Rejenerasyonlu sanat

Zaman geçtikçe hayatıma ne kadar damgasını vurduğunu farkettiğim bir minik biyolokum özlü sözü var. Annem bunun öyküsünü dost meclislerinde anlatmaya bayılır, ben de hep utanırım (ama işte şimdi de ben size söyleyeyim). İlkokulda filan olmalıydım. Fen derslerini çok seviyordum, ama annem bir sanat insanı olduğundan beni sürekli çeşitli el işi ve sanatsal faaliyetlerle oyaladığından, adeta bir kişilik bölünmesi yaşıyordum. Sevgili büyüklerim de, hunharca “e büyüyünce nolcen bakalım” sorularıyla beni buna acilen bir cevap aramaya itiyorlardı. Oysa ki de daha çok gençtim.

İşte bu ahval ve şerait içinde, bir gün anneme demişim ki “Anneciğim, ben bilim kadınının yanında birazcık da terzi olabilir miyim?”.

Aynen de o şekil devam ediyoruz efem. Elim bilimde, gözüm sanatta, her daim bir kişilik bölünmesinden muzdarip yaşıyorum bu hayatı. Arada bir de ruhumun karanlık köşelerinden yukarıdaki gibi şeyler çıkıyor.

Bu resmi birkaç ay önce yaptım. Resimdeki tüm canlılar, Alexa’nın labına geldiğimden beri kendileri ile tanıştığım şahane omurgasızlar, her birinin ayrı bir bombastik rejenerasyon yeteneği var. Ben de oturdum sanatını yaptım, kendimce kutladım.

  • Share/Bookmark

25 Yorum »

  1. 16-46 said,

    Nisan 16, 2012 @ 09:01

    vallahi de billahi de çok beğendim hatta çok değişik ve özgün hatta süper bir şey diyebilirim, sakın vazgeçmeyin bu tarz çalışmaya devam edin hem estetik açıdan harika bir şey hem de dünyada böyle bir şey deneyen ya da yapan biri olduğunu sanmadığım için eşsiz… (ve tabii ki de “tüh be! niye daha önceden benim aklıma böyle bir şey gelmedi.) :)

    (+) biyoloji ve sanat bölümündeki yazıları okumaya benim bloğa da beklerim efendim

    (x) annenize saygılar…

  2. bacak said,

    Nisan 17, 2012 @ 10:27

    gayet sanat.

  3. Biyolokum said,

    Nisan 17, 2012 @ 11:10

    Ohaaaaa, Bacakçığımdan gelen bu yorumla havalara uçarım ki ben şimdi :))))

  4. 16-46 said,

    Nisan 17, 2012 @ 15:34

    E desenize ben o kadar yorumu boşuna yazdım :)

  5. Kamil said,

    Nisan 17, 2012 @ 19:44

    Yorum yapılamayacak şeylere yorum yazmak nefret ettiğim şeylerden birisi. Beğendiğimizi belli etmek, ilginç bulduğumuzu anlatmak için ‘yazmak’ (gereksiz) geliyor. O yüzdendir ki buralarda ‘Like’ veya ‘+1′ vs’ler görmek isteriz.

    Bu arada çizimin gerçekten sanatsal olmuş.

  6. Biyolokum said,

    Nisan 18, 2012 @ 08:21

    16-46, Bacak kişisi benim tee ortaokuldan beri arkadaşım, aynı zamanda ressam bir kişilik olduğundan, onun yorumu ile havalara uçuyor olmam sizin yazdığınız yorumun boşuna olduğunu düşündürmesin. Çok teşekkür ederim, sizi şahsen tanımadığımdan haliyle benzer bir tepki göstermemiş oldum (doğal olan da bu değil mi?), ama okuyanların beğenenlerin yorumları beni her zaman çok sevindiriyor.

  7. Gökmen Göksel said,

    Nisan 19, 2012 @ 02:19

    Yinge selam,

    Şimdi çok sert olmasın diye biraz geyik yapıp sonra asıl konuya deyineyim. Ben de senin geçtiğin yollardan geçtim, tiyatro aşkı ile yanıp tutuşurken “önce bir meslek edin (sanki oyunculuk meslek değil!) sonra tiyatronu yine yaparsın hobi olarak” ithamları ile büyüdüm ve bildiğin bilgisayar mühendisi oldum çıktım. Acını paylaşıyor ve hayatın bu gibi çıkmazlardan meydana geldiği yalanıyla geyiğimi noktalıyorum.

    Gelelim asıl mevzuya, başımdan geçen saçma sapan olaylar silsilesi [1] ardından, özellikle sonu -asyon ile biten ve Türkçe’ye okunuşu ile dahil edilmeye çalışılan kelimelere takan bir insan evladı oluverdim ben. “Rejenerasyon” da bunlardan biri haliyle :) Yani “yenilenme” gibi bir kelime kullansak ne süper olurdu sanki galiba valla bak.

    Saygılar,

    [1] http://blog.gokmengoksel.com/2012/04/asyon-turkce-degil
    [2] http://rejener.asyonturkcedegil.com

  8. Biyolokum said,

    Nisan 19, 2012 @ 08:55

    Gökmencim selam,

    Şimdi önce geyik konusunda: Aslında ben kişilik bölünmesi yaşasam da, yani hakikaten bunların her ikisini de olmak istiyorum aslında. Yani her zaman belli bir konuda meslek sahibi olup daha sonra sevdiğin diğer bir konuya profesyonel olarak kaymak mümkün. Ben de aslında işe bilimle başladığım için hiç pişman değilim. Ama ileride şöyle bilimsel çizimler filan yapan bir sanatçı olsam şahane olurdu doğrusu (bilim kadının yanında birazcık değil baya baya terzi de olmak). Sen de aslında tiyatro için geç kalmış sayılmazsın, amatör olarak gruplara dahil olabilirsin misal, başlangıç olarak yani. Neyse bunu sen de biliyorsun zaten, ben de öğüt vermiş gibi olmayayım, sadece geç değil hiçbi zaman klişesi, klişe olsa da doğru.

