Bir bilim insanının gözünden kendisi
Bloga en son yazdığım günlerde, spor yapmanın etkisiyle harika bir psikoloji içindeydim. O zamandan beri yıldızlı pekiyi hakedecek bir şey yaptım: düzenli spor yapmaya devam ediyorum. O kadar ki, gaza gelip Mart ortası Washington D.C.’de yapılacak maratonda koşmak için bile yazıldım! (Ben yarım maraton koşacağım). Bir ara hafta içi her gün ya koşuyor ya yüzüyordum. Bugünlerde yoğunluktan haftada 3 gün spor yapabiliyorum. Üstelik, koştuğum her gün, o sabah içim sıkkın bile kalkmış olsam, kendimi daha iyi hissediyorum (ama istisnai durumlar mevcut, aşağıda anlatacağım). Biraz (çok sağlıklı bir yavaşlıkta) kilo bile verdim. Buraya kadar iyi. Hatta iyi ne kelime, buraya kadar harika!

Fotoğraf New York’ta bir sabah koşusundan
Ama… Ben ruhani çalkantılarım, kısa devrelerim, depresyonlarım, içime oturan sıkıntılar düzenli spor ile geçecek, en azından kontrol altına alınacak sanmıştım. Çok sevinçliydim. Malesef öyle olmadı.
Öncelikle, kolay bir dönemden geçmiyorum, yani depresif ve endişeli hissetmek için altyapı hazır. Çalıştığım laboratuvarda para fonu sıkıntısı oldu (büyük ölçüde ABD’deki ekonomik sıkıntıyı sorumlu tutabiliriz). Bu durumdan geçtiğimiz yazdan beri haberim vardı, alternatif fonlara başvurarak hocamla fon açığımızı kapatmak için her yolu denedik. Olmadı. Bu fon işleri yüzünden Ağustos’tan beri bir belirsizlik içinde yaşıyorum, acaba ne kadar daha burada kalabileceğim, şu diğer fon olacak mı olmayacak mı ne zaman belli olacak, o çıkmadı acaba diğer fon çıkacak mı… Kendimi, elimden geldiğince, 2 haftalık hedeflere odaklayıp geleceği çok düşünmemeye (endişeden ölmemeye) çalıştım. Bir yandan sporumu yapıyordum ki bünye bu belirsizlikte sıyırmasın kafayı. Görece iyi idare ettim. (Belirsizlik hala devam ediyor ve bugün yarın bir fonu alıp almadığımız haberine göre ya Mart sonunda, ya da -fonu almışsak- Haziran sonunda, işsiz kalıyorum. Niye hemen ardından bir başka iş ayarlamadım, çok uzun hikaye, hem de iç sıkıcı. Geçelim.)
Bu arada, yine önceki yazıyı yazdığım sıralarda iki şey oldu: birincisi, ruhani git gellerimi, spor ve meditasyon gibi aktivitelerimi bir deftere kaydetmeye başladım. Özetle her gece yatmadan önce, o gün boyunca nasıl hissettim (spordan/meditasyondan önce ve sonra) yazdım. Bunu yaparken önceleri çok belirgin bir amacım yoktu. Sadece ‘bulunsun’ mantığıyla hareket ediyordum. İkincisi, Japonya’ya gittim. Bu ayrıntıyı vermemin nedenini az sonra anlayacaksınız. Japonya yazısı da aylardır taslakta bekliyor, bir ara yayınlayacağım umarım.

Ruhsal çalkantıları kaydettiğim defterlerden biri. (İşsiz Filozoflar‘dan)
İşte bu ahval ve şerait içinde ben, düzenli spor yapıyor olduğum halde Kasım’dan beri 3 kez kısa peridyodlarla ağır depresyona girmeyi başardım. Ağır depresyon derken belki yanlış terminoloji kullanıyor olabilirim. Bilenler düzeltiversin. Kastettiğim şey, bütün gün yatıp ağlamaktan başka bir şey yapamamak. Bu durumun birkaç gün sürmesi. Nihayet kendine gelmek ve normale dönmek. Depresyon esnasında hayatı mavolmuş, geleceği kapkaranlık, kendini de, kesilirken tırnak makasında usluca kalıp çöpe düşmek yerine onu bile beceremeyip fırlayarak gözlerden kaybolmuş sinir bozucu bir tırnak ucu kadar bile değerli hissedememek var. Ama işin ilginç yanı, aynı şahsiyetin, bu depresif günler dışındaki hali (başkalarının tanıdığı ve gördüğü şekliyle) güçlü, çalışkan, kendine güvenli, hayattaki zorlukları bir fırsat olarak görebilen, her şey bişekil yoluna girer diyebilen bir güzel insan hali. Bu gelgitleri yaşamanın ne kadar kafa karıştırıcı olduğunu size anlatamam, hem kendim hem de çevremdekiler için.
