Eylül 17, 2012 at 16:11
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, Gülümseten işler, Hobi
Kaçak Biyolokumunuzdan selamlaaaar sevgileeeer. Hemen konuya giriyorum. Sizlere bugün şehir bahçeciliğinden bahsedeceğim! Öncelikle belirtmek istediğim şey, benim de bahçecilik işinde aslında çok yeni olmam (gerçi domatesleri duymayan kalmadı, Radikal Gazetesi sağolsun). Hatta öyle ki, bir biyolog olarak bitkilere ilgi duymam, utanılacak derecede geç gerçekleşti. Fakat bir kez bu işin keyfine varınca, belki benim gibi zamanında gözü korkmuş ya da bu işi sıkıcı bulmuş olan insanlar varsa, onlara bir parça ilham olabilmek adına geçen ay bir internet semineri vermeye cüret ettim. Bu yazıya o seminerin videosunu da koymak istiyordum ama elimizde olmayan bir takım sebeplerden ötürü videoyu henüz yükleyemedik. YouTube’e yüklenir yüklenmez yazıyı güncelleyerek paylaşacağım. Devam...
Permalink
Mart 7, 2012 at 14:54
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, Hobi
Küçüklüğümden beri her gittiğim yerde bulduğum hayvan, bitki, tohum vesaire örneklerini cebime atıp eve getirmeye bayılırım. Bugün bu örnekleri muhafaza etmek ve sergilemek için harika bir yöntem öğrendim ve heyecanla buraya geldim sizlerle paylaşıyorum. Devam...
Permalink
Ekim 16, 2011 at 21:01
· Filed under Anılar 9, Edebiyat, Hobi, Moleschino arşivi, Müzik
Bir zamanlar Moleschino adında şahane bir kollektif blogumuz vardı, aslında hala da var, okumak isterseniz yazılar nefiz, sadece uzun zamandır hiçbirimiz yazmıyoruz. Geçenlerde oradaki yazılarımın yedeklerinin bende bulunmadığını hatırladım, hem Biyolokum’a biraz hareket gelsin, hem de yazılar burada yedeklensin amacıyla, daha önce okumamış olanlarınız için Moleschino yazılarımı ara ara buradan da yayınlayacağım. İlk yazı, 2007 yılında yazmış olduğum Entel Yapbozu. Önceden okumuş olanlarınızı ise hayal kırıklığına uğrattıysam çok özür diliyor, gelecek maçlara işallah, maşallah diyorum. :)
Devam...
Permalink
Ağustos 10, 2011 at 11:17
· Filed under Hobi
Geçenlerde bir arkadaşımın annesi için bu tarifi yazınca sizlerle de paylaşayım dedim. Birkaç sene önce İspanya’da gezinirken öğrendiğim bu nefis yaz çorbasını her sene mutlaka bir kez yapıyorum. Yiyenler de çok seviyor. Çok da kolay. Ramazan’da oruç tutanlar için Ramazan sofrasında hafif bir açılış için (tercihen hurmadan sonra ;), tutmayanlar için öğlen sıcağında serinleyerek karın doyurmak için birebir. Üstelik bayat ekmek, yumuşamakta olan domates gibi malzemeleri de değerlendirmiş oluyorsunuz. İşte karşınızda Gazpaço! Devam...
Permalink
Haziran 6, 2011 at 21:45
· Filed under Hobi
Bursa ipeklisi değil aslında, gavurun yaptığı bir kumaş. Çok güzel bre! İnsanın zamanla zevkinin değişmesi de düşündürebilirdi bizi bu şahane Vaşingtın akşamında, ve bu yazı değişen zevkler ve renkler üzerine bir laflama olabilirdi, ama hiç girmeyelim, ne gereği var. Devam...
Permalink
Mayıs 26, 2010 at 21:17
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, Hobi, Müzik
Hayatta ne iş yapıyor olursam olayım, yanında birazcık da müzik yapabilmeyi çok isterdim. Bu yüzden, “jam” keyfi içinde enstrümanı ile bütün, saz arkadaşları ile ahenkli müzisyenleri gördükçe, oturup yapılan müziğin tadını çıkarmak yerine huzursuzlanıyormuşum meğer (huzursuzlanmak için hiçbir fırsatı kaçırmam, adım gibi düygülüyüm). Kimi kültürlerde buna “kıskançlık” deniyor olma ihtimali var :) Bense kıskançlık duygusundan o kadar ödü kopan bir insanım ki, sırf üzerime “kıskanç” etiketi yapışmasın diye “huzursuzlanmak” gibi bir kelimeyi seçmeme sebep olan “ortada kuyu var yandan geç” felsefesini utanmazca sergiliyorum bakınız. Neyse bu kıskançlık konusuna bilahare geleceğiz bu blogda sevgili okur. Devam...
