Darwin Günü

Bugün evrim kuramının babası, biyoloji bilminin üzerine gözleri kamaştıran spot ışığını tutan adamın, Charles Darwin’in 200. yaşgünü. Onun evrim kuramını ortaya attığı “Türlerin Kökeni” kitabının yayınlanmasının da 150. yıldönümü.

“If it be assumed that the characteristic differences between various domestic races are due to descent from several aboriginal species, we must conclude that man chose for domestication in ancient times, either intentionally or by chance, a most abnormal set of pigeons…”

Birkaç aydır bugün için bir yazı yazmak fikri ile ortalıkta dolanırken, Tulane’in kütüphanesine gittiğim bir gün, evrimsel biyoloji kitaplarının dizili olduğu raflara bir uğramaya karar verdim. Bu raflarda karton kutular içinde duran bazı kitapları görünce, tam “neden karton kutudalar acaba” diye düşündüğüm saniye ile elimin kartona değdiği saniye arasında geçen o zaman parçacığında “amanın! çok eski olmalılar!” dedi beynim, ve hemen heyecan düygüsü için gerekli olan hormonların salgılanmasına yönelik emirleri vicudumun dört bir köşesine iletmeye başladı (şu hayatta 3 saniye içine neler sığdırabiliyor bu deli bünye).

Kutusunu açar açmaz üzerime hunharca uçuşan tozlar ile beni hapşırtan bu kitap Darwin’in, 1876 yılında ikinci baskısını yapmış olan, “The Variation of Animals and Plants Under Domestication” (Evcil Hayvan ve Bitkilerin Varyasyonu) kitabının ilk cildi idi.*

Tabi ki kitabı hemen ödünç aldım. Fakat şunu söylemeliyim ki dostlar, insan böyle bir kitaba elini değdirdiği anda bu dünya üzerinde neden bibliokleptoman denilen şahsiyetler olduğunu anlıyor. Gel de geri ver kütüphaneye şimdi bunu.

Kitap epey kalın, sayfalar incecik, yazı boyutu çok küçük, satır aralığı yok denecek kadar az, resimler ise nefis… Bu kitabın tamamını okuyamayacağımı ama resimlerine kesinlikle bakacağımı daha o andan itibaren biliyordum. Bu düşünce bana çok daha utanç duyduğum başka bir gerçeği hatırlattı: Ben zaten Türlerin Kökeni’ni de henüz okumamış terbiyesiz bir biyolokumdum. O anda bu yılın anlam ve önemine en çok yakışan şeylerden birinin, Darwin’in bir kitabını okumak olduğuna karar verdim. Bu arada, benim gibi pek çok biyologun var olduğunu da biliyorum – evet siz, Türlerin Kökeni’ni okumamış olanlardan bahsediyorum – (bu da bir takım yetkililerin diplomamı elimden almayacaklarına dair içime su serpiyor, zira hangi birimizle uğraşsınlar?). Gerçi eminim birçok mühendis de Calculus’u ilk keşfeden adamın “Sayıların Kökeni” diye bi kitabı filan varsa onu okumamıştır (hıh!). Cahilliğim ile bu işin içinden sıyrılma çalışmalarım üzerinizde ne kadar etkili oldu bilemiyorum ama “Let me tell you something” benden beterleri de var… İçimizden bir tane biyolog (üstelik bir de evrim biyologu! Hadi ben moleküler olayların, embriyoların insanıyım) Darwin yılı 2009′un onuruna, Türlerin Kökeni’ni okumadığını itiraf ettiği ve kitabı okumaya başlayıp okurken de hakkında yazdığı bir blog açmış. Bloga genellikle gay’lerin gay olduklarını ailelerine, tanıdıklarına itiraf etme eylemini anlatan “coming out” başlığını verdiği yazısı ile başlıyor. Kitabın ilk bölümünü (Chapter 1) okuduktan sonra yazdığı yazının ilk cümlesi ise: “Man, this guy didn’t know anything.” (Tercümesi: Dostum, bu herif hiçbişey bilmiyormuş lan!). Terbiyesiz seni! (Bilmem farkettiniz mi, burada kendi ayıbımı başkasına yansıtma yolu ile ayıbımın üzerini kapatma mekanizmasını kullanıyorum, ama sen cin okuyucu, gözünden bir şey kaçmıyor senin). Şaka bir yana, söz konusu blogu tavsiye ediyorum (malesef İngilizce), işte burada: Blogging the Origin.**

Her neyse kitaba dönelim, gittim bi çay koydum (yapılacak en mantıklı şeylerden biri gibi göründü bu bana). Veee kitabın resimlerine bakmaya başladım.

Arkasını önünü, kıyısını köşesini inceledim.

Kitabın son 37 senedir kütüphaneden -beni de sayarsak- sadece 6 kere ödünç alınmış olduğunu görünce, “kitabı ödünç almış olan diğerleri nasıl insanlardılar, kitabın tamamını okudular mı, yoksa benim gibi resimlerine mi baktılar, korkuyorum anne, kamyonlar kavun taşır, ben anormal bi insan mıyım?” şeklinde serbest çağrışımlara gark oldum. Evet belki Türlerin Kökeni’ni okumamış olabilirdim, ama en azından son 37 senedir bu kitabın sayfalarını karıştırmış 6 manyaktan biriydim. Nıhohahaıhaha!

Bana yapacak tek bir şey kalmıştı: Kitabın resimlerine baktıktan sonra fotoğraflarını çekmek. Ve okumakta olduğunuz satırları yazmak…

Bu arada, dediğim gibi, 2009 Darwin yılı olarak kutlanıyor. (Bkz: Evrim Çalışkanları Blogu’ndaki ilgili yazı). Bu yıl boyunca (Uygar‘dan gelen bir öneri ile) kollektif bloglama yapmayı ve Darwin temalı yazılar yazmayı düşünüyoruz. Bunu farklı bloglar üzerinden yapacağız. Ayrıntıları ileride buradan duyuracağım.

