Simit de yaparım kariyer de!
Caaaanım okurlar… Biliyorum son zamanlarda doktora başvurusu, akademik hayata atılma derdi ile aklını bozmuşlara öğütler filan derken bu konularla hiç ilgilenmeyen bir kısmınız “eee bu Biyolokum da çok oldu ama” diyerek beni kalbinizden silmek üzereydiniz. Ama durun. Beni sevmekte ne kadar haklı olduğunuzu hatırlatmak için size simit yaptım!
Her zamanki gibi çok yoğunum, fakat bu aralar labda üzerinde çalıştığım projemin meyvelerini toplamaya ve makalesini bilimsel bir mecmüeeaaağğda yayınlamak üzere yazmaya başladım. Bunun ne kadar kafa yorucu bir şey olduğunu ancak yaşayan bilir (tez yazdıysanız hayatınızın bir döneminde o şekil bir tat bir doku). Beni bu yoğunluklar içinde en dinlendiren ve bana en keyif veren şeylerden biri yemek yapmak, daha önce denemediğim tarifleri denemek, özellikle de Türk mutfağından klasikleri icra etmek. Nitekim geçen cuma evimize bir miktar arkadaşımızı davet ettik. Ev arkadaşımız Amanda ile yaptığımız koca bir tencere zeytinyağlı yaprak sarmasını hepbirlikte yedik. (Amanda da az değil. Geçenlerde kendi kendine patlıcan kebabı pişirdi bize! Kendisi hakkında sayfalarca blog yazısını hakeden nefis bir şahsiyet, ama İnternet’te afişe olmayı sevmiyor, Facebook’u bile yok inanbiliyor mısınıııııığğğz?) Her neyse.
ABD’deki 4 sene sonunda bünyemde daha bir kuvvetle nükseden “gurbet acısı, memleket hasreti” önce “anam ilen deyzemi özleyip kendileri ile rüyalarda buluşmak” şeklinde, son birkaç gündür de “Ankara simidi krizi” olarak başgösterdi.
Bugün Google’a “Ankara simidi” yazıp resimlerine bakınca “Böyle gitmez bu, simit yapıyorum ulen!” diyerek kolları sıvadım. Evcini’nden bulduğum şu tarif hayatımı kurtardı. Yemek yapmak bana laboratuvarda deney yapmak gibi geliyor. Tarifte değiştirdiğim herhangi bir malzemenin ya da işlemin notunu almazsam sonradan çok pişman oluyorum. (Zira bir standart yakalamak, “çalışan” bir deneyi tekrarlayabilmek için her ayrıntıyı yazmak gerekir). Bir sincap gibi ciddiye alıyorum, yemek yapmayı (ve yaşamayı)…
Sonuç: SİMİTLERİM NEFİS OLDU!
Evcini’ndeki 1 kg unlu tarifi yarıya düşürdüm. ABD’de yaşayanlar kullandığım malzemeleri görebilsinler, Türkiye’dekiler de nasıl yaptığımı öğrenmek isterlerse diye Meren Bey’i yerinden kaldırdım ve bu şanlı günün fotoğraflarını çekmesini rica ettim (“simit yedirmeyeceğim” tehdidi üzerine karşı koyamadı :) İşte çok özel görüntüleri ile Biyolokum ve simitleri:
Evcini’nin tarifinde protein oranı yüksek ekmeklik un diyordu. Bu unun protein oranı diğer unların paketlerinde yazana göre sadece biraz fazlaydı, gittiğim markette başka seçenek olmadığından, bu da ambalajından görüldüğü kadarıyla “madalyası verilmiş” bir un olduğundan kaderime razı oldum. Maya ise yine marketteki tek seçenek RapidRise kuru maya idi. Pekmez için başka bir markete gitmem gerekecekti, trafik var gibiydi, onun yerine evdeki “maple syrup”tan kullanmaya karar verdim (Evcini de bunu alternatif olarak önermiş zaten).
Başlıyoruz… “Psimilllaaaa”
Yemek defteri sahibi bir insanım evet. Laboratuvarda da defter tutarız ki biz. Ayrıca genlerimde var bu tip şeyleri not almak, buzlukta dondurduğu her şeyin üzerine hangi tarihte nereden alınmış, sarma yaprağı ise nereden toplanmış, ince mi kalın mı, etli için mi zeytinyağlı için mi… gibi bilgileri yazan Aysel Arlı’nın torunuyum!