    Terimleri Türkçeleştirme konusuna gelince, takıntına saygı duyuyorum, o siteyi de görmüştüm ama ardında senin olduğunu bilmiyordum. Eline aklına sağlık. Biz Evrim Çalışkanları projesine başladığımızda bir grup akademisyen/çevirmen aylarca bilimsel terimleri Türkçeleştirmek için kafa patlattık. Nitekim bence çok da iyi bir iş çıkardık, kendimizi övmek gibi olacaksa olsun bre. Fakat o süreçte ortaya çıkan anlayışlardan biri şu oldu: Bir noktada sırf Türkçeleştirmek adına anlaşılırlıktan ve bilimsel doğruluktan ciddi bir kayıp veriyorsak, o zaman yabancı kökenli kelimeyi tutmak daha doğru geldi bize. Mesela, evrimsel biyolojide sık kullanılan bazı kelimeleri gayet güzel Türkçeleştirdik: adaptasyon yerine uyarlanım, fitness yerine seçilim değeri, allopatric speciation gibi kallavi bir kavram için farklıyurtlu türleşme (ki bunların Türkçe karşılıkları yoktu)… vesaire. (Buradan örnek diğer kelimelere bakabilirsin: http://www.evrimianlamak.org/e/S%C3%B6zl%C3%BCk%C3%A7e) Uzun uzun yazıyorum geleceğim nokta şu ki sana cevabım: ”Hayır, rejenerasyon yerine ”yenilenme” desek süper olmaz valla bak, yanlış olur” :) Yani rejenerasyon kullanalım demiyorum, ama karşılığını bulurken çok dikkat edelim diyorum. Düşüneceğim üzerinde, rejenerasyon yerine Türkçe’de ne uygun olur. Ama ”yenilenme” bilimsel açıdan kelimeyi doğru olarak karşılamıyor, haberin ola. :) Yani verdiğin bağlantıyı bence şimdilik askıya alsan çok iyi olur diyorum, rejenerasyon uzman kişisi olarak.

  9. Gökmen Göksel said,

    Nisan 20, 2012 @ 02:10

    Selamlar,

    Yani aslında “yeniden oluşum” gibi bir açıklayıcı kelimeler grubu da kullanılabilir diye düşünüyordum ama tek kelime ile anlatmak icap ederse diye “yenilenme” yi yeterli görmüştüm. Bilim insanları ne diyorsa o tabii, hemen kaldırdım zira ;)

    Müessesemiz her türlü desteğe açıktır efem.

  10. Biyolokum said,

    Nisan 20, 2012 @ 06:12

    Tamamdır :) Ben de bu arada söz ona düzgün karşılık düşünücem. Aslında “yeniden oluşum” daha düzgün karşılıyor tabi, ama tek kelime için kafa patlatmak lazım dediğin gibi. Yenilenme yeterli değil çünkü mesela bağırsaklardaki ya da derideki epitel doku sürekli yenileniyor, ama bunu rejenerasyon olarak tanımlamıyoruz. Çünkü rejenerasyonda, ciddi miktarda bir dokunun ya da organın bir kısmının kesilme, kopma vesaire sonucu kaybedilmesi ve bu travmatik durum üzerine yeniden yapılması süreci kastediliyor.

    Recycling için geridönüşüm bileşik kelimesini kullanıyoruz mesela, çok da güzel. Onun gibi kulak tırmalamayan bir bileşik kelime bulsak rejenerasyon için, şahane olur. Bu yorumları okuyanların aklına bir fikir gelirse söylemekten çekinmesinler. :)

  11. dicle said,

    Nisan 22, 2012 @ 23:40

    “fitness” yerine “seçilim değeri” demişsiniz. “fitness” terimi TDK biyoloji terimleri sözlüğünde yok. sözlüğü sevinç karol, zekiye suludere, cevat ayvalı ve başka bilimciler hazırlamış. 5. baskı, 2010.

    belki “selection value” için “seçme değeri”, hadi sizin tercihinizle “seçilim değeri” denilebilir belki, ama “fit” uygun, “fitness” uygunluk demektir. “fitness” için “seçilim değeri” gereksiz ölçüde betimleyici bir karşılık.

    hem “fitness” için “seçilim değeri” dersek, “selection value” için ne diyeceğiz? ya “fit” için ne diyeceğiz?
    peki ya “un-fit” (unable to survive or produce viable offspring in a particular environment) için ne diyeceğiz?

    yukarıda andığım sözlükte “selection” karşılığı olarak “seçim” deniyor. siz “seçilim” diyorsunuz. “seçilim” ne demek allah aşkına? bu sözcük hiçbir sözlükte yer almıyor. tanımlamak da kolay görünmüyor.

    fitness | uygunluk | seçilim değeri
    fit | uygun | ?
    non-fit | uygun olmayan | ?
    …..

    örneğin “individual fitness” için “bireysel seçilim değeri” demek mi, “bireysel uygunluk” demek mi doğru?

    özetlersem, bir terimin belirli bir alanda (burada biyoloji) yalnız bir karşılığı olmalı (bu karşılık, bir başka alandaki karşılığın aynısı olmayabilir.). burada köken terim “fit”. bir terime karşılık önerirken, olumsuzunu, karşıtını ve o terimden türeyen diğer terimleri bir bütün olarak düşünmek gerekmez mi? sizin tercih ettiğiniz karşılıklarla bu iş bana o kadar kolay görünmüyor.

    başka bir örnek üzerinde de durayım: “natural selection” yerine “doğal seçilim”, “artificial selection” yerine “yapay seçilim” diyorsunuz. seçme’nin yapayı olur mu? yapay göl oluşturulabilir ama oluşturmak eylemi yapay olmaz. açık ki burada “yapay” sözcüğü kullanışsız, hatta yanlış. yaygın olarak kullanılıyor ama yanlış bir karşılık. sanırım üerinde de hiç durulmamış. belki “yöntemli seçme” demek daha doğru olur.

    bir de, “selection” yerine “seçilim” derken “to select” eylemi seçme’nin sonucu üzerinden tarif ediliyor. sonuç, eyleme indirgenemez. “seçilim” sözcüğünde böyle bir kavramsal aksaklık var.

    bir de, örneğin “örneğin hayvan yetiştiricileri en uygun bireyleri seçer, buna yöntemli seçme denir.” gibi kaba bir cümleyi “seçilim” sözcüğünü kullanarak kuramam: “örneğin hayvan yetiştiricileri en uygun bireyleri seçer, buna yapay seçilim denir.” dersem, hem “seçme” hem “seçilim” sözcüklerini birarada kullanmış olurum. bu sözcükler terimdir ve terim birliği zedelenmiş olur. tutarlılık ortadan kalkar.