Son olarak, ” Bu sene ben de bir Darwin kitabı ya da Darwin’le ilgili bir kitap okuyayım yav” diyenler için hemen birkaç Türkçe kaynak vermek istiyorum.

TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları’ndan:

Darwin ve Beagle Serüveni

Charles Darwin’in Biyografisi

Darwin ve Sonrası

Onur Yayınları:

Türlerin Kökeni – Charles Darwin

Seksüel Seçme – Charles Darwin (Malesef başlığa bakıp kitabın çevirisi hakkında önyargılara vardım. İlaç prospektüsü gibi yarı İngilizce değildir çevirisi umuyorum. Zira bu kavramın Türkçe’si mevcut: Eşeysel Seçilim).

İnsanın Türeyişi – Charles Darwin

Gün Yayıncılık:

İnsan ve Hayvanlarda Beden Dili – Charles Darwin

İnsanın Türeyişi ve Evrim Üzerine – Charles Darwin

Ve olmazsa olmaz:

Bu yıl kendinize bir güzellik yapın ve Darwin’in ortaya attığı o nefis kuramı yani evrim kuramını bilmiyorsanız öğrenin, anlamıyorsanız Evrim Çalışkanları’na sorun, yanlış anladıysanız ön yargılarınızı bir kenara bırakın. İnancınız ne olursa olsun, bilimsel gelişmelerin gerisinde kalmayın. İnancınız size, bilim tüm insanlığa ait. Ve elinizin altında artık harika bir Türkçe kaynak var:

www.evrimianlamak.org

Ayrıca Darwin Günü ile ilgili şu iki blogdaki yazılara mutlaka göz atın (ikisi de Türkçe):

1) Bir Fikrin Gücü (No Dry Light)

2) İyi ki doğdun Darwin! (Müspet İlimler Kumpanyası)

Evet, iyi ki doğdun Darwin!!!!

Dipnotlar

* İlginizi çekerse kitabın tamamının elektronik kopyasına – İngilizce – şuradan ulaşabilirsiniz.

** Uygar’a beni bu blogdan haberdar ettiği için teşekkür ederim.

*** Bu arada farkettiniz mi bilmem. 12 Şubat’ın Çarşamba gününe denk geldiğini sanıyordum, o yüzden bir önceki yazımda Çarşamba’ya görüşürüz demiştim. Yalanmış :)

  • Share/Bookmark

44 Yorum »

  1. Bir Fikrin Gücü « no dry light said,

    Şubat 12, 2009 @ 05:56

    [...] – biyolokum.com’da, Darwin Günü. [...]

  2. Alperen said,

    Şubat 12, 2009 @ 13:41

    Merhaba,

    Yazı için teşekkürler, Türlerin Kökeni’ni okumadığınızı belirtmişsiniz ama belki bilginiz vardır diye sormak istedim. Kitabın Türkçe çevirisinin kalitesi hakkında herhangi bir bilginiz var mı? Önerdiğiniz, çevirisi iyidir diyebileceğiniz herhangi bir yayınevi var mıdır, varsa paylaşırsanız sevinirim.
    Mesleğinizde başarılar…

  3. Alperen said,

    Şubat 12, 2009 @ 13:51

    Ardarda iki ileti olacak kusura bakmayın, üstte belirtmeyi unutmuşum, yazı içinde Onur Yayınları’nın geçtiğini biliyorum, araştırdığımda kitabın birden fazla yayınevi tarafından yayınlandığını gördüm. Onur Yayınları’nı özellikle mi seçtiniz, yoksa internetten vs. araştırıp denk mi geldiniz, üstteki iletiyi biraz da bu yüzden yazdığımı belirtmek istedim…

  4. B. Duygu Ozpolat said,

    Şubat 12, 2009 @ 14:16

    Merhaba Alperen,

    Malesef hangi çevirnin daha iyi olduğu hakkında bir fikrim yok, Onur Yayınları’nı tahmin ettiğiniz gibi İnternet’te bir arama sonucu bulup listeme dahil etmiştim. Fakat bu blogun okurları arasından bilenlerin çıkabileceğini tahmin ediyorum. Yorumları takibe alın isterseniz. Ben de bir şey öğrenirsem buraya yorum olarak yazarım, haberiniz olur.

    İyi dileklerinize teşekkür ederim. :)

  5. Alperen said,

    Şubat 12, 2009 @ 15:02

    İlginiz için teşekkür ederim, takipteyim. :)

  6. farukahmet said,

    Şubat 12, 2009 @ 16:52

    Pandora’ya baktım, zaten iki yayınevinden çıkmış sadece, biri “Sol-Onur”, biri “Gün” yayıncılık. İkincisini hiç bilmiyorum ve kapağından pek de büyük/özenli bir yayınevi olmadıkları anlaşılıyor. Bende “Türlerin Kökeni” değil ama “İnsanın Türeyişi” (The Descent of Man) var yine bu Sol-Onur Yayıncılık’tan ve çevirisi gayet güzeldi, hatırladığım kadarıyla. Hasılı, Onur yayıncılık doğru seçim gibi görünüyor.