500 gram un 3 bardaktan biraz fazla ediyormuş. (Google’a sordum Cleaveland dedi).
“Un tamam, sırada ne var? 15 gram tuz. İyi ama tartı yok evde, laba mı gidiyim bunu ölçmek için şimdi, hayret bişi yaaa…”
İtiraf ediyorum, “15 gram tuz kaç çay kaşığı” diye de Google’a sorduğumun ve kendisinin bana “Cleaveland” filan demediğinin, hiçbir cevap vermediğinin resmidir bu. Eğer tesadüfen birinizin bloguna bu arama ile gelmişsem bana gülüp geçiniz.
Size yemek yapmayı ve hayatı ne kadar ciddiye aldığımı söylediğimde şaka sanmıştınız değil mi? Bakınız, arkadaki çam ağacına rağmen ben burada “15 gram tuzun kaç tatlı kaşığı olduğunu bulmak için acaba NaCl’nin molekül ağırlığından yola çıkarak hacim hesabı yapsam, ama tatlı kaşığına sığan tuz hacmi nedir ki şimdi?” diye düşünüyorum. Neyse ki hemen ardından “kendine güven Düygü, göz kararı koy tuzu gitsin” diyeceğim. (Nitekim turnayı gözünden de vuracek, enfes bir simit eseri ortaya koyacağım).
Bakınız tuzla ilgili o tarihi karar anı. O “yüreğinin götürdüğü yere gidiş”. Eşittir: 500 gram una 3 tatlı kaşığı tuz efenim. :)
Mayayı sıcak suda eriteceğiz. Ama önce bir pakette kaç gram varmış, 7 gram varmış, Evcininin tarifi “instant maya ise 3.3 gram kullanın” diyor, bu da RapidRaise maya. Ne yalan söyleyeyim maya konusunda hiç tecrübeli değilim ama içimden bir ses “paketin yarısını kullan, 3.5 gram’da anlaşalım” diyor. Bu içses baya işe yarıyormuştu. Labda da böyle mi yapsam bundan sonra?
Hamurumuz yavaş yavaş şekilleniyor.
Tarif, hamuru 15-20 dakika yoğurmak gerektiğini söylüyor. Ben 12 dakika dayanabildim, ama baya güzel yoğurduğumu hissettim, güzel kıvama geldi o yüzden daha fazla yoğurmadım. Oldukça sert bir hamur olduğundan biraz yorucu. Simit fırınları daha büyük miktarları nasıl yoğuruyor merak ettim doğrusu.
Araya doktoracı öğütleri sıkıştırabilir miyim sevgili okur, ne olur bitanecik! Genç kardeşlerim, bakınız böyle azimle devam edeceksiniz labda da deneylere. 20 dakika (ya da kıvama gelene kadar) yoğur diyorsa, öyle yoğrulacak o DNA’lar.
Yoğurduktan sonra hamuru sıcak bir ortamda leğenin üzerine ıslak havlu örterek 1 saat mayalandırdım. Mayalanan hamurun yumuşaklığına bayılıyorum! :) O sırada “maple syrup” ile susamı hazırladım. (1 ölçü şurup, 1 ölçü su). Şansıma evdeki susam kavrulmuş bir susam idi. (Kavrulmamış kullanırsanız, simitler fırında pek çabuk piştiğinden susamların kızarmaya vakti olmayabilir!)
“Merhaba, ben muhteşem simit hamuru, az önce mayalandım, göreve hazırım”.
Simitleri yuvarlamaya başlıyoruz. Bu sırada Meren (ki kendisi garip bilgilere vakıf, ayaklı bir Google, bir öperlö, bir teyp) bir yandan fotoğraf çekerken bir yandan da “simitçiler hamuru incecik yuvarlarlar, o zaten fırında baya bi kabarıcak” dedi. İyi de oldu, ben yoksa biraz daha kalın halkalar yapacaktım.
Çıbıkh
Tepsiye rahat sığmaları için normal simitten daha ufak halkalar yaptım.
