Türkiye’nin en iyi blogu
Çok çok severek takip ettiğim birkaç Türkçe blog var.
Fakat bu blogların arasında bir tanesi var ki, o benim gözümde okuduğum en iyi blog. “Hastalarımdan Öğrendiklerim” isimli bu blog 40lı yaşlarında bir doktorun hastaları ile yaptığı sohbetleri bizlere aktardığı yazılardan oluşuyor. (Doktor Bey’in ismi saklı, anonim olarak yazıyor, sanırım 40′ına da yeni girmiş). Her sohbetinden Türkiye ile ilgili, hayatla, insanlarla ilgili bir şeyler öğreniyorum. Bu öğrendiklerimi böyle bir sohbet dışında, mesela kitaplardan, televizyondan vs, öğrenebilmeme imkan yok. Her seferinde kendisine bu sohbetlerini insanlarla paylaştığı bu mütevazı blog için minnet duyuyor, aynı zamanda yaptığı işi böyle harika bir fikirle hem kendisi hem biz diğerleri için ne kadar keyifli ve faydalı bir hale getirdiğini düşündükçe, ona çok büyük bir hayranlık da duyuyorum. Yani bu blogun benim gönlümde apayrı bir yeri var.
Bu arada, geçen haftalarda, Türkçe bloglar için çeşitli kategorilerde blog ödülleri yarışması olduğunu öğrendim. Ben kişisel blog kategorisinde yarışmaya katılmaya karar verdim. Derdim birinci filan olmak değil kesinlikle. Sadece burada yazılanları okumaktan hoşlanacak birileri varsa onlara ulaşmanın bir yolu olur belki diye düşündüm. Sonra (kendi adıma) aynı düşünce ile hareketle Moleschino‘yu da Kültür/Sanat kategorisinde aday yapmaya karar verdik Moleschino ekibi olarak. Meren de Hobi kategorisinde fotoğrafla ilgili yazılarını yayınladığı blogu ile katılıyor.
Madem ki katıldık, oy vermek isterseniz buradan yapabilirsiniz.
Ama dediğim gibi, benim keyfimin kahyası kategorisinde en iyi blog aslında “Hastalarımdan Öğrendiklerim” :)
Not: bu arada benim galiba gerçekten daha sık yazmam lazım, Türkçe’yi unutmak, iğrenç cümleler kurmak, evet.
Baris said,
Nisan 23, 2008 @ 20:18
Yarismada basarilar diler, bu vesileyle de mubarek 23 Nisan bayramizi kutlarim efenim…
KIYMET said,
Nisan 23, 2008 @ 21:41
Dokturun bir blogu daha var sanırım atlamışsınız..http://sandaletliseyahat.blogspot.com/ bu blogda ayrı bir keyif..gezip, gören resimleyip ve yazdığı müthiş bir blog..ötekisi kadar müptelası olacağınızı düşünüyorum..
yarışmadada başarılar..
Düygü said,
Nisan 23, 2008 @ 22:00
Bu bana çok büyük süpriz oldu :) Zira, ben her iki blogu da severek takip ettiğim halde nedense arada bir bağlantı kurmamışım bunca zamandır :))))
Ama bugün “kırkımdan sonra” blogunu keşfetmiştim.
Düygü said,
Nisan 23, 2008 @ 22:05
Bu arada yarışma aslında hakikaten “kazanmak” açısından umrumda değil. :) Sizlerden böyle başarı dilekleri geldikçe utandım :)
Faruk Ahmet said,
Nisan 24, 2008 @ 01:43
Ben de, Google Reader sağolsun, bir sürü Türkçe blog takip ediyorum; Reader’ın inbox’ı okunmamış iletilerle şiştikçe şişerken gördüğüm anda ertelemeden okuduğum iki üç tanesinden biri sevgili doktorumuzunki [biri de sizinki ;) ]. Sandaletli Seyahati de şimdi öğrenince iyice mesut oldum.
Düygü said,
Nisan 24, 2008 @ 01:52
Acaba kendisi anonim mi kalmak istiyordu diye meraklandım bir an şimdi. Ama iş işten geçti sanırım :)
Ceren said,
Nisan 24, 2008 @ 08:28
Hem buranın hem doktorun sıkı bir takipçisiyim uzun zamandır. Hatta ilk ikimdesiniz diyebilirim.
