“Ben televizyon izlemiyorum, dattebayo!”
Ohayo gozaimas!
“Ben televizyon izlemiyorum”
“Hah hah ha! Hadi oradan! xxxx”
Evet sevgili beni-okuyan-her-kim-ise’ler. Eğer ben bundan sonra televizyon izlemeyişimle bir daha övünecek olursam (ki üniversiteye girmemle birlikte televizyon yaşadığım ortamda bulunan aletlerden biri olmaktan çıktığı için yıllarca bu durumla entel havaları atmış bir insanım) bana yukarıdaki cümleyi “xxxx” yerine de istediğiniz bir şeyi koyarak sarfedebilirsiniz. Zira, hala televizyonun kendisini izlemiyor olsam da, pratikte televizyon izlemediğim yalan.
Bir insan Lost, Desperate Housewives, The 4400 dizilerini takip edip, üstüne bir de labdan kaçabilip evde geçirebildiği üç beş saati de Japon animesi izleyerek geçiriyor, Youtube’deki TOP100 videoyu ezbere biliyorsa o insan gayet de televizyon izliyordur, her ne kadar tv denen alet bizzat işin içinde olmasa da :)
“Merhaba ben Duygu, ben bir anime bağımlısıyım”. Peki bu hallere nasıl düştüm ben? Daha bugün derste sıkılıp defterime önce Naruto sonra da Kurosaki Ichigo çizdim. Ayrıca bir iki aya kadar bu blogu animelerden öğrendiğim Japoncam ile yayınlamaya başlamayı düşünüyorum :) Kıssssoooooo.
Naruto ile başladı her şey. Meren’i gördüm izlerken, biraz baktım, çok saçma salak bir şey gibi göründü gözüme. “Aaa yok çok güzel bişey bak bi otur izle” diyen Meren kişisinin, beni kendisinin düştüğü batağa çekmeye çalışan bir bağımlı olduğunu anlayamadan, ben de bağımlı oldum.
Youtube’den izliyorduk Naruto’yu (hatta ilk bölümü de şurada, sizi de aramızda görmek isteriz. Eki eki.) Sonra birgün Meren (evet hep onun başının altından çıkıyor) Naruto’nun bölümlerinden birinin altına yazılanlarda “Bundan daha güzel anime var: adı da Bleach.” diye bir yorum gördü. Birbirimize bakıp: “Naruto’dan daha güzel bir anime olabiler mi ki?” dedik şaşkın, ürkek ifadelerle. Olabilermiş.
Bağımlılıkla birlikte, üzerimde çok olumlu etkiler yarattı bu animeler:
1) Uzun zamandır bu kadar keyifle ve heyecanla izlediğim bir şey olmamıştı (Lost var diyebiliriz belki, ama aynı şey değil. Misal ileride çocuk sahibi olursam es kaza, Naruto’ya benzesin istiyorum:) Lost insanı mutsuz, gergin yapıyor.)
2) Bu animelerin çıkartmalarını alıp her yere yapıştırmak, tişörtlerini giymek, karakterlerin oyuncaklarına sarılıp uyumak filan istiyorum :) Ama Japonlar Amerika’nın çoktan yapmış olacağı bir şeyi yapmamışlar daha, Naruto bardak altığı, anahtarlık, tişört gibi şeyler var ama, öyle süper bir “pazar” halini almış olduğunu söyleyemeyeceğim. Üstelik, Naruto’yu Internet’ten izleyerek hiçbir lisans ihlalinde bulunmuş olmuyoruz, çünkü yapan şirket kopirayt işlerini pek dert etmiyormuş (kulaktan dolma bilgiler, araştırmadım doğrusunu).
3) En bombası geliyor: Naruto’da Lee diye bir arkadaşımız var. Bu çocuk, diğer ninja adayı çocuklar gibi soylu ailelerden gelmediği için “ninjutsu” ya da “genjutsu”su yok bu yüzden diğerleri gibi afilli büyüler, egzantirik teknikler yapamıyor. Fakat azmediyor, gece gündüz çalışıyor ve sadece taijutsu (yani birebir, sadece vücut ile yapılan) teknikleri kullanarak diğerleri kadar “hayvan” oluyor. İşte ben bu Lee arkadaşımızın yılmadan çalışıp durduğu o anları gözümün önüne getirip kendimi “benim de ninjutsum ya da genjustum olmayabilir (hafızası olmayan bir insanım ya, bak ezikliğe bak) ama çok çalışırsam taijustum olabilir, süper olurum” diyerek gaza getiriyorum. (Bu durum Çinli öğrencilerin, GRE verbal kelimelerini ezberlemeyi başarıp o sınavdan nasıl yüksek puan aldıklarını da açıklıyor sanırım, hehe). Ve fekat, felsefe iyi hoş da, anime izlemekten çalışmaya vakit kalmıyor ki taijutsu gelişsin!