Bu halkaların bir kısmı özellikle şuruba batırdıktan sonra o kadar eciş bücüş bir hal aldılar ki, bu aşamada biraz moralim bozuldu. Ama meğersem pişince bu yampiriler kaybolacak, o kadar da belli olmayacakmıştı. Rilaks!
Simitleri şuruba batırıp 3-4 dakika tepside beklettikten sonra susama buluyoruz.
Fırında pişmekte ve az sonra bizleri dünyanın en mutlu insanları yapacak olan minik simitlerim!
İşte piştiler! 20 dakika kadar 430 fahrenheit derecede (220 celcius) pişirdim. Sürekli takip ettim. Dışı Ankara simidi gibi kararsın diye bekleseymişim içi çok kuruyacakmış. Hafif kızarmış göründüklerinde bir tanesini çıkarıp baktım, içi filan tam kıvama gelmişti. Hepsini çıkardım daha fazla beklemeden. Sanırım pekmez yerine maple syrup kullanınca, ya da fırın odun fırını olmadığından dışı gerçek Ankara simidi gibi kızarmadı. Ama tadı aynen Ankara simidi gibiydi. Lö leziz! Lö manyifique!
Simit heyecanına kapılan Meren, tabağın fotoğrafını ikram anında değil, yiyeceklerde diş izleri bırakıldıktan sonra çekiverdi.
Bu arada simidi tek başımıza yemenin tadı çıkmayacağından Tümay’ı ve bir arkadaşını çağırdık. Gelirken pek güzel beyaz peyniri de onlar getirdiler. Tümay’ın arkadaşı yabancı olduğundan muhtemelen bu kadar basit bir yiyecek için ettiğimiz tantanayı garipsemiştir, ama o da “ooohhh çok lezzetli, hmmm, nam nam” diyerek yedi sağolsun :)
Simitler ve anneler pek bir özleniyor uzaklarda. Bir de ODTÜ’nün çimenleri…
Işık Örsel İmir said,
Aralık 23, 2009 @ 03:20
Merhaba Duygu,
Meren’in blogunu takip eden bir kişiyim ve Ankara Simidi lafını görünce fb’da hemen atladım:) şehrinden uzakta, İzmir’de yaşayan fanatik bir Ankaralı olarak. Çok tatlı anlatmışsın ve özendim resmen, ben de denemeyi düşünüyorum.
Afiyetler olsun size de :)
ps : fotoğraflar da ayrıca tat katmış, söylemeden gitmeyeyim.
Sinan AYHAN said,
Aralık 23, 2009 @ 04:09
“Sısamlı Simit” deneyi olarak da bakabilir miyiz buna. Deneyin sonuçları bilem yayınlanmış. Salatalık, beyaz peynir, zeytin… Krem peynir mi bılaşmış olan yoksa tereyağı mı o?
riemann said,
Aralık 23, 2009 @ 05:01
dostum lan ellerine sağlık da, içimdeki matematiksel pedant çok pis çemkirdi sana burda, nasıl heseplanamaz o 15 gr tuz?
elinde 7 gramlık maya var mı (paket hariç)? var. aradığın ağırlık 15 mi? 15. (bu noktada alarm vermeli aritmetikten sorumlu beyin lobun, 7 kere 2 14 hesabı). o an hemen bi cetvel bulacaktın (cetveli yoksa simit falan yememeli zaten bi insan bence), masanın kenarına cetveli koyacaktın, ucuna da (boşlukta duran ucuna) 7 gramlık maya paketini koyacaktın. hangi noktada (kaçıncı santimetrede) düşmekle düşmemek arasında gidip gidip geldiğini not alacaktın. sonra mayayı bi tarafa boşaltıp, boş maya paketine çeşitli miktarlarda tuz koyarak paketin, hangi tuz miktarıyla o not ettiğin noktada dengelendiğini hesaplayacaktın ve 7 gr tuzu elde etçektin. sonra aynı işlemi ister tekrar ederek ister “7 gr=kaç çay kaşığı” denklemini çözerek ikinci 7 gr’ı elde etçektin (elinde iki maya paketi varsa direk 14′ü bulacaktın). eh kalan 1 gr’ı da ister göz kararı koy ister daha çılgın denklemler kurayım sana:))
asıl challenge 3.3 gram mayayı denkleştirmek, onu da okura ödev olarak bırakıyorum, soracam bunları sınavda..