Nihayet, iki hafta kadar önce, o depresyonlardan yeni bir tanesi beni ayaklarımdan tutup duvara çalıverince ”yeter lan bu ne” diyerek uzun zamandır görmediğim terapistimi aradım. Hemen randevu verdi. Randevu günü, ruh hali kayıt defterlerini önüme koyup, adama olan biteni daha doğru anlatabilmek amacıyla bir özet çıkarayım kendim için dedim. O özeti çıkarırken bir de ne göreyim: ”bildiğin veri toplamışım ya la”. Yani nadiren oluyor, kendime sarılasım geldi. Baya bilim insanlığımı konuşturmuşum, misler gibi veri toplamışım. Onu bir güzel Excel dosyasına dönüştürdüm. Regl olduğum günleri bu ruh hali verisinin üzerine işledim. Ağır depresyon olarak isimlendirdiğim günleri de işaretleyince, bir ”Evreka!!!” anı yaşandı. Bakmak ister misiniz, ben açıklayayım:
Bu grafikteki mavi çizgi benim eksiden artıya ruh halimin günlere göre durumu. Yıldızlar ağır depresyon günlerini, kırmızı kolonlar da regl olduğum günleri gösteriyor. Bilmem size de bana göründüğü kadar bariz görünüyor mu: Bu süreçte, 4 regl döneminden 3′ü öncesinde bunalım geçirmişim. Sadece bir tanesinde geçirmemişim, onda da bi atar yapmış, ama başarılı olamamış (16-18 Dec yani 16-18 Aralık). Ve o ay paçayı kurtarmış olmamın sebebi çok açık, 10 gün kadar Japonya’daydım (yeşille işaretli) ve inanılmaz iyi vakit geçirdim. Artık bünye nası serotonin üretmişse. Nitekim o ay boyunca, diğer iki ay boyunca olmadığı kadar iyi bir psikolojideyim, mavi çizginin yükseklerde seyrettiğinden anlayacağınız üzere. Ondan sonrası genel olarak ”normal” sayılabilecek ruh hallerinin, yine regl döneminden önceki hafta yaşanan buhranlarla kesintiye uğradığı bir tablo.
Elimde kapı gibi verilerle terapiste gittim (ona giderken henüz bu grafiği çizmemiştim, ama sonradan e-posta ile gönderdim). Böyle böyle Tom’cuğum dedim. Durdu bir iki saniye, sonra dedi ki ‘Yavrucum sende PMDD var’. O nedir? ‘Premenstrual Dysphoric Disorder [Türkçe], dikkat, PMS değil. PMS’yi her kadın az çok yaşıyor. PMDD aynen senin tarif ettiğin şekilde, iyi güzel yaşayıp giderken, regl olmadan önceki 10 gün bir hafta içinde birden ruh halinin değişmesi ve PMS’den çok daha ağır psikolojik problemlerin yaşanması şeklinde oluyor. Eğer spor işe yaramıyorsa (ki sende işe yaramamış), diğer bir çözümü doğum kontrol hapı kullanmak ya da antidepresana yeniden başlamak’ NEEEAAĞĞĞĞ antidepresan mı, hayır tamam doğum kontrol hapı olsun madem. (Doğum kontrol hapları hormonları düzenlediğinden, bu ruhani gitgellere de engel oluyormuş).
İşte durum bu. Halet-i ruhiyem ile ilgili bu ayrıntıları paylaşıyorum, daha keyifli konularda bir şeyler okumayı bekleyenler ya da bu konudan sıkılmış olanlarınız olabilir. Ama bu meseleyi çok önemsiyorum. Akıl sağlığı konusunu insanlar çok hafife alıyorlar, sanki kişi zayıf karakterli, şımarık, tembel vesaire olduğu için bu ruh hallerine giriyor türünden inanışlar mevcut. Buna, depresyondan muzdarip kişinin kendisi bile inanıyor ve kendinden nefret ediyor, kendi kendini cezalandırıyor olabilir. Yani konu hakkında bilinçlenmek gerekiyor. Profesyonel yardım almaktan kaçınmamak gerekiyor (hatta bence imkanı olan herkes terapiste gitmeli). Bir de insanın kendisini bilmek için çaba harcaması gerekiyor. Eğer bu yazdıklarım sayesinde bir iki insanın kendisini daha iyi hissetmesini, probleminin ne olduğunu farketmesini sağlayabilirsem ne mutlu bana. (Ayrıca paylaşmak bana iyi geliyor).
Gelecek hafta kampüsteki sağlık merkezinin kadın sağlığı bölümü ile randevum var. Bakalım doğum kontrol hapı ile düzelecek mi bu iş. Bu esnada ben, ruhumun çetelesini tutmaya devam ediyor olacağım.
Ek: PMDD’nin PMS’den farkını açıklayan bir yazı. (İngilizce)
Bu yazıya seneler sonra (2017′de) gelen bir ek: Doğum kontrol hapı işe yaramadı zira onun da hormonal etkileri beni zorladı (hap olarak alınca tüm vücuda etki ediyor, sadece yumurtalıklara değil). Nihayet beni kurtaran şeyin ne olduğunu yazmak istiyorum (spor ve meditasyon/terapi vesaireye ek olarak): 2014 senesinde Mirena marka IUD (intra-uterine device) (Türkçesi spiral) taktırdım. Lokal olarak hormon salgılıyor, hem doğum kontrol yöntemi ama hem de benim regl sürecimi muazzam yumuşak, rahat, ağrısız, depresyonsuz hale getirdi. Herkeste aynı etki olmayabilir, ama bende işe yaradı.