    “select” seçmek, “selection” “seçme” demektir. bu terimler niçin kullanılmaz anlayabilmiş değilim. “seçilim” sözcüğü sanırım ilk olarak benjamin farrington’un “darwin gerçeği” adlı kitabının çevirisinde kullanılmıştır. bu kitap darwin’e yönelik son derec haksız, felsefi ve sosyolojik bakımdan sakat eleştirilerle doludur ve pek de örtülü olmayan bir biçimde gerici bir kitaptır.

    bilimsel terimlere karşılık öneme işinin çok ayrıntısı var… iyi düşünülmeli. ve bu kadar yeter.

    iyi çalışmalar dilerim.

  12. dicle said,

    Nisan 22, 2012 @ 23:50

    bu arada, yukarıda andığım sözlükte (TDK biyoloji terimleri sözlüğü, sevinç karol, zekiye suludere, cevat ayvalı ve başka bilimciler hazırlamış. 5. baskı, 2010.) “regeneration” karşılığı olarak “yenilenme” denmiş. olur mu? bana olabilir görünüyor. gene de iyi düşünülmesi gerekir.

  13. Biyolokum said,

    Nisan 23, 2012 @ 11:02

    Dicle merhaba,

    Öncelikle bir itiraf ile başlayacağım, sizden bu yorumlar gelince ben nedense bir ”öğretmen bana taktı” psikolojisine kapılıyorum elimde olmadan. Sanki bu eleştirileri yöneltmeniz gereken kurum aslında Evrim Çalışkanları, doğrudan ben değilim. Elbette ben o grubun aktif bir üyesiyim ve bu sözlükçe çalışmasında bulundum, ama kavramların çevirisi sürecinde tek karar alan kişi ben değildim. Bu karşılıklar için haftalarca yaptığımız saatler boyu süren toplantılarda kafa patlatıldı. Bu yüzden, aslında eleştirilerinizi Evrim Çalışkanları’na iletseniz, o zaman hem bana hem de grubun diğer üyelerine ulaşacağından, ben de ”öğretmen bana taktı” piskolojisine girmeyeceğim sanırım.

    Benim bu minik itirafım bir yana, unutmadan, o kavramlara karşılık bulma aşamasındaki ekibin çoğunluğunun doktora sonrası araştırmacı, doktora öğrencisi, uzman çevirmen olduğunun altını çizmek istiyorum. Bu ekibin bu kavramlara karşılık bulmada yetkin kişiler olduğuna dair güvenim tam. Vakit bulursam bir gün, niye hangi karşılığı kullanmaya karar verdik, bir yazı yazmak isterdim. Ama ona sıra bir türlü gelmiyor.

    Fitness için özellikle saatler süren bir tartışmamız olmuştu. Aramızda Almanca, Fransızca gibi diğer anglosakson dillerini bilenler de olduğundan, bu dillerdeki karşılıklardan da fikir almaya çalıştık. Ve nihayet ”uygunluk” kelimesinin, fitness kelimesi için yeterli bir karşılık olmadığına karar verdik. Seçilim değeri kavramını kullandığımız metinlere bakarsanız, bence gayet güzel geliyor kulağa. Tabi bu biraz da kulak alışması meselesi sanırım.

    Diğer konulara zaman darlığından dolayı giremeyeceğim, ama mesajınızı Evrim Çalışkanları’na iletirseniz, oradan size bir cevap iletilmesi için arkadaşları hareketlendirmeye çalışacağım.

    Rejenerasyon konusunda ise, bu konuda doktorasını almış bir insan olarak, en azından ”yenilenme” kelimesinin yeterli bir karşılık olmadığını söylemeye hakkım var sanıyorum. TDK Biyoloji Terimleri Sözlüğü’nün eski bir baskısı bende vardı, ama benim o sözlüğe dair hatırladığım, sözde Türkçe diye verilen karşıklıkların bir çoğunun Türkçeleştirilmiş İngilizce kelimelerden ibaret olmaları. Variation için varyasyon gibi mesela (bu örneği uydurdum, sözlük şu anda elimde yok). Hatırladığım, o sözlüğü her elime alıp da Türkçe bir karşılık bulmak istediğimde hayal kırıklığına uğradığım ve bir süre sonra kendisini bir referans kaynağı olarak kullanmayı bıraktığım. Tabi 2010 baskısı konusunda bir bilgim yok. Ama biz Evrim Çalışkanları projesine 2010′dan çok önce başladık, ve projeye başladığımız dönemde ortada düzgün bir Türkçe sözlük yoktu biyoloji terimleri için. Bu durumda haliyle, ben birebir çalıştığım, aktif olarak bilim yapan, alanında başarılı ekip arkadaşlarımın önerdiği (veya başka kaynaklardan araştırıp bulup hemfikir olduğu) karşılıkları içeren kendi oluşturduğumuz sözlükçeye güvenmeyi tercih ediyorum.

    Bu aşamada, TDK sözlüğünde rejenerasyon için önerilen ”yenilenme” karşılığının üzerinde iyi düşünülmüş bir karşılık olmadığını görüyorum ve ister istemez, sözlüğün eski baskılarındaki tembel karşılıkları da hatırlayarak, bunun yine tembellikle verilmiş bir karşılık olduğunu düşünmeden edemiyorum. Bu sözlerin kızgınlık yaratacağını tahmin ediyorum, ama bence durum malesef bu.

    Selam ve sevgiler

  14. Meren said,

    Nisan 23, 2012 @ 11:30

    pörfek :)

  15. Biyolokum said,

    Nisan 23, 2012 @ 16:14

    Rejenerasyon kelimesine Türkçe karşılık bulma konusunu şurada tartışıyoruz: http://ff.im/V99VK

  16. dicle said,

    Nisan 23, 2012 @ 23:26

    Tekrar merhaba.