4) Japonlar ne kadar bilge insanlar… Bu animelerde “mutlak bir kötü”nün olmayışı çok dikkatimi çekiyor son zamanlarda (vakit bulursam bir Moleschino yazısı yazasım var bu konuda hatta). Mesela “düşman” saflarındaki bir kişi Ichigo’muza saldırıyor, ölesiye dövüşüyorlar, fakat iki gün sonra “Ichigo’cuğum nasılsın” şeklinde bir arkadaşça tavırlar… Ya da dövüş sırasında durup birbirlerine uzun uzun “şöyle oldu böyle oldu” diye geçmişten, onları o noktaya getiren olaylardan bahsediyorlar. Eğer Naruto’ya benzeyen bir çocuk sahibi olursam ona bencil ve yüzeysel Amerikan kibarlığının çizgifilmlerini değil, bu animeleri izleteceğim. Nıhahahah.
Bu kadar. Şimdi yatmam lazım. Rüyamda Yoruichi olmak istiyorum. Hassstasıyım. (Ve çok hastayım:)
Anonymous said,
Ekim 20, 2006 @ 04:11
ahahah süper!
Anonymous said,
Ekim 20, 2006 @ 04:49
Oh be sonunda bleach izler aile de oldular artık huzurlu yaşlanabilirim :)
Çağlar
dkamoy said,
Ekim 20, 2006 @ 13:50
Çağlar’a katılıyor ve “soifong” da fena degil hatta bkz.
http://www.flickr.com/photos/leonhuang/208002551/in/set-72157594226250830/
diyorum. :)
Çetin Bey said,
Ekim 20, 2006 @ 14:54
Efendim Japonları fazla küçümsemişsiniz. Bunu bir pazar haline getirmişlerdir lakin biz sefil non-japon kişilere reva görmemişlerdir, o yüzden çok malzeme bulamamışsınızdır. Memleketlerinde bizim tek M Migros boyutunda ve sırf Gundam Wing materyalleri (her tür biriktirilebilir nane, kahramanların kostümleri ve mangalar da dahil) satan bir dükkan görmüştüm. Gerçekten manyaklar vesselam.
Anonymous said,
Ekim 20, 2006 @ 17:17
Duygu arkadaşım, Çetin bey de haklı, Japon’lar da haklı.
Nejat Alp.
Düygü said,
Ekim 20, 2006 @ 21:36
“Çetin Bey ve fekat benim demek istediğim o değildi. Amerikalılar gibi bütün Dünya’ya yapmıyorlar yapacaklarını. Kendi kendilerine yapıyorlar.” demiştim önce, sonra yazdıklarınızı bir daha okuyup anladım :) Yani Japonlar kendileri dışındaki herkesi küçük mü görüyorlar :) Naruto tişörtleri bile satmayacak kadar? (Ya da Çinlilere benzemek mi istemiyorlar?:)
(Bu arada Japonya’da bulunmuşsunuz galiba, ne kadar kıskandığımı da belirtmeden geçemiyciim).
Anonymous said,
Ekim 20, 2006 @ 23:58
Eh işitme engelliler seyredemez, altyazı isterler. TV’ler de sağolsunlar bu konuda pek duyarlıdırlar.
cnbc-e?
Her yerde çekmiyor!
Bunalımdayım, sesimizi duyurun…
Mahmut Pikaçu said,
Ekim 21, 2006 @ 10:54
Nejat bey, bırakın o utansın.. hadi sıhhatinize..
Çetin Bey-San said,
Ekim 21, 2006 @ 11:01
Aslında olay tam küçük görmek değil. Adamlar kendi başlarına üretip tüketmekle o kadar meşguller ki dünyanın kalanı pek umurlarında değil. Yahu metroda mavi fönlü saçlı, saç tek gözü kapatacak şekilde taranmış herifler telefon rehberi boyunda manga periyodikleri okuyorlar sürekli.
Evet, Yakuza ile mücadele için japon emniyet güçleri ile yapılan işbirliği çerçevesinde komiser cücü ile birlikte bir süre japonya’da bulundum ancak çok da kıskanılacak bir durum değil. Belki biraz kıskanılabilir.
Düygü said,
Ekim 21, 2006 @ 11:20
Aslında olay tam küçük görmek değil. Adamlar kendi başlarına üretip tüketmekle o kadar meşguller ki dünyanın kalanı pek umurlarında değil. Yahu metroda mavi fönlü saçlı, saç tek gözü kapatacak şekilde taranmış herifler telefon rehberi boyunda manga periyodikleri okuyorlar sürekli.
Çetin Bey-sama, sayenizde, sinemada kucağa zor sığan patlamış mısır kutuları ile doymayan, “triple-burger jumbo size menu with cheese cake of your choice” gibi yiyecekleri her gün tüketen Nejat Alp Bey’in deyişiyle “kamyon gibi” Amerikalıların, bu kültürü (?) tüm Dünya’ya yayma çabalarına karşın, Japonların “kendim ettim kendim buldum” hallerinden haberdar oldum, ve Japonları daha bir sevdim. Bence isteselerdi (kültürleri o yan komşu kıtadaki ülkeninki gibi olsa idi) bu fırsatı kaçırmaz, bütün Dünya’yı böyle anime manyağı yaptıktan sonra iliğimizi kemiğimizi Narutolu tişört, Ichigo’lu mouse pad filan diye kemirirlerdi.
