Yurtdışında doktora programlarına başvuru stratejisi – 02
Yurtdışında doktora programlarına başvuru konusunu aydınlatmaya çalışmaya devam ediyorum. Bu bölümde Hangi üniversiteyi/ülkeyi vs seçeyim konusuna değineceğim. Önceki ve gelecek yazıların listesi şöyle:
2. Hangisini seçeyim? (Bu yazı)
3. Portfolyo
4. Referans mektubu
5. Yabancı dil- ingilizce
2. Hangisini seçeyim?
Fırat mektubunun devamında şöyle demiş:
Bu soru oldukça zor ve tek bir cevabı yok. Soruyu detaylı hale getirirsek hangi ülke ve hangi üniversite? https://www.findaphd.com/ da bir anket uygulaması var buna göre en uygun ülke Almanya çıkıyor. Burada kişisel tercihlerden ziyade teknik sebepleri ön planda tutmak istiyorum. Neticede araştırma bursu aramamın sebebi de bu, teknik anlamda kendimi daha ileri bir noktaya çekebilmek.
Bana kalırsa teknik ve kişisel sebepleri dengelemeye çalışmakta fayda var. İnsanların yurtdışına giderken tatlı bir cahil cesareti ile yola çıktıklarını düşünüyorum (benim için de bu böyleydi). Yani o kadar bilmiyoruz ki bizi neyi beklediğini, Singapur veya Fransa, Japonya veya ABD ne fark eder, ya da ABD’de Teksas’ın ortasında minik bir öğrenci şehri veya New York, neresi olursa olsun, yeter ki benim çalışmak istediğim konuya odaklanan okul/lab orada olsun (ya da yeter ki beni alacak bir okul olsun) demek, kişisel tercihleri tamamen görmezden gelmek biraz sağlıksız bir yöntem olabilir. Öte yandan, başa gelen çekiliyor tabi. Ama yine de psikolojik durumunu, kişilik yapını biraz göz önünde bulundurmanı öneririm. Mesela ailene çok bağlıysan, ve elinde hem Avrupa hem de ABD’den birer seçenek varsa, belki Avrupa’ya gitmek (böylece aileyi daha sık ziyaret edebilmek) daha uygun olabilir. Bunlar gerçekten zor kararlar ve bana kalırsa tek doğru bir karar yok. Hayatta elimize geçen fırsatın kıymetini bilip onu en iyi şekilde değerlendirmeye çalışabilen kişiler olmak, benim hep ulaşmaya uğraştığım bir hedef.
Ülke-üniversite bazında değerlendirirsek bizim ülkede mühendislik (kimya mühendisliği) açısından en iyi okullar İTÜ, ODTÜ, Ege vs. Bu “en iyi” veya “sıralama” kısmı tartışmaya oldukça açık. Yine de şu şöyle diyor yerine karşılaştırılabilir veriler sunması açısından URAP sıralamasını esas alıyorum.
https://tr.wikipedia.org/wiki/
URAP Diyelim ki Ege mühendislik sıralamasında dünyada ilk 400′de kimya mühendisliği sıralamasında da ilk 450′de, seçeceğim üniversitelere bakarken üç aşağı beş yukarı bu seviyenin altına düşmesin diye düşünüyorum. Ne dersin? Bu gerçekçi bir bakış açısı mı?
Evet bu gerçekçi bir bakış açısı. Bununla birlikte bence eninde sonunda nasıl bir hocayla çalıştığın ve nasıl bir enstitüde olduğun (enstitünün olanakları), bu hocanın/enstitünün çalışılan alandaki prestiji vesaire bilim insanı olarak yetişmekte ve iyi bir yerlere gelebilmekte daha belirleyici bir etken oluyor. (Tabi ki eğer kabul aldıysan Harvard, MIT vesaire gibi ismi geçince akan sular duran yerlerdeki programlara gitmek, ileride karşına çıkacak fırsatları, sırf bu okulların prestijli ismi yüzünden, çoğaltabilir. Bu da bir gerçek.)
Bir de, mesela ben çok yakından şöyle bir örnek biliyorum: Eşim (Amerikalı) University of California Berkeley’de doktora yaptı. Baktığın zaman UC Berkeley’in biyoloji alanında doktora programı ABD’de dördüncü sırada (Harvard, MIT, Stanford’un hemen ardından geliyor). Fakat bu kadar kallavi bir sıralaması olmasına rağmen, bu okulda hangi laba düşüp kiminle doktora yaptığınıza göre iş çok değişiyor. Evet adı sanı var, evet çok güzel olanakları var, ama hocan senin kariyerini destekleyip, sana düzgün bir proje verip, yaptığın çalışmanın makalelerini yayınlamakta sana yardımcı olmuyorsa (bunu deneyimlemiş insanları tanıyorum) o zaman UC Berkeley’den mezun olmak ancak Türkiye’ye geri döneceksen vesaire belki bir anlam ifade edebilir (yurtdışını koklamış gelmiş olursun). Buna sonraki yazılarda değineceğim, ama makale yayınlamak akademisyenin en önemli işi. Hakemli dergide makale yayınlamıyorsan yandın. Mesela doktoradan mezun olduğunda hiç yayının yoksa doktora çalışmanla ilgili, bir sürü para fonuna başvuru bile yapamıyorsun. Bu anlamda, ben olsam hocanın iyisini (belki orta kalitede biyerde de olsa çok iyi işler yapan, öğrencilerinin kariyerini önemseyen biridir) okulun iyisine (sırf ismi var diye Harvard’a gidip manyağın biriyle çalışmaya çalışıp kafayı yemeye) tercih ederim. Ama şahsi düşüncem bu. Bu konuya aslında şu yazıda içerikli bir şekilde değinmiştim.
Genel olarak ABD, Avrupa, Asya’ya baktığımızda, doktora programları arasında ciddi farklar olduğunu görüyoruz. (Bunlara daha önceden biraz değinmiştik baknız-1 ve bakınız-2. Bu arada şurada da biraz eski de olsa bazı bilgiler mevcut.) Asya konusunda bilgim hiç yok aslında. Deneyimi olan birileri yorumlara yazıverse çok güzel olur.
Ülke seçimi bana kalırsa biraz piyango, biraz o ülkeye ilgi duyuyor, sevme potansiyeli taşıyor olmak da önemli (en azından gittiğin yerden keyif almak). Bir kere bu seçimi yapıp o ülkeye gittikten sonra da elinden geldiğince oraya uyum sağlamaya çalışıp, o ülkenin sunduğu güzellikleri, fırsatları görmeye çalışmak. Bunu söylemek tabi ki kolay. Ama başarmak imkansız değil.
Bir sonraki yazıda “Portfolyo” konusuna değineceğim.