Mayıs 31, 2012 at 12:55
· Filed under Ben Düygü Hanım nasılım, Kadın hakları, üzüntü ve muz kabuğu
Üniversitenin ilk yıllarıydı. Burdur’da anneannemin göl evindeydik. Her sabah hepimizden önce uyanır, kahvaltıyı hazırlar, sonra ince ve melodik bir sesle ”kahvaltıya buyruuuuuğğğğnnn” diye aşağı kattan merdiven aralığına doğru bağırarak bizi uyandırırdı. Böyle tatlı serin bir göl evi sabahında, anneannemin ”kahvaltıya buyrun” çağrısındaki beklenmedik hüzünlü minör tınının merakıyla, pijamalarım üzerimde merdivenden indim. Bir baktım bahçedeki kahvaltı masasının kenarında oturuyor. Elinde kırılmış bir biber fidesi, anneannem, gözyaşları pıtır pıtır pazen eteğinin çiçekli desenine düşerek, ağlıyor. Devam...
Permalink
Haziran 15, 2010 at 23:22
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, Evliya Çelebi, üzüntü ve muz kabuğu
Geçtiğimiz haftalarda hayırlı bi iş için Maryland eyaletindeki College Park’a, oralara gitmişken de Baltimore ve Washington D. C. taraflarına yolum düştü. Meren’le birlikte pek sevdiğimiz arkadaşlarımızı da ziyaret etme fırsatı yakalamış olduk. Bu bölgedeki şehirlerin çoğunun denize kıyısı var. Bu yüzden her yer irili ufaklı yat limanları ile dolu. Özellikle Baltimore’un çok şirin bir limanı vardı. Devam...
Permalink
Haziran 6, 2010 at 23:20
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, üzüntü ve muz kabuğu
Bugün ne zamandır dinlemediğim Jonny Lang – Lie To Me albümünü dinleyerek evde bozulmaya yüz tutmuş üç kabaktan mücver yaptıktan ve mücver yapmanın bir Lie To Me albümü sürdüğünü keyifle farkettikten sonra, tabağıma koyduğum mücverin yanına çokça yoğurt boca edip, soğuk bir şişe Abita bira alıp bilgisayarda TED‘den birkaç video izleyeyim dedim. Son yayınlanan konuşmalar arasında gözüme hemen okyanus maviliği ile çarpan bir tanesine tıkladım. Konuşma National Geographic fotoğrafçısı Brian Skerry‘e aitti. Devam...
Permalink
Temmuz 5, 2009 at 14:49
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, Oha, üzüntü ve muz kabuğu
Seneler önce Ankara’dan Antalya’ya taşındığımızda, o zamanın üç büyük gazetesinden birinin verdiği Akdeniz ekindeki kocaman “BETONYA” manşetini ve hemen altındaki betonla örtülü, neredeyse tek bir yeşilliğin görünmediği Antalya fotoğrafını hiç unutmam. Antalya’da liseyi okuduktan sonra üniversite için Ankara’ya döndüm fakat bizimkiler uzun süre orada kaldılar. Lise yıllarında aldığım mizah dergilerinden yine hatırladığım bir espri malzemesi de sanki Antalya’da çok kişiler tarafından sarfedilen bir cümleydi: Bak yavrum, buralar eskiden hep portakal bahçesiymiş… Devam...
Permalink
Mart 9, 2009 at 23:56
· Filed under Bilim ve felsefe, üzüntü ve muz kabuğu
Ortaokul son sınıfı yeni bitirdiğim yazdı. Yaz tatillerinde hep gittiğimiz Burdur’da, akşamları yaşıtlarımla Bimtaş denilen çay bahçesinde oturur sohbet ederdik. Bu akşamlardan birinde bisikletime atlayıp Bimtaş’a vardığımda, arkadaşlarımın masasında benden birkaç yaş büyük, gözlüklü ve tanımadığım bir çocuk da oturuyordu. Devam...
Permalink
Haziran 10, 2006 at 20:40
· Filed under Anılar 9, üzüntü ve muz kabuğu