Doktora’dan sonra Japonya’da bir post-doc olmak vasıtasıyla ben de birazcık kıskanılmayı hakedebilirdim belki ama Japonya’daki bilimsel ortamın, Bleach’deki Taiço-öğrenci ilişkisinden daha sıkı olduğunu duyduğumdan beri bu fikri “uzaktan seviyorum”. Yine de labda noodle’ımı çubukla yemeyi ihmal etmem… Kim bilir belki bir gün…
Anonymous said,
Ekim 21, 2006 @ 14:51
avatar the last air bender de deneyebilirsiniz. hastasiyiz ailecek
irhan ilem said,
Ekim 21, 2006 @ 23:17
burada serial experiments lain izlemeyen varsa söylesin, hemen tutuklayalım.
Düygü said,
Ekim 21, 2006 @ 23:34
Eh işitme engelliler seyredemez, altyazı isterler. TV’ler de sağolsunlar bu konuda pek duyarlıdırlar.
cnbc-e?
Her yerde çekmiyor!
Bunalımdayım, sesimizi duyurun..
Bu arada yazmayı unutmuşum. Bu animeler Japonca olduğu için, çoğunun İngilizce altayazısı var. (Nadiren İngilizce dublajlı bölümler olabiliyor).
Kaderinizi öküz medyamıza bırakmayın, bilmiyorsanız İngilizce öğrenin derim ben. (Az biliyorsanız da İngilizce geliştirmek için çok iyi bir yöntem olabilir.) ;)
Baris said,
Ekim 22, 2006 @ 01:39
Konichiwa DuyguSan,
Bak onceden haber veriyorum, simdiden para biriktirmeye baslayin!
http://www.jtaf.org/index.html
Düygü said,
Ekim 22, 2006 @ 17:58
Ee Barış ama onun tarihi geçmiş? Her sene aynı tarihlerde mi?
Baris said,
Ekim 24, 2006 @ 00:50
DuyguSan,
O bu seneki, seneye de yaklasik ayni tarihlerde olur saniyorum. Oradan takip edebilirsin update’leri (bunun turkcesi ne peki simdi?)
April’le Besiktas’ta gitigimiz cay bahcesinde garson neredensiniz diye sordu. Ben burdanim ama arkadasim amerikali dedim. Bana sen de turkce konusamiyorsun pek demesin mi?!
PS: Bu arada PhD comics hastasi oldum sayende, labdaki ureticiligim oyle bir artti ki sorma!
Düygü said,
Ekim 24, 2006 @ 01:37
Barışçığım-san, başlıyoruz o zaman para biriktirmeye, seneye hala anime manyaklığımız devam ediyor olursa (ki o vakit doktora hikaye olmuş olur herhal :P) San Fransisco sokaklarında ben ne bileyim bir Kuchiki Rukia, ya da bir Yoruichi olmak isterim şahsen :)
Bir de PhD Comics’in her sayfasının bir kenarında “yet another reason for procrastination” temalı cümlecikler olması olaya ayrı bir tat katıyor adeta değil mi :) Ben bir sayfada şunu okuyunca gülmekten sandalyeden düşer olmuş, aynı zamanda garip bir suçluluk duygusuna gark olmuştum: “If, like us, you are more serious about procrastination, you can get to know the characters in the strip through these fan favorites:” (Meali: Eğer -bizim gibi- siz de ertelemeye dair çok daha ciddiyseniz, karikatür karakterlerini tanıyabilirsiniz hede hodo)
armağan said,
Ekim 24, 2006 @ 18:41
Bi de anime çıktı başımıza: )
Bu arada “Zira, hala televizyonun kendisini izlemiyor olsam da, pratikte televizyon izlemediğim yalan”
Düygü’cüm kasma yahu tv izleyebilirsin. Televizyonun kendisini izlemekle televizyon arasındaki fark ne olaki die sorarım sana, meren’le senin cevabı suratıma şak die yapıştırcaınızı biliyo olsam da : )
Düygü said,
Ekim 24, 2006 @ 19:55
Ya benim sinirlerimi geren bir arkadaşımız bu televizyon. Üstelik ABD’de Türkiye’dekinden neredeyse daha kötü. Zira her kanalda bir “Biri bizi gözetliyor, Popstar” gibi program, düşünebileceğin her şey için bir yarışma var: “haydi modacı ol” yarışması, “inek oğlanlarla ciks kızlar aynı evde” yarışması… Bu Amerikalıların yarışma derdi nedir arkadaşım. Haberleri izleyince iyice deliriyorsun. (“Kimse savaştan söz etmiyor”…) Kanal geçeyim diyorsun, “God TV” çıkıyor karşına.
