Mayıs 26, 2010 at 21:17
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, Hobi, Müzik
Hayatta ne iş yapıyor olursam olayım, yanında birazcık da müzik yapabilmeyi çok isterdim. Bu yüzden, “jam” keyfi içinde enstrümanı ile bütün, saz arkadaşları ile ahenkli müzisyenleri gördükçe, oturup yapılan müziğin tadını çıkarmak yerine huzursuzlanıyormuşum meğer (huzursuzlanmak için hiçbir fırsatı kaçırmam, adım gibi düygülüyüm). Kimi kültürlerde buna “kıskançlık” deniyor olma ihtimali var :) Bense kıskançlık duygusundan o kadar ödü kopan bir insanım ki, sırf üzerime “kıskanç” etiketi yapışmasın diye “huzursuzlanmak” gibi bir kelimeyi seçmeme sebep olan “ortada kuyu var yandan geç” felsefesini utanmazca sergiliyorum bakınız. Neyse bu kıskançlık konusuna bilahare geleceğiz bu blogda sevgili okur. Devam...
Permalink
Mayıs 26, 2010 at 00:50
· Filed under Gülümseten işler, New Orleans
Önnot: En güzeli, aşağıdaki uzun yazıya blog girdisinden ziyade bir öykü muamelesi yapılması. Tek amacım aşağıda anlatılan bu tatlı günü kayıtlara geçirmek olduğundan, yazının uzunluğundan gözü korkup pencereyi kapatacak olanları son derece anlayışla karşılayacağımı önceden belirtmek isterim :) Fotoğraflar Meren’in şuradaki günlük yazısını okumuş olanlara tanıdık gelecektir. Ama yazılar farklı. (Bu da, aynı güne benim bakışım).
Devam...
Permalink
Mayıs 9, 2010 at 20:20
· Filed under Ben Düygü Hanım nasılım, New Orleans
Cumartesi sabahı kalktım, Meren’e dedim ki “Hadi La Madeleine’den benim şu sevdiğim palmier denilen tatlıdan al da gel, kahvaltı yapalım. Hatta bir tane de kiş (quiche) alsana, ikimiz paylaşalım.” (oradaki “La”, tükkanın ismi Fransızca olduğundan, yoksa Meren’le lanlu lunlu konuşmuyorum). O çıktı, ben de filtre kahve yaptım. Devam...
Permalink