Karanlığa küfredeceğine bir mum yak…
Seneler önce Ankara’dan Antalya’ya taşındığımızda, o zamanın üç büyük gazetesinden birinin verdiği Akdeniz ekindeki kocaman “BETONYA” manşetini ve hemen altındaki betonla örtülü, neredeyse tek bir yeşilliğin görünmediği Antalya fotoğrafını hiç unutmam. Antalya’da liseyi okuduktan sonra üniversite için Ankara’ya döndüm fakat bizimkiler uzun süre orada kaldılar. Lise yıllarında aldığım mizah dergilerinden yine hatırladığım bir espri malzemesi de sanki Antalya’da çok kişiler tarafından sarfedilen bir cümleydi: Bak yavrum, buralar eskiden hep portakal bahçesiymiş…
Bunları aklıma getirip beni hüzünlendiren olay ise şu:
Geçenlerde, burada doktora sonrası araştırmacısı (oşinograf) bir arkadaşımız olan Murat’la konuşuyordum, çok sinirliydi. Televizyonda Muğla’daki Güllük Körfezi’ne izinsiz yapılar dikmiş olan bir emlakçının pişkinliğine maruz kalmış. Burunundan soluyor, ama sadece küfretmekle kalmayıp bu konuda bir şeyler yapmak istiyordu. Benim de aklıma onun bu konuda yazacağı bir yazıyı buradan yayınlayıp sizlerle tartışmak geldi. Murat’ın yazısını aşağıda sizlere sunuyor, hodri meydan bile diyorum akabinde:
Annene ben tecavüz ettim!
40 yıl önceydi, annen genç ve güzeldi, bakmaya doyamayacağın masmavi gözleri vardı annenin. Güzelliği dillere destandı, uzak memleketlerden insanlar sırf onu görmek için gelirler ve ona hayran olup gidemezlerdi. Annen hep yalnız, tek başına dolaşırdı, kimseden korkmazdı. Yine yalnız olduğu birgün, arsız emellerimi uyguladım…
1 Temmuz’da, Kabotaj bayramında, NTV’de başlayan yeni bir çevre programı Bay Yeşil’i izledim. Konu Muğla, Güllük körfezindeki kaçak yapılanma ile ilgiliydi. İlyas Ergül denen biri hazine arazisine nasıl iskele, restoran, menderek, çocukları için 5 villa, tuvalet, çardak yaptığını, denizi nasıl doldurduğunu utanmadan, sıkılmadan, tuvalet dedikten sonra afedersiniz diyecek kadar terbiyeli bir şekilde, anlatıyordu.
Bişeyler yapmak gerekiyordu, Duygu’nun aklına gelen ve bana önerdiği fikirlerden biri, kendi bloguna bir yazı yazmak ve okuyucularla bunu paylaşmaktı. Bugüne dek sakinleşmeyi bekledim, yazı yazmaya başladığım anda çok sinirleniyordum, hala durulmadım ama küfretmekten daha mantıklı şeyler yapmaya karar verdim.
Kaçak yapılarla nasıl savaşılmalı, neler yapmak gerekli, hangi sivil toplum kuruluşları bu konuyla ilgilenirler gibi konularda sizinle fikir alışverşinde bulunmak istiyorum. Kıyılarımıza yapılan kaçak yapılar belediyelerin denetiminde diye biliyorum, dolayısyla ancak belediye başkanlarının insiyatifiyle böyle yapılar yapılıyor(mu?). Programa, Güllük belediye başkanı Aytunç Kayrakçı da katıldı. Spikerin ısrarlı bir şekilde bu binalar yıkılacak mı sorusuna net bir cevap veremedi. Benim anladığım, bu adamın yaptığı yanına kar kaldı, hem yıllarca çevreyi kirletip, körfezi işgal etti, hem de o işletmeden para kazandı, üstelik Türkiye’nin en güzel koylarından birinde trilyonluk evleri oldu.
