Temiz miyim, temiz misin, temiz mi? Hem evet hem hayır.
Geçen ay annem Türkiye’den ziyarete geldi, bende bir bayram havası. Önce yeni taşındığım yerleri gördü, başkenti pek sevdi, temiz, düzenli, müzeler güzel (üstelik de ücretsiz). Sonra tuttum kolundan “bir de New Orleans’ımızı gör” diye aldım götürdüm. Zaten illa ki de gidecektik zira annemi ABD’ye gelmeye (bunca senenin sonunda) ancak “Mezuniyet törenim var Mayıs’ta, gelmicek misin? Beni oralarda yalnız mı bırakacaksın” şeklindeki 100% sonuç veren duygu sömürüsü tekniğim ile ikna edebilmiştim. Aslında biz o yüzden New Orleans’tayız. Neyse annem Çinli ev arkadaşımın ve Meren’in kendilerini salarak hiçbir temizlik işine girişmemiş oldukları, banyosunu küf, yerini 3 barnak kalınlığında toz kaplamış evimizi görünce tabi bi irkildi. Ama daha bu neydi ki, bi de o sevgili hamam böceklerimizi görsündü, Bourbon sokağının kusmuklu, kokulu kaldırımlarından yürüsündü… Gördü ve yürüdü netekim. Eğer benim mezuniyet törenim ve Bourbon sokağının gay barlarının bir içim su dansçıları olmasa, anneme New Orleans’ı sevdirmek pek mümkün olmayacaktı anlaşılan. Ha bir de Hayvanat Bahçesi ve Oak Alley Plantation. Bunlardan bir sonraki yazımızda bahsedeceğim. Ama bugün konumuz temizlik. Konuyla ilgili pek fotoğraf çekmediğim için (temizlik konusu) annemin New Orleans’ta gezerken çektiği fotoğrafları yazıya serpiştireceğim -ki pis bir yer olmasına rağment o bizim NiOrlins’ımızdır, bunu unutmayalım.
Bourbon sokağı
Her kültürün kendine has temizlik anlayışının olması çok ilgimi çekiyor, hakikaten. Mesela “batılılar” özellikle Amerikalılar, her gün duş almadığını söyleyen bir insanın pis olduğunu düşüneceklerdir, en azından genel tepki bu yönde. Ama adamların hergün aldıkları duş (en azından bir kısmı için) suya banıp çıkmaktan, şampuan bile kullanmamaktan, şöyle bi sabunlanmaktan ibaret. Öte yandan sokaktan yemek yemezler, her gittiğiniz yerde tuvaletler mis gibidir, hiç kokmaz, kendileri de kesinlikle ter kokmazlar, çok dikkat ederler. Şimdi benim, yazları baş örtüsü ve mantosu altında terleyip hafiften kokan ama 3 saat boyunca derisini kanırtırcasına lifleyerek banyo yapan anneanneme sorsanız, 5 dakikada koltuk altını sabunlayıp duş alan Amerikalı’dan kesin tiksinir. Ama siz onu bir de her türlü vücut kokusundan ödü kopan Amerikalı’ya sorun. Onu Türkiye’de bir dolmuşa bindirin de oracıkta kalp krizi geçirsin yavrucak.
Mississippi nehrinin çarklı gemileri
Bourbon sokağı - Gece
Ona keza, Amerikalılar kişisel bakım ve temizliklerine ne kadar dikkat ediyorlarsa, ev temizliği konusunda o kadar da katı olmayabiliyorlar. Bu aşamada varyasyon oldukça fazla gerçi, evi çiçek gibi olan, ayakkabıyla içeri girilmemesini tercih edenlerini de gördük, içeri ayakkabıyla girmemenin ciddi sağlık risklerine sebep olan pasaklı ev sahiplerini de. Bir de mesela bizim Çinli ev arkadaşı var, kızın odası çiçek gibi, içeri ayakkabıyla girmiyor, bulaşık makinası tabakları bardakları güzel yıkamıyor diye her şeyi elinde yıkıyor, ama gel gör ki, bu aynı insan, ben evden ayrıldıktan sonra küf tutan banyoyu (zira banyoyu tek ovan bendim) temizlemeden yaşayabiliyor. Buzdolobanın alt gözünde yetişmeye başlamış ilginç küf canlılarını umursamayabiliyor, veya kapağın pislikten yapış yapış hale gelmesi gözüne batmıyor. Ama ona sorsan ben yattığım odaya nasıl oluyor da ayakkabıyla giriyorum (biz burada biraz amerikalılaştık nitekim).
Velhasılı, hepimiz ayrı bir cinsiz sevgili okur. Ben bunca senede bunu öğrendim. Kimse kimseye “ay onlar pis” demesin. Çünkü herkesin birbirinde pis bulacağı bir takım özellikler mevcut. Sonuç: hepimiz kardeşiz :) Bak döndük dolaştık yine bu noktaya geldik.