Adim sanim duacin said,
Mart 1, 2013 @ 15:52
Gecmis olsun, diliyorum. Allah`tan size hayir kapilar acmasini diliyorum. Zorluklarin ardindan zifiri karanligin ardindan sabahi nuru bekle.
Leylek said,
Mart 1, 2013 @ 16:11
Doğum kontrol hapı (dkh) ile ilgili dikkatli olmanı tavsiye ederim, bilakis depresyona sebep olabiliyorlar. Kullanmaya başlarsan günlük veri toplamaya devam et ki kötü etkisi olursa fark edebilesin.
gülşan eren said,
Mart 1, 2013 @ 16:54
duygu ablacım, çok harika bişey yapıyosun hakkaten, hem kendini kaydederek hem buraya yazarak. eminim depresyonla tanışıklığı olan başka birileri de yazıları ilgiyle okuyodur. daha önceki yazında senin de bahsettiğin gibi, ben hiç farkında olmadan depresyonda olduğumu, yıllar boyu yaşamışım.. doktor en az 3yıldır depresyondasınız dediğinde güldüm hatta çünkü gayet mutlu olduğumu düşündüğüm anlar da olmuştu bu süre içinde, ama tabi tam tersi olan zamanlar vardı ve genel olarak derin derin hayattan nefret edip, şu araba çarpıverseydi ya bana, dur ben en öne oturıyım da şoför sinir krizi geçirip (bence herkes her an geçirmeliydi, geçirmiyor olmaları mucizeydi) otobüsü bi yerlere çarparsa ilk ben öliyim diye hesaplar yapar haldeydim…
bi süre terapiye gittim, çok hızlı fayda almaya başladım:)) ve gerçekten çok önemli bişey terapi. bence de herkes gitmeli, kendine bir iyilik olarak. gittikten sonra zaten çevremde bir sürü insanın ihtiyacı olduğunu farkettim çok üzücü ama tabi pahalı da bişey türkiyede. şimdi ben çok harika hallerde değilsem de terapi bana bazı şeylerle nasıl başa çıkıcağımı öğretti en azından. bilişsel davranışçı terapi müthiş, psikanalitik terapi türk insanına pek uygun değil asdfgh
bu biraz konuyla alakasız bişey ama diğer yandan bana artık herkes çok sorunlu görünüyor. devletin böyle bi hizmeti ücretsiz sağlaması harika olurdu ama bunu sağlıyabilicek maddi olanaklara sahip bi yerde de belki bu kdar çok problemli insan olmazdı, evet.. türkiyede bence nerdeyse herkes delirmiş durumda, (büyük şehirlerdekiler tabiki, mesela muğladaki insanlar çok iyiydi) ://
sende PMDD çıkması… böyle şeyler duyunca insan rahatlıyor sanki. saçma biliyorum ama ben sevindim yine çünkü en azından bir ismi var ve kimyasal bir olay (depresyon tanısı konulduğunda omuzumdan kocaman yük kalkmıştı, olup biten şeyler benim suçum değil hissiyle) acaba bunun kesin tedavisi yok mu ki, doğm kontrol haplarına bağlanmazsın işalah ama bağlansan da ne olur mu ki ?
öpüyorum.
Cansu said,
Mart 1, 2013 @ 16:59
Kesinlikle doğum kontrol hapı kullanmanı tavsiye etmem. Bahsettiğin adet öncesi ağır depresyon yıllardır bende de oluyor ve iki senedir piyasadaki en iyi, en az yan etki gösteren doğum kontrol hapını kullanıyordum. Evet, hormonları düzenliyor ama bu sefer çok ağır olmasa da sürekli depresyon durumunda kalabilirsin, nitekim bende öyle oldu. Bunun yerine adet öncesi adaçayı gibi adet düzenlemeye yardımcı bitkileri içmeye başladığımdan beri o kötü ruh halini atlatmaya başladım, hayatımın ne kadar yolunda gitmese de o ağır depresyon durumuna girmiyorum artık.
Asli Sahin said,
Mart 1, 2013 @ 17:27
Duygu, bir suru insan yorum yapmis dogum kontrol haplari ile ilgili. Onemli olan kendine uygununu bulmak. Ilk basladigin hap, seni daha depresif yaparsa sakin yilma. Inan bana sana uygun dogum kontrol hapini bulduktan sonra, bundan once ben nasil yasiyormusum diyeceksin. Ben siddetli adet agrilarilarim nedeniyle baslamistim dogum kontrol hapi kullanmaya ve sansliydim ilk kullandigim ilac mukemmeldi (ki ben cok nazik bir bunyeye sahibim, hap yutmaktan bile midem bulanir) Sonra ilac sirketi iflas etti, bir sure kullandigim ilac ulasilamaz oldu. Bu sure icinde baska ilaclari denedim ve her turlu degisik yan etkiyi yasadim. Ama simdi aradigim ilaca yeniden kavustum. Demem o ki yilma! Ruh halinin yani sira, sivilce artis/azalislarini, odemlerini (gogus acimasi gibi) yan etkileri de not et. Bir kac denemede mukemmel ilaci bulacagina eminim. Sana sabir diliyorum! Bir de sana daha once onerdigim akapunktura duzenli gittiginde, adam zaten senin adet donemlerini biliyor. Ona gore seni ayrica rahatlatiyor. Cok cok opucuk!