    Hayır, öğretmen değilim. Biyolog da değilim. Ve size “takmış” da değilim. Ne diyeyim, bilmem ki? Size birşeyler öğretmeye çalışmak gibi kendimi bilmez bir niyetim de yok, kesinlikle. Yalnızca kimi konularda az-çok düşünen bir birey olarak, olumlu anlamda uyarıcı olmak peşindeyim, hepsi bu… Sizi “hedef” alıyor gibi görünmemin nedeni, sanırım sizin “blog”unuzda yazıyor olmam. Başka ne olabilir? Oysa, emin olun, yalnızca sizin çok yönlülüğünüzün getirdiği düşünsel esnekliğe güvenebileceğimi hissettiğimden buradayım.

    Evrim Çalışkanları’nı izliyorum; yararlı, güzel bir işin başarılmaya çalışıldığını, vs. söylemem bile gereksiz… Çabanızı sonuna kadar destekliyorum. Çalışmalarınızda gördüğüm temel eksiklik ise, ülkemiz koşullarında yetişmiş insanlara biraz uzak kalıyor olması. Temel amaç, insanları biyoloji, özellikle evrimsel biyoloji konusunda bilgilendirmek, alanı ve uğraşı tanıtmak, hatta sevdirmek ise… Bu, giderilebilir bir eksiklik. Zamanla giderileceğini de umuyorum. Bir deneyim kazanma süreci… Bunun yordamlarından biri de, bence, sizin “biyolokum” adlı sitenizde izlediğiniz bireysel yol ya da çıkış olabilir. Esneklik (disiplinler-arası yaklaşımlar, vb.) olabilir. Örneğin 100 C derecedeki suyun soğuma eğrisiyle, ezberlenen 100 sözcüğün zamanla unutulma eğrisi arasındaki benzeşim gibi…

    Asıl konuya, “dil” sorununa gelirsem, özellikle internette, yabancı kökenli bilimsel terimlere önerilen karşılıklar konusunda sizlerin rolünü de şöyle böyle hissediyorum. Hoşuma gittiği de oluyor. Dediğiniz gibi, “kavramlara karşılık bulma aşamasındaki ekibin çoğunluğunun doktora sonrası araştırmacı, doktora öğrencisi, uzman çevirmen” olması son derece olumlu. Hangi bakımdan olumlu? Özellikle, kavramlarla tanışıklık (kavramlara aşinalık) bakımından. Ve yabancı dil biliyor olmak bakımından. Ama unutulmamalı ki, TDK’nin Biyoloji Terimleri Sözlüğü de alanlarında uzman (büyük çoğunluğu prof.) kişilerce hazırlanmış bir sözlük. Bunu, o sözlüğü “iyi” bulduğumdan değil, bulmadığımdan söylüyorum. Örneğin sözlükte hem “seçim” hem “seleksiyon” deniyor: “Doğal seçim”, “yapay seleksiyon”. Uzman olmak, yabancı dil bilmek son derece önemli ve gerekli, ama yetmediği anlaşılıyor. Bunu söylerken haksız olduğumu da sanmıyorum. İşin politik yönüne ise hiç değinmeyeceğim; çünkü dilin özleşmesi konusunda az çok tutum birliği içinde olduğumuzu sanıyorum.

    Bence sorun, yöntem. Gerek eski, gerek yeni TDK ve hatta eski TDK’den ayrılanların kurduğu Dil Derneği, yabancı kökenli sözcüklere karşılık bulma konusunda bir yöntem geliştirebilmiş değil. Yöntem eksikliği duyuyor da değiller, sanki. Nasıl çalışılıyor, izin verirseniz, sizlerin düşünüşünüz üzerinden kabaca özetleyeyim:

    Örneğin “regeneration” karşılığı “yenilenme” öneriliyor ve az çok kullanılıyor. Siz, konunun uzmanı olarak “aslında ‘yeniden oluşum’ daha düzgün karşılıyor tabi, ama tek kelime için kafa patlatmak lazım”, diyorsunuz. “Yenilenme” karşılığını savunacak değilim. Yanlış olabilir. Ya da eksiği gediği olabilir, gene de az çok “regeneration”ın karşılığı olarak kullanılabilir. Her ne ise… Konuya dönersem, yöntem sorununu ‘tutum’ örnekliyor. Burada sizin tutumunuz. Önce, “oluşum” sözcüğü yerinde mi? Bunu iyi düşünmek gerekiyor. Verdiğiniz örnekten (“Yenilenme yeterli değil çünkü mesela bağırsaklardaki ya da derideki epitel doku sürekli yenileniyor, ama bunu rejenerasyon olarak tanımlamıyoruz. Çünkü rejenerasyonda, ciddi miktarda bir dokunun ya da organın bir kısmının kesilme, kopma vesaire sonucu kaybedilmesi ve bu travmatik durum üzerine yeniden yapılması süreci kastediliyor.”), “yeniden oluşum” değil, “yeniden oluşmak” demenin daha yerinde olacağı anlaşılıyor. İlle de “ol-mak”tan söz edilecekse… Bu karşılık yanlıştır, olmaz demiyorum. Olabilir. Sözcüklerin kavramsal içerikleri (olmak, oluşmak, oluşum, vb.) iyi düşünülmeli, diyorum… Gene, örneğin “fitness” yerine “seçilim değeri” öneriliyor. Burada da dille ilgili yöntemsizlik kendini hemen belli ediyor. Şundan ki, “fit”, “fitness”, vd. terimlere doğal seçme ilkesi üzerinden, daha tam bir deyişle sanki mevcut biyolojik evrim kuramı işaret edilircesine karşılıklar öneriliyor. Gelecekte bu kavramların içerikleri şöyle böyle değiştiğinde, örneğin genişlediğinde, örneğin kurama son derece içkin sözcüklerle karşılanmış “seçilim değeri” karşılığı ayak bağı olabilir, zorluk çıkarabilir. Ama İngilizce konuşup yazan için “fitness” sorun çıkarmaz. “Uygunluk” dersek, bizim için de sorun çıkarmaz. Türkçede, eylemden türeyen sözcükler her zaman daha az sorun çıkarır. (Uygun, uygunsuz, uygunsal, uygunluk, uygunsuzluk, uygun olmayan, ters-uygunluk, karşı-uygunluk, karşıt-uygunluk, uygunlukçuluk,…) Bence, bu konu çok önemli… Sonra, biyolog değilim ama, yani böyle bir deyiş ya da kavram (terim) var mı bilmiyorum, ama “fitness”e “seçilim değeri” denirse, “selection value” deyişinin karşılığı açıkta kalıyor. Ona ne diyeceğiz. Örneğin ben kalktım, doğal seçme sürecinde her bireyin belirli bir ‘seçilim değeri’ olduğunu ve bu değerin ölçülebilir, matematiksel olarak karşılaştırılabilir olduğunu söyledim; bu yoldan, gelecekteki bir çeşidin, hatta türün hesaplanabilir bir olasılığı, öngörülebilirliği olduğunu ileri sürdüm: “Canlı bireylerin seçilim değeri vardır.” dedim. Hatta, diyelim biyolog olarak değil, felsefeci olarak söyledim. (Bu arada, felsefeci de değilim.) Peki, sözünü ettiğim şey “fitness” mi? “Selection value” mu? Uygunluk ile seçilim değeri arasında kuşkusuz bir bağ var, ama bir ve aynı şeyler mi? “Fitness”e “seçilim değeri” diyen sizler, benim “seçilim değeri” dediğime ne diyeceksiniz? “Uygunluk değeri” mi? Belki dersiniz; sorun çözülür. Ama buna, dili geliştirmek denemez.