Güllük körfezindeki bu yapılara devletimiz ruhsat vermiş, 2000 yılında devreye giren bir aftan söz ediliyor, dolayısıyla denetim mekanizması iyi işlese de, kanunlar bu yağmayı önlemede yetersiz mi? Yoksa kanunlar yeterli ama, kanunlar yerel yöneticilerin keyfine göre mi uygulanıyor. İlyas bundan önceki mal müdürüne iki milyar para yedirttiğini alenen söylüyor. Verilen tapular için ise bahaneleri var: gözden kaçmış.
Kıyılarımızı koruyacak kanunlarla birlikte, çevre bilincini de arttırmak gerekli sanırım. Mersin’de yaşamış biri olarak bildiğim, sevgili belediye başkanımızın en iyi hizmetlerinden(?) birinin denizi doldurup park ve sahil yolu yapmak olduğudur. Mersin halkının buna tepkisi ise içler acısı, onlara göre “Aferim, başkan çok çalışıyor”.
Murat Gündüz
Eray said,
Temmuz 5, 2009 @ 16:38
1-İlk madde Düygü hanım için olacak: Ben de Ankara’lıyım, lâkin ben de sizin gibi liseyi Antalya’da Aksu Anadolu Öğretmen Lisesi’nde (AAÖL) okumuş olduğum için doğal olarak merak ettim, acaba siz hangi lisede okumuş bulunmaktasınız…
2-Kaçak yapılar konusu belediyeler için hayli iştahlı(!) bir konudur; belediyelerdeki en ballı(!) komisyonlar imar komisyonlarıdır… Neden acaba diye sorasım var, ama hadi sormayayım…
3-Şu söz geliyor aklıma (Nazım Hikmet’in miydi?):”Sen susarsan, ben susarsam; nasıl çıkarız karanlıktan aydınlığa?!”
4-Münevver Karabulut cinayeti hakkında, eski İstanbul Emniyet Müdürü Cerrah, “aile de kızına sahip çıksaydı” diye bir açıklama yapmıştı. Tüylerim diken diken olmuştu ve benimle benzer duygulara kapılan bir arkadaş da facebook’ta haberi paylaşınca, ben de altına “böyle yetkililerin(!) olduğu bir ülkede yaşamaktan utanç duyuyorum” diye yazınca AAÖL’nin benim dönemimdeki müdürü ve daha sonra, AKP iktidarıyla “Burdur İl Milli Eğitim Müdürü” olan eğitimcinin oğlunun “o zaman çek git, başka yerde yaşa!”lı yorum hışmına uğramıştım….
5-Ülkede zihniyetin değişmesi lazım. Bana göre önce eylem gelir, eylem “düşünce”yi yaratır, düşünce başka bir “eylem”i, o da başka bir “düşünce”yi… Velakin; ülkemizde zihniyet değişiyor, ama çok yavaş…
6-Aynı cümleyi içimde tekrar hiseetim: “Böyle yetkililerin(!) olduğu bir ülkede yaşamaktan utanç duyuyorum.” Gemiyi terketmeye niyetim de yok.. Lâkin…
7-Ne yapabiliriz?..
Nazim Keven said,
Temmuz 5, 2009 @ 18:05
Gulluk Korfezindeki kacak yapilasmaya karsi ne yapilabilir bilmiyorum, oradaki durum hakkinda pek bilgim olmadigi icin. Ama genel olarak lokal cevre sorunlarina karsi lokal olarak neler yapilabiliriz konusunda biraz fikir jimnastigi yapabiliriz, belki gulluk korfezine ise yaramaz ama x korfezinde ayni seyin tekrar etmesinin onune gecilmis olur.