Asli Sahin said,
Mart 1, 2013 @ 17:30
Bir de hapin seklinden dolayi, tam olarak dongunun neresinde oldugunun gun ve gun farkinda oluyorsun. Her duygu calkantisi yasadigimda kendimi motive ediyorum ” Asli, bu sen degilsin, bir kac gun sik disini diye” ya da dur bugun sevgilinden ayrilma, dongu bitsin hala oyle hissediyorsan ayril diye haha :) Hormon Savaslari…
Erkan said,
Mart 2, 2013 @ 03:57
Geçmiş olsun. Ve tebrikler, insanın böyle sistemli bişekilde bir sorununa çözüm bulması (en azından farketmesi) ki bu sorun sağlığı ile ilgli olunca daha büyük bi olay bence. Haleti ruhiye konusunda da ilaçla kesin çözüm olmayacaksa yada yan etkiler doğuracaksa kendini tedavi etmeyi dene, zaten teşhisin büyük kısmınıda kendin yapmışsın boşuna para verme :) ve japonya modelini dene yani hayatında değişiklikler yap. Yenilenme yani. Ben bunu taşınma, farklı şeyler öğrenme, gezi, uzun süredir görüşmediğim arkadaşlarla görüşme.. benzeri şeyler deneyerek yapıyorum. Yani kendini tekdüze hayatla başbaşa bırakma. Tabi bunlar naçizane öneriler bilimsel bi dayanağı yok :). Tekrar geçmiş olsun.
meren said,
Mart 2, 2013 @ 13:50
Konunun uzmanı doğum kontrol hapı tavsiye etmiş, insanlar gelip sakın doğum kontrol hapı kullanma diyebiliyor.
Saçmalamayalım arkadaşlar.
Doğum kontrol hapı hoyrat hormonları dizginlemekte epey etkili. Hayatı boyunca, sırf bu sebeple doğum kontrol hapı kullanan insanlar tanıyorum.
Eline sağlık dostum, bunları yazdığın için de ayrıca teşekkürler!
Öpüyorum.
Özge said,
Mart 2, 2013 @ 14:09
Merhabalar, aynı sürecin zorluğunu sizin kadar bilimsel olmasa da bende kendimde hissetmiş ve anlamıştım. Ancak bunu tablolara döken, notlar alan ve “mutlaka bir şeyler olmalı doktora gitmeliyim şeklinde” davranış sergileyen, bunları bize tane tane anlatan birini görünce hayranlığımı gizlemek istemedim. Yazınızı heyecanla ve aydınlanarak okudum. Yıllardır yaşadığım ağlama krizleri, o bunalımlar aklıma geldi. Nedenini kendime dahi anlatamadığım şeyleri buldum. Mutlaka araştıracağım ve doktor yardımı alacağım, sayenizde.
Paylaştığınız için teşekkür etmek istedim, sevgiler :)
Cenerentola said,
Mart 2, 2013 @ 14:11
Selam Duygu,
Uzun zamandir sinsice ses cikarmadan okudugum bloguna artik bu yazidan sonra yorum yazmadan duramayacagim dedim. Ben de oncelikle bu zamana kadar yapilan yorumlara katilip depresyonla ilgili yasadiklarini ve cabalarini paylasmanin ne kadar cok insana faydasi oldugunu bir kere daha yazacagim. Yazmanin sana iyi gelmesinin yaninda yaptigin iyiligin boyutlarini tahmin bile edemezsin…Bir cok insan bahsettigin onyargilardan dolayi veya cikis yolu bulamayacagini dusundugu icin sessizce aci cekmek durumunda kaliyor.
Kendinin farkinda olmana ve butun cabalarina hayranim. Ayrica son olarak da icindeki bilim insanini da isin icine katip haleti ruhiye datasi toplamana da bayildim :)
Ayrica chartta Japonya’nin yaptigi seratonin bombardimani ustune dusun diyorum. Cunku gercekten de tebdil-i mekan ve su andaki is ortamindan uzaklasmak mecburiyetten cikip cok faydali olabilir. Butce kesilmeleri funding problemleri postdoclar veya fakulte elemanlari olarak hepimizin basinda :( Su anda seni sIkan ve uzen bu belirsiz durum moralini bozmak yerine -eger mecbur kalir da tebdil-i mekan yapmani gerekirse- seratonin kaynagina donusebilir.