  7. ozgur genc said,

    Şubat 13, 2009 @ 06:03

    selamlar..
    onur yayinlarindan cikan turlerin kokeni bir ara yeni baskiya girmisti galiba. Bende eski baskisi var idi, ankarada bir sahaftan bulmustum. Onur’dan o donem cikma paralel kimi kitaplar var, aslinda daha cok, sol-marksist literatür SOL yayinlarinda basilirken, bilim standardi olmus kitaplar ONUR’da basiliyor. Ben kitabin ilk ceyregini okumustum, dilinde pek bir sorun hatirlamiyorum, ama gecmis zaman, belki simdi okusam, dili biraz farkli gelebilir…

  8. farukahmet said,

    Şubat 13, 2009 @ 12:12

    Bendeki “İnsanın Türeyişi” kitabı Aralık 1968 tarihli ve SOL Yayıncılık olarak basılmış, Onur ismi hiç geçmiyor. Öyle bir ayrıma sonradan gittiler belli ki. Ya da “İnsanın Türeyişi”ni bilim değil, Marksist literatür olarak alıyorlar, bilemiyorum :)

  9. apoptızis said,

    Şubat 15, 2009 @ 02:56

    “İnancınız size, bilim tüm insanlığa ait”

    hocam bu sözün üzerine ben cekedimin düğmelerini iliklerim . :) Bu arada bloğun geri kalan kısmını da okudum aklınıza kaleminize sağlık değer kattığını düşünüyorum şahsıma.

    Bilim ile kalın Efendim :)

    Saygılarımla…

  10. B. Duygu Ozpolat said,

    Şubat 15, 2009 @ 10:22

    Teşekkür ederim efendim :)

    (Bu arada zat-ı alilerinizin blogunu da şimdi bilim siteleri ve blogları listesine ekledim).

  11. Erdinç said,

    Şubat 16, 2009 @ 02:57

    Bir de, toplu bir şekilde yer alan evrim karikatürleri tez vakitte görülmeli.
    http://humorgrafe.blogspot.com/2009/02/icons-of-evolution-of-darwin.html

  12. apoptozis said,

    Şubat 16, 2009 @ 08:25

    İnceliğinize ve Nezaketinize teşekür ederim efendim.

  13. B. Duygu Ozpolat said,

    Şubat 16, 2009 @ 11:10

    Erdinç merhaba,

    Aslında evrim kavramını çok yanlış ifade eden bu çok popüler “insan evrimi” karikatürü artık benim tüylerimi diken diken ediyor :)

    Yani bu karikatürün insanların kafasını karıştırması durumunu o kadar ciddiye alıyorum ki karikatürlere bakarken gülemiyorum bile, böyle de görev bilinci derin bir insanım :)

  14. riemann said,

    Şubat 18, 2009 @ 16:00

    bu nasıl muhterem biyolok?

    http://scienceblogs.com/pharyngula/upload/2009/02/animalsEvolution_lg.php

    posteri olsa da assak..

  15. riemann said,

    Şubat 18, 2009 @ 16:06

    esprisine yazmıştım ama düşününce mantıklı geldi: böyle resimleri poster yapan kişi veya kurumlar var mı bildiğiniz?

  16. riemann said,

    Şubat 18, 2009 @ 16:07

    kendim araştırmaktansa buraya yazarak soruyorum, zira benim sitemin trafiğimin en önemli tedarikçisi bu site, önemli bi yer olmalı..

  17. riemann said,

    Şubat 18, 2009 @ 16:08

    telgraf modunda kısa kısa yazıyorum, çok ilginç bi duygu.

  18. meren said,

    Şubat 18, 2009 @ 18:41

    sevgili reimann. stop.

  19. meren said,

    Şubat 18, 2009 @ 18:41

    dijital imajları poster ebatında basan şirketler gani. stop.

  20. meren said,

    Şubat 18, 2009 @ 18:41

    fakat gönderdiğin adresteki çözünürlük ancak a4 kağıt boyutunda basıldığında kalitesini korur. stop.

  21. meren said,

    Şubat 18, 2009 @ 18:42

    eğer çok yüksek çözünürlüklü bir versiyonunu bulursan hep beraber ihya oluruz. stop.

  22. B. Duygu Ozpolat said,

    Şubat 18, 2009 @ 18:43

    poster harika. stop.

  23. farukahmet said,

    Şubat 18, 2009 @ 19:53

    Her ozalitçi yapar zaten o işi ama Meren’in dediği gibi bu kaliteden ancak A4 çıkar.
    Ancak üzülmeyin! Rasterbator adlı harikulâde -ve bedava!- programcık, bu tür küçük resimleri alıyor, “dotted” diyebileceğim (bi adı vardı bunun ama unuttum şimdi) bir tarzda A4′lere dağıtılacak şekilde 20 metre uzunluğa kadar büyütüyor. A4 çıktıları alıp, gerekli sırada yanyana yapıştırınca -afedersiniz- hayvanî boyutlarda posteriniz oluyor. Elbette kalite “düşüyor” yine ama çok stilize olduğu için coolluk katsayısıyla arayı rahatça kapatıyor.

    tık tık: http://homokaasu.org/rasterbator/
    galerisini gezip örnek bakarsanız daha iyi anlarsınız, ben muğlak anlatmış olabilirim: http://homokaasu.org/rasterbator/gallery.gas

  24. Ersan said,

    Şubat 19, 2009 @ 07:07

    Mühendislerin “sayıların kökeni” kitabı yok ama “Principa Mathematica” sı var efendim. Sir Isaac Newton un kemikleri sızlamasın diye değil de, mezun olmak çoğumuz okumuşuzdur ( 4 dönem calculus alıyoruz )

    bilginize :)