    Yöntem konusunda bir diğer önemli sorun, belirli bir kavramı/sözcüğü, genellikle, ilişkileri içinde düşünmemekten kaynaklanıyor. Bir sözcüğe karşılık önerirken, olumsuzunu, karşıtını ve o sözcükten türeyen diğer sözcükleri bir bütün olarak düşünmek gerekmez mi? Gerekmeli. Yukarıdaki eleştirimden ayrı olarak, “fitness”e “seçilim değeri” karşılığı öneriliyorsa, köken terim “fit”e, olumsuzu olan “un-fit”e, vb. de karşılıkların düşünülmüş olması gerekir, demek istiyorum. Bunu, yabancı sözcüklere önerilecek bütün karşılıklar için sözkonusu ediyorum… Örneğim “seçilim”i alalım. “Selection”. Peki, “un-selection”a ne diyeceğiz? “Seçilmeyim” mi? Ya da, “seçilim” sözcüğünü önerenler, bu yoldan düşünerek mi o karşılığı önerdiler? Hiç sanmıyorum. Demek ki TDK sözlüğündeki gibi “selection”a “seçim” de diyemeyiz; dersek, “unselection”a da birşey diyebilmeliyiz: “Seçmeyim”? “On selection and unselection”: Seçme ve seçmeme hakkında. “Natural unselection”a “doğal seçmeme ilkesi” dersem, belki başlangıçta biraz yadırganır, sonra alışılır; ve daha önemlisi, yanlış olmaz. Demek ki, “doğal seçme” demek, zorluk çıkarmamak bir yana, kolaylık sağlar… “Uyarlanım” yerine “uyaralanma” demek, vd. de öyle.

    Epeyce yazdım. Tabii, çok eksik. Bu kadarı bile, bir yöntem konusunda, en azından bir yöntemin gerekliliği konusunda kabaca da olsa ipuçları veriyor sanırım.

    İyi dileklerle.

  17. dicle said,

    Nisan 25, 2012 @ 23:07

    Ve tekrar merhaba.

    “Asıl konuya, ‘dil’ sorununa gelirsem, özellikle internette, yabancı kökenli bilimsel terimlere önerilen karşılıklar konusunda sizlerin (Evrim Çalışkanları, vd.) rolünü de şöyle böyle hissediyorum. Hoşuma gittiği de oluyor.”, diye yazmıştım. Sorun, düşünce ve bilim dili ‘geliştirmek’ olduğu için, çok önemli ve bu noktada herkesi şöyle ya da böyle ilgilendiriyor. Bu nedenle, kimi şeyleri yinelemekten de kaçınmayarak, konu üzerinde bir kez daha durma gereği duyuyorum.

    Bana, eleştirilerimi ve önerilerimi Evrim Çalışkanları’na taşımamı önermişsiniz; ancak bunun işin özü bakımından pek farketmeyeceğini, ve buraya yazıyor olmanın bana bir kolaylık da sağlayacağını düşünüyor, hissediyorum. Amacım, kesinlikle, ne ukalalık, ne de ders vermek.

    Yukarıda, “regeneration” sözcüğüne karşılık bulma konusunda açtığınız tartışma ile ilgili olarak şu bağlantı adresini vermişsiniz: http://friendfeed.com/biyolokum/337c3240/rejenerasyon-kelimesine-turkce-karslk-bulma

    Ve konuyu şöyle açmışsınız: “‘rejenerasyon’ kelimesine Türkçe karşılık bulma çalışmaları kapsamında, tartışmayı açıyorum. Önerilen kimi karşılıklar: geriyapım, yeniyapım, yenilenme… Fakat bunların dışında, daha güzel/yaratıcı fikirler de olabilir, onları da alalım.” Ve böyle bir konu için de, sevindirici bir biçimde azımsanmayacak sayıda kişi önerilerini yazmışlar. “Regeneration”a önerilen bir iki karşılık, kimi tümcelerde de kullanılarak sınanmaya çalışılmış… Çabanıza saygı duyuyorum.

    Benim “regeneration” ve benzeri yabancı kökenli sözcüklere/terimlere karşılık bulma çalışmalarında önerdiğim yöntem, yordam, yol… her ne derseniz, anılan bağlantı adresinde örneklenenden biraz farklı.

    1. Öncelikle, doğrudan “regeneration”a karşılık bulmaya çalışmak yerine (terimin şimdiki geçerli karşılıkları: Yenilenme, rejenerasyon: 1. Canlılarda yiten ya da hasarlı bir beden parçasının yenilenmesi; 2. Bitki kültürlerinde organları, embriyoların ya da tüm bitkinin üretimiyle sonuçlanacak morfogenetik yanıt..), ‘köken terim’ belirlenmeli ve tanımlanmalı. Bu örnekte köken terim “(to) regenerate”: “to replace -a lost or damaged organ or part- by formation of new tissue”.