Ilk olarak, lokal cevre suclarina karsi bir seyler yapmanin onundeki en buyuk engel, bir seyler yapmak isteyen insanlarin bir araya gelememesi gibi geliyor bana. Lokal bir hareketin baslayabilmesi icin, hareketin basini cekicek kritik bir kitle (ilgili insanlar) ve onlarin bir araya gelebilecegi bir ortam lazim. Bu genelde lokal sivil toplum kuruluslari, odalar, sendikalar vs. oluyor. Tabi onlarin da basinda kirk bin tane sorun, sinirli butce, bazen burokrasi, bazen liderlik tutkulari derken hareketlenme o kadar kolay olmayabiliyor. Internet teknolojilerine hevesli bir insan olarak, acaba diyorum meetup.com tadinda bir websayfasi kurup, belli cevresel sorunlara karsi bir seyler yapmak isteyen insanlarin bir birlerini bulabilmeleri, internet ortamindan fikir alisverisinde bulunup, protesto organize edebilmelerinin onunu acmak faydali olabilir mi? Facebook gruplari benzeri bir fonksiyon ustleniyor aslinda, olay sadece insanlarin boyle bir yol oldugunu bilip oraya gidip uye olmalarindan geciyor. Belki de yapilmasi gereken lokal sorunlarla ilgili facebook sayfalari olusturup konuyla ilgili insanlarin oraya toplanmalarini saglamak. Ama bizde orgutlu harekete guven cok az, insanlar yapacaklari seylein ise yaramayacagi on kabulu ile hic bir sey yapmamayi bastan tercih ediyorlar. Belki de en basta bunu degistirmek gerekiyor.
Ikinci bir konu bizde her hangi bir soruna karsi kampanya yurutme kulturu de zayif. Insanlar bir araya gelse bile bir iki protesto disinda neler yapabilecekleri hakkinda bilgileri yok. Zaten bir araya toplanmasi cok zor insanlar, bir iki protestodan sonra sonuc alamayinca cok daha hizli bir sekilde dagiliyorlar. Atesi canli tutma, yaratici eylemler uretme, basini veya interneti etkin kullanma, lobi yapma vs. gibi kampanya yurutmenin temel yontemlerini uygulamak ve surekli bir baski olusturmak gerekiyor. Bizim prensese mektuplar bloguna gidip aktivizm, cevre gibi etiketlerin altindaki yazilara bir goz atarsaniz neler yapilabilecegine dair daha fazla fikir edinebilirsiniz. Yapilanlar X konusunda ise yaramasa bile, X hakkinda yurutulen mucadeleyi duyan Y konusunda calisan otoritelerin gozunu korkutmaya yarar. Boylece dolayli yoldan kazanim elde edilmis olur.
Murat Gunduz said,
Temmuz 5, 2009 @ 20:23
Çevre konusunda ilgili insanların, mevcut sorunlar hakkında bilgi alıp, fikir alışverişinde bulunabilecekleri, ve daha önemlisi eylem organize edebilecekleri bir web sayfası işe yarar gibi geliyor bana. Çünkü, eskiye nazaran daha fazla insan bu konuyla ilgilenmeye başladı, fakat bu grubun büyük çoğunluğu (maalesef benimde içlerinde olduğum), sinirlenip, kendini üzmekten başka birşey yapamıyor (yitik enerji). Eğer böyle bir organizasyon yoksa, varsa söylerseniz sevinirim, bu işte bir emeğim olsun çok isterim. Şöyle bir düşününce, aklıma gelen ilk organizasyon, Greenpeace (sanırım popüler olduğu için) . Çevre konusunda bir kaç faydalı projelerinden haberdar olmuştum. Prensese mektuplar blogunun bahsettiginiz kısımları okuyacağım.