  25. B. Duygu Ozpolat said,

    Şubat 19, 2009 @ 11:00

    Merhaba Ersan,

    Ben de iki dönem Calculus aldım :) Ama bizim calculus kitabımız matematikçi alimlerin yazdığı orjinal metinlerden oluşmuyordu tabi. Darwin’in Türlerin Kökeni kitabının bir çok biyoloji öğrencisi tarafından okunmamasının sebebi de aslında bu kitapta anlatılanların rafine bir şekilde ders kitaplarında bulunması, bir kısım fikirlerin de geçerliliğini yitirmiş olması – o yüzden Türlerin Kökeni’nin ders kitabı olarak okutulmasının pratik olmayışı-. Principia Mathematica için durum böyle midir bilemiyorum tabi :)

  26. Atilla Aktuna said,

    Şubat 20, 2009 @ 01:38

    Matematikçilerin “Sayıların kökeni” diye okudukları bir ders yok, ama Türkçe’de Tübitak Yayınları tarafından yayınlanmış Georges Ifrah’ın -10 cilt- Rakamların Evrensel Tarihi var. (link

    Okudum efendim, mühendisim ;)

  27. Mustafa Yılmaz said,

    Temmuz 28, 2009 @ 06:21

    Merhaba,

    Türlerin Kökeni’ni şu anda Türkçesinden okuyorum. Elimdeki çeviri Sevim Belli’ye ait. (Onur, 6. baskı) İç kapak notunda çeviri Fransızcadan yapılmış ve İngilizcesiyle karşılaştırılmıştır(!) diyor. Birinci baskı Haziran 1970 tarihli imiş.

    Kitabın Türkçesiyle boğuşmaktan helak olmak üzereyim. Çevirinin çok ciddi problemleri var. Öncelikle seçilen kelimelerin bazıları zor anlaşılıyor. Bir çok kavram için parantez içerisinde verilen tanımlar daha tanıdık: örgenlenmiş (organik), yaradılış aykırılıkları (hilkat garibeleri), dizelgelerimde (tablolarımda), eğretili (mecazi) vb. İkinci olarak İngilizce metinde geçen bütün tamlamalar yapı korunarak aynen çevrilmiş. Aslına yakın durmaya çalışılırken ana dili Türkçe olan okura uzak kalınmış. Son olarak enteresan çeviri tercihleri göze çarpıyor. Elimdeki baskının 140. sayfasının hemen başına “Amerika hintlilerinin kalıntıları”ndan bahsedilmiş. Kim acaba bu “hintliler” diyerek orijinal metne baktığımda “ancient Indian ruins in the Southern United States” ifadesini gördüm. Herhalde kızılderilileri kastediyor deyip geçtim.

    Kitabı bu çeviriyle bitirip bitiremeyeceğimi henüz bilmiyorum. Ancak elimden geleni yapıyorum.

    Saygılar

  28. Mustafa Yılmaz said,

    Temmuz 28, 2009 @ 06:23

    Unuttuğum bir husus daha var: bu baskıda herhangi bir resme ya da çizime rastlamadım.

  29. Düygü said,

    Temmuz 28, 2009 @ 06:37

    Mustafa Bey, çok zorlu bir çeviriyle karşı karşıyasınız belli ki. Kolay gelsin!

  30. fanfan said,

    Mart 22, 2011 @ 01:49

    duyguu bu kitabı verme.. verme sakın.. tozlu raflara terk etme onu. ona senden daha iyi yar olmaz :)

  31. Sezgin said,

    Aralık 20, 2011 @ 13:17

    Ben de kitabın en uygun çevirisini arıyorum. Orjinalinde eğer çizimler varsa çevirilerde olmaması çok kötü bir durum. Araştırdığım kadarıyla değişik çeviriler değişik uzunlukta. Hiç sansürlenmemiş ya da kısaltılmamış temiz bir çeviri bulabilsem süper olurdu. Bir de kitabın ilk basımından sonra 4-5 kez daha, çeşitli ekleme çıkarma ve düzenlemelerle Darwin tarafından tekrar yazıldığı ve basıma gittiği biliniyor. Son basımlara doğru Darwin’in baskılar yüzünden bazı fikirleri yumuşattığı ve bazı bölümleri çıkardığını da bir kaç yerde okudum. Bu yüzden bu çevirilerin kitabın ilk halini mi son halini mi referans aldığını bilmek de önemli bence. İmkan olsa da tüm basımların Türkçe’ye ayrı ayrı çevrimleri yapılmış olsa… Hayal tabii… Uzun lafın kısası şu an için hangi yayınevi ve çevirmen seçilmeli sizce?

  32. Dicle said,

    Şubat 1, 2012 @ 20:56

    Duygu Hanım, “Seksüel Seçme” adlı kitap için şöyle demişsiniz: “Seksüel Seçme – Charles Darwin (Malesef başlığa bakıp kitabın çevirisi hakkında önyargılara vardım. İlaç prospektüsü gibi yarı İngilizce değildir çevirisi umuyorum. Zira bu kavramın ["terimin" olmalı] Türkçe’si mevcut: Eşeysel Seçilim)”

    Bu kitabın Öner Ünalan tarafından yapılan çevirisi 1977′de basılmıştır ve piyasada hala bu 1. baskı satılmaktadır. Kitabı başka çeviren olmamış ve başka baskı da yapmamıştır. 35 yıldır aynı baskı satılmaktadır. Düşünün, Türkiye’de Darwin’in kitaplarına ilgi gösterenelrin sayısı ne kadar az…

    “Seksüel” / “Eşeysel” konusuna gelince, kitabı şöyle bir karıştırmış ya da hiç olmazsa “İçindekiler” kısmına göz atmış olsaydınız, çeviride “eşey”, “eşeysel”, vb. sözcüklerin kullanılmış olduğunu görürdünüz. Yıl 1977. Türkçe bugünlere kolay gelmedi… Kitabın çevirisine “Eşeysel Seçme” adını koymayı çevirmen de bilirdi; ancak bildiği bir başka şey daha olmalı…

    “Türlerin Kökeni”nin çeşitli çevirileriyle boğuşan arkadaşlara önerim ise, Evrensel Basım Yayın’dan çıkan Öner Ünalan çevirisini okumaları. Bu çeviri “Türlerin Kökeni”nin ilk (kitabın ilk baskısından 111 yıl sonra) ve İngilizce aslından (Almancasıyla da karşılaştırılarak yapılan) Türkçe çevirisidir ve zaman içinde, Türkçenin gelişmesine uygun olarak çevirmen tarafından dili her baskıda yenilenmiştir.