Her şeyin ötesinde, ben istediğim şeyi istediğim zaman, reklamlarla vakit kaybetmeden izlemek istiyorum :) Bu yüzden televizyonun “kendisini” izlemeyi bıraktım. Ama televizyonda gösterilsin diye üretilmiş şeyleri bilgisayardan izleyerek de bir nevi aynı şeyi yapıyor sayılabilirim. O kadar da “hiçbir televizyon şeysine dokunmam” şeklinde sıkı bir vejetaryan değilim aslında yani. :)
Yani özü: Televizyonun karşısında, önüne konana talim edip beyni uyuşurcasına saatler geçirmek, Uygur kardeşleri, Mehmet Ali Erbil’le binbir gerzeklikleri izlemek ile, takip ettiğin birkaç diziyi, Internet’ten bulup (ki misal Desperate Housewives’ı yayınlayan kanal koyuyor web sitesine de) istediğin zaman (mesela yemek yerken) izleyip sonra daha faideli işlere yelken açmak arasında fark var. Yine de bu fark, birinin çıkıp entel entel “ben televizyon izlemoorum, iyranç” deme hakkına sahip olabileceği kadar büyük bir fark değil.
(Oha, özü deyip bir paragraf yazdım yine.)
Bu arada, Türkiye medya ve televizyonculuğuna da çok afedersin kafam…la selam ederim buradan :) Gitgide ABD medyasına benziyor olduklarını kendilerine ve sevgili halkımıza buradan bir kere daha -hazır yeri gelmişken- hatırlatmak isterim.
(Sorularınıza cevap olmuşumdur işallah? :)
Öperim
ıdaho'dan bır arkadasım said,
Ekim 24, 2006 @ 21:09
duygu hn. sanırım beyınızın yazdıgı söyle bir yazıda var zaten:
http://www.moleschino.org/2005/11/26/televizyon/
televizyon düsmanlığınızı tebrık ederım.
tek akıllı genç sızmısınız ?çok afedersınız ne dersenız dıyın fakat televızyon ızlemeye ve ızleyenlere artık saldırmayın saldıramazsınız!!1
ayrıca amerıkadakı yayınlar çok kalıtelı yarışma programları. doğruları soyleyın saklamayın.
ayla.
ayla ıdaho said,
Ekim 25, 2006 @ 12:10
bırısından gerçeklerı duyunca böyle susun ışte.
sıze bir şey söyleyeyımmı, sız t.v. ızleyıcılerınden özür dılemelısınız. ben bloğunuzu takıbde olucağım.
öncekı yorumumu sılmedığınız ıçın teşekkürler,çünkü sılseydınız…
ayla ıdaho.
Heri potır said,
Ekim 25, 2006 @ 14:10
ahahahahahahaheheh ah oh oyyy… :)))) Düygü’cum bu yukardaki Idaholu Ayla şaka mı ciddi mi ayol? Birisi şaka yaptığını söylesin nolur :)
ahmeT Zehir said,
Ekim 25, 2006 @ 23:36
puhahahahaha. ay hic gulecegim yoktu… ben de cok tesekkur ediyorum duygucum idaho’lu ayla teyzenin yorumunu ben okumadan silmedigin icin… bence sen butun amerikalilardan onlara aptal dedigin icin, yada bugun turk ve amerikan medyasi hakkinda soylediklerin icin medyadan, bi de yetmedi benden de ozur dile. (daha yazicaktim ama bana dusmez sanirim. sonra konusalim bu konuyu:)))
Düygü said,
Ekim 26, 2006 @ 07:50
Ahmetçim daha önce bir (belki iki) kere bir başkası tarafından bloguma yapılan yorumu sildiğim oldu. Fakat daha sonra üzerinde düşünüp (Molechino’da da hepbirlikte bu konuda baya kafa yorduktan sonra) küfür-hakaret gibi aşırılıklar içermediği sürece kimsenin yorumlarını silmemeye karar verdim. Neticede burada yazılarını yoruma açık tutan ben isem, herkese de yorum yapma hakkını vermek, gelen her türlü yoruma da bir nevi “katlanmayı” öğrenmek durumundayım.
Artık kendi yorumlarım dışında kimsenin yorumlarını silmiyorum zaten.
Bu yüzden kendisine hiç katılmadığım (ve bana nefret dolu üslubu yüzünden rahatsız edici geldikleri) halde, Ayla Hanım’ın yorumlarını da silmiyorum.
Buna ek olarak, Heri Potır’ı da yazdığı “alaycı” yorumdan dolayı kınıyorum. Anonimliğin arkasına saklanıp küfretmek kolay ;)
faruk said,
Ekim 30, 2006 @ 05:36
ayla ıdaho i yerine ı yazarak hata yapıyor..bu hatasına “bırısından” kelimesiyle bambaşka bir boyut kazandırıyor(“dan”).
bunun televizyon izlemeyi çok sevmesiyle ilgisi olduğunu sanmıyorum fakat olabilir de.
Düygü said,
Kasım 5, 2006 @ 15:19
:)
Anonymous said,
Kasım 8, 2006 @ 08:27
duygum ya biz de tanerle bir ara manyak olmuştuk.. daha doğrusu senin tabirinle o da beni anime batağına çekmişti. kenshin,jyu-oh,ghost in the shell derken bunun sonu yok anladım.. bu bahsi geçen naruto’ya senden erişebilir miyim acaba diye düşünmüyor değilim.. neyse ben bi kurcalıyım bulurum belki..