    2. Sözcük türetmede yardımcı olmak bakımından, varsa, anlamdaş ve/veya yakın anlamlı yabancı sözcükler sıralanmalı: reanimation, rebirth, revival, rejuvenation, rejuvenescence, renewal, resurgence, resurrection, resuscitation, revitalization, revivification.

    3. Sonra, sözcüğün yabancı dildeki türevleri sıralanmalı: regenerate, regeneration, regenerative, regenerately, regeneratively, regenerateness, regenerator, regenerated, regeneracy, regenerable

    4. Varsa, sözcüğün olumsuzunun türevleri de sıralanmalı: unregenerate (not regenerate, not reformed), unregeneration, unregenerately, unregeneratively, unregenerateness, unregenerator, unregenerated, unregeneracy, unregenerable

    5. Varsa, sözcüğün karşıtının türevleri de sıralanmalı. Bilebildiğim kadarıyla yok. Şimdi olmasa bile, olabileceği de öngörülmeli. (Örneğin: matter -> anti-matter, anti-material gibi.)

    6. Örnek tümceler sıralanmalı. Örneğin: “The lizard’s tail can regenerate.”; “The lizard is able to regenerate its tail.”; “The tissue cells can regenerate themselves.”, vb.

    (Böyle bir çalışma için standart bir “sheet” bile hazırlanabilir.)

    7. Önerilen sözcüğün, bunların tamamını, hiç olmazsa büyük bir kısmını karşılıyor olması için çalışılmalı. Bu başarılamıyorsa, sözcüğün ya Türkçedeki özümsenmiş karşılığıyla yetinilmeli (örneğin “madde”ye “özdek” dendi, bu karşılık tutunamadı – Türkçenin özümsediği “madde” sözcüğünü kullanmak ve özümsenmiş sözcüklere karşılık bulma konusunda tutucu bir tavır takınmamak en doğrusu); ya ‘yetersiz’ karşılığıyla yetinilmeli (örneğin “regeneration”a “yenilenme” deniyor, siz yetersiz buluyorsunuz – haklı olabilirsiniz, ama isteyen bu karşılıkla yetinebilir); ya da (belki daha iyisi) yabancı dildeki karşılığı (benim tercihimce Türkçeleştirmeye gidilmeden: yani “rejenerasyon” biçiminde) olduğu gibi (“regeneration” biçiminde) kullanılmalı (örneğin “gravitation” karşılığı “yer-çekimi”, “kütle-çekimi” deniyor, ama “to gravitate”e ya da “graviton”a ne deneceğini ben bilmiyorum -bunlar düşünülmemiş; “güneşin yer-çekimi”nden sözetmek de tuhaf – bu durumda en iyisi “gravitasyon” değil, “gravitation” demek – hatta italik yazmak).

    8. Yabancı kökenli bir sözcüğe/terime karşılık önerilirken ‘betimleyici bir karşılıktan’ olabildiğince kaçınılmalı, sakınılmalı. Örneğin “fitness”e önerilen “seçilim değeri” karşılığında olduğu gibi. Bunun sakıncası çok. Kimi sözcükler/terimler, belirli bir kurama, varsayıma, vb. (çok) içkin olabilir. Kant’ın “kendinde şey”i (self-being), hiç olmazsa başlangıçta böyleydi. Artık değil. Dikkat edilirse “self-being” betimleyici ve düşünmeyi sınırlayan yapıda bir sözcük/terim de değil… Örneğin “fit”, “fitness”, vb. sözcükler/terimler de böyle değil. Bunlar, biyoloji alanında kavramsal alanları çok geniş sözcükler. “Seçilim değeri” sözcüğü geniş alanda yalnızca bir kesimle ilgili. “Uygunluk” sözcüğü düşünme ufkunu genişletiyor (hiç olmazsa, olması gereken sınırlar içinde), ama “seçilim değeri” ufku daraltıyor. Bence, biyoloji terimlerinin de, ‘düşünce dili’nin geniş alanı içinde kaldığı (olduğu) her zaman akılda tutulmalı… “Seçilim değeri kavramını kullandığımız metinlere bakarsanız, bence gayet güzel geliyor kulağa.” demişsiniz; ancak unutulmamalı ki, önerilen sözcüğün çok içkin olduğu, tam da önerilen karşılığa dek düşen metinlerden söz ediyorsunuz; yani “fitness”e önerilen karşılık, sanki o metinler için türetilmiş gibi…

    9. Yabancı kökenli bir sözcüğe/terime karşılık önerilirken, dilsel bir tutarlılık, bütünlük gözetilmeli. Örneğin Evrim Çalışkanları’nın sözlükçesinde “fit” için “uygun, dinç, seçilim değeri yüksek”; “fitness” için “seçilim değeri” deniyor. “Seçilim değeri yüksek” deyişi (ifadesi) apaçık ki, “fit” sözcüğüne bir karşılık değil, betimlemenin de ötesinde, bir ‘tanım’… Oysa “uygun”, “uygunluk”, vb. denmesi, tutarlılık ve bütünlük sağladığı gibi (köken terim ve türevleri anlamında), kişinin düşünme sürecinde bir engel de çıkarmıyor; ifadeyi, salt evrimsel biyolojinin alanına hapsetmiyor. (Sonra, İngilizce “fitness” sözcüğü kavramsal içeriği karşılıyor da, niçin “uygunluk” karşılayamıyor olsun? “Uygunluk” sözcüğünün mü, “seçilim değeri” sözcüğünün mü düşünme ve düşünce üretme bakımından potansiyeli var? İyi düşünülmeli.)