    Çeviri ilk kez 1970′te Sol Yayınları tarafından (1 kez), sonra 1976-1996 arasında Onur Yayınları tarafından (4 kez) basılmıştır. Daha sonra Öner Ünalan çevirisini Evrensel Basım Yayın’a bastırmaya başlamıştır. Onur Yayınları ise Sevim Belli’nin Fransızcadan yaptığı çeviriyi (2. el çeviri) basmaya başlamıştır. Arkadaşların çeviri dilinde zorlanmalarının nedenlerinden biri de budur; kitap, İngilizceden Fransızcaya, Fransızcadan da Türkçeye çevrilmiştir. Tavşanın suyunun suyu hikayesi…

    Öner Ünalan dikkate değer, titiz bir çevirmendir. Darwin’in en önemli 3 yapıtını (“Türlerin Kökeni”, “İnsanın Türeyişi”, “Seksüel Seçme”) Türkçeye kazandıran kişidir. Einstein-Infeld’in “Fiziğin Evrimi”ni, Marx’ın “Matematiksel Elyazmaları”nı da gene o çevirmiştir. Kendisi aynı zamanda dilcidir. Dil üzerine kitapları (örneğin “Dil ve Politika”) ve dergilerde yayınlanmış çok sayıda yazısı vardır. Aynı zamanda edebiyatçıdır. Hikaye dalında 1965 Yunus Nadi Armağanı 1.’lik ödülünü kazanmıştır. Dahası, “Darwin Ne Yaptı?” adında bir kitabı da vardır. Kısaca, Türkçeye ve çevirdiği konulara hakim bir çevirmendir. İnternetten hakkında bilgi edinilebilir.

    Mustafa Yılmaz arkadaş, “Türlerin Kökeni”nde çizime rastlamadığını söylüyor. Darwin bu kitabına çizim koymamıştır. “İnsanın Türeyişi” ve “Seksüel Seçme”de ise çizimler vardır.

    Sevgin arkadaş ise keşke Türlerin Kökeni’nin “basımlarının Türkçe’ye ayrı ayrı çevrimleri yapılmış olsa” diyor. “Türlerin Kökeni’nin ilk baskısı 1859′da yapılmıştır. Kitap Darwin’in sağlığıda 6 kez basılmıştır: 2. baskı, 1860; 3. baskı, 1861; 4. baskı, 1866; 5. baskı, 1869 ve 6. baskı, 1872. Darwin,1872′ye dek düzeltme ve eklemelerle kitabını sürekli gelişmiştir ve kurama yönelik eleştirileri de kitabında yanıtlamaya çalışmıştır. Bütün bu baskıların ayrı ayrı çevirilerinin yapılıp basılması olacak iş değildir. Çevirmeye gerek olmadığı halde, bu eski baskıların İngilizce baskıları da yapılmamaktadır. Bu konuda (Darwin’in kitabını nasıl oluşturduğu ve geliştirdiği konusunda) araştırma yapmak isteyen kişinin İngilizce öğrenmesi daha doğru olur. Tabii, kitabın sıraladığım bütün baskılarını edinmek de sorun olabilir.

    Gene Sezgin arkadaş şöyle demiş: “Araştırdığım kadarıyla değişik çeviriler değişik uzunlukta. Hiç sansürlenmemiş ya da kısaltılmamış temiz bir çeviri bulabilsem süper olurdu.” Ayrı yayınevlerinin baskılarının farklı uzunlukta (“sayfa sayısı” demek istiyorum) olması, sayfa boyutundan, kullanılan harf karakterinden, punto büyüklüğünden (10 pt, 12 pt, vb.) ve sayfa düzenlemesinden kaynaklanmaktadır. Elimde, “Türlerin Kökeni”nin farklı yayınevlerince basılan bütün Türkçe çevirileri var ve bunların hiçbirinde “sansür”e rastlamadım. Kitabın ayrı yayınevleri tarafından basılan İnglizceleri de, gene aynı nedenle, farklı uzunluktadır.

    Saygılarımla. (2 Şubat 2012)

  33. B. Duygu Özpolat said,

    Şubat 1, 2012 @ 22:23

    Dicle Hanım,

    Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkürler. Bunca bilgiyi okurken “keşke bir de bu agresif tavırla yazılmasaydı” demeden edemedim. Zaten benim alıntıladığınız sözlerimde açık bir şekilde kitabın içini görmediğimi sadece başlığına bakarak bir önyargıya vardığımı ben kendim itiraf ediyorum. Ama her nasılsa burada bir sürü kişi tarafından kötü niyetle yazılmamış olan her şeyi saldırı olarak algılamış olduğunuz hissine kapıldım (belki ben yanlış bir hisse kapılmış olabilirim, öyleyse problem yok). Ne gereği var? Belli ki okurların hemfikir olduğu bir durum var, o da bu kitapların Türkçe çevirilerinin zor okunduğu. Çevirmen çok yetkin bir kimse olabilir, elinden geleni yapmış olabilir. Çeviri eski olabilir vesaire… Kimse taş atacak bir suçlu aramıyor (dolayısıyla size veya tanıdığınız kişilere saldırılmış gibi hissetmenize gerek yok zannediyorum), ortada bir problem var ve bu dile getiriliyor. Demek ki bir şekilde, kitaplara çok emek harcanmış olsa da, her baskıda yeniden gözden geçirilmiş olsa da okur memnun kalmıyor. Bu gerçeği kabullenip, belki de kitabın satmayışını yeni baskılar yapamayışını bu açıdan değerlendirmek lazım.