öperim
blogger şifresini hatırlamayan begüm
uyumsuzpenguen said,
Aralık 21, 2006 @ 16:38
naruto ailecek manyaklık yapan bi sey cidden herkese tavsiye edilir
türkiye’de de metroda mavi fönlü saçlı, saç tek gözü kapatacak şekilde taranmış herifler olsa keske : )
Ray Kinsella said,
Ocak 8, 2007 @ 17:28
Sevgili Düygü-chan,
Bloglar arasında gezinip tozunurken, böylesine Naruto-sever bir eküri ile karşılaştığıma çok sevindim. Öncelikle blog entryinle böyle bir ilahi amaca hizmet ettiğin için en bir güzel duygularımı sunuyorum.
Aslında önce salt Naruto hayranlığım tandanslı bir koment yazmak niyetiyle yorumlar linkine tıklamış bulundum ama, daha sonra yorumların öncelikle Narutonun ne kadar süper bir anime olduğuna, daha sonra yaratıcı Japon anime emekçilerinin vahşi amerikan cartoon sanayii karşısındaki umursamaz ve dahi kararlı postürüne, daha sonra ise TV izlemeyen kesimin günümüz toplumundaki dışlanmışlığı konularına temas ettiğini müşahede ettim… Hepsi hakkında da söyleyecek sözüm olduğumu farkedince, böyle bir girizgah ilen post umu açmaya karar verdim.
Öncelikle, Naruto sanırım bütün anime severleri aleme çekici bir “girizgah anime misyonu“ üstlenmiş durumda… Ne kadar anime sever dostum var ise her biri anime dünyasına Naruto-kun la girip sonra, gerek Bleach olsun, gerek Full Metal Alchemist olsun, gerekse burda ismini zikredemesem de her biri birbirinden kıymetli yüzlerce anime arasında dağılmış. Hakikaten anime başka bir alem, Naruto da bu alemin prerequsite animesi. Lee-san ise tabiki tüm dizinin en bomba karakteri.
Japon anime sanatının bu kadar kendi dünyasında olması mevzusuna gelince… Katılmıyorum çok fazla. Benim her hafta yeni bölüm izledikten sonra internete girip hakkında yorum yapabildiğim; Amrikalı, ingiliz, portekizli, malezyalı, çinli ve ma çinli her tür din, dil ve ırktan bir yığın arkadaşım var. Demek ki o kadar da kendi halinde takılmıyor bu animeler. Bütün dünya biliyor ama bizdeki anime kültürünün pokemon ile sınırlı olması sebebiyle -ki bence o da başarılı sayılabilecek bir animedir- biz kapalı zannediyoruz biraz.
Gerçi kapalı olsa ne farkeder ki. Yukarıda bahsi geçen, metrodaki mavi saçlı arkadaşların bir ayda tükettiği manga sayısı hakkında herhangi bir fikriniz var mı arkadaşlar? Japon memleketinde, periyodik olarak yayınlanan yüzlerce manga var ve en kötüsünün haftalık tirajı on binler ile hesaplanıyor. Bizimki gibi okuma oranı düşük ve her hangi bir kitabın 10 000 baskı yapınca rekor satan kitaplar listesine adını altın harflerle yazdırabildiği bir ülkede yaşıyorsanız bu da insana garip gelebilir tabiki. Ama anime kültürünün kendi içinde kaldığına her ne kadar katılmasam da, öyle bile olsa bunun sebebini nippon halkının iç tüketimde abarmasına bağlayabiliriz kanımca.
TV izlememek ve bununla övünmek mevzusuna gelince… Hayatının son 4-5 senesinde evindeki televizyonunu bir DVD izleme aracı ve dahi oyun konsolu bağlama ünitesi olarak kullanan benim de desteğim tam. Amerikan yayınları ile türk televizyonları yayınları arasında paralellikler olduğuna katılsam da, Türk kanallarının Amerika’dakiler kadar cıvıması için bir kaç fırın daha ekmek yeme gereksinimi var henüz. O ”Elimidate” ler filan gelse Türkiye’ye de fena mı olur arkadaşım…
Neyse, Anime batağına batmış insanın zaten TV izlemeye vakti yoktur diyor ve yorumumu Uzumaki Naruto dan özlü bir sözle bitiriyorum:
”Ramen ye gatta bayooo”
Ray Kinsella-Kun
Düygü said,
Ocak 8, 2007 @ 17:42
Züper yorum için teşekkür ederim.
Uzun uzun yazamıyorum (ama isterdim), son blog yazısından anlaşılabileceği üzere, paçaları tutuşmuş bir insanım, doktora, sınav vs…
Samurai Champloo hastası olduk bu aralar.