yok ki said,
Aralık 23, 2009 @ 09:17
Ben de FF’den hevesle bu sabah gittim %12 protein iceren un aradim. Bulabildigim unun proteini %7 idi, onu aldim. Senin de tarifinden faydalanarak bu aksam hevesimi giderme niyetindeyim :)
tumay said,
Aralık 23, 2009 @ 09:44
ay ben bu hikayede simit yiyici olan arkadasim. pek de guzel nolmustu. hatta anneme bu blog un adresini vericem sanirsam. okusun sevinsin ac kalmiyoruz buralarda, nitekim duygu bizleri doyuruyo diye.. :)
şükran tunur said,
Aralık 23, 2009 @ 10:12
Hayranlıkla okudum.Bunca yıllık ev kadınıyım sözüm ona iyi yemek yapmakla tanınırım.HAYATIMDA BÖYLESİNE ÖZLEMLE MİZAHLA YOĞRULMUŞ NEFİS BİRŞEY PİŞİRMEDİM.Ellerine yüreğine sağlık afiyet olsun.
gulusybn said,
Aralık 23, 2009 @ 10:39
mmm.. adim adim, fotograf fotograf simit tarifi.. kolay gorunuyor artik gozume, belki bu tarifle ben de denerim simit yapmayi, simit yapip paylasan ellerine saglik,,
ahmet zehir said,
Aralık 23, 2009 @ 11:45
oncelikle, benim ardimdan yemek alaninda yaptiginiz bu atilimlari, benim yoklugumda cektiginiz sikintilari giderme, gourme yemeklerin eksikligini yok etme cabasi olarak yorumladigimi belirtmek istiyorum. sonrasinda, “ben ordayken aklin nerdeydi, pogacadan baska bisey yapmadin bana, askol duygu” demek istiyorum. simit bu kadar kolay yapilan bir yemek ise, hergun simit yapalim o zaman. hamurunu cok cok yapip, sonra ufak parcalar halinda dondurmak mumkun mudur? sonra bu aliquot’lari cozdurup, halka halka yapmak kolay midir? bunu da bi ara arastirip, fotograflarsaniz cok sevinirim hani. hadi bitti. optum.
annecik said,
Aralık 23, 2009 @ 11:58
benim kızım simit de yapar kariyerdee….o kimin kızı kimin torunu..canım yavrum ellerine sağlık..bu arada ananen yine yapraklrın üzerine tarih-bahçemin yapragı-et sarmalık/sarma aşılık/zeytinyağlı diye yazmış..canım yaa…..merenim de harikalar yaratmış fotoğraflarıyla..aynı zamanda eminim “odun kesenin hıh deyicisi” görevini de titizlikle yapmıştır he hee….
b. said,
Aralık 23, 2009 @ 14:48
Cok guzel gounuyor, kesinlikle deneyecegim! Bir de ODTU cimlerinde yenen kumpirler ozleniyor :)
Asiye Çelik yıldız said,
Aralık 23, 2009 @ 17:27
Canlarım benim yaa, Bu ne güzel yorumlu bir tarifti böyle bunca yemek tarifi okudum hiç böylesine harika tarife rastlamadım. Yeni tariflerini sabırla bekleyeceğim. merenide güzel çekimlerinden dolayı tebrik ediyorum. ikinizide öpüyorum.
Düygü said,
Aralık 23, 2009 @ 19:54
Herkese teşekkür ederim :)
@Sinan: Evet sısamlı simit deneyimizde krem peynir de vazgeçilmezdir :)
@riemann, ülen ohoooo, 15 gram tuz için… Ama yöntem süper, önce mayanın miktarına bak tuzu ordan tahmin et diceksin sandım, hacimden olmaz hacı, molekül ağırlığı farklı bunların diyecektim. Ama sen meğersem Bilim ve Teknik Dergisi’nin arkasındaki sorulara cevaplar cinsinden bir yöntem ile karşımıza çıkmışsın (beklenmesi gerektiği gibi :) Fekat ben yüreyimin götürdüğü yere gitmek istiyorum yemek hususunda :)
@Şükran Tunur teyzeciğim! Ne güzel şeyler demişsiniz çok teşekkür ediyorum! Tümay bana sizin çorba tariflerinizi verdi, onları da deneyeceğim yavaş yavaş :)
@Ahmetçiğim ama o poğaçalar daha güzeldi bu simitlerden üzülme sen. (Dondurup çözdürmek ne güzel olurdu, bu sorunun cevabını bilen var mı ki?)