    Özetle, böyle sanki ayrı tarafların kavgacılarıymışız gibi tavır almak üzücü, problemleri kabullenip birlikte çözmek mümkün mü diye düşünmek belki daha güzel olurdu.

    Selamlar.

    Duygu

  34. Dicle said,

    Şubat 2, 2012 @ 22:52

    Duygu Hanım, yazdıklarımı “aggressive” olarak algılamanıza üzüldüm; tutumumu “girişken, atılgan” diye değerlendirmenizi tercih ederim. Niyetim sizi ya da buraya yazmış olan arkadaşları incitmek değildi. Böyle algılandıysam, kusur bende de olmalı. Lütfen, kusuruma bakmayın.

    Türkiye’de olumlu işler kolay yapılmıyor. Düşünün, Darwin’in temel kitabı Türlerin Kökeni (1859) Türkçede ancak 111 yıl sonra (1970) çevrilip basılabiliyor. Türkiye’de Darwin’le ilgili sorun politiktir. Sorunu inançla ilişkilendirmek, evrim kuramının ülkemizde yerleşmesi yolunda çaba harcayanaları çıkmaza sürükler. 2009 Darwin Yılı’nda Darwin halkın gündemine gelebildi mi? Ne yazık ki, hayır. “Yeterince değil”, bile diyemeyiz.

    Seksüel Seçme’nin ilk baskısının (1977) hala piyasada olması konusuna gelince, bunun çevirideki sorunlara ilgisi yoktur. Özenli bir çeviridir. Nedenini siz gayet güzel izah etmişsiniz: “Darwin’in Türlerin Kökeni kitabının bir çok biyoloji öğrencisi tarafından okunmamasının sebebi de aslında bu kitapta anlatılanların rafine bir şekilde ders kitaplarında bulunması, bir kısım fikirlerin de geçerliliğini yitirmiş olması – o yüzden Türlerin Kökeni’nin ders kitabı olarak okutulmasının pratik olmayışı.”

    Bu ise eğitim sistemimizle ilgili. “Pratik olmayışı” demişsiniz ya, bir biyoloji öğrencisinin öğrenimine “pratik” bakımdan yaklaşmasının adı pragmacılıktır. Bu öğreti de, Amerikan felsefesinin felsefeye biricik armağanıdır. Bu sözlerim kesinlikle size ya da buraya yazan arkadaşlara değil. Amacım başka.

    Bakın, siz Darwin’in eski bir kitabının İngilizce baskısı karşısında nasıl heyecana kapılmışsınız; ama kaç kişi sizin gibi? Kaç biyoloji öğrencisi, hatta akademisyen Darwin kadar meraklı ve heyecanlı? Darwin’i okuyup okumamaya “pratik” bakımdan yaklaşmak, kişiye çok şey kaybettirir. Darwin gibi büyük bir bilimci neleri araştırmış, neler düşünmüş, nelerin üzerinde durmuş ya da durmamış, teorisini nasıl kurmuş, nasıl ifade etmiş, vb. Bunlar çok önemli ve ancak Darwin’den, Darwin okunarak öğrenilebilecek şeyler.

    Başka bir örnek vereyim: Mısır hiyerogliflerini okuyan Champollion’dur. Onun, Milli Kütüphane’de 1828 baskılı (ilk baskı) en önemli kitabı bulunuyor (Fransızca). Bu kitaba Türkiye’de acaba kaç arkelolog, dilbilimci, üniversite öğrencisi, entellektüel, … ya da sıradan insan merak edip bakmıştır, dersiniz? Kaç kişi sizin Darwin’in kitabının eski bir baskısı karşısında duyduğunuza benzer bir heyecan duymuştur, dersiniz?

    Yukarıda bir arkadaş “Principia Mathematica”yı anmış. Bu adla anılan kitap Russell ve Whitehead’in çok ünlü ve önemli matematiksel mantık kitabıdır (sanırım 1910′da basılmış). Newton’un kitabı ise yalnızca “Principia” diye anılır ve tam adı “Philosophia Naturalis Principia Mathematica”dır.

    Bu kitap üniversitelerde okutulmaz ve okutulamaz. Kitaptaki notasyon da bugünkünden farklıdır (belki günümüz notasyonuyla basılmış örnekleri de vardır, ki olmalı); bugün esas olarak Leibnitz’in notasyonunu kullanılmaktadır. Calculus’u bulan ya da kuran bir adam yoktur; ama Newton ve Leibnitz’le başladığı söylenebilir. Bu ikisinin çekişmesi İngiltere-Almanya ilişkilerine de yansımıştır. Mühendislerin yararlandığı Calculus elkitapları (handbook) vardır. Bunların ilklerinden biri G. S. Carr’ın, yanlış anımsamıyorsam 1903 baskılı kitabıdır. Bu kitap ODTÜ Kütüphanesi’nde vardır ve 1970 baskılıdır. Kitabı şunun için sözkonusu ediyorum: Carr’ın kitabı, ünlü matematikçi Ramanujan’ın yoksul bir Hintli yaşantısı sürdürürken matematik öğrendiği kitaptır. Bildiği hemen herşeyi bu kitaptan öğrenmiş ve matematikte yaratıcı olmuştur. Acaba ODTÜ Kütüphanesi’nde bu kitabı eline alan kaç kişide, kitaba karşı sırf bu nedenle bir merak uyanmıştır? (Heyecanı bir yana bırakıyorum.) Hemen her zaman bir kişi bulunur.