meren said,
Temmuz 5, 2009 @ 23:45
Artvin’deki baraj inşaatlarını duyduğum zaman uzun uzun neler yapılabileceğini düşünmüş, en sonunda -muhtemelen ilk kez Koray’dan duyduğum- eko-sabotajın oradaki doğayı kurtarmak için tek çıkar yol olduğuna karar vermiştim. Köy halkı ile konuşurken anlattılar, mühendisler gelmiş, ölçüm yapmışlar, “sizin evler su altında kalacak amca”. “Sağlık olsun yeğenim, devlet baba istiyorsa lafı mı olur”.. Bu insanlar yüz yıllardır orada yaşıyorlar. Kimse “amcacığım, bu kısa ömürlü ama çok pahalı dolgu barajlar birilerinin cebini doldurmak için, mevzu elektrik ise bu kadar debili akan sudan elektrik elde etmenin başka yolları var” demiyor onlara tabi. Deseler de amcalar ne kadarını anlayacak bunun.
Dışarıdan birileri müdahale etmeyince küçük yerleşimlerde yolsuzlukla, haksızlıkla mücadele çok zor. Ya da farklı bir bakış açısı ile, küçük yerleşimlerde haksızlıkla mücadele etme ehliyeti olanları doyurmak çok kolay. Allah hepsinin belasını versin.
Ciddi ciddi düşünmüştük Koray’la.. Şu dağın başında baraj hafriyatında çalışan araçların bir gece birer bujisi kaybolsa iş kaç gün aksar, bu şirkete kredi verenler, bu şantiyeyi sigortalayanlar ne düşünür. Endemik bitki ve böcek türlerinin ortasında sessiz sessiz devam eden baraj inşaatlarında yaşanan bu aksaklıkların medyanın ilgisini çekmesi ne kadar sürer… Çekse ne olur, daha fazla aktivist bu mevzuya eğilmeye karar verir mi.
Sanırım öğrenemeyeceğiz.
Fakat benzer bir yaklaşımla bu tip kaçak yapılanma ve bu tip, İlyas Ergül usulü nitelikli şerefsizlik girişimleri ayyuka çıkartılabilir ve otoritelerin “bu işe biz dur demezsek bu tipler yüzünden herkes buraya üşüşecek bizim de ipliğimiz pazara çıkacak” şeklinde hissetmesine vesile olunabilir sanki.
Internet de çok büyük bir güç. Ben ikinci bir İlyas Ergül olsam, yarın bir gün oğlumun babası hakkında orada burada yazan şeylere denk gelmesinden çekinirdim.
Mesela oradan buradan çaldığı makalelerin yazar bilgilerini tahrif ederek yayınlayan ve reklam gelirleri ile yolunu bulan genbilim.com’un yüzsüz sahibi Mesut Darendeli, Google güzelce cache’lediğinde ve etrafındaki insanlar onun hakkındaki bu tip paragraflara ulaşmaya başladığında bu durumdan rahatsız olmayacak mı? Olacak.
Bu tip rahatsızlıkları kinetik enerjiye dönüştürebilecek oturaklı, page rank’i yüksek bir web sitesi çalışması içine girilebilir belki. İnsanların dedikodu okumaya bayılıyor olma konusundaki zaafları, şerefsizlerin bir adım atmadan önce iki, bilemedin bir buçuk kez düşünmelerine sebep olacak kadar güçlü bir network oluşturmak için kullanılabilir belki..
Aklıma ne geldiyse yazdım, hükümsüzdür. Çok yorgunum zaten. Hadi baş baş.
Eray said,
Temmuz 6, 2009 @ 06:18
genbilim.com hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığım için bir şey diyemeyeceğim Meren Bey, lakin, yazdıklarınızı doğru kabul ederek iki çift laf söylemek istiyorum:
1-Sitenin adını (bir de utanmadan) Türkiye Bilim Sitesi koymuş…
2-http://www.nbrsin.com… Kopya edilmiş Türkçe twitter… Yorumsuz!
Can said,
Temmuz 6, 2009 @ 13:20
Ehöm.. Çok şey diyebilme potansiyeli, fekat çok sıcak.. Belek’te bir “kaderin cilvesi” ile yanan, sonrasında golf sahası olan canım ormanlar filan falan da demek gerek… Puff.. Valla sıcak..