@annecim, odun kesenin hıh deyicisi lafınla bizi çok güldürdün :)) (Ta gendisi evet :)
meren said,
Aralık 23, 2009 @ 22:38
Sn. Annecik Kayınvalidehanımteyzeciğim, lütfen unutmayınız ki her başarılı oduncunun ardında onun hıh deyicisi vardır. Ben bu vazife ile barıştım, tüm kalbimle icra ediyorum. Benim gibi hıh deyici de zor bulunur hem.
Asiye abla, seni buralarda görmek pek güzel :) Teşekkür ediyorum tebriklerin için.
Sevgi, selam.
“Kriptografi Gördüm”, Wunjo… » FIRAT!!! said,
Aralık 24, 2009 @ 02:34
[...] makale yazması gereken (ve teyzesinin yeğeni olan) bendeniz de, dün akşamı Ankara simidi yapmak sureti ile değerlendirmiştim hatırlarsanız. Bugünümüzün de, okulun bir kıyağı sayesinde uzatmalı [...]
lifetrainee said,
Aralık 28, 2009 @ 11:58
haksızlık ama yaa insanı gaza getiriyor bu simit, işi gücü bırakıp simit yapmalıyııımm :) hainlik bu neyse eline sağlık resimler, motivasyon süper… bu arada iyi seneler :)
elvan said,
Aralık 30, 2009 @ 13:40
merhaba, sayfaniza evcininden ulastim. hamileyken ben de bu simitlerden yapmistim. (aserdigim bi oydu bu uzak diyarlarda) aradan gecen iki sene icerisinde de bebekten dolayi pek firsat bulamamis ve turkiye ziyaretlerinde de bu istegimi fazlasiyla giderdigimden gerek kalmamisti. ama gecen gun yanlislikla burdaki bir arkadasima sokak simidi yapmis oldugumu soyleyince hemen atladi tabii ve bu hafta sonu icin bir piknik ayarlamasi yapildi :)) benden de beklenen pek tabii SIMIT!!! ama yapmayali 2 sene oldugundan bu olculerden kac tane cikar unutmusum. piknik olayi da duyan gelmis duyan gelmis olayina donuseceginden (simitleri duyan atliyor) bi hayli yapmam gerekecek.bu yarim olcuden kac tane ciktigini soyleyebilirsen ona gore ne kadar erken kalkmam gerektigini hesaplicam :) simdiden tesekkurler!!:)
Elvan
Düygü said,
Aralık 30, 2009 @ 13:47
Elvan kolay gelsin şimdiden :)
Ben simitleri normal simit büyüklüğünde yapmadım, daha ufak yaptım. 9 tane filan çıkmıştı sanırım.
ozlem said,
Ocak 9, 2010 @ 19:54
Merhabalar Duygu, Biyolokuma ve Meren’in bloguna nasil ulastim ben de hatirlamiyorum ama iyi ki ulastim, cok keyifle okuyorum. Ben de hem kariyer hem simit yapmazmiyiz bu Dublin ellerinde! :)
aylin said,
Ocak 18, 2010 @ 03:03
Selam Duygu,
gece 3 oldu ama yiyoruz gevreklerimizi, hem de 2 yillik hasretten sonra en sonunda :)
evde susamimiz olmadigi icin acik market aradik, sukur ki bulduk . tarif icin tesekkurler ben gibi beceriksiz birisi bile yapabildi, susamlari bir dahaki sefere iyice kavurmam gerekecek sanirsam ……
ayrica resimler super olmus, nedir bu makine diye sorsak alakasiz olmaz dimi:)
sevgiler
aylin-ozan
Duygu said,
Ocak 18, 2010 @ 11:23
Aylin, afiyet olsun, burada yazılanların işinize yaramasına çok sevindim :)
Fotoğrafları eşim çekti. Profesyonel bir makinası var (Nikon D700). Bu makinanın da çeşit çeşit objektifleri var. Yanlış hatırlamıyorsam burada Nikon 24-70mm f/2.8 objektifi kullanmıştı. (Fakat bunlar, eğer amatör iseniz, gereğinden profesyonel aletler). Yine de gerekli bütün ayrıntıları onun blogundan öğrenebilirsiniz: http://meren.org :)
Bora Yurtören said,
Mart 7, 2010 @ 05:40
Selamlar,
Canı simit isteyince kapının önünden geçen ilk simitçiden alabilen gıcık bir Ankara’lı olarak “simitten uzak kalmak” kavramı bana çok yabancı olsa da yazıyı büyük keyifle okudum. Fotoğrafları çeken eşinize saygı duydum, ya çok doğal bir kabiliyeti var ya da bu işin okulunu okumuş olmalı. Çok başarılı kompozisyonlar hepsi. D700 ise bir Nikon fanatiği olarak hayalimdeki makina zaten.