Japonların “açılmamasından” kastım, anime yan ürünleri, yani tişört olsun, ıvır zıvır olsun o konuda açılmamışlar anlamında idi bu arada :) Yine de geçenlerde Ichigolu bir tişört sahibi oldum. Çok mutluyum.
mormomlati said,
Ocak 9, 2007 @ 21:09
bende yazayım dedim ve bu blog u nasıl bulduğumu anlatıyım mı :)
Honey & Clover adlı animeyi izleyip , anime.gen.tr adresinde hakkında ne yazmışlar diye merak edip, bir kullanıcının favorisinde bulunca ; kimdir bu kişi diye merak etmem beni ilk önce .moleschino.og adresine oradan da buralara düşmeme sebep oldu .
iyi mi oldu ?
bence iyi oldu :)
bu aralar bende ” one piece ” ve ” bleach ” hastası oldum :P
Ray Kinsella said,
Ocak 10, 2007 @ 14:15
estağfurullah, bizimki naçizhane fikir beyanı…
Bur arada Samurai Camploo konusunda tebriklerimi şeyederken, Fuu’nun hastasıyız ailecek diyorum. Yaşı az daha büyük olsa hiç düşünmem nikahı basarım. O kadar da net konuşuyorum.
Bu arada kapalı muhabbetini böyle uzatöak niyetinde değildim ama kastedileni anladım ve katılıyorum.
Ama yinede yok değil, aranırsa bulunabilinir… Aşağıdaki adresleri de varlığından haberdar olmayan anime sever arkadaşlara hediye ediyorum… Özellikle ilk link de verdiğim Naruto cüzdanından almayı herkese salık verirken, Naruto kukuletasını ise almayan kalmasın diyorum :)
http://www.allanimedvd.com/narutoitems.htm
http://cgi.ebay.com/SAMURAI-CHAMPLOO-FUU-PINK-KIMONO-ANIME-COSPLAY-COSTUME_W0QQitemZ6065299288QQihZ009QQcategoryZ1345QQcmdZViewItem
Halil said,
Mart 24, 2007 @ 02:32
dattebayo acaba naruto shippuuden’in kaç bölümünü çıkardı ki acaba diye aranırken bu sayfaya düştüm. açıkcası pek hoşuma gitti :)
hoşuma gitmesinin sebebi benim de sizin gibi “naruto” ile animelere başlamış ve “filler” bölümlerin 120. bölümden sonra (sasukenin kaçışı) olayı iyice konu dışına çıkarması ile birlikte “bleach” e geçmiş olmamdır. bleach de vampirler ile ilgili bölümlere başlayıp (sanırım bunlar da filler) saçmalayınca ben animeyi tümden bırakmış dizi sektörüne geçiş yapmıştım.
bu arada belirtmeliyim ki itü de yurtta kalıyorum, aynen odtü gibi yüzlerce kişinin farklı şeyler indirip aralarında yüksek hızlarla paylaşabilmesi sayesinde neredeyse bütün güncel dizilerin de sonunu getirince artık benim de sonumun geldiğini sanmıştım (uçuruma uzun süre bakarsan uçurum da sana bakacaktır :)). bu organizma dizi olmadan yaşayamaz hale gelmişti.
velakin büyük bir mutlulukla belirtirim ki naruto yuvaya döndü. konuya 2,5 yıl sonra geri dönen naruto artık shipppuuden adı altında yayınlanıyor. şimdiden 5 bölümü var. sasukenin kaçışından sonra fillere takılmayın shippuudene geçin!
bu arada “sasukenin kaçışı” diyerek acaba spoiler yapmış oldum mu diye düşündüm. hımm yok ama hayır bahsettiğiniz “naruto sucks, bleach rulez” (sanırım böyleydi) yorumunu fillerlerin başında gördüğümü hatırlıyorum :)
bu kişisel yazının altına (resmen bölgeyi kendi bloğum gibi kullandım yüzüm kızardı şimdi, yüh bana) naruto ve bleach in insanları neden çektiğine ilişkin bir yorum eklemek isterim. bence bu, karakterlerin klasik kahramanlar gibi olmamasından kaynaklanıyor. naruto gibi kendini rezil eden, ero-sennin gibi süper ninja olmasının yanında kadınlara zaafı olan yani insan olan kahramanlar daha güzel. gerçi ichigoya beyle ince uzun karizmatik duruşu, onu bunu iplemeyen bakışları sebebiyle kıl isem de, ayıcık ile olan rezil muhabbetler sebebiyle o da yeterince insandır bence :)
Düygü said,
Mart 24, 2007 @ 03:30
Ah bence Bleach’i izlemeye devam etmeliydiniz. Zira ben bıkmadan izledim, ve arada bir kimi karakterlerin “Bankai”lerini görmek için bile izlemeye değer bence. Ayrıca Bleach’te Zaraki Kenpachi abimiz varken bırakılabilir mi o anime? :)
Naruto’yu uzun zamandır ben de izlemiyordum ama. Bir bakayım “shipppuuden” nasıl.
Bu arada Samurai Champloo diyorum ben. Şimdiye dek benim gönlümün bir numarası.