Cabalarini, savasini, cesaretini ictenlikle destekliyorum, pozitif enerji yolluyorum sana….
ayşe said,
Mart 2, 2013 @ 14:12
anaa! bende de bu varmış demek!
birkaç aydır kah iyi hissedip kah diplerde sürünüyordum. regl dönemimle bir alakası olabileceği aklımdan geçmişti ama şimdi okuyunca, lüzumsuz depresyonuma bir isim konunca rahatladım. terapistime açacağım bu konuyu.
teşekkürler!
ferhan said,
Mart 2, 2013 @ 14:42
35 yasindayim son onbes yildir bunu zaman zaman agir bazen hafif surekli yasiyorum. sen yazana kadar yardim almayi hic dusunmemistim. ama normal olmadiginin cok farkindaydim. sonucta cevrendekilerle paylasinca senin onlardan daha fazla hormonlarinin etkisinde kaldigini goruyorsun. paylasimin beni rahatlatti. bunu senle paylasmayi bir borc bildim. iki kez dogum kontrol hapi kullandim. ikisindede dengem sarsildi. tekrsr kullanmaya cesaret edemiycek kadar. yine de senin yorumlarini bekliyecegim…
Biyolokum said,
Mart 2, 2013 @ 15:48
Yorumlar için herkese çok teşekkür ederim. Buradan deneyimlerimi iyi niyetle paylaşırken kimseyi yanlış bilgilendirmek, ya da gereğinden fazla ümitlendirmek istemiyorum, zaten bu yüzden de elimden geldiğince açık bir şekilde durumu paylaşmaya çalışıyorum. Sanırım akılda tutulması gereken en önemli şey, her insanın birbirinden çok farklı olabileceği, hepimizin çocukluk travmaları, genetik yapısı ve dolayısıyla beyninin kimyası, hormonları farklı. Bizi endişe ve depresyona sürükleyen dış ve iç etkenler, arzularımız hayal kırıklıklarımız farklı. Bu yüzden, birimiz için işe yaramış bir yöntem bir diğerimiz için yüzde yüz sonuç vermeyebilir. Yapmaya çalıştığım şey elimizde bu durumla başa çıkmak için mevcut bulunan araçları paylaşmak. Ben de tamamen deneme yanılma yöntemi ile ilerliyorum. Ama denemekten korkmamaya ve verdiğim kararlardan sonrasında pişmanlık duymak yerine ‘bu deneyimden de bunu öğrendim’ demeye çalışıyorum. Özetle, kendimi anlamaya, benim için neyin iyi neyin endişe ve depresyon tetikleyici olduğunu çözmeye ve hayatımı bu yönde düzenlemeye çalışıyorum. Ben bu zorlukları yaşarken bir başkasının ”tekerleği yeniden keşfetmesine” gerek kalmadan engelleri daha rahat atlamasına faydam olabilirse ne mutlu bana.
PDD said,
Mart 2, 2013 @ 16:10
Merhaba Duygu,
Öncelikle geçmiş olsun. Haziran 2012′de bana da bir kadın doğum uzmanı PDD teşhisi koydu. PMS değil, PDD. Ancak hekim, doğum kontrol hapından ziyade piyasada çeşitli marka isimleri ile çıkan vitex agnus-castus bitkisini yazdı reçeteye. Eğer bu ilaçtan fayda bulamazsam doğum kontrol hapına geçeceğini söyledi. Şu an regl gününe yakın bitkinin hap formunu, haftada belli günler de çayını içmekteyim ve dengesizliklere faydası oluyor. Tamamen ortadan kalkmıyor durum, ancak en az iki güne yayılan depresyonu yarım günle atlatabiliyorum ve bu durumun hormonlardan kaynaklandığını bilmek kendime başka biri gibi davranıp şefkat göstermemi sağladı. En azından ağladığımda, durumla başa çıkamadığım için kendime kızmak yerine “Az kaldı tatlım, geçicek merak etme.” diyebiliyorum.
Tabii ki öncelik uzmanın tavsiyesidir, ancak bir seçenek olarak bu bitkiden haberdar etmek istedim.
Cansu said,
Mart 2, 2013 @ 18:03
Bir erkeğin doğum kontrol hapını kullanmadan, kendi bünyesinde neler olduğunu deneyimlemeden “konunun uzmanı doğum kontrol hapı tavsiye ediyor diye kullanması gerekir, benim çevremdekilerin hepsi hoyrat hormonlarını bu şekilde dengeliyor” demesi de bir o kadar saçmalık. Her doktorun tavsiyesi doğru olacak diye bir kanun yok. Hormonları dengelediğinden de hepimiz hemfikiriz bunda da bir problem yok. Olay bu hapları kullanan çoğu insanın ilacın yarattığı o kötü ruh halinden şikayetçi olması. İnternetten araştırırsanız çoğu kadın bu hapların yarattığı ruhsal dengesizlikten dert yanıyor. Ergenlik çağımdan itibaren adet düzensizliğim var ve yıllardır çeşitli doğum kontrol haplarını kullandım. En ağır etkilerine sahip olanında altı ay neredeyse hayatımı yaşamadığımı bilirim. Son iki senedir önce yasmin sonra da yazz 24+4 kullandım. Bunlar diğer doğum kontrol haplarına göre daha az yan etkisi olsa da gene de her gün o depresyon hissini yaşadım ve bu kötü his adet öncesi çok çok şiddetlendi. Ayrıca memede şişlik ve sürekli ağrı yaptığı da bir gerçek. Doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda hem meme kanseri riski artıyor hem de uzun yıllar kullanımı sonuncu rahim duvarının aşırı incelmesinden hamile kalması zorlaşıyor. Doğum kontrol hapını kullandığım zamanla kullanmadığım zamanlardaki ruhsal durumumda dağlar kadar fark var. Ve uzun yıllar kullanıp sonrasında bırakınca depresyonumun asıl sebebinin bu haplar olduğunu çok iyi anladım. Ayrıca Duygu Hanım gibi adet öncesi ağır depresyon halini ben de yaşıyordum ve bunun için gittiğim çeşitli doktorlar doğum kontrol hapı yerine başka alternatifler sundular. Elbette kendisinde işe yaramaz o haplar diyemem. Ancak dediğim gibi bu hapların yarattığı kötü ruh hali kullananların çoğunda olan, bilinen bir durum. Bence böyle ciddi bir konu için doğum kontrol haplarında uzman olmayan terapistin dediğini yapmazdım ve bu konunun asıl bilenleri olan, alanında çok iyi jinekologlara bu durumu danışırdım. Doğum kontrol hapını adet öncesi depresyonu önlemede kullanması yağmurdan kaçarken doluya tutulmak gibi bir durum.