Bir sonraki simit denemenizde daha başarılı olmak için instant maya yerine mutlaka yaş maya kullanın. Markette bulamazsanız hamurişi yapan bir yerden rica minnet ceviz kadar bir parça kopartabilirseniz 1 kg un için fazla fazla yetecektir. Yaş maya kullandığınızda dinlendirme işi çok daha önemli hale gelir. Dinlendirme süresinin yarısında hamuru az bişey daha yoğurmanızı tavsiye ederim böylece pişerken kabarma daha homojen ve küçük baloncuklar ile olur. Kullanacağınız susamı önceden biraz kavurup rengini daha koyu hale getirebilirsiniz. Yağsız teflon tava bu işe uygundur, çabuk yanar susamlar dikkat edin. Pekmez ise olmazsa olmaz bir malzeme, maple syrup biraz yalan oluyor bence.
Ben de Maple Syrup olayını kıskandım, gel bu simidi bol Ankara’da maple syrup bul bakalım. Kazara bulsan da sıvı altın fiyatına satılır üç kuruşluk şey. Halbuki siz orada simit yaparken biz de burada pancake yapıyoruz arada bir.
B. Duygu Ozpolat said,
Mart 8, 2010 @ 12:33
Bora Bey, önerilerinize çok teşekkür ederim. Bir dahaki simit denememde mutlaka dediğiniz gibi yapacağım.
Fotoğrafları çeken Meren beyefendinin (eşim diye demiyorum) ne kadar yetenekli olduğunu görmek isterseniz onun websitesine ve bloguna bir göz atınız dilerseniz: http://www.meren.org/ ve http://www.meren.org/blog
Son olarak, maple syrup çok ucuz evet ama zaten sağlıksız bir şey, isabet oluyor bence, Türkiyemizin güzel pekmezlerinden tahinlerinden yiyiniz. Buralardaki yiyeceklerin özenilecek hiçbir yanı yok nitekim.
Selamlar…
Selen said,
Mart 11, 2010 @ 02:03
Ben de Evcini’nden simit tarifine bakmak icin geldim ancak itiraf edeyim ki fotograflara bakmaktan tarifi okuyamadim tam olarak sanirim. Ne kadar su kullanmistiniz?
havva said,
Mart 20, 2010 @ 20:07
Thank heavens, I may have found a Simit recipe of my childhood. Matematiginde sorun yasiyorsaniz. google’a conversion tables yazin ve size istediginiz matematiksel olculeri bildiginiz olculere cevirgeler bulursunuz. Tekrar tesekkurler.
Efsun said,
Mayıs 26, 2010 @ 08:23
Duygu biraz önce tesadüfen rastladim sana:) Simit tarifin süper, denemek istiyorum bu aksam, umarim
beceririm:) Ankara özlemim costu valla! Sevgiler
Efsun said,
Haziran 4, 2010 @ 16:36
Duyguuu simitler süper oldu:)
seda said,
Ağustos 19, 2010 @ 03:17
Fotografli tarif super olmus, izlerken ve okurken kendi simit macerami hatirladim.
Ne acayip, asagi yukari ayni donemlerde, ayni simit hasretiyle yanip tutusurken ve hatta “Turkiye’ye giden gelen yok mu Allah rizasi icin bi simit getirin be yav” diye etrafta dolanirken, yine ayni kaynaktan (Evcini) bu tarifi bulmus, bulur bulmaz da acele kendimi sokaga atip un, maya, maple syrup vs’yi toparlayip bir cirpida tarifi uygulamistim:) Sonuc tabi ki superdi! Sicak sicak simitleri firindan cikartip, beyaz peynir ve cay esliginde mideye indirdigim anin tarifi yok!!