Bu son foto favorim, annemin New Orleans’taki ruh halini yansıtıyor sanki, hehe:
Uğur said,
Haziran 3, 2011 @ 14:20
(bkz: mezuniyet törenine annenin gelmesi)
efendim ilk olarak ziyarete gelen annenin yaşattığı sevinç, karşılaştığı manzara ve senin yazının sonuna koyduğun fotoğraf aslında bütün hepsinin üzerinde sanki. sanki diyorum zira ben okuyucu olarak dışarıdan bakabilme hakkımı kullanıyorum. o evin hali ne allah aşkına ya!!!!
neyse efendim. taa uzak yollardan gelmiş, ziyaret etmiş, sevinç vermiş evinize. bu arada hayırlı olsun demek lazım sanırım mezuniyet için. Meren’nin tezinden sonra bir de mezuniyet güzel olmuş :) pek hoş olmuş..
unutmadan; hamam böceği konusunda ciddi misiniz? hani ne biliyim yeni yaşam belirtileri filan..
Hakan Yaşlı said,
Haziran 4, 2011 @ 01:18
Düygü hanım,
Geçenlerde TR de ulusal bir gazetede, çok da beklemediğiniz sebeplerle resminiz çıktı.
paylaşayım dedim..
Sen git gavur ellerinde dizini kır, kendini ilime irfana ada, doktora al… sonra birisi senin resmini falcı, üfürükcü örneği diye ulusal gazeteye bassın…. peeeh!
Olumlu yandan bakarsak resim fotojenik, bu blog popüler ve o resim artık bir ikon olmuş demek de mümkün.
Ki şahsen ben bu fikirdeyim.
Diplomanız hayırlı olsun efendim. Daha nice bilimsel başarınızı beraber kutlamak üzere..
HY
Hakan Yaşlı said,
Haziran 4, 2011 @ 01:23
“web sayfası” alanı yorumla birlikte siteye yansımıyormuş.
değerli okuyucular da bu haber kupüründen mahrum kalmasın istedim. Selamlar. HY
(kes yapıştır yapmadan http nin arasındaki boşlukları silmek lazım)
h t t p: / / oi55.tinypic.com/atk9qr.jpg
afacan anne said,
Haziran 4, 2011 @ 10:21
insan bi tane de oak alley planstatıon fotosu koyar ay anam..ama senin çektiğinden olsunmuştu…Hakan bey acamadım maalesef http nin arasındaki boşlukları sildiğim halde..Duygunu kardesine daha dun bahsetmiştimdi gazeteye falcı fotosunun konduğundan,rica etsem bi daha koyabilirmisiniz adresi..NUNU
Reyhan Doğan said,
Haziran 4, 2011 @ 10:51
Duygu’cuğum öncelikle mezuniyetini kutluyorum. Annenin arkası yarınlarını face den ilgi ile izledik. Sayenizde adım adım America yı dolaştık . Senin yazdıklarına da katılıyorum. Kim pis, kim temiz… Göreceli… 1989 yılında bir lrish aile ile 5 ay yaşamıştım da… Çok şeker insanlar ama mutfak tezgahı üzerinde ayakkabı boyayıp, yine mutfak lavabosunda çamaşır yıkayıp bulaşık sepetindeki yıkanmış tabak- çanağın üzerine köpükleriyle çamaşırlarını koyuyorlardı… Banyo faslı da aynı anlattığın gibi… Ama onların kültürü bu… İklimleri farklı, çevre şartları farklı… Bizler onların yaptığını yapsak, bitten başımızı alamayız… Ben de ne dertliymişim meğer temizlik konusunda : )))… neyse şeker, öpüyor, tekrar kutluyorum seni…
Hakan Yaşlı said,
Haziran 6, 2011 @ 18:35
İşkurun sitessinde niteliklii falcılar aranıyor:
http:/ /oi55.tinypic.com/atk9qr.jpg
Biyolokum said,
Haziran 6, 2011 @ 22:03
Efenim, hamam böceği konusunda son derece ciddiyim. Hatta ne kadar ciddiğ olduğumu görmeniz için sizi tarihin şu tozlu yapraklarına alalım: http://www.biyolokum.com/2007/04/saglikli-yasam-ve-yeni-ev-arkadaslari/ (biraz aşağılarda böceğimizin haşmetli bir fotosu bulunmakta).
Evet değil mi! Sen dirsekleri çürüt adını falcıya çıkarsınlar :) Belki falcılık kariyerinin peşinden gitseydim bugün bir ev sahibi idim ama… Ben daha çok bunu düşündüm o fotoğrafları görünce. Kariyer seçiminde bi hata mı ittikh dedim. Çok güldüm en çok da.
Annecim bakıyorum yazılar dikkatli okunmuyor!!! Dedim ya Oak Alley fotoğrafları sonra diye. Onun yazısını ayrı yazağım.
Reyhan Teyzecim, sizin Irish aile de bir başka alemmiş, ben öylesine rastlamadım henüz.