Deniz Ural said,
Mart 2, 2013 @ 21:30
Öncelikle yorumların belli bir kısmından sonrasını okumadığımı belirteyim. Ancak tartışmanın daha çok doğum kontrol haplarının gerekliliği/ gereksizliği üzerine olduğunu biliyorum. Bu yüzden araya girdiğim için af diliyorum ama paylaşımını ilk okuduğumda epey zamandır aklımda olan bir soruyu sormanın tam zamanı olduğunu fark ettim. En azından, Duygu, senin bu konuda da kafa yorduğunu düşünerek danışmak isterim:
Kadınlarda regl öncesi bunalım halini evrimde bugüne kadar ve bu kadar yaygın olarak getiren motivasyon nedir acaba? Bu mendebur şeyin ne tür bir avantajı var ki şimdiye kadar çıkmış gelmiş? Yumurtlama öncesi dişiyi iyice çaresiz hissettireyim de gereğinden fazla seçici olmasın gibi basit bir durumun yansımaları mı bunlar yoksa?
Melikeadlıkişi said,
Mart 4, 2013 @ 04:57
Canım Düygüm,
Bu yazdıkların ne muhteşem, ne çalışkanlık ve sonuç alma/terapiste kolay teşhis koydurtma eseri. Çok sevdiğim ve bu dertten muzdarip arkadaşıma hemen link attım, umarım onda da işe yarar. Sen ne güzel bir insansın. Seni çok seviyorum.
Biyolokum said,
Mart 4, 2013 @ 09:13
Deniz, herhangi bir canlının şu anda sahip olduğu bir özelliğe bakıp bunun için evrimsel bir işlev aramak bazen çok yanıltıcı olabiliyor. Genelde biyolojik evrim hakkında fikir sahibi olmaya başladıkça dünyaya bu yeni gözlüklerle bakmanın bir sonucu olarak hepimizin düşebildiği bir hata bu. Herhangi bir türü ele alacak olursak, bu canlının sahip olduğu bütün özelliklerin evrimsel süreçle seçilip yoğrulup o noktaya geldiğini söyleyemeyiz. Bazı özellikler, seçilim baskısına maruz kalmıyorlar (üreme veya hayatta kalma konusunda ciddi bir etkileri yoksa evrimle işleri olmuyor). Bazı özellikler ise, doğal seçilimde canlıyı bir alanda daha avantajlı kıldıkları için, beraberlerinde bir takım dezavantajlarla gelebiliyorlar. Mesela -tamamen atıyorum- memeli dişilerindeki bu hormonal dengesizlikler, memelilerin üreme yönteminin evriminin bir yan ürünü olabilir. Zira, şunu akılda tutmak gerek, bu ruhsal çalkantılar aslında çocuk sahibi olmaya fiziksel bir engel teşkil etmiyor bu bir, ikincisi de, bu şiddette yaşanan ruhsal çalkantılar (PMS değil ama PMDD) kadınların %3′ü gibi düşük bir bölümünde görülüyor, ama PMDD’yi bırakıp PMS’i evrimsel olarak sorgulayacak olsaydık dahi, ilk durum geçerli, PMS’in -bana kalırsa- üreme ve hayatta kalmak konusunda, canlı üzerinde seçilim baskısı oluşturacak boyutta dezavantaja sebep olan bir etkisi yok.
Ama eminim bu konuda evrimsel psikoloji alanında atıp tutan çok olmuştur. O çalışmalardan ve hipotezlerden benim haberim yok.
—-
Melikaplam <3
meren said,
Mart 4, 2013 @ 11:58
Mevzunun cinsiyet ile değil uzman görüşüne ihtimam ile ilgisi var.