Sanirim bu aksam evde yine simit partisi yapacagim, zira insanin istahi kabariyor bu fotolara baktikca:)
marooned said,
Ağustos 27, 2010 @ 09:38
Selam Düygü :)
Harika bir tarif şekli olmuş. Pek şeker anlatmışsın. Şu, şuruba batırıp 3-4 dk bekleme olayına biraz takıldım ben. Şurubun içinde beklemesi gerekiyor diye bir kırıntı var beynimin içinde. Qatar’da ki ansanlar ekmek bile yapamıyorlar ben iyiden iyiye çıldırmak üzereyim. hemen bu tarife yönelicem. Bakalım ben şurupta bekleticem. fark ne olucak görücez :)
Teşekkürler şeker, eline sağlık.
murat said,
Ağustos 27, 2010 @ 17:09
brezilya sao pauloda birkaş ay kaldıktan sonra bişiyleri özlemeye başlamıştım…ama simiti hep özlemiştim tabi…burda kalacağım uzun yılları düşünerek artık bunu bi şekilde mutlaka yapmalıydım… malzemeri bayaa bi arartırdım ama evcinin bahsettiği gibi alternatiflere yönelmek en doğrusu galiba…bir ay malzemelere baktıktan sonra nihayet yanıbaşımdaki marketten her malzemeye en yakın olanını aldım ve şu anda Düygü hanımında müthiş desteğiyle ve söz verdiğim brezilyalı arkadaşların dayatmasıyla şu maili yazdıktan sonra hamuru yoğurmaya başlayacağım…şu an burda tanıdığım simiti bilen insanlarda (tabiki türk hepsi) sabırsızlıkla şu a n bbaşlayan bu kritik süreci beklemekteler…
destekleriniz için teşekkürler…
ne işle uğraşıyosunuz*
uluslararası çalışıyorum…
simit yapıyorum…
satıyomusunuz…
hayır yiyoruz…
……………..başlayalım o zaman ….
didem said,
Ağustos 28, 2010 @ 00:13
Merhaba Duygu,
Evcini nde verdiğin link sayesinde seni buldum. Seni görünce bir şekilde yüzünü anımsadım ama çıkaramadım. Sonra eşim (ismail ) söyledi. Meren le beraber eşimin arkadaşlarıymışsınız.Pardus ten sanırım.Şaşırdım :)
Neyse asıl konu şu ki simitler harika oldu. Fotoğraflar çok güzel ve ayrıntılı (Meren inde ellerine sağlık :) )
Yeni fotoğraflı anlatımlarını heyecanla bekliyoruz.
murat said,
Ağustos 28, 2010 @ 19:43
1. mayayı sıcak suda eritmeyi unutmamalısınız.
2.hamuru en az 20 dakika yoğurmalı yani güzel bir oyun hamuru kıvamına elsin…
3.1 saat bekleme yeterli mayalanma için…
4.yaptığınız halkalar maksimum sosis kalınlığında olmalı yoksa içleri pişmiyor ve çok şişiyorlar…
5. normal susamı simit susamına çevirmek için daha önceden
iyice esmerleşene kadar kavurmalısınız…
zaten susam yağlı olduğu için direk tavaya atıp
sürekli karıştırmak yeterli.. 10 dakikada hazır olur…
6. bir kilo luk ölçü için minimum 18 simit çıkarmalısınız…
7.ben mable şurubunu kullandım…sao pauloda pekmez bulmak bir hayal…ama süper oldu…
hoooppaaaa…simittt…hayalmi…hayır.. fırınım kadar uzakta…
simitte yaparım kariyer de…
ya elli kuruşa nasıl satılır böyle muhteşem bişey…
erol said,
Aralık 25, 2010 @ 12:32
Hamuru ekmek makinesinde yogurtursaniz hem leziz, hem de kolay oluyor bu meretler.