    Başka örnekler de verebilirim, ancak zamanım kısıtlı ve epey yazdım. Başa dönersem, işte eğitim sistemimiz merakı, heyecanı, şevki, … törpülüyor, hatta öldürüyor… Ve konuyu özelleştirirsem, biyoloji öğrencilerinin Darwin gibi birinci sınıf bir bilimcinin düşünme ve ifade tarzıyla, araştırıcılığıyla, merak duygusuyla, …, hatta sempatikliğiyle tanışmamış olması ne acı. Ve kimi “değerler”, ancak belirli bir yaşta ve koşulda kazanılabilir.

    Merak, vb. çok önemli, ama bilmek de önemli tabii. Onu da atlamayayım. Örneğin da Vinci “Elyazmaları”na şöyle bir not düşmüştür (anımsadığım kadarıyla yazıyorum): “Neden kimi dalgaların (deniz dalgaları kastediliyor) ötekilerden daha koyu mavi olduğunu araştır.” Kuşkusuz, meraklı bir insan. Ama neyi bilmediğini ya da asıl neyi bilmesi gerektiğini bilmiyor ve sanki denizin niçin mavi olduğunu biliyormuş gibi yazıyor.

    Neyse, sözü uzatmayayım.

    Bir kez daha vurgulamak gereği duyuyorum: Sözlerim kesinlikle size ve buraya yazan arkadaşlara değil. Hep hepsi, genel bir sorundan sözetmeye çalıştım.

    İyi çalışmalar dilerim. (3 Şubat 2011)

  35. Dicle said,

    Şubat 2, 2012 @ 23:09

    Aklımdaydı, eklemeyi unutmuşum: İstisnasız bütün üniversite bölümlerinde, hatta liselerde “bilim felsefesi” okutulmalı. Bu, belki kimi sorunların çözümünde yardımcı olur. Ne yazık ki, ben de okumadım.

  36. berkant said,

    Ekim 26, 2012 @ 19:31

    Onur yayınlarının önceki çevirileri darwin’in ki ile birebir örtüşürken, 2009 ağustos baskısında aynı çeviriyi yayınevi bozmuş ve gudik bir hale getirmiştir. Onur ve Sol yayınları postmodernizmin etksinden olsa gerek, diyalektik terimleri 2006 ve sonrası baskılarda çıkardıkları kitaplarda bozmuştur. örneğin türlerin kökeninde 1995 baskısı olarak “Teorinin Güçlükleri” başlığı bulunur. darwin’in orjinal baskısıda böyledir. ancak ağustos 2009 baskısında yayınevi burayı keyfine göre bozup “değşinimler yoluyla türemenin zorlukları” diye değiştirmiş. gerçekten okurken önceki baskılar büyük bir haz verirken, bunları okumaya çalışmak itici geliyor, bir yapaylık ve üstünde revizyon kendisini çok net şekilde belli ediyor. bu nedenle postmodernitenin yürürlüğe girdiği 2006-2012 arası sol ve onur yayınlarından hiç bir kitabı satın almayın derim.

  37. Doruk said,

    Ekim 28, 2013 @ 23:15

    Türlerin Kökeni’nin bir çevirisini satın aldım. Sevim Belli diye biri çevirmiş Onur Yayınları basmış. Açık söyleyeyim kitabı aldığıma pişman oldum. Mesela 660. sayfada deniyor ki: “Bu yasalar, en geniş anlamlarında alındıklarında, büyüme yasasıdır ve üreme yasasıdır, soyaçekim yasasıdır ki hemen hemen üreme yasasını da içerir…” diye devam ediyor. Yani çeviriye göre soyaçekim yasası, üreme yasasını hemen hemen içeriyormuş. Bu ifade orjinalinde şöyle: “Inheritance which is almost implied by reproduction …” Yani ifadenin orjinalinde, çeviridekinin tam tersi söyleniyor. Bu kabul edilebilecek bir hata değil. Böyle bilgi yanlışı içeren çevirilerden uzak durmak şart. Hadi diyelim çeviren biyolojiden hiç anlamıyor, 140. sayfada geçen “Amerika hintlilerinin kalıntıları” ne demek Allah aşkına? Orjinal ifade “ancient Indian ruins” şeklinde. Herhalde Azteklekler veya kızılderililer filan kastediliyor. Bu çevirmen bayan Amerika hintlisi diye bir şey olmadığını bilmiyor mu acaba? Zaten kitabın çevirisi Fransızcadan yapılmış. Onu da sonradan gördüm. Türlerin Kökeni’ni İngilizceden çevirecek çevirmen mi bulamadılar insan merak ediyor.

  38. Biyolokum said,

    Ekim 29, 2013 @ 03:07

    Doruk çok teşekkürler yorumun için. Böyle kitapların çevirileri ile ilgili problem şu: Hem İngilizcesi hem de uzmanlığı yeterli seviyede olan çevirmen bulmak zor. Yayınevleri de bu kitabın çok satmayacağını bildiklerinden, artık kime denk gelirse, ucuza vesaire çeviriyi yaptırıp kitapları basıyorlar malesef. Yani tamamen ekonomik sebeplerle bu kitapların düzgün çevirileri Türkçe konuşan okurlara ulaşmıyor. Darwin’in dili biraz da ağdalı olduğundan çevirisi iyice zor. Yani özetle evet bu kitabı, yayınevlerinin vereceği cücük kadar paraya adam gibi çevirecek birini bulmak zor.