Velhasıl, Antalya’da okudum ben de liseyi.. A-aaa.. Nasıl da bilemedik…
Antalya konusunda en azından şöyle bir malumatım var. Şimdi Konyaaltı plajının arka tarafında olan mahalleler ben ordayken yoktu. Hatta 17-18 sene öncesine gitsek, üniversitenin olduğu yere kadar bir tane bina yoktu, ancak orası taşlık, ağaç ve sair yetişmeyen bir yerdi… Hatta, aşağı taraflar, plajın arkası, bataklıktı… Baya bi ıslah çalışması neticesinde o hale geldi… Yani, bataklık üzerine yapılan binaları saymazsak, Antalya’nın o kısmı belki en yerleşime açılası yeriydi.
Ancak, Kepez’e kadar çıkan yapılaşma, bişi diyemen..
Bi öneri, sivil toplum her ormana “Herkesin kestiği ağaç kendine…” yazsın…
Oyh, ben terasa gider… Nem, sıcak, Antalya’yı aratmıyor…
Garajımdaki Ejderha said,
Temmuz 6, 2009 @ 13:52
Merhabalar,
Daha onceki yorumcular guzel bir noktaya deginmisler, sosyal medyayi etkin kullanmak. Bugun Munevver Karabulut cinayetinin bu denli gundemi mesgul etmesine sebep olan sey, 50.000 kisinin ustunde kullanicisi olan Facebook grubudur bence.
Ayrica yine dendigi gibi guclu bir web sayfasi etrafinda toplanilabilir, bu web sayfasinin yazilari gonulluler tarafindan her gun Twitter, Facebook, FriendFeed gibi sosyal medya platformlarinda onlarca kez paylasilabilir. Bu bence epey guclu bir hareketlenme yaratir.
Bir de Meren Bey’in bahsettigi tarzda, sahada aktif olmak denen sey yapilmali. Mesela bu is zamaninda Matematik Koyu icin yapilmisti: http://nisanyan.blogspot.com/2009/03/matematik-koyu-nasl-kuruldu.html
Ama su halde ikinci is fazlasiyla cesaret istiyor tabii…
Nihal said,
Temmuz 12, 2009 @ 07:38
Yaziyi okuyunca aklima hemen Bergama’da siyanurle altin aramaya karsi yapilan protestolar geldi. Evet internette genis katilimli sayfalar yapmak iyi fikir ama unutmayalim ki, butun bunlari yapan ve izin veren insanlar utanma duygusuna sahip degil.
Turkiye’de yapilan butun yolsuzluk ve doga kiyimina dur demenin en buyuk yolu insanlari bilinclendirmek olmali. Keske Gulluk korfezinin yerlileri buna ses cikarabilseydi. Veya bundan sonra linc edilecek kiyilarimiz icin halk olarak birlesilebilse. Tabi arada cikari olan insanlar buna karsi cikacaklardir. Bence en buyuk guc halkin birleserek olusturdugu guctur.
Su gunlerde yeni bir yikim daha soz konusu ; Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması diye bir kanun cikarilmaya calisiliyor.
Yasa teklifi kabul edilirse, yasada yer alan “altyapı ve sosyal tesisler dahil toplam yapılaşma, zeytinlik alanının yüzde 10′unu geçemez” hükmü kalkacak. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan izin almak kaydıyla, zeytin üretim sahalarında zeytinyağı fabrikaları, tarımsal sanayi işletmeleri, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik üretim tesisleri yapılıp işletilebilecek. Zeytin alanlarında yasa ile var olan koruma, bu yasa değişikliğiyle kalkacak; siyasi inisiyatifine bırakılarak enerji tekellerinin önü açılacak. Yani sinirli sayida olan zeytin agaclarimiz kesilecek, belki de yakinda yok olacak.