Permalink
Aralık 24, 2009 at 02:34
· Filed under Ben Düygü Hanım nasılım, Hobi, victory is mine
Teyzem Feriş Fontilifiş, 4 kardeşin açık ara ile en küçüğü, üniversiteyi Ankara’da bizim yanımızda okudu. Rivayete göre, annemin “üniversite yılları en güzel yıllardır, kendini öyle derslere çok verip boşa harcama bu yılları” öğüdünü gereğinden fazla ciddiye alıp ilk sene bütünlemelere kalmıştı. Sınavlara çalışmak için Burdur’da kendini kapadığı göl evinden bize yazdığı efsanevi “Plajın tadı kalmadı” başlıklı mektubu (zaman zaman çıkarır gözlerimizden yaşlar gelerek gülmekten çatlayarak hala okuruz) “Şu anda, ders çalışmamak için dedemin ninesine bile mektup yazabilirim” cümlesi ile başlıyordu. Devam...
Permalink
Eylül 20, 2009 at 21:28
· Filed under Bilim ve felsefe, Doktora, Hobi
Laboratuvarda yaptığım işler kimi zaman oldukça rutin olabiliyor. Mesela kimi günler 4-5 saat boyunca mum (parafin) içine gömdüğüm dokuları mikrotom adı verilen bir aletle mikronluk dilimlere ayırıp lam (ing. slide) üzerine yerleştiriyorum. Üzerinde dilim dilim doku kesitlerinin olduğu bu lamları daha sonra, çeşitli teknikler için kullanıp dokulardaki gen anlatımı (hangi genlerin nerede aktif olduğu), protein üretimi (belli hücre tiplerinde belli bir protein üretiliyor mu ve üretiliyorsa hücrede nereye konuşlanmış) gibi açılardan inceliyorum. Devam...
Permalink
Nisan 26, 2009 at 14:43
· Filed under Hobi, Oha
Bir süre önce bilim müzesinden aldığım yarı-değerli taşların fotoğrafını evde yaptığım soft-box’u kullanarak çekmiştim. O gün yine okumam gereken makaleler, yapmam gereken başka işler vardı ve tabi ki yapmam gerekenleri yapmamak için “dedemin ninesine bile mektup yazabilirdim”. (Bunun İngilizcesine procrastination diyorlar, hey gidi.) Her neyse, taşların fotoğrafını çektikten sonra, bu vakitler daha başka nasıl öldürülebilir diye düşünen beynim akabinde hemen yaratıcı(?) bir fikri uygulamak üzere vicuduma çeşitli emirler gönderdi, çalışma odamın dört bir köşesine dağılmış bulunan ufak tefek biblosal yaratıkları toparladım. Öyküsünü sonra uydururum diyerek aşağıdaki kareleri çektim. Devam...
Permalink
Kasım 25, 2008 at 23:30
· Filed under Anılar 9, Hobi
İlkokuldayken barbi bebeğime elbise diktiğim bir esnada sarfetmiş olduğum “Annneeee, ben bilim kadınının yanında birazcık da terzi olabilir miyim?” lafını annem herkeslere anlatmayı pek sever. Geniş spektrumlu bir sanat insanı olduğundan dolayı, küçüklüğümden beri beni sürekli sanata ve el işi hobilere maruz bırakmış bir “dandoldenyus”tur bu afacan kadın. Bugün ben, sabah kalktığında takacağı takıya önce karar verip ona göre giyecek uyduran bir “kolyesiz küpesiz evden çıkmam ağğbi” insanı isem, o da bu hatun kişi ve Olgunlaşma Enstitüsü’ndeki çetesi yüzündendir (ki o çeteye küçük halam Niyalala’nın da dahil olduğunu söylemeden geçmek istemem).
Buradan hepsinin örtmenler gününü de kutlarım ayrıca :) Devam...
Permalink
Eylül 4, 2006 at 20:42
· Filed under Hobi
Bu aralar pek çok şeyin gözümde anlamsızlaştığı bir ruh hali içindeyim. Sözler, konuşmalar, okunanlar, izlenenler, yapılanlar… Bu yüzden pek az şey keyif veriyor/ anlamlı geliyor bana. Yani yaptığım herhangi bir şeyin insanlığa bir faydası olacağını, ya da ciddi bir mesajı olduğunu filan hissedersem bir parça huzur bulabiliyorum. Bir Roger Waters yalnızlığı içerisinde, duvar örüyorum galiba. (Şikayetçi olduğum söylenemez). Devam...
Permalink