Mayıs 6, 2013 at 03:25
· Filed under Ben Düygü Hanım nasılım, Siportif genç
Birkaç hafta önce apar topar Türkiye’ye gelmem gerekti, hayırlı bir iş için. Birkaç senedir başvurduğum bir kursa, rekabet had safhada olduğundan ancak bu sene nihayet kabul edildim! Marine Biological Laboratory’nin Embriyoloji kursu. Kursa katılabilmem için vizemi yenilemem gerektiğini öğrendim. Eşyalarımı bir arkadaşımın evindeki boş odaya yerleştirdim, evden çıktım, yapılması gereken bir sürü ıvır zıvırı halledip Türkiye uçağına atladım. Devam...
Permalink
Mart 18, 2013 at 12:27
· Filed under Ben Düygü Hanım nasılım, Siportif genç, victory is mine
Geçtiğimiz birkaç ayın zorlukları beni içime kapanmaya itti. Sosyal bir kelebek olmayı bırakıp odamda yalnız başıma daha çok vakit geçirmeye başladıkça buna aslında ne kadar ihtiyacım olduğunu da farkettim. Günlerimi düzene sokmak ve koşmak için vakit yaratmak biraz da bu sayede mümkün oldu. Kitap okumaya da daha çok vaktim oldu. Bu süreçte okuduğum kitaplardan bir tanesi Haruki Murakami’nin “What I talk about when I talk about running” (Koşmaktan bahsederken aslında neyi kastediyorum) kitabı oldu. Kitap, her sene düzenli olarak maraton koşan yazarın koşmak üzerine anılarından oluşuyor, ama isminden de anlayabileceğiniz gibi, aslında sadece koşmak üzerine değil. Bir nevi otobiyografi olduğunu bile söyleyebiliriz. Devam...
Permalink
Mart 1, 2013 at 15:28
· Filed under Ben Düygü Hanım nasılım, Siportif genç
Bloga en son yazdığım günlerde, spor yapmanın etkisiyle harika bir psikoloji içindeydim. O zamandan beri yıldızlı pekiyi hakedecek bir şey yaptım: düzenli spor yapmaya devam ediyorum. O kadar ki, gaza gelip Mart ortası Washington D.C.’de yapılacak maratonda koşmak için bile yazıldım! (Ben yarım maraton koşacağım). Bir ara hafta içi her gün ya koşuyor ya yüzüyordum. Bugünlerde yoğunluktan haftada 3 gün spor yapabiliyorum. Üstelik, koştuğum her gün, o sabah içim sıkkın bile kalkmış olsam, kendimi daha iyi hissediyorum (ama istisnai durumlar mevcut, aşağıda anlatacağım). Biraz (çok sağlıklı bir yavaşlıkta) kilo bile verdim. Buraya kadar iyi. Hatta iyi ne kelime, buraya kadar harika! Devam...
Permalink
Aralık 11, 2012 at 11:46
· Filed under Ben Düygü Hanım nasılım, Siportif genç, victory is mine
Depresyonla mücadele sırasında deneyimlediklerim sonucu kesin olarak emin olduğum bir şey var ki o da spor yapmanın depresyonun en güzel ilacı olduğu. Ama koşmak filan gibi kalp atışını hızlandıran (kardiyo) sporlar. Yoga vesaire insana iyi gelse de fizyolojik olarak aynı etkiyi göstermiyor, işin arkasında koskoca bilim var. Devam...
Permalink
Mart 25, 2011 at 16:16
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, Fotoğraf, Siportif genç
Yeni çalışmaya başladığım laboratuvarda (bir ara ayrıntılı bahsederim diye umuyorum) bir doktora öğrencisi var (Ed). Daha Maryland’e taşınmadan önce, şans eseri, Kasım’da gittiğim bir kursa Ed’i de kabul ettikleri için birlikte vakit geçirme şansımız olmuştu ve iyi anlaştık. Hatta o kadar iyi anlaştık ki, birlikte mağaracılık etkinliklerine katılmaya başladık. Bu yazımızın konusu da mağaracılık nitekim.