Benim vajinam yok, hiç başıma da gelmedi, fakat Bacterial Vaginosis’in teşhisi, sebepleri, tedavisi, tekrarlanma riskleri, ve hamilelilk dönemi riskleri üzerine buradaki herkesten daha fazla bilgi sahibi olduğuma eminim. BV uzmanı birisi BV’den muzdarip bir kadına bir şey önerdiğinde bir diğerinin kişisel deneyimlerinden yola çıkarak “ya hiç tavsiye etmem” demesindeki saçmalık ile bir psikolog “doğum kontrol hapı kullanmayı düşün”, dediğinde “ya hiç tavsiye etmem” diyen kişinin duruşundaki saçmalık neredeyse aynı.
Neyse. Dilerim yazdıkların Duygu’nun işine yarar.
Erdal said,
Mart 4, 2013 @ 16:32
Bir kişide çıkıp ”Kızım senin aşık olman lazım” dememiş ya la. Aşık ol kurtul hepsinden ne depresyon kalııııır ne doğum kontrol haplarıııı.
Dicle said,
Mart 5, 2013 @ 16:15
Bence, burada en önemli şey “Bir bilim insanının gözünden kendisi” başlığı ve Duygu hanımın sergilediği tutum. Bu tutuma sempati, ve bence saygı duymamak olmaz.
Ötesi, kuşkusuz, terapistinin ve başka uzmanların bilip değerlendireceği konu. Umarım saptama ve teşhis doğrudur ve Duygu Hanım kısa sürede sağlığına kavuşur.
Geçmiş olsun dileklerimle.
Sevgilerimle.
denizdağ said,
Mart 6, 2013 @ 15:55
Yaşadığın olumsuz tecrübelere dışardan bakabilmek ve bunun analizini yapıp çözüm yolları aramak…İşte güçlü ve sağduyu sahibi bir insanın yapacağı şeyler. Birçok insan duygusal davranıp sorunlarını çözme yoluna gideceğine bunu bir yaşam tarzı haline getirip ızdırabına başka kılıflar uyduruyor, sonra da kendine ve etrafına istemeden de olsa zarar veriyor.
Bence -ki biliyorum bu tavsiyeme ihtiyacın yok ama- sen doğru yoldasın ve daha güzel günler seni bekliyor, Paylaşarak en doğru şeyi yapıyorsun, yolun açık olsun…
tgulsen said,
Mart 10, 2013 @ 09:55
duygu abla, ben uzun zamandır blogunu takip ediyorum. hatta blogunu ilk keşfetme sebebim animeydi (nerden nereye dedim şu an), ama zamanla diğer yazılarını da okudukça sana hayranlık duydum :)
depresyonla ilgili yazılarını, üzülerek söylüyorum, merakla bekledim ve okudum. bunun sebebi ben de çok benzer bir durumdayım. ama benim hayvanlığım ne kendime düzenli bir uğraş buldum, ne de spor yaptım. son zamanlarda artık kendime tahammülüm kalmadı (herşey için kendimi suçluyorum zaten) ve devlet hastanesinden psikiyatriye randevu aldım. tahmin ettiğim gibi 5dk bile dinlemeden, antidepresan yazdı ve gönderdi. ben antidepresan kullanmak istemiyorum :( ama bu hafta içi özel bi hastaneden de randevu alıp, tekrar denemeyi düşünüyorum.
sana paylaştığın emeklerin ve fikirlerin için çok teşekkür ederim. çünkü artık çevremdekilere anlatmaktan bile sıkıldığım bu manyaklığın içinde gerçekten de yalnız olmadığıma sevindim. sanırım bende elimden geldiğince kayıt tutucam ve spor yapıcam. yoksa biliyorum, bu durum hayatım boyunca kolay kolay değişmicek :(
en içten geçmiş olsun dileklerimle.
gülşen
Çiğdem said,
Mart 12, 2013 @ 13:18
Merhaba,
Doğum kontrol hapları kullanmadan önce ve kullanırken karaciğer üzerinde etkisini bir doktoruna sor istersen. Ciddi karaciğer büyümesi ile karşılaşmıştım ben. Bir de belli dönemlerde ara verilmesi gerekebiliyor. Bana kimse söylememişti. Aklında bulunsun.
Sevgiler
Çiğdem
arjantin said,
Mart 13, 2013 @ 07:52
Sevgili Duygu, yaşadığın bu sıkıntı ile yüzleşerek bunu yazıya dökebilmen müthiş bir şey. Fakat yorumları okuduğumda en çok garipsediğim şey insanların bazı konularda ne kadar net -ön-yargılara sahip olduğunu görmek oldu. Türkiye’de insanlar ne yazık ki gripten kırılsa ya da depresyondan yerlerde bile sürünse, ben ilaç kullanımına karşıyım; bunu doğal yollarla çözeceğim, gibi enteresan düşüncelere sahipler. Bazı hastalık hallerinde tedavinin en önemli yolu ilaç kullanımıdır. Elbette ki yan etkisi en az ya da en hızlı ve etkili çözümü getirecek olanın seçilmesi doktor ve hasta arasında fikir alışverişi ile seçilebilir. Ya da ilaç tedavisi ile birlikte ek tedavi yöntemleri de denenebilir. Doğum kontrol ilacına karşı çıkarak binbeşyüz tane olumsuz şey söylenebilir. Ama aynı şey alternatif tıp ya da bitkisel tedavi için de geçerlidir. Bu yüzden doktoruna güven ve gerekirse deneme yanılma ile senin için en iyi tedavi yolunu bul.
