Yurtdışında doktora programlarına başvuru stratejisi – 03

Yurtdışında doktora programlarına başvuru konusunu aydınlatmaya çalışmaya devam ediyorum. Bu bölümde Portfolyo konusuna değineceğim. Önceki ve gelecek yazıların listesi şöyle:

1. Nereden bulayım?

2. Hangisini seçeyim?

3. Portfolyo (Bu yazı)

4. Referans mektubu

5. Yabancı dil- ingilizce

 

3. Portfolyo

Yine Fırat’ın yazdıkları üzerinden cevap vermeye devam ediyorum. Mektubunda Portfolyo başlığında Fırat şöyle demiş (kimi ayrıntıları kaldırdım):

Şu anda portfolyomda yayın namına pek birşey yok. Yalnız geçen sene katıldığımız kongre’de hazırladığımız sunum best paper ödülü aldı ve üniveriste dergisinin özel sayısında yayınlandı.

Buna benzer bir iki ufak çalışma daha var. Danışmanım bir tane proje yazıp gönderdi, büyük ihtimalle kabul olacaktır. Tezimden türettiğim bir yayının yazma işini hallettim hocaya teslim ettim. Yakın zamanda SCI-expanded veritabanındaki orta halli bir dergide büyük ihtimalle yayınlanır diye tahmin ediyorum.

Elbette şu yayını da yapayım bunu da yapayım demenin sonu yok amma velakin portfolyomda yayın olup olmaması ne kadar önemli doğrusu pek bir fikrim yok. Sen ne dersin?

Yayın olup olmaması ne kadar mı önemli? EN ÖNEMLİ ŞEY BU!

Tabi ki kongrelerde sunum yapmak harika, mutlaka CV’ye konulmalı. Hele ki ödül almak nefis. Ama hakemli dergide yayın yapmanın yerini hiçbir şey tutamaz.

Master veya doktora yapıyor iseniz, sürekli şunu düşünmenizi öneriyorum: “Bu yaptığım işi nasıl bir makaleye dönüştürürüm?” Bu soruyu hem kendinize hem de tez hocanıza ne kadar erken sormaya başlarsanız o kadar iyi. Zira CV’nizdeki en en en en önemli şey, hakemli dergide yayın yapmış olmak arkadaşlar.

Şimdi size bunu söylerken şunun farkındayım: Yayın yapmak kolay bir iş değil. Hele ki uluslararası platformda kabul gören dergilerde yayın yapmak daha zor. Fakat bir şekilde ufak da olsa bir makale çıkarmanız, özellikle doktora öğrencileri için, doktora sonrası aşamada önünüze çok kapılar açıyor. Mesela bazı burslar söz konusu olduğunda – doktorayı bitirirken başvuruyorsunuz – eğer hiç yayın yapmadıysanız bursa başvurmanız bile mümkün olmuyor. Master yapıyorsanız bu kadar ciddi değil, ama bir yayın yaptıysanız master sırasında müthiş rahat edersiniz doktora başvurularınızda, kral/kraliçe olursunuz. Hele ki ilk yazar iseniz. İlk yazar (first author) olmasanız bile, en azından ikinci, üçüncü vesaire yazar olsanız da olur.

Bu arada “yayın yapın illa da yayın yapın” derken size şunu demiyorum kesinlikle “ne kadar vasat olursa olsun bir yayın çıkarın”. Şartlar zor olabilir, yayın yapamayacak olmak sizi umutsuzluğa sürükleyebilir, ama dürüstüğü, iyi bilim insanlığını elden bırakmayın. Elinizden geleni yapın yayın çıkarabilmek için, ama sırf bir şeyler yayınlamış olmak için yayın yapmanın, ya da CV’sine her eklediği yeni satırdan haz alıp bu işi yarışa dönüştüren, bilgi kirliliğine sebep olanların tuzağına düşmeyin.

Baktınız projeniz yayın çıkarabileceğiniz bir noktaya gelmeyecek gibi, o zaman hocanıza birlikte “review” yazmayı önerebilirsiniz. Bu, ilgilendiğiniz bir konuda, literatürü okuyup, hocanızla birlikte literatürün özetini çıkardığınız, ama sizin yaptığınız deneylerin verilerini içermeyen bir makale çeşidi. Vakit alan ama çok öğretici bir deneyim. Veri bazlı (research article) makalenin tam olarak yerini tutmasa da, hiç olmazsa bir yayın olarak CV’nizde güzel durur.

Bunun dışında, eğer danışmanınıza proje yazımı konusunda yardımcı olduysanız, mesela sizden, göndereceği projenin bazı kısımlarını yazmanızı istediyse, o zaman bunu da CV’nize ekleyebilirsiniz. Tabi siz resmi olarak proje yazarı değilsiniz, o yüzden bunu açıkça belirtmeniz gerekecek. Mesela “XYZ contributed to the writing  of this grant.” (XYZ kişisi projenin yazımına katkıda bulunmuştur.) gibi bir şey yazıp, projenin asıl yazarı olan danışmanınızın ismini eklersiniz (ki CV’ye bakan kişi isterse bunu danışmana sorup teyit edebilir).