Ayrıca yorumunuzun son paragrafına da şiddetle katılıyorum. Bir de ek: bence animeler müthiş öğretiler de içeriyor. Anime izlemeye başladığımdan beri hayatım daha bir anlamlı desem hiç de abartmış olmam billahi :)
Halil said,
Mart 24, 2007 @ 23:51
hımm bleach izlenebilir evet tekrar ya şey madem siz yakın takiptesiniz kaçıncı bölümden sonra bunlar soul society den dünyaya dönmüşlerdi ve vampir hikayeleri başlamıştı?
avni said,
Mart 30, 2007 @ 14:40
Merhaba düygü,
sanırım daha önce EKPAZ da bulundun
yunanistandaki EKPAZ hakkında senden bilgi alabilrmiyim. Ben de oraya gönüllü olarak gitmek istiyorum.
önerilerin varmı?
Arda Çetin » Blog Archive » Televizyon mu? O da ne? said,
Nisan 2, 2007 @ 20:49
[...] Peki, bu enteresan televizyon konusuna nereden geldik… Düygü Hanım blog’unda vakti zamanında “Ben televizyon izlemiyorum, dattebayo!” diye bir bildiride bulunmuş, (ve ki rezalete bak, ben daha yeni okuyorum!) Bildirisindeki anime kısımları geçip, ilk paragrafa odaklanırsak; bendeniz bir 22 dakikalik diziler manyağı olarak 24, Heroes, Prison Break, House M.D., Smallville ve Family Guy tarzında zilyon tane dizi ve bir o kadarda Youtube videosuyla anladım ki; evet ben de bir “televizyon” izleyicisiyim. Kendime Not 2 Nisan 2007 [...]
SleepMode said,
Nisan 7, 2007 @ 13:04
Valla naruto wallpaper ı ararken denk geldim buraya çok hoş olmuş ellerine sağlık. Ayrıca şimdiye kadar izlemediysen eğer onizuka yı tavsiye ederim. “GTO – Great Teacher Onizuka”
Düygü said,
Nisan 7, 2007 @ 22:00
Teşekkür ederim. Ben de bu ara yeni anime izlesem ne izlesem diyordum :)
SleepMode said,
Nisan 8, 2007 @ 02:17
Madem izleyecek anime arıyorsun sana Black Lagoon ve Desert Punk’u tavsiye edebilirim. Black Lagoon ve fazlası için
http://www.everyanime.com/index.php?page=Content/Media/Anime.php
bu adrese bakabilirsin…
Selçuk said,
Mayıs 4, 2007 @ 20:24
Ne izlesen, bence Bleach’in tadından sonra kolay kolay sana zevk verebilecek fazla anime tanımıyorum. Keza 124. bölüme gelmesine rağmen, her hafta bekletiyor şerefsiz.
cesi said,
Mayıs 6, 2007 @ 02:05
Burası güzel biyere benziyo..ve ilk defa bir entel görüyorum…buu yazdıkların kaç senelik…
Pende entel olmak istiyorum nerden başlamam gerekir..teşekkür ederim..
vedat yaş 20 said,
Mayıs 24, 2007 @ 05:56
benim adım vedat sen bana bir msn gönder
mehmet said,
Ağustos 20, 2007 @ 19:23
Naruto lensleri de varmış
http://9mmsfx.com/Merchant2/merchant.mvc?Screen=CTGY&Category_Code=NLK
diabolik sword said,
Ekim 21, 2007 @ 16:44
Narutoya başlasım başlayalı kendimi bir bataklıgın içinde hissediyorum ve cıkmak içinde calışmıyorum nedense zaten hinata var yanımda (hayırlısı ile şizofrende olduk) elbise falan almak istiyorum kage bushin no jutsu yapmak falan filan galiba ölücem :)şimdide bleache başlıyacagım artık nere gider bunun sonu bilmiyorum datebayyooooo
mehmet said,
Aralık 29, 2007 @ 01:23
arkadaşlar narutoyu artık göremezsiniz dattebayo yapımcılarından birisi tutuklanmış geçen gün kendi sitelerindede yazıyordu sır you tube veoh gibi stream yayın yapan sitelere upload edip adamları zordurumda bıraktınız benide narutosu ckishoooooo :((
ordetspossy said,
Ocak 16, 2008 @ 01:02
Make love, not war!