Ekmek makinesi icin (amerikan olcekleriyle) tarifimiz soyle (malzemeleri bu sirayla koymaniz onemli):
1+1/4 cup su
2 cay kasigi seker (mayalara mama)
1.5-2 cay kasigi tuz*
4 cup ekmeklik un (yuksek glutenli un)
1 caykasigi kuru maya (genelde paketler 7 gram oluyor burda, yarisi asagi yukari)
Bu malzemeleri bu sirayla ekmek makinesinin teknesine koyduktan sonra makineyi soyle programlamak gerek (bizim makineye gore yazdim, ama cogu makinenin benzer ayarlari vardir herhalde):
5 dk. preheat (onceden isitma programi; mayanin kendini evinde hissetmesi icin)
5 dk birinci yogurma (bu malzemeyi karistirmak icin)
20 dk ikinci yogurma (bu ikinci asama glutenleri cikarmak icin, biraz daha hisimla girisiyor hamura).
60 dk mayalanma (rise)
Cogu ekmek makinesi programlari gecikmeyle calistirabiliyor (olayi o zaten), o yuzden aksam malzemeleri tekneye koyup makineyi kurup sabaha hazir simit hamuruyla uyanabiliyorsunuz. Bunu yapacaksaniz dikkat etmeniz gereken nokta, mayanin suya kesinlikle degmemesi (o yuzden suyu ilk, unu ve mayayi son koyuyoruz, di mi?).
Bizim sabah kalkip, susamlari kavurup simitlere sekil verip pisirip yememiz toplam 1 saat surdu; pancake yapmaktan daha kolay ve hizli.
* biz 1 cay kasigi tuz kullandik, biraz tuzsuz oldu, ama fena da olmadi, biraz zevk meselesi.
Filiz TÜLÜ said,
Aralık 27, 2010 @ 09:20
Ailecek süpersiniz. Taaaa oralardan buralara yolladığınız enerjı ve keyif için çok teşekkürler…Çalışan anne olarak mutfakta hemen hemen herşeyi yapan birisi olarak, itiraf ediyorum bugüne kadar simit yapmayı denemedim..Belkide heryerde her noktada karşımıza çıktığı içindir. Ama bu yazıdan sonra ilk işim denemek olacak:)
Bu arada ben meren hayranı olarak senin bloguna ikinci kez giriyorum. Bundan sonra takibe alacağım:)sevgiler
B. Duygu Ozpolat said,
Aralık 27, 2010 @ 17:40
Erolcuğum ne güzel anlatmış.
Filiz sana da çok teşekkür ederim. Umuyorum ki yakında yeniden blog yazmaya başlayacak gücü bulacağım :)
saadet atli said,
Ağustos 16, 2011 @ 08:25
Ya harika yapmissin ellerine saglik. fotograflarada bayildim çok sirinsinn :)
Keske malzemeleride Fransa’ya gore ayarlayip bende denesem seninki gibi cici fotograflar çeksem :)
Insaallah deneyecegim. Tekrar ellerine saglik.
Biyolokum said,
Ağustos 16, 2011 @ 08:56
Merci beaucoup et bon courage! :)
Enis Karaarslan said,
Kasım 12, 2011 @ 18:27
Yazı süper, çalışma da oldukça başarılı.
O kadar uğraşamam, beceremem diyorum.
Simit değil gevrek lazım biz izmirlilere. Ama onu yapmak çok daha zordur muhtemelen.
İtalya’dan selamlar.
Azra said,
Haziran 5, 2012 @ 14:22
Selam!
ABD’de yasayan bi Ankara’li olarak, periyodik sekilde nukseden simit krizlerimden birini yasadigim bugun bu tarife denk geldim. Az sonra mesaim bitecek ve kendimi mutfaga atacagim, usenmeden tekrar deneyecegim! Ilk simit denemem faciayla sonuclanmisti maalesef :( Su ana kadar pisirdigim butun borek, pogaca, kuru pasta vb. mukemmel lezzet ve kivamda olmasina ragmen, simit beni cok uzmustu ne yalan soyliim. Sanirim ben, senin yapmadigin hatayi yapip, ustu de kizarsin diye bekledigimden, firindan cikardiktan sonra zavalli kocacigimla karsilikli oturup, ceviz kabugu kemiren sincaplar misali tas gibi simitleri yemeye calismistik :) Bu defa ayni hatayi tekrarlamiycagima ve de susamlari da kavuracagima namus ve seref sozu veriyorum ve mutfaga dogru ilerliyorum. gazam mubarek ola!!!