ama bazı şeyleri merak etmedim değil ne mi?hiç sıradan şeyler yaşamadınız mı meren le Kemal Sunal filmı seyredelim, birlikte kahvaltı hazırlayıp,bi haftasonu hadi evi toparlayalım biraz falan dediğiniz anlar olmadı mı .Ama cok tatlı bi çift olmuşsunuz mutluluklar.tabi hemde başarı lazım idealist kişilere…
Düygü said,
Nisan 21, 2008 @ 06:24
Efenim pek çok anımız sıradan geçer her insan gibi. Sıradan olmayanları da gelir buraya yazarız. :)
Teşekkür ederiz iyi dileklere.
di said,
Ekim 4, 2008 @ 19:52
Internet’te tembel hayvan resmi ararken 5. ya da 6. sırada bu bloga rastlamak ve daha önce okuduğum bu yazını ilk defa okuyormuş gibi yeniden hatmekmek çok zevkliydi. Teşekkürler :)