cicoz said,
Şubat 18, 2008 @ 16:47
“Japonlar ne kadar bilge insanlar… Bu animelerde “mutlak bir kötü”nün olmayışı çok dikkatimi çekiyor son zamanlarda (vakit bulursam bir Moleschino yazısı yazasım var bu konuda hatta). Mesela “düşman” saflarındaki bir kişi Ichigo’muza saldırıyor, ölesiye dövüşüyorlar, fakat iki gün sonra “Ichigo’cuğum nasılsın” şeklinde bir arkadaşça tavırlar…” ifadenizde haklısınız, ne var ki “bleach” bu durumun aslında en az işlendiği anime, diğerlerine nazaran biraz iyi-kötü ayrıması var bleach’te; siz bir de Miyazaki’nin animelerine bakın! allaam ya, yok bi tane kötü adam yok onlarda, önce filme ultrakötü olarak başlayan karakterler dahi daha sonra değişiyorlar normal hereketler sergiliyoalr hatta can cieğr kuzu sarması adile naşitlere dönüşüyorlar! “kötü insan yoktur, kötü davranışlar hayatımızın belli dönemlerinde hepimiz sergileyebiliriz” mi emeye egtiriyor artık Miyazaki amca, yoksam siyah beyaz yanında griler de var mı demek istiyor her ne ise artık, bence çok güzel… ya bu Caponlar çok tuhaf millet, kültürleri çok farklı… şahsen ben de isterdim böyle ölü tanrılar gecenin ortasında lank diye odama dalsın sonra ben o ölü tanrılara kafa göz dalıyım uçan tekme atıyım arkasından enseye tokat muhabbet kurayım, ama haşa bizim buralarda ve hatta sizin amerikanya’larda malumunuz bu gibi şeyler imkansız… halbuki birden fazla tanrı olması ne kadar kullanışlı ve de hoş, aynı oranda da deli gibi zengin bi mitoloji, süpper bi kültür bu çoktanrıcılık sayesinde gelişmiş o mitoloji mangalara animelere bu yüzyıla kadar gelmiş şekilden şekile grimiş yani… hadi çok tanrı olayını geçtik delikanlıyı bozar ama biz de içinde yeniçerilerin, kocaman yatağan kılıçlarıyla ecinnileri doğrayan şahsiyetlerin filan olduğu osmanlı&islam&türk mitolojisinden beslenen ve fakat şöven ve milliyetçi duruşta diil modern ve eğlenceli, kendiyle de dalga geçebilen, dürüst, güzel animeler, mangalar İSTİYORUZ! İSTİYORUZ İŞTE!
cicoz said,
Şubat 18, 2008 @ 16:50
yorumlarımızı bir daha editleme şansımız olmuyo galiba, böyle düzelticiim o yüzden: -“kötü insan yoktur, kötü davranışlar hayatımızın belli dönemlerinde hepimiz sergileyebiliriz” mi demeye getiriyor artık Miyazaki amca- emeye egtiriyor filan diye saçmalamışım yukarıda…
Düygü said,
Şubat 18, 2008 @ 16:58
Evet Miyazaki’de özellikle dikkatimi çekmişti kesinlikle. Hauru no ugoku shiro (Mesela Howl’s Moving Caste) adı muhteşem eserinde, gül gibi kızı gelip yaşlı bir teyzeye çeviren o kötü kadına o kızcağız sonradan annesiymiş gibi bakıyor, yediriyor içiriyor filan. Ne acayip bir kin tutmamaktır. Hepimize bulaşası.
Seidra said,
Mart 31, 2008 @ 03:15
Selam blogu okudum..Ve mükemmeldi yazdiklarin..Tamamen katiliyorum cocugum olursa kesinlikle Anime izlemeli ki hayatin aslinda nasil olmasi gerektigini ögrensin..Malesef olmasi gerektigi gibi diyorum cünkü hayatlarimiz daha cok bencillik üzerine kurulu ve animelerde bencillik ve güc tutkusu(güc tutkusu derken narutanon “hey en baab ninjja ben olcam” kismindan bahsetmiyorum) en büyük kötülüklerden biri olarak gösteriliyor..
Her neyse Saygilar sevgiler bir kova dolusu öpücüklerle
Seidra ^^
Mangleash said,
Ağustos 2, 2008 @ 08:27
Arkadaşlar Bu Anime Ve Manga Olayları Tamamiyle Sapıklıktır Uzak Durmalıyız Yeter Gaara Olmayı İstemekten Sıkıldım Chakram Bitti Baba Chakrandan Biraz Otlanabilirmiyim Baba Bu Kagebunsin No Jutsu’dan Başka Bi Teknik Öğrensem Geberirmiyim Madem Ben Bi Kyuubiyim Neden Orochimaruyu Yemiyorumda Herkes Sağ Selamet Evine Dönmüyor Gibi Sorular Sormaya Başladım Kendime Zaten Embesil Veoh.com TÜRKİYE’yi Engellemiş Sinir Oldum Ortalığa Bir Adet Oodama Rasengan Çakar Arkama Bakmadan Kaçarım …
Saygılar ……
Hürmetler ……
Hörmetler ……
……
maymun soyu said,
Nisan 26, 2009 @ 13:35
naruto ve bleach’ten kat kat daha güzel bir anime de death note’tur. ama önceden uyarayım ilk iki bölümü izledikten sonra kesinlikle bağımlılık yapıyor 37 bölümün tamamını bitirmeden kurtulmak mümkün değil ve insana hiç güzel duygular vermiyor, gerdikçe geriyor, izleyiciye işkence etmek için hiçbir fırsatı kaçırmıyor. animenin şeytan icadı olduğunun kanıtı.
hakan said,
Haziran 16, 2011 @ 18:51
Türkiye’de naruto MTV de yayımlanmaya başladı.
Hatta okuduğum lisede akatsuki pelerini giyen bir kız gördüm.
Kishimoto da sırf para için seriyi uzatıyor. Yondaime olmasa manga okunmaz valla… (maalesef internetim kotalı olduğu için animeyi izleyemiyorum:((
Bu arada blogunuz çooook güzell…..