  39. Meral said,

    Ekim 29, 2013 @ 17:30

    Sayın Duygu Özpolat,

    Sanırım Sevim Belli adını daha önce duymadınız. Mihri Belli’nin eşi olan ve yaşamını Türkiyemizin ve dünyamızın ilerici, aydınlık mücadelesine adamış Sevim hanım ülkemizin en değerli aydın ve çevirmenlerinden birisidir. Türkçe’ye büyük bir çalışkanlıkla inanılmaz sayıda bilimsel ve politik kitap kazandırmış, nesillerin aydınlanmasına büyük katkı sağlamış, varlığından sevinç duyulacak br insandır. Sevim hanımın çevirdiği kitaplar arasında Darwin’in Türlerin Kökeni ve İnsanın Türeyişi kitapları da vardır. Türlerin Kökeni 2005′te, İnsanın Türeyişi 2002′de basılmıştır. Kitapları, bilimsel kitaplar basma misyonunu üstlenmiş, yayıncılığımızın yüz aklarından olan Onur Yayınları basmıştır. Kitaplar Fransızca’dan çevrilmiş olmakla birlikte, çeviri İngilizce orjinal metinle karşılaştırılarak yayınlanmıştır… Sevim hanım bugün 88 yaşında olmasına rağmen, inanılmaz bir çalışkanlıkla ilerici mücadelesini sürdürmeketdir. Saygılarımla.

  40. Doruk said,

    Ekim 29, 2013 @ 20:56

    Meral hanım burada kimse Sevim Belli’yi eleştirmiyor. Kendisi çok değerli bir çevirmen olabilir. Ben sadece Sevim Belli’nin Türlerin Kökeni çevirisindeki bazı hatalara işaret ettim. Aslında çeviride yazdıklarım haricinde başka hatalar da var. Hepsini buraya yazmak manasız. İsteyen kitabın orjinaliyle (İnglizce) karşılaştırabilir. Çevirideki hatalar belki de, sanmıyorum fakat çevirmenden değil, metnin Fransızcasındaki hatalardan kaynaklanıyordur. Bilemeyeceğim. Bir çeviride hatalar varsa, onları tespit edip söylemek hata mıdır? Sevim Belli çok iyi Fransızca biliyor olabilir fakat Duygu hanımın söylediği gibi Türlerin Kökeni gibi bir eser için hem İngilizcesi hem de uzmanlığı yeterli seviyede olan çevirmen bulmak lazımdır.

  41. Biyolokum said,

    Ekim 30, 2013 @ 09:47

    Doruk’a katılıyorum. Sevim Belli’nin muhteşem bir insan olması (sözünüze güveniyor ve bundan şüphe dahi duymuyorum), kendisini bir anda Biyoloji alanının en kolay anlaşıldığı sanılan ama en çok yanlış anlaşılan konusunda, yani evrim hakkında uzman yapmıyor ne yazık ki. Genel bir probleme işaret ediyoruz.

    Kontrolü yapılmış olduğu halde hatalar içerdiği açık. Demek ki sürecin işleyişinde bir problem var. Bu sürecin hasbelkader parçası olmuş şahane insanlar adına alınganlık yapmak yerine, bozuk işleyen süreci nasıl düzeltiriz diye tartışmak daha faydalı değil mi? (Retorik)

  42. serdar said,

    Kasım 8, 2013 @ 16:39

    Onur Yayınevi’nden çıkan kitap ben de vardı. Vardı diyorum zira bir arkadaş almıştı bir daha da geri gelmedi:) Açıkçası kitabın hepsini okumamış/okuyamamıştım, zira tercümede problemler vardı. Duygu’nun da dediği gibi Darwin’in dili zaten ağdalı, buna bir de tercüme hataları eklenince okumak iyice zor oluyor. İtiraf edeyim orjinalinden okumak da bana zahmetli geldi. Zaten anadili İngilizce olan şahısların bile uzmanlığı yoksa zorlanarak okuyacağı bir kitap. Hem konuya hem de terminolojiye aşina olmak lazım. Kısaca Türlerin Kökeni’ni tercüme etmek o kadar kolay değil. Piyasada başka tercümeler de var fakat hangisini tercih edeceğime karar veremedim. Şöyle keyifle okunacak bir tercüme varsa paylaşırsanız memnun olurum. Sevgiler,

  43. Sema said,

    Ocak 12, 2014 @ 04:01

    Bazı şahıslar Sevim Belli’nin Türlerin Kökeni tercümesindeki “Amerika hintlileri” ifadesinin hatalı olduğunu yazmış. Keşke bu hususta biraz araştırma yapmış olsaydılar, zira ifade hatalı değildir. Mesela tabiat tarihçisi ve paleontolog Henri-V. Vallois’in “İnsan Irkları” isimli kitabında (Prof. Dr. Seniha Tunakan tercüme etmiş, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi 1975′te yayınlamış) “Amerika yerlileri (Amérindies)” diye bir bölüm var. Burada şöyle deniyor: “Karışıklığı önlemek için antropolojistler kendi kendini yeter derecede açıklayan Amerika Hindileri (Amérindies) terimini meydana getirmişlerdir. Bu terim Eskimolar hariç bütün Amerika yerlilerini içine almaktadır.” (s. 61) Yani Sevim Belli’nin tercümesi hatalı değildir; sadece itiraz eden şahıslar “Amerika Hintlileri” (Amerika Hindileri) teriminden habersizdirler. Lütfen, eleştirmeden önce araştıralım.

  44. Doruk said,

    Ocak 23, 2014 @ 10:11

    Sema hanım,

    Bölüm başlığı “Amerika yerlileri (Amérindies)” olduğuna göre, “Amérindies” için Amerika Hindileri/Hintlileri ifadesi en azından Türkçede pek uygun görülmemiş anlaşılan. Dikkatinizi çekmek istedim.

RSS feed for comments on this post · TrackBack URI

Yorum yapın