Emrah Kırdök said,
Kasım 24, 2009 @ 05:08
Bir Antalya’lı olarak tartışmaya müdahil olmak isterim. Gerçekten bir zamanlar her taraf portakal bahçesiydi. Hatta hatırlıyorum çevremizdeki apartmanlar yapılman önce, etrafımız bu bahçelerle kaplıydı. Eski günler güzeldi, sonra park, bahçe ve bina yapmak uğruna bir bir kestiler hepsini…
Davidlqh said,
Eylül 10, 2023 @ 03:39
https://localcoinswap.net
jsfppk said,
Eylül 13, 2023 @ 05:30
LocalCoinSwap is another peer-to-peer (P2P) cryptocurrency exchange that allows users to trade bitcoins
https://localcoinswap.net
zsfyoy said,
Eylül 13, 2023 @ 17:28
using P2P (Peer to peer) exchanges like Bisq, Onlybestoffers.trade Paxful, LocalSwap and LocalBitcoins
https://localcoinswap.net
nsfnhh said,
Eylül 13, 2023 @ 21:23
don’t know how and where to buy bitcoin, we recommend localcoinswap.net
https://localcoinswap.net
DanielAbutt said,
Eylül 23, 2023 @ 10:17
http://interpharm.pro/# no prescription
best no prescription online pharmacy – internationalpharmacy.icu Their worldwide delivery system is impeccable.
Archieuniom said,
Eylül 24, 2023 @ 12:52
http://farmaciaonline.men/# acquistare farmaci senza ricetta
Thomasfut said,
Eylül 25, 2023 @ 01:53
acheter medicament a l etranger sans ordonnance Pharmacie en ligne fiable acheter medicament a l etranger sans ordonnance
Archieuniom said,
Eylül 25, 2023 @ 14:06
https://onlineapotheke.tech/# versandapotheke versandkostenfrei
Archieuniom said,
Eylül 26, 2023 @ 14:15
http://onlineapotheke.tech/# online apotheke gГјnstig
RickeyCic said,
Eylül 28, 2023 @ 20:50
Pharmacie en ligne livraison rapide – pharmacie ouverte 24/24
RickeyCic said,
Eylül 29, 2023 @ 20:59
farmaci senza ricetta elenco: viagra generico – farmacia online
Felixhew said,
Ekim 1, 2023 @ 05:16
canadian pharmacy antibiotics: canadian pharmacy oxycodone – buying from canadian pharmacies
Rogerhausa said,
Ekim 1, 2023 @ 11:07
Their online prescription system is so efficient. best canadian online pharmacy: canadian pharmacy checker – buying from canadian pharmacies
Michaeldes said,
Ekim 1, 2023 @ 20:55
canadian pharmacy ltd: reliable canadian pharmacy – reliable canadian online pharmacy
Felixhew said,
Ekim 2, 2023 @ 06:28
my canadian pharmacy: canadian pharmacy ltd – canadian pharmacy drugs online
Rogerhausa said,
Ekim 2, 2023 @ 10:30
Consistently excellent, year after year. canadian neighbor pharmacy: pharmacy wholesalers canada – canadian pharmacy store
Felixhew said,
Ekim 3, 2023 @ 07:58
reputable canadian online pharmacy: canada drugs reviews – safe reliable canadian pharmacy
Rogerhausa said,
Ekim 3, 2023 @ 10:10
Quick, accurate, and dependable. mexican border pharmacies shipping to usa: buying from online mexican pharmacy – buying from online mexican pharmacy
Michaeldes said,
Ekim 3, 2023 @ 10:57
pharmacies in mexico that ship to usa: п»їbest mexican online pharmacies – buying prescription drugs in mexico
Rogerhausa said,
Ekim 4, 2023 @ 09:27
They provide access to global brands that are hard to find locally. indianpharmacy com: online shopping pharmacy india – pharmacy website india