    10. Yabancı kökenli bir sözcüğe/terime karşılık önerilirken, önerilen sözcüğün dilsel potansiyeli göz önüne alınmalı. Örneğin yukarıda andığım bağlantı adresinde, “regeneration”a önerilen karşılıklardan biri: “yineleşim”. Bu “-im/-ım” türetme eki nedense seviliyor (“seçilim” sözcüğünde olduğu gibi). Ama bu türetme ekinin potansiyeli iyi düşünülmeli. Önerilen karşılığı onaylıyor değilim, ama şöyle düşünülebilir: “regeneration”a “yineleşim” dersek, “unregeneration”a “yineleşmeyim” mi diyeceğiz? Ya da ne diyeceğiz? Oysa “yineleşme” dersek, “yineleşmeme” de deme olanağımız doğuyor.

    11. Yabancı kökenli bir sözcüğe/terime karşılık önerilirken, kavramsal içerik iyi irdelenmeli. Örneğin “yinelenme” ile “yineleşim” ya da “yineleşme” arasında ne fark var? Yinelenme, birşeyin belirli bir tekrarını dile getirirken, diğer ikisi, karşılıklı tekrarı, tekrarlaşmayı, yinelenişmeyi dile getiriyor. Demek ki kavramsal içerik iyi irdelenmemiş. Öpmek ile öpüşmek bir midir? Öp-üm ile öp-üş-üm bir midir? Benzeri biçimde, “seçme” (select) ile “seçilme” ve “seçilim” bir midir? “Doğal seçme”, “doğal seçilme”, “doğal seçilim” bir midir? Darwin hangisini demiştir? “Natural selection”ın doğru karşılığı nedir?

    Evet, kavramsal içerik iyi irdelenmeli. Örneğin, daha önce yazdığım gibi, “selection” yerine “seçilim” derken “to select” eylemi seçme’nin sonucu üzerinden tarif ediliyor (üstelik buna, nedeni anlaşılmaz biçimde karşılıklılık ilişkisi de eklemleniyor – “-im” türetme eki ile)… Birey açısından sonuç olan şey (yani seçilmiş olma durumu), eyleme (seçme eylemine) indirgenemez. “Seçilim” sözcüğünde böyle bir kavramsal aksaklık da var. “Ger-il-me” ve “ger-il-im” sözcükleri “germek” eylemini nasıl karşılamıyorsa… Nasıl ki, yer-çekimi ile yer-çekilimi bir değilse. Nasıl ki, “yerçekilimi yasası” denemez ise… Yasa, etki üzerinden mi, sonucu üzerinden mi konur? İyi düşünülmeli.

    Sıraladıklara başkaları da eklenebilir… Gene epeyce yazdım. Umarım bu yazdıklarım, az çok işe yarar şeylerdir. Umarım boşuna çaba harcamıyorumdur.

    İçtenikle, iyi çalışmalar dilerim.

    Not: Bu arada, Evrim Çalışkanları’nın Sözlükçe’sinde dilimizde güzel karşılıkları olan sözcükler yerine niçin Osmanlıcalarının kullanıldığını da anlayamadım. Örneğin “nesil”, “nesiller arası süre” deniyor. Sanırım “kuşak” sözcüğü unutulmuş… Bir de, “otobur”, “etobur” deniyor ki, bu sözcükler yerine “otçul”, “etçil” demek daha doğru olur, sanırım; ne de olsa konu “oburluk” ile ilgili değil. Bugün kullanılan “etçil”, “otçul” gibi sözcükler de unutulmuş, sanırım. “Mating ritual” için de “çiftleşme merasimi” denmiş, ki ille de böyle denecek ise, hiç olmaza “tören” sözcüğü kullanılmalı. Belki “yordam” ya da daha iyisi “alışkı” dense, iyi olur. Belki de olmaz. Her ne ise. Sözlükçe konusunda ayrıntıya girmeyeceğim.

  18. burak said,

    Nisan 26, 2012 @ 01:13

    İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Hz.Muhammet(S.A.V)

  19. Biyolokum said,

    Nisan 26, 2012 @ 09:26

    Dicle tekrar merhaba,

    Zaman darlığından hemen kısacık bir şey yazayım, daha sonra uzun uzadıya cevap vereceğim. Yazdıklarınız kesinlikle boşa gitmiyor, aksine, özellikle son yorumunuz benim için inanılmaz faydalı oldu. Bu yazdıklarınızı diğer arkadaşlarla da paylaşacağım.

    Hafta sonu da tekrar okuyup size cevap yazacağımı umuyorum.

    Selam ve sevgiler

  20. dicle said,

    Nisan 27, 2012 @ 01:21

    İlginize şimdiden teşekkür ederim.

    Sizden ve okuyuculardan, son yazdığım (25 Nisan tarihli) metnin 11. maddesinin 2. paragrafında, parantez içinde yer alan “üstelik buna, nedeni anlaşılmaz biçimde karşılıklılık ilişkisi de eklemleniyor – ‘-im’ türetme eki ile” tümcesindeki “-im türetme eki ile” ifadesini “-il-im türetme ekleri ile” biçiminde okumanızı rica ediyorum…

    Aslında bu ‘karşılıklığın’ nedeni hiç de anlanamaz değil, ama kafa karışıklığına yol açmamak için, belki hiç değinilmese daha iyi olurdu. Burada, bu kadar ayrıntıya girmek gereksiz.

    İyi çalışmalar dilerim.

  21. sezay said,

    Mayıs 3, 2012 @ 03:21

    Bunca kalabalık cümlenin içerisinde güzelim resim yok olup gitti.
    Herkes haklı olabilir.
    Ama yapılan sanat eserini “dil bilgisi tartışmaları ile” gölgelemeye bence kimsenin hakkı olmamalı.

    Duygu ellerine sağlık

  22. erlichyte said,

    Mayıs 10, 2012 @ 10:51

    Bence de bu sanat hernekadar bu konuda soz soyleyecek hicbir otoritem olmasa da :)

    Bu yazi aklima gecen hafta gordugum bir websitesini getirdi, Neuroscience (sinirbilim?) doktorasi yapmis bir sanatci, Japon minimalist resimlerinden esinlenmis sinir hucreleri resimleri yapiyor ama sonuc muhtesem (bence)

    http://www.gregadunn.com/

  23. Biyolokum said,

    Mayıs 10, 2012 @ 11:23

    erlichyte, paylaştığın bağlantı için çok teşekkür ederim. Benim bu sanatçıdan haberim yoktu, müthiş!