Yayın yapmak için nasıl bir strateji izlemeli?

Yayın yapmak için şöyle bir strateji izlemek gerektiğini düşünüyorum (ama herkesin stili farklı) – Master veya doktora öğrencisi olduğunuzu olduğunuzu varsayalım (her ne kadar başlık doktoraya başvuru stratejisi olsa da, her seviyeden akademisyene faydası olacağını düşünüyorum aslında):

- Danışmanla birkaç proje belirlemek: Mesela biri sıkıcı ama granti, diğeri riskli ama çok ilginç sonuçlar verebilecek projeler. Eğer riskli proje çalışırsa müthiş. Çalışmazsa diğer ufak projeyi yayınlarsınız en azından.

- Projelere başlamak, gidişata göre düzenli aralıklarla stratejiyi yeniden gözden geçirip hangi projeye ne kadar zaman ayıracağınızı tartmak. Projelerin amaçlarını yeniden düzenlemek de gerekebilir (mesela baktınız belli bir teknik düşündüğünüzden daha zor oturacak, o zaman projenin daha geç sonuç vereceğinden hareketle amaçların eksenini küçültmek gerekebilir).

- Deneyleri yaparken sürekli “bu deney makalede nasıl bir figür/tablo vs olur” diye düşünmek. Kontrolleri iyi düşündünüz mü?  Mikroskopla fotoğraf çekerken belli bir standart izliyor musunuz? Deneyleri bir araya getirebileceğiniz genel bir konsept var mı?Bu benim en zorlandığım şeylerden biri, zira bir sürü yere dallanıp budaklanıp, bir sürü deneye dair heyecanlanıp, sonra elimdeki verileri birbiri ile bağdaşan bir makaleye dönüştürmek durumunda kaldığım çok oldu. Onun yerine temiz, sade bir soru “X’in Y’ye dönüşmesinin sebebi ne?” sorup, onu cevaplayan, belli bir şeye odaklanan bir projenin makalesini yazmak daha kolay. Ama elbette bilim nadiren o kadar “temiz” ilerliyor.

- Prestijli dergilerin nasıl konular ve teknikler ile ilgilendiğine bakıp, önce yüksek emellerle yola çıkmak. Ama baktınız proje o kadar büyük, enteresan sonuçlar vermiyor, o zaman elinizdeki veriyi toparlayıp nasıl bir makaleye dönüştürebilirsiniz, düşünmeye başlayın. Bu aşamada danışmanınız hırs yapıp, bi deney daha, bi bilmem ne daha diye sizi muhtemelen itecektir, zira prestijli bir yerde yayın yapmak tabi ki herkes için daha iyi, ama elinizde kalan vakte bakarak danışmanınızı dizginlemeniz gerekebilir – gerekmeyebilir de, tamamen danışmanın kişiliğine, veya duruma göre değişebiliyor. Zaman varsa danışmanınızı dinleyin, biraz daha itekleyin. Ama baktınız zaman kısıtlı, o zaman makul bir tavırla, atar yapmadan danışmanınıza “Falan filan bursuna başvurabilmem için mutlaka bir yayın yapmam gerekiyor hocam, bunun için önümde 1 sene var. Bu verileri bir an önce bir yerlerde yayınlasak benim kariyerime çok yardımı olur” şeklinde bir olgunlukla danışmanınızı tatlı bir şekilde dürtünüz, ve tatlı tatlı dürtmeye devam ediniz.

- Yinelemek istiyorum: ne yaparsanız yapın, daha sonra utanç duyacağınız, yalan yanlış şeyler yayınlamayın. Gerekirse prestiji az bir yerde yayın yapın, ama güzel bilim insanlığınızı lekelemeyin.

Son olarak, bioaRxiv gibi pre-print mecralarını da değerlendirmenizi öneririm. Makaleyi yazdınız, ama henüz hakem sürecine ancak girecek. Bu arada siz burslara filan başvurmak istiyorsunuz. Bazı burs veren kurumlar artık BioaRxiv gibi yerlere, hakem sürecinden önce gönderilmiş olan (yani pre-print o manada, it has not been reviewed by your peers yet) makaleleri yayından sayıyor. Zira siz o aşamada çalışmanızın ürününü bir makale haline getirebilmiş olduğunuzu kanıtlamış oluyorsunuz. Tabi makalenin illa ki hakem sürecinden geçip (peer-reviewed) eninde sonunda yayınlanması lazım. Yani diyelim 2017′de bir bursa başvururken, taa 2014′te BioaRxiv’e koyduğunuz, ama hala bir dergide basılmamış olan makaleniz varsa, buna bakıp “belli ki bir sorun var ve makale basılmamış” diyebilirler. O açıdan geçici bir çözüm.

Biraz alel acele yazdım. Tam anlaşılmayan yerler olduysa lütfen çekinmeyin, yorumlarda sorun.

Yolunuz açık olsun arkadaşlar.

  • Share/Bookmark

Yorum yapın