Doktorun anonim kalmak istediğini sanmıyorum şahsen. Yoksa neden herşeyi açıkca deşifre eden “ssbb” gibi bir imza kullansın ki?
salla said,
Nisan 24, 2008 @ 18:32
O doktorun adı Bora Bilgin. Bak buda onun: http://sandaletliseyahat.blogspot.com/
Ezgi said,
Nisan 24, 2008 @ 18:36
Merhabalar,
Yaklaşık bir buçuk yıldır takip ediyorum blogunuzu, çok severek okuyorum. Oyum size…
meren said,
Nisan 24, 2008 @ 18:42
Nedir bu doktorlardan çektiğimiz bilemiyorum. Ben de hem Hastalardan Öğrendiklerim hem de Sandaletli Seyahat’i çok beğenerek ve imrenerek takip ediyordum. Şimdi o iki blog’un da aynı kişinin elinden çıktığını öğrenip şok oldum.
Diğer tarafta da Erdal Kınacı var doktor olan ve fotoğraf dünyasında fırtınalar estiren.
Yanlış meslek seçmişim, ben de onlar gibi halkın sevgilisi olabilirdim :(
bora said,
Nisan 24, 2008 @ 22:50
erdal benim asker arkadaşım:)
Düygü said,
Nisan 24, 2008 @ 23:23
Yok artık! :)
Bavyeralı said,
Nisan 25, 2008 @ 14:54
ailecek zevkle okuyoruz efenim sizi :D
meren said,
Nisan 26, 2008 @ 03:24
“erdal benim asker arkadaşım:)”
Efendim o zaman sizin o dönemde bir gariplik varmış :) Diğer asker arkadaşlarınızdan da orada burada keyifle takip ettiğimiz insanlar var mıdır acaba diye merak ettim şimdi.
berfu said,
Nisan 27, 2008 @ 13:32
Doktor Bey’i bilmiyodum ben, sayenizde öğrendim. Çok teşekkürler.
Oyumuz da sizlere tabiikisi:)
Anne said,
Nisan 29, 2008 @ 14:20
güzel bir geziydi hoşça vakit geçirdim şişe kıyafetlerini çok sevdim orta parmaktan oluşan kızgın amuragamiye bayıldım alıp sitme eklerdim fakat benim okuyuculara ters gelir =) ölen bonzai için üzüldüm lakin her nesil ölümü tadacaktır deyip bir miktar teselli oldum..sevgiler.. :)
canan said,
Ekim 9, 2010 @ 08:56
Ben böyle modası geçmiş konulara yorum yapmakta ustayımdır:)
İlk okuduğum blogdur “Ben Bugün Bunu Öğrendim”. Üslubuna bayılmıştım..
Sonraları okuyup bayıldığım bloglar çoğaldı elbet. Meren, Düygü, Nefin..
Özenip ben de bir blog hazırladım.. (Beğenmedim tabi.. Nirvana çok uzakta henüz..)
Sonra da şunu farkettim -çok da akıllıyımdır!- blogLAR yazmanıza, seyahat etmenize, Fotoğraflar çekmenize, dağlara çıkmanıza, kamplar yapmanıza, Hindistan’a trenlerle gitmek istemenize, -ze -ze -ze….., bi de üstüne kariyer yapmanıza katlanamıyorum.. İnsan hepsini birarada yapmaz ki canım!!..
Allah kolaylıklar ve enerjiler versin, hem bedenlerinize hem kalemlerinize.. Ailecek, ailenizin hayranıyız efenim.. (“Enilkönce ben okuyordum banane” hissiyatıyla yazdım..)
Düygü said,
Ekim 11, 2010 @ 10:32
Canan içten yorumun için çok teşekkür ederim, ne diyeceğimi bilemedim. :) Sanırım tek söyleyebilceğim şu: Oradan göründüğü kadar mutlu, mükemmel değil bizim için de hayat. Hepimiz yaşayıp gidiyoruz işte. ;)