Read the rest of this entry »
Permalink
Ağustos 8, 2009 at 16:50
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, Siportif genç, victory is mine
Meren’le evlendiğimizden beri bana sürekli Barhal’dan bahsediyor. New Orleans’ın, aslında genel olarak Louisiana’nın, doğası Türkiye’de alışageldiğimiz herhangi bir doğa örtüsünden o kadar farklı, engebesiz, düz ve bataklıklarla dolu ki, insan -bataklıkların tüm kendine has güzelliğine rağmen- “burada değişik bişey var ama ne?” diye hissediyor. Devam...
Permalink
Nisan 12, 2009 at 23:09
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, Siportif genç
ABD, doğa sporlarını seven bir insan için tam anlamıyla bir cennet. Üstelik geçmiş deneyimlerimizden biliyoruz ki, Avrupa’dan çok çok ucuz. Kamp yapmayı eskiden beri çok seven bir biyolokum kişisiyim. Küçükken ailecek çadır kampına giderdik. Hatta rahmetli Salih Dayımın horlamasını “ayı” olarak algılayıp korkudan ağlayarak annemle babamı uyandırdığım kampı hala hatırlar güleriz. Devam...
Permalink
Mayıs 7, 2007 at 07:03
· Filed under Ben Düygü Hanım nasılım, Müzik, New Orleans, Siportif genç
Meren’in yokluğunda kendimi yüzonaltıbin etkinliğe vermiş bir insan olarak, bugün burada sizler ile bunların bir kısmını paylaşmak için toplanmış bulunuyorum. (“Toplandım” çünkü bir süredir o etkinlikler arasında hocama, bilim dünyasına ve kendime kafayı takmış yine bunalımsal hisler içine girmiştim, top(ar)landım – sayılır. :) Devam...
Permalink
Nisan 2, 2007 at 02:06
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, New Orleans, Siportif genç
Ben giderim adım kalır Devam...
Permalink
Mart 24, 2007 at 08:00
· Filed under Ben Düygü Hanım nasılım, Siportif genç
saldırgan sera örgütle,kepaze döşsel ürüyekalır
çabuk pastörizasyoncağızsa mahvediveresice.**

Bisikletimi sürerken bir yandan dışımdan eski bir Bulutsuzluk Özlemi parçası söylüyordum… “Karanlık soğuk, alabildiğine geniş, ama şimdi ıssız…” Uzun zamandır dinlememiştim, en sevdiğim parçalarından biriydi. Sesli şarkı söylemek huyum yoktur normalde – korkunç sesimle insanları üzmek istemem. Bugünü özel yapan bir şey de yoktu. Sadece içimden gelmişti sanırım. Çevredeki büyük ve parlak iş merkezlerininin birinden az önce çıkmış olduğunu tahmin ettiğim elinde evrak çantası, bakımlı zenci bir kadının yanından öyle şarkı söyleyerek geçerken düşündüm “gören de beni mutlu ve sakin bir insan sanacak“. Bu ironi beni güldürdü. Bir an için kendimi öyle tasasız bir insanmışım gibi hissettim. Hemen geçti. Bisikletle eve dönüyordum, hava çok güzeldi, henüz kararmamıştı. Yollar da, vakit iş çıkışını biraz geçtiği için o kadar kalabalık değildi. Keyifliydi aslında. Ama malesef tasasız filan değildim. Devam...
Permalink
Temmuz 27, 2005 at 20:00
· Filed under Doğa ve Hayvanlar, New Orleans, Siportif genç
Geçtiğimiz hafta sonu pazar günü tubing (ya da toobing) denilen bir aktivite yaptik.
Tubing dediğimiz şey aslında biraz Antalya Köprülü Kanyon’da yapılan raftingi andırıyor. Yine yavaş akan bir nehir (ama çamur renginde) söz konusu. Şamrellere oturuyor herkes tek tek, mayolarla tabi. Şamrellerden birine de buz kutusu oturtuluyor. İçine önceden çeşitli yiyecek içecek dolduruluyor. Buz kutulu şamrel bir kişinin şamreline bağlanıyor ve herkes kendini nehrin akıntısına bırakıyor. Yaklaşık 4-5 saat böyle nehir üzerinde, buz kutusundan yenilip içilip lay lay lom olunuyor. Internet’ten şöyle bir resim buldum sizler için: Devam...
Permalink