Selamlarımla,
arjantin.
Martı said,
Mart 13, 2013 @ 17:09
Geçmiş olsun. Bu yazıyı okurken pek çok yerde “Aaaa, ben de!” dedim. O defterden ben de tutuyorum ve hepsi meditasyon, spor ve kişisel bakım, hatta bazen yenen içilen şeylerle dolu! :) Duygusal gelgitler desen, o konuya hiç girmeyelim! :) Ama o sabah koşusu resmi şahane. Filmlerden bir kare. Keep up the good work!
Ayse said,
Mart 27, 2013 @ 09:18
Merhaba,
Bazi nefes teknikleri ve meditasyon ile PMS ve her turlu duygu durumu inis cikislarinin kolaylikla dengelendigini ve dogum kontrol haplarini asla tavsiye etmedigimi soylemeden edemedim. Ben uzun yillar PMS, dismenore, endometriyozis ve yumurtalik kistinden cok cektim ve uzun sure dogum kontrol hapi kullandim. Onceden meditatif teknikler cilginlik gibi gelirken simdi hap kullanmak cilginlik gibi geliyor. yukarida saydigim hastaliklarin hepsi gecti. Fon bulma, sureklilik ve saydigin belirsizlikler benim hayatimda da var. Ama hicbirsey beni oturup aglatamiyor. Ben de bir biyologum ve yazini bir biyolog bir arkadasimin facebook paylasiminda gordum. ilginelnirsen teknikleri anlatabilirim.
Sevgiler
emre said,
Eylül 2, 2013 @ 15:13
Depresyonu yaşamayan bilmez.Bir an önce kurtulmanı diliyorum.Fikirler, düşünceler, saplantılar vs soyut hadiseler insan bedeninde nasıl somut değişikliklere yol açabiliyor çok enteresan dimi? Yada tam tersi mutluluk hormonu eksikliğinden dolayımı insan depresyona girer? hangisi hangisini tetikliyor? çok bilinmeyenli denklem.
Meryem said,
Ekim 9, 2013 @ 15:53
Duygu’cum değişmeyen tek şey var, hep cok tatlısın, bir an once kurtulmanı ya da daha ıyı yonetebilmeni dilediğim depresyonunu bile oyle tatlı anlatıyorsun ki;) bu aksam aylardan sonra senin blogunu okuyabilme hikayemi anlatayım, krese baslayan ama alısamayan huysuz ve cidden zor bir cocuk-yogun bir is- ev ve istanbul kabusunun ortasında oyle bunaldım ki, dun ıyıce kafayı sıyırınca ailem kostu imdadıma, bugun kızımı onlar aldı okuldan gezmeye goturduler, koca yemekte ben de kendime bir sarap acıp bırseyler okuyayım dedım..tam da dun yasadıgım kabusun uzerine denk dustu. Uzun suredir bu tempoda yasıyorum ama dun birseyler oldu, cizgiyi gectim. Hersey esime hadi ben gelip seni isten alayım dememle basladı. O saatte 15 dakikada gidecegim yolda korkunc bir trafige girdim ve tam 2,5 saatte gittim..bu surenın yarısında agladım ve arabada dovundum:) hayatımı sorguladım, ıcıne tukurdum, yorgunluktan bitmişken bu trafik de neyin nesi diye sansıma, herseye kufrettim.. Yanımdan Tramway geciyorken acsam kapıyı da atsam kendimi ölsem bi dinlensem uyusam diye dusundum:) sonra ıkı bucuk saatte gittiğim yolun sonunda esim beni on dk bekletmek zorunda kaldı diye onu almadan donmeye mi calısmadım, off ben ben degildim sanki:) sabah regl olmustum;) meger herseye direncim yuksekmis, fiziki ve psikolojik olarak cok dayanıklıymısım da hormanlarım beni ters düz edip oyuncak etmis iki dakkada. Yani o yıldızlı gunleri iyi bilirim. Dun bes yıldızlısını yasadım:) o zaman kahrolsun PMDD diyorum! Sevgiler,
fungusanasi said,
Ekim 30, 2013 @ 17:08
selam
bir arkadasim tavsiye etti yazindaki semptomplarin bende de olustugunu gordugunden. .Herkeste 2 gun suren PMS bende neden bu kadar agir ve 10 gun suruyor diye dusunup duruyordum,(bazen kendimden suphe edip ben mi abartiyorum acaba dedigim cok oluyor) maalesef hicbir psikiyatristtt de bana PMDD den bahsetmedi( uzun zamandir ve cok cesitli psikiyatr deneymim oldu) . hepsi PMS ye baglayip gecistirdier ama ayin 10 gunu bazen 15 gune yakinini psikolojik sikinti icinde gecirmek azap gercekten.
Cok tesekkur ederim deneyimini paylasip beni aydinlattigin icin:)