  24. dicle said,

    Mayıs 10, 2012 @ 20:54

    Sanırım, sanatla ilgili yorumların yer alması gerektiği varsayılan bu sayfaya, ‘bilimsel terimlerin Türkçeleştirilmesiyle’ ilgili yazmış olmam hoş gitmemiş. Olabilir. Konuyu ben açmış değilim… Sergilenen sanatı hiçe saymak gibi bir yaklaşım içinde olduğumun düşünülmesini de istemem. Şimdi, “rejenerasyonlu sanat” başlığıyla sınırlı kalarak bir iki şey yazacağım.

    Anlayabildiğim kadarıyla, Duygu Hanım geçmişte görsel sanatlarla da (özellikle resim sanatı) ilgilenmiş; annesi de onu bu konuda teşvik etmiş. Bence, kızının kişiliğinin çok yönlü gelişmesi yolunda gösterdiği çaba övgüye değer. Bu olumlu çabanın sonucu, Duygu Hanımın yukarıda örneklenen resim çalışmasının ötesinde…

    Darwin otobiyografisinde, yaşı ilerledikçe sanattan geçmişteki gibi zevk alamadığını yazar. Bu, anladığım kadarıyla, yaşın ilerlemesiyle değil, bir bilimcinin sanatı bir ifade aracı olarak ‘değersiz’ görmesiyle ilgili. ‘Değer’ konusu epeyce derin ve burada estetiğin alanına girmeye niyetim yok… Pavlov ise, bir fizyolog olarak, sanatçılarda ve entellektüellerde beynin farklı örgütlendiğini (kabaca yazıyorum) söyler… “Polymath” denilen çok yönlü yaratıcı kişiler ise, belki ayrıca ele alınmak gerekir. Her ne ise. Bunlar, “rejenerasyonlu sanat” konusunun bir yönüyle ilgili: Bilimcilik-sanatçılık ikilemi…

    Bilimsel bir alanda başarılı olabilmek için gereken yetenekler ile (hatta yetiler ile), bir sanat dalında başarılı olabilmek için gereken yetenekler bir kişide bulunabilir mi? Hem bilimci hem sanatçı olan ve bilim-sanat uğraşını profosyenel de olsa ancak amatör düzeyde gerçekleştiren kişiler olabilir. İleri düzeye seyrek rastlanır. Russell, bildiği tek matematikçi şairin Ömer Hayyam olduğunu söyler. Kuşkusuz, matematik bilim değildir; ama Hayyam’ın dikkate değer bilimsel çalışmaları da vardır… Einstein’ın keman çaldığını ise herkes bilir, ve çalmadaki düzeyi bellidir. Hem Einstein hem “Şeytanın Kemancısı” (Paganini) olunabilir mi? Sanmam… Belki.

    Duygu Hanımın yukarıdaki ‘desen’ine gelince, bir amatör için iyi bir çalışma olduğunu söyleyebilirim. Hoşgörünüze sığınarak, çalışmayı kısaca eleştireceğim… Desen ilk göze çarpan bakışım (simetri). Bu nedenle bana, duvar çinilerini; daha da çok, çinili tabakları anımsattı. Her bir öğe (figür), yerleştirildiği kesimi karşılayan öğelerle tam bakışımlı olmasa da, öğelerin düzenlenişinde zorlayıcı bir bakışım egemen. Peki, bu bakışım, ‘düzenleme’nin (kompozisyonun) ötesinde neden doğuyor? Hiçbir şeyden. Yani öğeler bakışımlı düzenlenmişler, o kadar… Google’dan hemen bulduğum şu örneğe bakın: http://www.kadineli.net/wp-content/cini-sanati-2.jpg

    Örnekte, figürlerin yönleri (balıkların baş ve kuyruk yönleri) bakışımı hem kırıyor hem destekliyor. Bakışımlı olmakla birlikte durgun değil, hareketli bir düzenleme bu. Yer alan üç çiçeğin ise bakışımla ilgisi yok; salt boşluk doldurmanın ötesinde, düzenlemeyi bütünlüyorlar. Şöyle de söyleyebilirim: Bakışımsız öğeler, bakışımı güçlendiriyor… Bu örnek, düzenleme bakımından daha vasat şu örnekle karşılaştırılabilir: http://www.kutahyakulturturizm.gov.tr/resim/1-636882/0102cini.jpg

    Şu durağan bakışımlı düzenlemede ise, çerçeve süsü, hareketli bir unsur: http://www.minehediyelik.com/Carsi_duzenlemesi_resimleri/nihaleler/nihaleler_16cm_130_N5_b_cini_bardak_alti_nihale_9cm_cinili_halic_desen_toptan_satisi_kutahya_nihaleleri.jpg

    Şu örneklte ise, bağımsız öğeler bir odaktan çıkarak, bakışımı gerekçelendiriyorlar ve sarmaşarak, düzenlemenin bütünlüğünü güçlendiriyorlar: http://www.minehediyelik.com/Carsi_duzenlemesi_resimleri/nihaleler/nihaleler_16cm_130_N35_b_cini_bardak_alti_nihale_9cm_cinili_halic_desen_toptan_satisi_kutahya_nihaleleri.jpg

    Haddim olmayarak, bu kısaca yazdıklarımı ve az çok örneklediklerimi de göz önüne alarak, deseninizi yeniden ele almanızı öneriyorum… Renklendirme konusuna ise, daha uzun yazmak istemediğim için girmeyeceğim. Ingres, resmin deseni renklendirmek olduğunu savlar ve bence doğrudur. Bir resmin desen değeri, siyah-beyaz fotoğraflanmasıyla görülebilir. Bence, çalışmanız bu bakımdan kusurlu değil.

    İçtenlikle, başarılar dilerim.

  25. kerem said,

    Temmuz 4, 2012 @ 01:45

    başta erlichyte’te bir teşekkür bu siteyi yeni gördüm purkinjeler harika:)))
    sanattır deme lüksüm yok:) belki ama sanat alanı için bir son kullanıcı olan ben beğendim, bu tür eserlerden bir sergi olsa giderim keyifle gezerim:)) eline sağlık biyolokum…

RSS feed for comments on this post · TrackBack URI

Yorum yapın